Anayasa Mahkemesi, Trabzon’da bir çay ocağında içinde bozuk paraların bulunduğu kumbarayı çaldığı iddiasıyla 15 yaşında tutuklanan ve bir ay sonra cezaevinde kendisini asarak intihar eden Emirhan Nas adlı çocuğun tutuklanmasını hukuka aykırı buldu. Cumhuriyet'ten Alican Uludağ'ın haberine göre; Anneye 27 bin 500 TL manevi tazminat ödenmesine hükmeden mahkeme, “Sulh ceza hâkimi, tutuklama kararı verirken çocuk olduğunu dikkate almalıydı. Çocuğun tutuklanması son çare olmalıydı” dedi. Karar, anne-babası boşanan çocuğun dramını ve psikolojisi bozulduğu için tedavi edilmek yerine, cezaevine atılarak nasıl ölüme sürüklendiğini ortaya koydu.

AYM kararına göre, 15 yaşındaki Emirhan Nas, bir işhanında bulunan çay ocağından bozuk paraların olduğu iki adet kumbarayı çaldığı gerekçesiyle 8 Ekim 2015 tarihinde gözaltına alındı ve bir gün sonra tutuklandı. Savcılık, Emirhan Nas ve Ö.B. adlı arkadaşı hakkında hırsızlık, işyeri dokunulmazlığını ihlal etme ve mala zarar verme suçlarından dava açtı.

Rapor dikkate alınmadı

İddianameyi kabul eden mahkeme, çocuğun başka bir dosyaya giren sosyal inceleme raporunu da dosyaya ekledi. Ancak mahkeme, raporda çocuğun psikolojik durumunu görmezden gelerek tutukluk halinin devamına hükmetti. Raporda, Emirhan Nas ile ilgili şu değerlendirmeler yer aldı:

“Emirhan Nas’ın özellikle annesinin evliliğinden sonra tutum ve davranışlarının olumsuz yönde değiştiği, üvey babasının çocuğa ilgi ve sevgi göstermediği, çocuğun da ona karşı tepkili olduğu, Emirhan Nas’ın öz babasını uzun yıllardır tanımadığı, geçen yıl babası ile karşılaştığı, öz babasının da çocukla ilgilenmediği öğrenilmiştir. Çocuğun evlenene kadar annesiyle birlikte yaşadığı, yaklaşık bir yıldır da anneannesiyle kaldığı, zaman zaman evden ayrıldığı, dışarıda kaldığı, çocuktan haber alamadıkları, annesi ve diğer akrabalarıyla çatışma yaşadığı, istekleri karşılanmayınca agresifleştiği, hakaret ve tehdit ettiği, çabuk sinirlenme, öfke patlamaları yaşama, kendine zarar verme, eşyaları kırma, sabırsız tutumlar sergileme gibi davranışlarının bulunduğu, evden kaçtığı, aile denetimine uymadığı belirlenmiştir.”

E.N., 10 Kasım 2015’te Trabzon E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Çocuk Koğuşu’nda saat 20.30 sularında kendini asarak yaşamına son verdi. Bu nedenle mahkeme davayı düşürdü.

AYM: Hukuki değildi

Anne Semra Omrak, ölüm olayı üzerine Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm, tutuklamanın hukuki olmadığı gerekçesiyle çocuğun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Anneye 27 bin 500 TL manevi tazminat ödenmesine hükmeden yüksek mahkeme, şu değerlendirmelerde bulundu: “Somut olayda tutuklamaya karar verilirken tutuklama kararında başvurucunun oğlunun çocuk olduğunun dikkate alındığına dair herhangi bir değerlendirmeye yer verilmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken uluslararası sözleşme ve belgelerde yer alan ilkelere riayet edildiği, bu bağlamda diğer koruma tedbirlerinin uygulanmasının yetersizliğinden bahsedilirken başvurucunun yaşının dikkate alındığı söylenemeyecektir. Tutuklama kararında sulh ceza hâkimi tarafından ileri sürülen gerekçeler, tutukluluk tedbirinin -başvurucunun oğlunun yaşı bakımından- özellikle iç hukukun gerektirdiği üzere son çare olarak kullanıldığının düşünülmesine imkân vermemektedir. Ayrıca tutuklama kararı veren hâkimliğin başvurucunun tutuklanmasına karar verirken öncelikle tutuklamadan başka tedbirleri öngördüğü anlaşılmamaktadır. Bu gerekçelerle tutuklamanın ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır.”

>> AYM KARARI İÇİN TIKLAYINIZ

ÖLÜMÜ DE SORUŞTURULMADI

Trabzon E Tipi Kapalı Cezaevi’nde 32 gün tutuklu kalan, 10 Kasım 2015’te kantinden aldığı çamaşır ipiyle kendini asan 15 yaşındaki Emirhan Nas’ı ölüme götüren süreç, FETÖ Operasyonunda açığa alan Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Tunçer tarafından karanlığa gömülmüştü. Savcı Tunçer, hukuk tarihine geçecek takipsizlik kararında, “İntihar etmek suç değil. Ölenin intihara yönlendirildiğine dair herhangi bir delil elde edilemedi” demişti. Emirhan’ın annesinin soruşturmanın yeniden açılması isteğiyle yaptığı başvuru ise henüz sonuçlanmadı.

Emirhan’ın son anları, güvenlik kameraları tarafından dakika dakika kaydedilmişti. Savcı Tunçer’e göre ise intihar anının görevlilerce görülmesi imkânsızdı. Çünkü, cezaevinde tüm güvenlik kamera görüntülerinin canlı izlendiği 4 adet LCD televizyon ekranı vardı. Ekran 16 eşit parçaya bölünüyordu. 4 ekranda toplam 64 görüntü oluyordu. Bölünen ekranlarda, saat ve güvenlik kamerasının adının yazıyor olması, intiharı kaydeden kameranın görüş açısının uzak bölümünde bazı alanların görüntülenmesini engelliyordu. Gardiyanların ifadelerindeki saatle bilirkişi raporundaki saat çelişkili olarak yer aldı. Savcı, bu çelişkiyi ise hiç irdelemedi.

Emirhan, cezaevinde kaldığı süre içinde, annesiyle bir kez açık görüş yapabildi. Annesine, cezaevinde kendisine kötü davranıldığını, kilolu, uzun boylu, kaba bir görevlinin her hafta sıra dayağına çektiğini, omuzlarına vurduğunu anlattı. Tuvalet temizlettirdiklerini, bulaşık yıkattıklarını söyledi. Anne Semra Omak, cezaevine bir kez daha gitti. Görüş günü değişti diye kapıdan geri çevrildi. Oğluna getirdiği pantolonu da almadılar. Oğlu hızla kilo kaybetmiş, kıyafetleri bollaşmıştı.

Savcı suçu anneye attı

Savcı Tunçer, annenin şikâyetini tek kalemde boşa çıkardı. Takipsizlik kararındaki o ifade şöyleydi: “İleri sürülen kötü muamele iddiaları soyut nitelikte kaldı. Ölenin annesinin, kötü muamele iddialarını öğrenir öğrenmez değil de, oğlu öldükten sonra yani delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi için gereken süreden sonra gündeme getirmesi nedeniyle somut herhangi bir delil elde edilemedi.”

Emirhan cezaevine girince, psiko-sosyal yardım servisi ile ilk görüşmeyi iki gün sonra yaptı. O gün hazırlanan takip formuna göre Kaşüstü Hastanesi’nde psikolojik ya da psikiyatrik tedavi görmüştü. Geçmişte silahla intihar girişimi olmuştu. Savcının bu duruma dair tespiti ise birkaç cümleden ibaretti: “Kurum psiko-sosyal servisince resen iki görüşme yapılmıştır. Aynı odada kalan arkadaşlarının beyanlarından anlaşılacağı üzere intihar fikrinden kimseye bahsetmemiştir. Ailevi sıkıntıları yüzünden psikolojik rahatsızlıklarının bulunduğu anlaşılmıştır.”