AYM, FETÖ bağlantısı iddiasıyla Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından ihraç edilen ve tutuklanan eski Serik Savcısı M. A.’a ve eski Artvin Savcısı E.A’ya 27 bin 500’er lira, eski Alaşehir Savcısı A. A.’a 20 bin lira manevi tazminat ödenmesine karar verdi. AYM, FETÖ üyeliği ile suçlanan Can Dündar’ın villasını fahiş fiyatla satın aldığı iddiasıyla tutuklanıp yargılanan avukat B. M. Y.’a ise 25 bin lira tazminat ödenmesine hükmetti. AYM, tutuklama kararlarının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle dört başvuruda da Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan ‘kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini’ kaydetti.

ÖRNEK NİTELİĞİNDE

İhlal kararlarında, “Anayasa Mahkemesi’nce, soruşturma makamlarının suç işlediğine dair belirtileri somut olgularla ortaya koymadan tutuklama tedbirine başvurdukları sonucuna varılmıştır” denildi. AYM kararında, hâkim ve savcılar başta FETÖ bağlantısından meslekten ihracın FETÖ üyeliğinden tutuklama için “tek başına kuvvetli belirti kabul edilemeyeceği” vurgulandı. Bu dört karar FETÖ tutuklamalarına dönük verilen ilk örnek ihlal ve tazminat kararı olurken, yargılamalar açısından da kritik önem taşıyor. (Hürriyet) 

Tutuklamaların Hukuki Olmaması Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edilmesi

Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 3/7/2019 tarihinde, M. A. (2016/66638) ve E.A. (B. No: 2016/78293) başvurularında Anayasa’nın 19. Maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar 

Cumhuriyet savcısı olan ve farklı illerde görev yapan başvurucular 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan başlatılan soruşturmalar kapsamında gözaltına alınmış, Sulh Ceza Hâkimliği kararıyla Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından tutuklanmıştır. Başvurucuların tutuklama kararına itirazları reddedilmiştir. Başvurucular bunun üzerine bireysel başvuruda bulunmuştur. Diğer taraftan Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılamada başvurucuların beraatına karar verilmiştir. Bu kararların istinaf incelemesi bireysel başvuruların yapıldığı tarihte devam etmektedir.  

İddialar 

Başvurucu, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi 

Tutuklama tedbirinin ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığı hususu incelenmiştir. Başvurucuların tutuklanmasına karar verilirken, FETÖ/PDY ile irtibatlı olduklarına dair meslekten uzaklaştırma kararına, 15 Temmuz darbe teşebbüsü nedeniyle yaşanan olağanüstü durum sebebiyle devam eden bir tehdit bulunduğuna dayanılmıştır.

Darbe teşebbüsü sonrasında ilan edilen olağanüstü hâl döneminde alınan kamu görevinden veya meslekten çıkarma tedbirlerinin özellikleri ve bu tedbirlerin uygulanabilmesi için gerekli şartların niteliği dikkate alındığında başvurucular hakkında görevden uzaklaştırma ve/veya meslekten ihraç tedbirlerinin uygulanmasının -tek başına- suç işlediğine dair kuvvetli bir belirti olarak kabulü mümkün değildir.

Soruşturma makamları bir kısım tanık beyanlarına dayanarak başvurucuların atılı suçu işlediğini iddia etmiştir. Bu bağlamda soruşturma ve kovuşturma aşamasında birçok tanık dinlenmiştir.

Başvurucuların FETÖ/PDY ile irtibat veya iltisakını doğrudan ve somut olgularla ortaya koyan tanık beyanına rastlanmadığı gibi, bazı tanıklar başvurucuların FETÖ/PDY'ye aidiyet, iltisak veya bu örgütle irtibatına şahit olmadıklarını; bazı tanıklar ise başvurucuların FETÖ/PDY'ye karşı olduğunu belirtmişlerdir.

Bu itibarla soruşturma ve kovuşturma belgelerinde yer alan tespit ve değerlendirmelerde, somut olayda suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.

Suç işlediğine dair kuvvetli belirtiler ortaya konulmadan başvurucular hakkında tutuklama tedbirinin uygulanmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin olarak olağan dönemde Anayasa'nın 19. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.

Bununla birlikte anılan tedbirin olağanüstü dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında meşru olup olmadığı da incelenmiştir.

Hangi nedenle benimsenmiş olursa olsun olağanüstü dönemlerde de kişilerin suç işlediklerine dair belirti bulunmadan tutuklanmaları, durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olarak kabul edilemez. Somut olaylarda soruşturma makamları suç işlediklerine dair belirtileri somut olgularla ortaya koymadan başvurucular hakkında tutuklama tedbirine başvurmuştur.

 Bu itibarla Anayasa’nın 15. maddesinin de başvurucuların kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bu müdahaleyi meşru kılmadığı değerlendirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle başvurucuların kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

>> AYM KARARI İÇİN TIKLAYINIZ - M.A. (2016/66638) 

>> AYM KARARI İÇİN TIKLAYINIZ - E.A. (B. No: 2016/78293) 

>> AYM KARARI İÇİN TIKLAYINIZ - A.A. (B. No: 2016/14178) 

>> AYM KARARI İÇİN TIKLAYINIZ - B.M.Y. (B. No: 2016/72230)