Sorumluluk sigortası bir yandan sigorta ettirenin üçüncü kişilere verebileceği zararlardan ötürü bu zararların giderilmesi için sigorta ettirenin malvarlığındaki azalmayı önlemeyi amaçlarken, diğer yandan da sigorta ettirenin eyleminden zarar gören üçüncü kişilerin zararlarının giderilmesini amaçlamaktadır. Bu nedenle sorumluluk sigortası sigorta ettiren ile onun eylemlerinden zarar görenlerin menfaatlerini dengeleyen sui generis bir sigorta türüdür .1

Örneğin bir doktor ameliyat sırasında kusurlu bir hareketi sonucunda hastanın ses sinirlerine zarar vermiş ve hastada kalıcı ses kısıklığı oluşmuştur. Hasta, doktora karşı ortaya çıkan bu zararın tazmini için bir tazminat davası açmış ve lehine hüküm kurulmuş ise doktorun ödeyeceği bu tazminat onun malvarlığındaki pasifleri artırır. Bu ve bunun gibi sebepler doğrultusunda kişiler hukuki nedeni ne olursa olsun zarar verdikleri kişilere karşı vermiş oldukları zararın giderilmesi amacıyla sorumluluk sigortası yaptırmak isterler.

TTK’nın 1473 ile 1485. Maddeleri arasında sorumluluk sigortalarına ilişkin genel hükümlere yer verilmiştir. Bununla birlikte 1483 ve 1484. maddelerinde özel olarak zorunlu sorumluluk sigortaları düzenlenmiştir.

Sorumluluk sigortaları Türk Ticaret Kanunu’nda mal/zarar sigortaları kısmında düzenlendiğinden zarar sigortalarına ilişkin hükümler kural olarak sorumluluk sigortalarında da uygulanır. Ancak sorumluluk sigortalarında malvarlığının pasif kısmının sigorta güvencesi altına alınması amacı bulunduğu için mal/zarar sigortalarına ilişkin bütün hükümler bu tür sigortalarda aynen uygulama alanı bulmaz.

Sorumluluk sigortalarında kural olarak kusursuz sorumluluk ilkesi kabul edilmiştir. Karayolu Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasında ise ilke olarak tehlike sorumluluğu geçerlidir.

SÖZLEŞME KONUSU VE KAPSAMI

Sorumluluk sigortalarında rizikonun ne zaman gerçekleştiğini sözleşmenin kendisi belirler. Zarara sebep olan olayın meydana geldiği an ile zararın meydana geldiği an, zararın tazmininin talep edildiği an ve açılmış ise tazminat davasının kesinleşmesine ilişkin olarak birbirinden farklılık gösterebilir. TTK’nın 1473. maddesine göre, sigortacı sorumluluk sigortası ile sözleşmede aksine hüküm yoksa sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat öder. Buradan anlaşılacağı üzere hükme teşkil eden rizikoya esas olayın gerçekleşmesi sözleşme süresi içinde gerçekleşmelidir. Fakat hükmün emredici olmaması tarafların rizikonun gerçekleşme anını belirlemesine bahsedildiği gibi izin vermektedir.

TTK m. 1473/1’e göre sigortacı, zarar görene sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara göre tazminat öder. Sigorta tazminatı, sigorta ettirene değil, doğrudan sigortacı tarafından zarar görene yapılır.

TTK 1473/2’ye göre ‘’ Sigorta, sigortalının işletmesi ile ilgili sorumluluğu için yaptırılmışsa, sözleşmede aksine hüküm yoksa bu sigorta, sigortalının temsilcisi ile işletmenin veya işletmenin bir kısmının yönetiminde, denetiminde ve işletmede çalıştırılan kişilerin sorumluluğunu da karşılar. Bu durumda sigorta bu kişilerin lehine yapılmış sayılır.’’

TTK’nın 1474/1 hükmüne göre, sorumluluk sigortası ile sigorta kapsamı altına alınan rizikonun gerçekleşmesiyle zarara uğrayan kimse tarafından sigortalı aleyhine tazminat istemi ileri sürüldüğünde, bu isteme ilişkin yapılan giderlerin sigortacı tarafından karşılanması gerekir. Sigorta bedelini aşan giderlerin ödenebilmesi için sözleşmede hüküm bulunmalıdır. Dolayısıyla sigorta sözleşmesinde açık bir hükmün varlığı gerekir. Aynı düzenlemenin ikinci fıkrası uyarınca, bu tür giderler bakımından, sigortalı veya sigorta ettirenin talebi üzerine sigortacı bir miktar avans ödemesi de yapmakla yükümlüdür.

Ceza soruşturmasını gerektiren haller mevcut ise ceza yargılamasının masraflarının sigortacı tarafından gider mahiyetinde karşılanıp karşılanmayacağı konusunda kanunda açık bir hüküm yoktur. Doktrinde ceza yargılamasının hukuk yargılamasına etki edebileceği ve bu nedenden ötürü sigortacının ceza yargılamasına ilişkin masraflarını karşılamasının uygun olacağı yönünde bir görüş vardır.2

TTK m. 1476 ise tazminat talebinin ortaya çıkması halinde bu sürecin ne şekilde yönetileceğini düzenlemektedir:

(1) Sigortacı, 1475 inci maddeye uygun olarak bildirimde bulunulması tarihinden itibaren beş gün içinde, zarara uğrayanın istemleriyle ilgili olarak ve sigortalının adına, fakat sorumluluk ve tüm giderler kendisine ait olmak üzere, gerekli hukuki işlemlerin gerçekleştirilip, kararların alınmasını ve ayrıca savunmaya yardımda bulunmayı üstlenip üstlenmeyeceğini sigortalıya bildirir; aksi hâlde bu maddenin dördüncü fıkrası uygulanır

 (2) Birinci fıkrada belirlenen sürenin sonuna kadar yapılması zorunlu işlemleri sigortalı yürütür.

(3) Sigortacı birinci fıkra anlamında üstlenmede bulunmuşsa, sigortalının hak ve menfaatlerini gözetir.

(4) Sigortacı bildirimde bulunmamışsa, sigortalı aleyhine kesinleşen tazminatı öder. Ancak, sigortalının sigortacının onayını almadan yaptığı sulh sözleşmesi, bildirimden itibaren onbeş gün içinde onay verilmemişse, sigortacıya karşı geçersizdir; sigortacı haklı olmayan sebeplerle sulhe onay vermekten kaçınamaz.

Sigortacının teminat limitleri dahilinde ödeyeceği tazminatın yanı sıra yargılama giderlerini ve faizi de ödemesi gerekmektedir.

SORUMLULUK SİGORTASINDA BİLDİRİM

TTK madde 1475 bildirim konusuna yer vermiştir.

(1) Sigortalı sorumluluğunu gerektirecek olayları, on gün içinde, sigortacıya bildirir.

(2) Sigortalı kendisine yöneltilen istemi, aksi kararlaştırılmamışsa derhâl sigortacıya bildirir. Bu bildirim üzerine veya zarar görenin sigortacıya doğrudan başvurması hâlinde 1427 nci madde uygulanır.

Lakin bu madde genel hükümlerin uygulamasını etkilememektedir. Sigorta ettirenin sözleşmenin yapılmasında beyan yükümlülüğü (TTK m. 1435-1443), sigorta süresi içindeki beyan yükümlülüğü (TTK m. 1444-1445), riziko gerçekleştiğinde beyan yükümlülüğü (TTK m. 1446) sorumluluk sigortasında da sigorta ettirenin görevleri arasındadır.

Bildirim yükümlülüğünün ihlali halinde TTK madde 1475/3 gereğince ‘’Bildirim yükümlülüğünün ihlali hâlinde, 1446 ncı maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri kıyas yolu ile uygulanır.’’ Dolayısıyla rizikonun gerçekleştiğine ilişkin bildirimin yapılmaması veya geç yapılması, ödenecek tazminatta veya bedelde artışa neden olmuşsa, kusurun ağırlığına göre, tazminattan veya bedelden indirim yoluna gidilir. Sigortacı rizikonun gerçekleştiğini daha önce fiilen öğrenmişse, ikinci fıkra hükmünden yararlanamaz.

DOĞRUDAN DAVA HAKKI

Sigorta sözleşmesinden doğan alacak hakkı hukuki nitelik itibariyle nisbi bir haktır. Sözleşmeden doğan bir hakkın sözleşme dışındaki üçüncü bir şahsa karşı ileri sürülmesi ya da sözleşme dışında birinin sözleşmenin taraflarından birinden talep etmesi istisnai haller dışında mümkün olmaz.

Bu hakkın nisbi bir hak olmasına rağmen, sözleşmenin tarafı olmayan ve sözleşmeye yabancı olan zarar görenin sigortacıyı doğrudan dava etme hakkı TTK madde 1478’de düzenlenmiştir. Bu hüküm kapsamında, zarar gören uğradığı zararın sigorta bedeline kadar olan kısmının tazminini, sigorta sözleşmesi için geçerli zamanaşımı süresi içinde kalmak koşulu ile doğrudan sigortacıdan isteyebilir.

Zarar görenin doğrudan dava hakkı, , Karayolu Taşıma Kanunu’nun 21. maddesi, Seyahat Acentaları Birliği Kanunu’nun değişik 12/a maddesi, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi29 ve Borçlar Kanunu’nun 130. maddesinde de kabul edilmiştir.

TTK madde 1482 ‘’Sigortacıya yöneltilecek tazminat istemleri, sigorta konusu olaydan itibaren on yılda zamanaşımına uğrar.’’ Düzenlemesi ile zamanaşımı süresini sigorta konusu olaydan itibaren on yıl olarak belirlemiştir.

SİGORTACININ ZARAR GÖRENDEN BİLGİ İSTEME HAKKI

Kanun koyucu zarar görenin sigortacıya karşı dava açma hakkının olması karşısında sigortacının da zarar görenden bilgi alma hakkını düzenleyerek sigortacıyı da nispeten zarar görenden korumuş olmaktadır.

TTK madde 1479’a göre:

‘’Sigortacı, zarara sebep olan olayın ve zarar miktarının belirlenmesi amacıyla, zarar görenden bilgi isteyebilir. Zarar gören, sağlanması ihtimali bulunan ve istenilmesi haklı görülebilecek ilgili tüm belgeleri sigortacıya vermek zorundadır. Zarar görenin bu zorunluluğa uymaması hâlinde, durumun zarar görene yazılı bildirilmiş olması kaydıyla, sigortacının sorumluluğu, zorunluluk yerine getirilmiş olsaydı ödemek zorunda kalacağı miktarla sınırlıdır.’’

TAKAS YASAĞI

Sigorta ettirenin prim borcu var ise bu borçtan doğan alacak, sigortacının zarar görene ödemesi gereken tazminattan düşülemez. TTK madde 1480 bu hususu düzenlemektedir. Bu hüküm TTK madde 1431/5’in istisnasını oluşturmaktadır.

SORUMLULUK SİGORTALARINDA HALEFİYET

Sigortacıya rücu hakkının tanınması iki esasa dayanmaktadır31. İlk olarak zarar sigortalarında sigortalının zenginleştirilmesi yasağı söz konusudur. Bu nedenle mal sigortalarında sigorta ettirenin uğradığı zararın bir kez tazmin edilmesi gerekmektedir (tek tazmin fonksiyonu). Halefiyet kuralı gereğince, sigorta ettiren tazmin edilen zarar miktarı ölçüsünde zarar verene başvuru hakkını kaybetmekte ve bu hak sigorta şirketine intikal etmektedir. İkinci olarak, sigortacı, halefiyet ilkesi sayesinde, zarardan asıl sorumlu olan kişiye başvurmak suretiyle bu kişinin neden olduğu zararın sonuçlarına katlanmasını sağlayabilmektedir (ceza fonksiyonu). Halefiyet ilkesi sayesinde, sigortacı, sigortalının yerine geçerek zarar verenden tazminat talebinde bulunmakta ve böylece kusuru ölçüsünde bu kişiye başvurabilmektedir.3

TTK madde 1481 halefiyeti şu şekilde düzenlemektedir:

‘’(1) Sigortacı, sigorta tazminatını ödedikten sonra hukuken sigortalı yerine geçer. Sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel tutarında sigortacıya ait olur.

 (2) Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı gereğince, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.

 (3) Sigortalı veya zarar gören, birinci fıkra gereğince sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur.’’

ZAMANAŞIMI

Sigorta sözleşmesinde zamanaşımına ilişkin olarak hüküm TTK madde 1420’de düzenlenmiştir. TTK madde 1420’ye göre sigorta sözleşmesinden doğan tüm istemler alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve TTK madde 1482. Madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her halde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.

TTK madde 1482 ise sorumluluk sigortaları açısından sigortacıya yöneltilecek tazminat istemlerinin sigorta konusu olaydan itibaren on yılda zamanaşımına uğrayacağını düzenlemiştir.

Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile ilgili başvurularda ve açılacak davalarda zamanaşımı süreleri, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu hüküm Karayolları Motorlu Araçlar Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları C.8 hükmünde de aynen yer almaktadır. Buna göre, motorlu araç kazalarından doğan zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zarar ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Konuyla ilgili olarak:

‘’Davacı vekili, müvekkiline zorunlu mali sorumluluk sigortalı, davalıya ait aracın alkollü sürücünün kullanımında iken gerçekleşen trafik kazasında malul kalan kişi için ödenen tazminatın rücuan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, zamanaşımının dolduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, toplanan delillere göre, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, zorunlu mali sorumluluk sigortasından kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkindir.

KTK'nun 109/son maddesinde; “Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.” denilmiştir. Bu düzenleme Trafik Sigortası Genel Şartlarının C.8. maddesinde de açıkça ve aynen yer almaktadır. Temyize konu dava, haksız fiil faili aleyhine açılan bir tazminat davası olmayıp trafik sigortası poliçesine dayalı olarak sigorta şirketinin kendi akdinin aleyhine açılmış olduğundan yeni TTK'nın 1420.maddesi (eski TTK 1268. maddesi) gereğince bu davada zamanaşımı süresi ödeme tarihinden itibaren 2 yıldır.

Davaya konu kazanın 29.07.2002 tarihinde meydana geldiği, yargılama sonucunda ödemenin 29.05.2015 tarihinde yapıldığı, davanın ise 21.08.2015 tarihinde zamanaşımı süresi dolmadan açılmış olduğu gözetilerek işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.’’ YARGITAY 17. HD, E. 2016/18808, K. 2017/1276, T. 09/02/2017

ZORUNLU SORUMLULUK SİGORTALARI

TTK’da özel olarak zorunlu sorumluluk sigortalarına ilişkin iki madde düzenlenmiştir.

TTK madde 1483’e göre: ‘’Sigortacılar, diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere, faaliyet gösterdikleri dalların kapsamında bulunan zorunlu sigortaları yapmaktan kaçınamazlar.’’

Ülkemizde en yaygın zorunlu sorumluluk sigortası Karayolları Trafik Kanunu m. 109’da öngörülmüş olan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasıdır. Ayrıca Tehlikeli Maddeler ve Tehlikeli Atık Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, Tüpgaz Sorunlu Sorumluluk Sigortası, Özel Güvenlik Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası da zorunlu sorumluluk sigortalarına örnek gösterilebilir.

TTK madde 1484 zarar görenle ilişkide ifa yükümlülüğünü şu şekilde düzenlemiştir:

‘’(1) Sigortacı, sigortalıya karşı ifa borcundan tamamen veya kısmen kurtulmuş olsa da, zarar gören bakımından ifa borcu, zorunlu sigorta miktarına kadar devam eder.

(2) Sigorta ilişkisinin sona ermesi, zarar görene karşı ancak, sigortacının sözleşmenin sona erdiğini veya ereceğini yetkili mercilere bildirmesinden bir ay sonra hüküm doğurur.

(3) Zarar, sosyal güvenlik kurumları tarafından karşılandığı ölçüde sigortacının sorumluluğu sona erer.’’

GÖREVLİ MAHKEMEYE İLİŞKİN OLARAK

‘’Dava, trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.

Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 1483/I. maddesinde sigortacıların diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere faaliyet gösterdikleri dalların kapsamında bulunan zorunlu sigortaları yapmaktan kaçınamayacakları belirtilmiş ve 4. maddesinde de bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir.

Bu durumda uyuşmazlığın 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenen zorunlu sigortadan kaynaklanmış olmasına ve aynı yasanın 4. maddesi uyarınca bu kanunda düzenlenen işlerden kaynaklanan hukuk davalarının ticari dava niteliğinde olduğunun kabul edilmesine göre, ticari dava niteliğindeki uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.’’ Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/3727 E. , 2015/9404 K.

--

‘’Somut olayda zarar gören davacı tarafından, haksız fiil teşkil eden trafik kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkin olarak, araç sürücüsü olan davalı ile ZMMS sigortacısı olan sigorta şirketine karşı başlangıçta birlikte dava açılmıştır. Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında görevli mahkeme genel hukuk mahkemesi olan asliye hukuk mahkemesi ise de; dava, gerçek kişiler ile birlikte karşı tarafın ZMMS yaptırdığı sigorta şirketine karşı da açılmıştır. Davalı sigorta şirketi, sigorta poliçesi nedeniyle sorumlu tutulmuş olup, zorunlu sigortalar, TTK'nın 1483 vd maddelerinde düzenlenmiştir. TTK'nın 4/1-a ve 5. maddesi hükümleri karşısında, mutlak ticari nitelikteki bu davada asliye ticaret mahkemesi görevli bulunmaktadır.

Aynı davada, bir kısım davalılar hakkında genel mahkemenin, diğer davalılar hakkında ise uzman olan özel mahkemenin görevli bulunması halinde, uyuşmazlık aynı olaydan kaynaklanıyor ve zarar tek ise ya da taleplerden birisi yönünden verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendirecek nitelikte bulunuyorsa; sözkonusu özel mahkeme ile genel mahkeme arasında “yargılama usulüne” ilişkin esaslı farklılıklar bulunmaması kaydıyla, bütün taraflar ve talepler yönünden uzman olan özel yetkili mahkemece yargılama yaparak uyuşmazlığın çözülmesi gerekir. Bu husus, hukukun öngörülebilir olmasının, usul ekonomisinin ve davaların makul süre içinde bitirilmesi yükümlülüğünün de gereğidir.

O halde, gerek davalı gerçek kişi ve gerekse de davalı sigorta şirketinin sorumluluğu aynı maddi olaydan kaynaklanmış ve zarar tek olmakla, davaların birlikte görülmesi ve bütün talepler yönünden ihtilafın özel mahkeme olan asliye ticaret mahkemesince çözüme kavuşturulması gerekir. Mahkemece, birlikte görülmesi gereken davaların sonradan tefrik edilmesi, göreve ilişkin kuralları değiştirmez.’’  Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/4899 E. , 2016/7239 K.

--

‘’Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.

Dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenen hususlar ticari davalardır. TTK 5/1 maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme Asliye Ticaret mahkemeleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3 maddesi gereği Asliye Hukuk mahkemeleri ile Asliye Ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.

Açılan somut davada davalılar arasında kasko sigortacısı da bulunmaktadır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle dava ticari dava olup Asliye Ticaret Mahkemesi görev alanı içinde bulunduğundan mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.’’ Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2017/1403 E. , 2019/9851 K.

Aslı TURHAN

Hukuk Fakültesi Öğrencisi

--------------

1 Ulaş, Işıl, Uygulamalı Zarar Sigortaları Hukuku, Genel Hükümler Mal ve Sorumluluk Sigortaları, Ankara 2012, 8. Bası, s. 764.

2 Ünan, Zarar Sigortaları, s. 314

3 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/208381

https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6102.pdf