KONU           

Anayasa Mahkemesi’nin 4 Mayıs 2023 Tarih ve 32180 Mükerrer Sayısı ile Resmî Gazete'de yayınlanan “Paraların bankalara ve mal sandıklarına yatırılması” müessesinin düzenleme altına alındığı 492 Sayılı Harçlar Kanunun 36. Maddesinin birinci ve ikinci fıkrasının Anayasaya aykırı olduğunun tespiti ile söz konusu kanun düzenlemelerinin iptali karar incelemesinin konusu oluşturmaktadır.

OLAY

Anayasa Mahkemesince yapılan incelemede Harçlar Kanunun 36. Maddesi gereğince mahkemeler, hâkimler, Cumhuriyet savcıları ve icra iflas dairelerinin ortaklığın giderilmesi neticesinde tahsil edilen para, tereke parası ve kısıtlı veya gaibe ait paralar hariç- kendilerine tevdi edilen paraları bankaya yatırmaları durumunda bu paraların bankaya yatırılmasından dolayı elde edilen nemanın devlete ait olmasını öngören düzenlemenin özel hukuk kişilerine ait olan paraların nemasının Hazineye intikal ettirilmesinin anayasal açıdan meşru bir amaca dayanmaması nedeniyle kanun düzenlemesinin yerinde olmadığı incelenmiştir.

Anayasa Mahkemesi daha önce önüne gelen Fatma Yıldırım başvurusunda, icra iflas dairelerinin borçlulardan tahsil ettiği paranın durumunu incelemiş ve borçludan tahsil edilen bedelin alacaklıya ödendiği ana kadar borçlunun veya alacaklının para üzerinde tasarrufta bulunma, parayı kullanma veya paranın değerinin enflasyon karşısında aşınmasını önleyici tedbirler alma imkânı olmadığının altını çizerek borçludan tahsil edilen bedelin bu süreçte henüz icra müdürlüğünün kontrolü altında bulunduğunu, dolayısıyla bu paranın enflasyon karşısında kıymet yitirmesini önleyebilecek olanın da para üzerinde tasarrufta bulunma kudretini elinde bulunduran icra dairesi olduğunu belirtmiş; tahsil edilen paranın alım gücünü kaybetmesini engellemenin yolunun da bunun nemalandırılması olduğunu ifade etmiştir (Fatma Yıldırım, §§ 60, 61).

Anayasa Mahkemesi sonuç olarak cebri icra organlarının tahsil ettiği parayı bir mevduat hesabına yatırılması biçiminde alacağı basit bir tedbirle icra sürecinin hızlı işlememesinin borçlu üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri asgari seviyeye indirememesinin mülkiyet hakkının devlete yüklediği koruma pozitif yükümlülüğünün ihlali sonucunu doğurduğunu kabul etmiştir.

ANAYASA MAHKEMESİNİN DEĞERLENDİRMESİ

Borçludan tahsil edilen para dahil olmak üzere mahkemeler, hâkimler, Cumhuriyet savcıları ve icra iflas dairelerine verilen paraların enflasyon karşısında değer yitirmesini önlemeye yönelik bir tedbir olarak vadeli mevduat hesabına yatırılması neticesinde elde edilen nemanın Hazineye irat kaydedilmesi karşılıksız yararlanma hükmünde olup bunun herhangi bir haklı temelinin bulunmadığı değerlendirilmiştir.  

Devletin zorlayıcı nedenler olmaksızın özel bir kişinin mal varlığından karşılıksız yararlanması düşünülemez. Devletin sunduğu yargı ve takip hizmetleri karşılığında zaten harç alınmakta, ayrıca yapılan yargılama ve takip giderleri de ilgili taraflardan tahsil edildiği vurgulanmış olmakla bu durumda bankaya yatırılan paranın nemasının Hazineye irat kaydedilmesinin sunulan yargı ve takip hizmetlerinin giderinin kısmen ilgililere yükletilmesi amacı taşımadığı dolayısıyla mahkemeler, hâkimler, Cumhuriyet savcıları ve icra iflas dairelerine tevdi edilen ve özel hukuk kişilerine ait olan paraların nemasının Hazineye intikal ettirilmesinin anayasal açıdan meşru bir amaca dayanmadığı hususları değerlendirilmiştir.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Anayasa Mahkemesi tarafından 2023/48 Esas ve 2023/72 sayılı kararına konu edilerek 492 Sayılı Harçlar Kanunu 36. Maddesinin birinci ve ikinci fıkraları iptal edilerek; mahkemeler, hâkimler, Cumhuriyet savcıları ve icra iflas dairelerine herhangi bir sebeple teslim edilen ve özel hukuk kişilerine ait olan paraların nemasının Hazineye intikal ettirilmesinin meşru bir amacı olmadığından kural mülkiyet hakkını ihlal etmesi nedeniyle söz konusu düzenlemelerin iptal edilmesinin pratik uygulamaya olumlu katkı sağlayacağı hususu çok açıktır.

İcra ve iflas dairelerince tanzim edilen sıra cetvellerine yapılan itiraz ve şikayetlere ait yargılamaların uzun yıllar sürmesi, yargılamaların devam ettiği dönemde icra veznesindeki paranın enflasyonist ortamda hızlı bir şekilde değer kaybetmesi ile bu paralara ilişkin getirinin hak sahiplerine ödenmemesi ciddi mağduriyetlere sebebiyet vermekteydi.

Kanun’un itiraz konusu kuralında yer alan Harçlar Kanunu 36. Madde düzenlemesi şöyleydi.

"Paraların bankalara ve mal sandıklarına yatırılması:

Madde 36-Mahkemeler, hakimler, C. Savcıları ve icra iflas daireleri tarafından adli ve idari işlemlerle takip işlemlerinden dolayı herhangi bir sebeple alınmış olan paraların bankaya yatırılması halinde bu paralara ait faiz, ikramiye ve sair menfaatleri Devlete aittir. (İptal birinci fıkra: Anayasa Mahkemesinin 5/4/2023 Tarihli ve E: 2023/48, K: 2023/72 Sayılı Kararı ile)

Şüyuun giderilmesi neticesinde hasıl olan para ve tereke paraları ile kısıtlı veya gaip adına bankaya yatırılan paralar yukarı ki fıkra hükmünden müstesnadır. (İptal ikinci fıkra: Anayasa Mahkemesinin 5/4/2023 Tarihli ve E: 2023/48, K: 2023/72 Sayılı Kararı ile)

Paraların bankaya ve mal sandıklarına yatırılması için ilgililerden gider adı ile bir şey alınmaz.

Paraların alacaklıya gönderilme giderleri alacaklıya aittir.

İlgilinin hak ettiği parayı, hak etme tarihinden itibaren on yıl içinde almak için müracaat etmemesi halinde, bu paralar Hazineye gelir kaydolunur."

Anayasa Mahkemesinin yapmış olduğu incelemede; “Paranın bir başkasına kullandırılması karşılığında elde edilen menfaatler onun semeresi mahiyetindedir. Dolayısıyla paranın başkasına kullandırılması sonucu hasıl olan semerelerden yararlanma yetkisi de paranın malikine aittir. Nitekim 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 685. maddesinin birinci fıkrasında "Bir şeyin maliki, onun ürünlerinin de maliki olur." denilmek suretiyle eşyanın malikinin onun semeresine de malik olacağı kabul edilmiştir.

Paranın bankaya yatırılması, bankanın söz konusu parayı kullanmasına imkân sağladığından bunun karşılığında banka tarafından paranın sahibine faiz, ikramiye veya benzeri adlar altında birtakım menfaatler temin edilebilmektedir.

Bankaya yatırılan paranın mahkemeler, hâkimler, Cumhuriyet savcıları ve icra iflas dairelerinin kontrolünde bulunan bir para olması ve bu paranın anılan otoritelerce bankaya yatırılması, elde edilen nemadan yararlanma hakkının paranın malikine ait olduğu kuralını değiştirmez.

Bununla birlikte itiraz konusu kural, özel kişilere ait olup mahkemeler, hâkimler, Cumhuriyet savcıları ve icra iflas dairelerine tevdi edilen paraların bankaya yatırılması sonucu elde edilen faiz, ikramiye ve diğer menfaatlerin bankaya yatırılan paranın sahibi olan özel kişilerin yerine devlete ait olmasını öngörmek suretiyle mülkiyet hakkını sınırlamaktadır.” şeklindeki mülkiyet hakkının ihlaline ilişkin değerlendirmesi son derece önemlidir.

Nitekim Mahkeme nema gelirlerine ilişkin mülkiyet hakkını belirlerken kamu otoritesi ile asıl malik arasında dengeyi kurmuş, söz konusu gelirin asıl malikin hakkı olduğunu ve bu hususun mülkiyet hakkının gereği olduğunu vurgulamıştır.