Ticari Defterler Genel Kavram

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 64 ila 88 arasında ticari defterlere ilişkin hükümleri içermektedir. Buna göre ticari defterler, ticari işletmenin tüm işlemlerinin kaydedildiği defterlerdir. Ticari defterlerin son kaydın yapıldığı takvim yılının bitiminden itibaren 10 yıl süreyle saklanması gerekmektedir.

Ticari defteler iki türe ayrılmaktadır. Bunlar tutulması zorunlu ticari defterler ve tutulması zorunlu olmayan ticari defterlerdir.

Ticari işletmenin mali durumu, alacak ve borç ilişkilerinin açıkça kaydedildiği defterler konuyla ilgili bilgi sahibi olmaya yetkili üçüncü kişilerce makul süre içerisinde incelenerek anlaşılabilecek nitelikte olmalıdır. Ticari işletmenin oluşumu, faaliyetleri ve gelişimi bu defterlerden takip edilebilmelidir.

Ticari defterlerin tutulmasında pek çok gerçek veya tüzel kişinin faydası bulunmaktadır. Şöyle ki; ticari defteri tutan işletmenin kendi faaliyetlerinin düzeninin takibinde, diğer işletmelerin veya üçüncü kişilerin defter tutan işletme hakkında açık ve güvenilir bilgiye ulaşmaları gibi hallerde kolaylık sağlaması örnek gösterebilir.

Ek olarak ticari işletmenin işlemlerinin denetiminin sağlanmasında da oldukça büyük bir öneme sahiptir. Bu faydaların yanı sıra ticari işletmenin tutmuş olduğu ticari defterlerin işletmenin taraf olduğu uyuşmazlıklar hakkında delil olarak kullanılabilmesi de mümkündür. Ticari defterlerin delil işlevi görebilmesi için Ticaret Kanunu tarafından getirilen kurallara uygun biçimde tutulmuş olması gereklidir. İşletmeye özgü yapılmış olan işlemler hakkında ispat gücü bulunan ticari defterlerin lehe ya da aleyhe delil olma özelliği yazımızda incelenecektir.

Ticari Defterlerin Tutulması Yükümlülüğü

Ticari defter tutma yükümlülüğü konusuna değinilecek olursa bu yükümlülük 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 64/2 uyarınca tacirlere özgülenmiş bir yükümlülüktür. Tacirler, tacir sayılanlar ve tacir yükümlülüğü bulunanların ticari defter tutma zorunluluğu vardır. Tacirin tüzel kişi olması halinde defterleri tutma sorumluluğu yöneticilere ve yönetim kuruluna yüklenmiştir.

TTK. Md.64 uyarınca tacirler, işletmeleriyle ilgili olarak gönderilen her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlü sayılacaktır.

Önceki Ticaret Kanunu’na göre gerçek kişi tacirlerin ve tüzel kişilerin ticari işletmenin faaliyetlerine dair tutacakları defterler birbirinden farklı düzenlenmişti. Gerçek kişi tacirlerin tutması zorunlu olan defterler; yevmiye ve envanter defteri iken  şirketler; bu iki deftere ilave olarak defteri kebir, yönetim kurulu karar defteri, genel kurul defteri ve pay defteri tutmak zorundaydılar ancak 6102 sy Türk Ticaret Kanunu ile gerçek ve tüzel kişi arasındaki ayrım kaldırılmıştır. Buna göre tüm tacirlerin tutacağı zorunlu defterler; Yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defteri olarak belirlenmiştir.

Tutulması zorunlu defterlerin Türk Ticaret Kanunu madde 64/3 uyarınca açılması noter onayına tabi tutulmakla birlikte anonim ve limited şirketlerin açılış onayları ise Ticaret Sicil Müdürlüğünce verilmektedir. Yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri, pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ve genel kurul toplantı ve müzakere defterlerinin açılış tasdiki noter tarafından yapılmaktadır. Bu defterler kullanmaya başlanmadan önce kuruluş sırasında açılmak zorundadırlar.

Ticari defterlerin yasaya uygun şekilde tutulmuş sayılması için yasa gösterilen kurallar çerçevesinde açılması ve takip edilmesi gerekmektedir. Bu kurallar Türk Ticaret Kanunu, Vergi Usul Kanunu ve diğer bağlantılı yönetmeliklerce belirlenmiştir. Defterlerin eksiksiz ve zamanına uygun tutulması açılış-kapanış onaylarını Kanun’da belirtildiği gibi yapılması gerekmektedir.

Ticari Defterlerin Elektronik Ortamda Tutulması

Günümüzde ticari hayatın yoğunlaşması ve hız kazanmasıyla Türk Ticaret Kanunun tarafından da aksine bir düzenleme bulunmadığından ticari defterler yalnızca fiziki ortamda değil elektronik ortamda da oluşturup muhafaza edilebilmektedir.

Elektronik ortamda defter tutmak isteyen tacirlerin ve mükelleflerin 28141 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan 1 Sıra Numaralı Elektronik Defterlere İlişkin Genel Tebliğ madde 3 içerisinde yer alan şartları yerine getirmeleri gerekmektedir.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı tarafından ortak çıkartılan tebliğe göre elektronik ortamda tutulacak ticari defterlerin kayıt zamanları, açılış ve kapanış tasdikleri ve tutulmasına dair işlemler bu tebliğe göre belirlenecektir.

Ticaret Kanunu tarafından elektronik ortamda tutulmasına müsaade edilen defterlerin açılışında ve kapanışında noter tasdiki şartı aranmamaktadır.

Elektronik defter beratının alınması fiziken tutulan ticari defterlerin açılmasında zorunlu olan noter tasdiki ile eşdeğerdir.

HMK Değişikliği ile Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil Olarak Sunulması

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. Maddesine göre Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.

Ancak 28 Temmuz 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile ticari defterlerin delil unsuru niteliğine dair değişiklikler yapılmıştır.  Bu değişikliğe aşağıda değineceğiz.

Ticari Defterlerin Sahibi Lehe Delil Olması

Yasada belirtilen şartları yerine getiren, usulüne uygun ve eksiksiz biçimde tutulan ticari defterlerin uyuşmazlıkların giderilmesi için mahkemeye sunulması halinde sahibine lehe sonuç doğurabilecek deliller olması mümkündür.

Ancak bunların yanı sıra 7251 sy yasa ile düzenlendiği üzere lehe sonuç elde edebilmek için birkaç ek koşulun daha bir arada bulunması gerekir.

Yasaya getirilen 3.fıkra ile İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.

Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz.

Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.

Bu durumda her iki taraf defterlerini mahkemeye delil olarak bildirmiş ise defterlerin sahibinin lehine delil olarak değerlendirilebilmesi için birbirini doğruluyor olmaları gerekecektir.

Böyle bir doğrulama olmasa bile ise ticari defter kayıtlarının aksinin senet veya başka kesin deliller ile ispatlanamayacak olması gerekir.

Yine yargılamanın diğer tarafı delil olarak defterlerini sunmamış ise bu durumda ikinci maddede yazılı şartların mevcut olması halinde defterler sahibi lehine delil olarak kabul edilebilecektir.

Konu ile ilgili olarak Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 10.02.2020 tarih ve 2018/1179 Esas ve 2020/356 Karar Sy kararına konu uyuşmazlıktan ilk derece mahkemesince toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davalı tarafın ticari defterinin kendi lehine delil oluşturabileceği ve kayıtlara göre davalının dava tarihi itibariyle davacı tarafa bir borcunun görünmediğinin tespit edildiği, davacı tarafın defter kayıtlarına göre davacının davalıdan 138.000,00.TL alacaklı olduğunun görüldüğünün tespit edilmiştir.

Mahkemece; Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere taraflar ticari defterlerini yasaya uygun tutmuş olsalar bile iki tarafın defterleri birbirine aykırı ise ticari defterlerin delil vasfı kazanmayacağı, davacı taraf bu delilin yanında tanık deliline dayanmış ise de karşı taraf tanık dinlenmesine muvafakat etmediğinden dava değeri dikkate alınarak yasa gereği davacı tarafın tanık dinletme talebinin reddedildiği, davacı tarafın 07/11/2014 ve 28/10/2014 tarihinde davalıya yapmış olduğu ödeme dekontlarının havale kısmında da niçin gönderildiğine dair herhangi bir açıklama olmadığından davacı tarafın davalıdan alacaklı olduğu hususunu ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiş ancak gerek Bölge Adliye Mahkemesi gerekse de Yargıtay 19.Hukuk Dairesi istinaf ve temyiz taleplerini reddetmiştir.

Ticari Defterlerin Aleyhe Delil Olması

Ticari defterlerin Kanuna uygun tutulmaması halinde sahibi aleyhine delil teşkil etmesi mümkündür. Ticari defter kayıtlarının birbiri ile uyumlu olmayan içeriğe sahip olması halinde de aleyhe sonuç doğurabilmektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 222/4’te düzenlenmiştir.

Ticari defterlerin açılış ve kapanış onayına bağlanmasının bir sebebi ise çift defter kullanımının önüne geçmektedir. Kullanılmakta olan defter kapatılmadan yeni bir defterin açılması ve ticari işletmenin birden fazla defter kullanması işlemlerin birbirinden farklı kaydedilmesi ihtimalini kuvvetlendirecek ve olası uyuşmazlıklarda delil olarak mahkemeye sunulduğunda aleyhe olabilecektir.

Av. Eren Evren

Stj Av. Rabia Kurum

---

T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2018/1179
K. 2020/356
T. 10.2.2020

DAVA : Taraflar arasındaki istirdat davası hakkında ilk derece mahkemesinden verilen davanın reddine yönelik hükme karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması sonucunda Adana BAM 9. Hukuk Dairesi tarafından verilen davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

KARAR : Davacı vekili, davacının davalıdan 300 ton mandalina satın almak üzere sözlü bir sözleşme akdettiklerini, davacının davalıya 2 seferde 15.000,00'er TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL banka kanalı ile ödeme yaptığını ayrıca davacının davalıya 3 adet toplam 110.000,00 TL tutarında çek ciro ederek verdiğini, davacının bu sözleşme gereğince üzerine düşen edimleri ifa ettiği ancak davalının teslim etmek zorunda olduğu mandalinaları teslim etmeyerek temerrüde düştüğünü, davalının buna karşılık aynı zamanda aldığı nakit ve çekleri de iade etmediğini, buna karşılık aldığı çekleri Mersin 6. İcra Müdürlüğü'nün 2015/12423 esas sayılı dosyası ile işleme koyduğunu ve davacının borcunu ödediğini, bu durumda davalının sebepsiz zenginleştiğini, bu nedenlerle davanın kabulüyle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 142.372,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, açılan davanın usulden reddinin gerektiğini, davacının iddia ettiği gibi ortada sebepsiz mahiyette bir zenginleşme bulunmadığını, davalının uhdesinde çeklerin karşılıksız çıkması nedeniyle yasal hakkı olan icra takibi hakkını kullandığını, davacının olmadığını iddia ettiği borcu icra takibi sırasında ödediğini iddia etmesi durumunda istirdat davası açması gerektiğini, istirdatta ise icra takibinde icra zoruyla ödenen paranın geri alınmasının sözkonusu olduğunu, davalının ibraz ettiği çeklerin ciranta olan davacı tarafından ciro edildiğini, davacının ciranta olduğundan bahisle iddia ettiği zararını tazmin etme amacı ile davalıya başvurduğunu, bu nedenle taraf sıfatı olmayan davacının davasının usulden reddinin gerektiğini, davacının icra takibinde ödediğini iddia ettiği iki adet 15.000,00 TL'nin bu dosya borcuna istinaden yapılmadığını, bunun aksinin davacı tarafından ispatlanması gerektiğini, davacının yaptığı iki adet 15.000,00.TL ödemede başkaca bir açıklama yapılmadığı için davacının davalıya olan borcunu ödemek için bu havaleyi yaptığını, icra takibine konu üç adet çeklerin sebepten mücerret olduğunu, herhangi bir nedene dayanmak zorunda olmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davalı tarafın ticari defterinin kendi lehine delil oluşturabileceği ve kayıtlara göre davalının dava tarihi itibariyle davacı tarafa bir borcunun görünmediğinin tespit edildiği, davacı tarafın defter kayıtlarına göre davacının davalıdan 138.000,00.TL alacaklı olduğunun görüldüğünün tespit edildiği, Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere taraflar ticari defterlerini yasaya uygun tutmuş olsalar bile iki tarafın defterleri birbirine aykırı ise ticari defterlerin delil vasfı kazanmayacağı, davacı taraf bu delilin yanında tanık deliline dayanmış ise de karşı taraf tanık dinlenmesine muvafakat etmediğinden dava değeri dikkate alınarak yasa gereği davacı tarafın tanık dinletme talebinin reddedildiği, davacı tarafın 07/11/2014 ve 28/10/2014 tarihinde davalıya yapmış olduğu ödeme dekontlarının havale kısmında da niçin gönderildiğine dair herhangi bir açıklama olmadığından davacı tarafın davalıdan alacaklı olduğu hususunu ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.

Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9.Hukuk Dairesi'nin 2018/120 esas ve 2018/106 karar sayılı ve 08/02/2018 tarihli kararı ile ilk derece mahkemesi tarafından davanın kabulüne ilişkin verilen kararın usul ve esas yönden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

SONUÇ : Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 10.02.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.