Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için, teb­ligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildi­rilmesi gerekmektedir.

Duruşma günü ile tebligatın yapıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal hakları kısıtlanmış olur. Yasalarda aksine düzenleme bulunmadıkça mahkeme kararlarının taraflara teb­liği gerekir. Yargılama sırasında yapılan tebliğlerle ilgili tebliğ mazbatalarının ve ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu Kanunun uygulanması için çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şeklidir ve titizlikle uygulan­ması gerekir. Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılma­dığını hâkim kendiliğinden denetlemelidir.

19.01.2011 tarihli Resmî Gazetede ya­yımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanununda esaslı değişik­likler yapılmıştır. Değinilen Yasayla eklenen 7/A maddesinin birinci fıkrasına göre, tebligata elve­rişli bir elektronik adres vererek bu adrese tebligat yapılmasını isteyen kişiye, elekt­ronik yolla tebligat yapılabilecektir. Söz konusu maddenin ikinci fıkrası gereğince, anonim, limitet ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere elektronik yolla tebligat yapılması zorunluluğu getirilmiş, elektronik yolla tebligatın haklı bir sebeple yapılamaması hâlinde, bu Kanunda belirtilen diğer usullerle tebligat yapılacağı ön­görülmüştür. Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacaktır. Tebligat Yasasının 10 uncu maddesi gereğince tebligat, tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır.

Bununla birlikte, kendisine tebliğ yapılacak kişinin müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması olanaklıdır. 6099 sayılı Yasayla bu maddeye eklenen ikinci fıkraya göre, bilinen en son adresin tebligata el­verişli olmadığının anlaşılması veya herhangi bir nedenle tebligatın yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilip tebligat buraya yapılacaktır. Tebligat Kanununun 12 nci ve 13 üncü maddeleri uyarınca, tüzel kişilere tebliğ yetkili temsilcilerine, bunlar birden fazla ise yalnız birine yapılır.

Temsile yetkili ki­şinin herhangi bir nedenle tebliğ yapıldığı sırada işyerinde bulunmaması veya bizzat alamayacak durumda olması halinde, kendisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürüne, bu da olanaklı değilse, tüzel kişinin o yerdeki memur veya işçilerinden birine yapılmalıdır. Bu sıraya uyulması yasal zorunluluk olup, aksi takdirde tebligat usulsüz sayılacaktır. Tüzel kişiliği olmayan, ancak 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesi anlamında işveren sıfatını taşıyan kamu kurum ve kuruluşları adına çıkarı­lan tebligatın, kurumun yetkili temsilcisine yapılması gerekir (9HD 03.11.2008 gün ve 2008/4948 Esas, 2008/29807 Karar sayılı ilamı). Vekâletname sunulduktan sonra tebligatların vekile yapılması gerekir.

Vekil ile takip edilen davada, asil duruşmada bizzat bulunsa dahi tebliğin vekiline yapılması zorunludur. Vekile çıkarılan tebligat, kendisine veya kendisi yerine sekreteri veya kâtibine tebliğ edilmelidir. Ancak isticvap, yemin gibi şahsa bağlı işlemlerde, tebli­gatın vekile değil, bizzat bu işlemi yapacak asile yapılması yasal zorunluluktur. Vekilin umumî vekâletname ile yetkilendirilmiş olması, müvekkilin talimatı ol­madan tüm davaları takip etme yetki ve zorunluluğunu ona yüklemez. Örneğin, hak­kında icra takibi yapılan borçlu, vekili aracılığıyla takibe itiraz etmiş olsa dahi, ala­caklının açtığı “itirazın iptali davası” bakımından, borçlunun takibe itiraz aşamasın­da tayin ettiği vekilin, bu davada da yetkili bulunup bulunmadığı davanın açılması sırasında belirli olmadığından, dava dilekçesinin vekil yerine asile tebliği gerekir.

Aksi takdirde usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmış olmaz. Bu itibarla bir davada vekilin temsil yetkisinin olup olmadığı mahkemece kendiliğinden araştırıl­malıdır (Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 02.11.2004 tarih ve 2004/2041-5550 sayılı kararı). Adreste tebligatın, gerçek veya tüzel kişinin bilinen en son adresinde yapılması gerekir. Burada kastedilen kişinin oturduğu veya çalıştığı yerdir. Asıl olan tebligatın, tebligat evrakında belirtilen adreste muhatabın kendisine yapılmasıdır. Adres niteli­ğinde bulunmayan yerlerde, örneğin inşaat halindeki binalarda tebligat yapılamaz.

Tebligat evrakına adresin doğru ve okunaklı olarak yazılması gerekir. Bir kişinin ad­resinden başka bir yerde tebligat yapılabilmesi o kişinin tebligatı kabul etmesine bağlıdır. Ev adresine çıkarılan tebligatın herhangi bir nedenle yapılamaması nede­niyle iş adresinde yapılması durumunda, tebligat geçerli kabul edilmelidir. Muhatap tebliğ yapılacak adreste oturmakla birlikte, tebliğ yapıldığı sırada ken­disi veya adına tebliği alacak herhangi bir kişinin bulunmaması durumunda, adreste bulunmama nedeninin komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti, meclis üyesi, zabıta veya memurlardan öğrenilmesi ve tebliğ tutanağına yazılması, beyanına baş­vurulan kişiye tutanağın imzalatılması, imzadan çekinilmesi halinde tebliğ mazbata­sında bunun belirtilmesi ve tebliğ evrakını dağıtan memurun imzalaması gerekir. Muhatabın adreste bulunmaması halinde, bu durumun geçici veya sürekli olma­sına göre tebligat 7201 sayılı Yasanın 20 nci veya 21 inci maddesine göre yapılacak­tır.

21 inci maddesine göre yapılan tebligatta, (2) nolu ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılırken, 20 nci maddeye göre yapılan tebliğde ise, ihbar­namenin kapıya yapıştırıldığı tarihten itibaren onbeş gün sonra tebliğ yapılmış sayı­lacaktır. 6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanununun 21 inci maddesinde yapılan değişiklik gereğince, gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, kendisi o adreste hiç oturmamış veya sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim edecek ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştıracaktır. Bu du­rumda ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılacaktır.

Tebligat kural olarak muhatabın kendisine yapılmalıdır. Muhatap adresinde bu­lunmadığı takdirde, onun yerine tebligatı kabule yetkili kişilere yapılır. Muhatabın konut adresinde süreklilik arzedecek şekilde birlikte oturan aile halkından biri veya varsa birlikte oturduğu hizmetçi tebligatı almaya yetkili kişilerdir.

Yetkili kişilerin görünüşe nazaran onsekiz yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bu­lunmaması gerekir. Tebligat yapılacak gerçek kişi işyeri, işletme veya iş sahibi ise, işyerinde bulunmaması halinde daimî işçisine yapılan tebligat geçerli olacaktır. Tebligatın muhatabı veya adına tebligatı alacak yetkili kişi adreste bulunmakla birlikte tebliğden imtina ederlerse, bu durum tebliğ evrakına yazılmak şartıyla tebliğ işlemi, Tebligat Kanununun 21 inci maddesi uyarınca yapılmalıdır. 6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanununun 29 uncu maddesinde yapılan değişik­likle, ilanen yapılan tebligatlarda, ilanın ayrıca elektronik ortamda yapılması zorun­luluğu getirilmiştir. Yasanın 6099 sayılı Kanunla değişik 35 inci maddesine göre, kendisine veya ad­resine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değişti­rirse, yenisini derhal tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.

Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski adrese ait binanın kapısına asılması yeterli olacaktır. Bu durumda evrakın asılma tarihi tebliğ tarihi sa­yılır.

Daha önce tebligat yapılmamış olsa dahi, tüzel kişiler bakımından resmî kayıt­lardaki adresleri esas alınarak bu madde hükümleri uygulanır. Daha önce yurt dışın­daki adresine tebligat yapılmış Türk vatandaşı, yurt dışı adresini değiştirir ve bunu tebliğ çıkaran mercie bildirmez, adres kayıt sisteminden de yerleşim yeri adresi tes­pit edilemezse, bu kişinin yurt dışında daha önce tebligat yapılan adresine Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğunca 25/a maddesine göre gönderilen bildirimin ad­rese ulaştığının belgelendiği tarihten itibaren otuz gün sonra tebligat yapılmış sayılır.

Yine 36 nci maddede yapılan değişiklikle, tebligat evrakının celse esnasında ve­ya kalemde, taraflara, ilgili üçüncü kişilere, katılana veya vekillerine tutanağa geçi­rilmek suretiyle veya imza karşılığında “tebliğ konusu belirtilerek tevdi” edilmesi tebliğ hükmüne geçecektir. Bu durumda ayrıca tebliğ mazbatası düzenlenmeyecek ve masraf da alınmayacaktır. Tebligatın muhataba yapılabilmesi için, muhatabın medenî hakları kullanma eh­liyetine, kısaca fiil ehliyetine sahip olması gerekir.

Fiil ehliyetine sahip olmayan ki­şilere tebligat yapılamaz. Bu durumda tebligatın kanunî temsilciye yapılması gere­kir. Ancak bir meslek veya sanatla uğraşan ve ayırt etme gücüne sahip küçükler ve­ya kısıtlılar, bu meslek ve sanatın icrasından doğan borçlardan bizzat sorumlu olduk­larından, bu konuda kendilerine tebligat yapılması tebliği usulsüz ve geçersiz kıl­maz. Aksine hüküm bulunmadıkça tebligat giderlerini tebliğin yapılmasını isteyen ta­raf peşin olarak ödemelidir.

Tebliğ gideri verilen süre içinde yatırılmaz ise, talep eden kişi bu isteminden vazgeçmiş sayılır. Dava dilekçesinin karşı tarafa tebliği için tebliğ gideri peşin verilmemiş ve verilen makul süre içinde yatırılmamış ise, dava hakkında 1086 sayılı Yasanın 409 uncu maddesi uyarınca işlem yapılması gerekir.

Kaynak Linki : http://hukukitavsiyeler.com/2015/03/usulune-uygun-tebligat-icin-bilinmesi-gerekenler-nelerdir/