Merhum 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın yakın çalışma arkadaşlarından, Adalet eski Bakanı Şakir Şeker son dönemde yaşanan gelişmeleri HUKUKİ HABER'e değerlendirdi.

Şeker, gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmasından, akademisyenlerin imzaladığı barış bildirisine,  HSYK sisteminden Sulh Ceza Hâkimliklerinin verdiği hukuk dışı kararlara kadar birçok konuda eleştirilerini tek tek sıraladı.

İşte gündeme bomba gibi düşecek o açıklamaların satırbaşları:


'HÂKİMLİK VE SAVCILIK SINAVINDA 100 PUAN ALAN KİŞİYİ BİLE HARCAYABİLİRLER'


"Hâkimlik ve savcılık sınavında yeterlilik seviyesi yazılı sınavlardır. Aday için önemli olan aldığı puandır. Mülakatta kişinin fiziki özelliklerine bakılır, konuşma yeteneğine bakılır sınav direkt eğitimle ilgili değildir. Eğitimle ilgili de birkaç soru sorulabilir ama tamamen takdire dayalı bir durumdur. Eğer insanlar adayların hakkını yemek isterse, böyle bir vicdani mesuliyet taşımazlarsa 100 puan alan kişiyi bile harcayabilirler. 90 puan almış bir gencin mülakatta net bir engel hali yoksa onu almamak adaletli bir davranış olmaz. Yazılı sınavda çok yüksek puan almış bir kişiye mülakatta çok düşük bir puan veriyorlar.  Adalet dağıtacak insanlarda vicdan kavramı ortadan kalkmışsa adaletli seçim yapıldığı söylenemez."


'BİLDİRİYE KATILMIYORUM'

"Bildirinin içeriğine şu şekilde katılmıyorum. Akademisyenler Devletin yaptığı yanlışları ortaya koydukları gibi PKK'nın yaptığı işleri de ortaya koysalardı o zaman derdim ki: ‘doğru bir iş yapmışlar.’ Bu bildiri tek taraflı. PKK sanki günahsız, yanlış işler yapmıyor, PKK'yı destekleyenler hiç yanlış yapmıyor; devlet yanlış yapıyor. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Devletin yanlışı PKK'nın yaptığı yanlışları önlerken doğan yanlışlardır. Devlet durup dururken yanlış yapmıyor. Tatbikatta yapılan yanlışları söyleyebilirsiniz. Devlet o şekilde işleri yapmaya iten meşru olmayan işler yapanlardır. Ben o bildiriyi tamamen ideolojik olarak gördüm."


PKK'NIN YAPTIĞI İŞİN NERESİNİ MEŞRU GÖRÜYORSUNUZ?


"İnsan hakları meşruiyet içinde savunulur. Meşruiyet içinde olmayan hakları insan hakları olarak telaffuz edilemez. Siz saldırmayı, vurmayı, öldürmeyi yok etmeyi rejimi değiştirmeyi, ülkeyi bölmeyi bir hak olarak göremezsiniz. Dünyanın hiçbir ülkesinde milleti bölmek, vatanı bölmek, devleti yok etmeye çalışmak meşru davranış değildir. İnsan hakkı da değildir. Biraz vicdanlı olmak lazım. "


GÖZALTILAR VE İNSANLARI PEŞİNEN SUÇLAMAYA GEREK YOKTU

"Savcıların harekete geçmesi için siyasilerin beyanatlarını beklemeye gerek yok. Eğer varsa bir suç kovuşturma açarlar. Hemen gözaltına almalar, tutuklamalar bunlara gerek yok. Dava açılır yargılanırlar. Hukuk devletinde uygulanması gereken yol budur. İnsanların peşinen suçlanmak gözaltına almak bunlar olmaz. Onlar silahlı mücadele yapmıyorlar bir fikir yanlışı yapıyorlar."


'PKK’NIN BU HALE GELMESİNİN GÜNAHI AK PARTİ’NİNDİR'


"PKK'nın Türkiye'de bu hale gelmesinin, devletle mücadele etmesinin günahı AK Parti iktidarınındır. Sen PKK'ya taviz vere vere ne oldu? Silahlı terör örgütüyle pazarlık yapıyorsun, onlarla pazarlık yapılmaz mücadele edilir. Devlet, varlığından taviz vermez. Millet, varlığından taviz vermez! Tekrardan masaya oturabilirler mi? Her şey beklenilebilir. Ancak bunların hiçbirisi fayda getirmez. Bu işlerin yanlışlığını faturasını Güneydoğudaki insanımız ve buradaaki insanımız ödüyor."

'AKLI BAŞINDA BİR ADALET BAKANI ADALETE MÜDAHELE ETMEZ'


"Hayalimdeki adalet sistemi şu anda uygulanmıyor. Mesele, şu andaki Adalet Bakanı ve geçmişteki Adalet Bakanları meselesi değil. Bugün Türkiye'de adalete müdahale akıl almaz boyuttadır. Eğer bir hukuk devleti varsa bu ülkede, aklı başında bir Adalet Bakanı adalete müdahale etmez. Hâkimin vereceği kararlara müdahalede bulunmaz. Aklından bile geçirmemesi lazım. Adalet Bakanı'nın görevi yargıya müdahale değildir. Yargının ihtiyaçlarını karşılamadır. Yargının daha iyi tanzimi için imkanlar sağlamasıdır."


'TÜRKİYE'DE GERÇEK ADALETİN VAR OLDUĞUNA İNANMIYORUM'


"Ne yazık ki yargı yasallaştı. Net söylüyorum ‘siyasallaştı.’ Dolayısıyla ben bugün Türkiye'de gerçek adaletin var olduğuna inanmıyorum. İddialı bir şekilde söylüyorum. Hiçbir hâkim veya savcı çıkıp bana ‘biz vicdani kararımızı verebiliyoruz’ deme şansına sahip değildir. Kesinlikle değil. Bunu inkâr etmenin bir anlamı yok."

'PARLAMENTER SİSTEM İŞLETİLMEDİĞİ İÇİN TÜRKİYE SIKINTI İÇİNDEDİR'


"Sistem günümüzdeki gibi ilerlerse iş çok tehlikeli boyutlara gider. Sanki Türkiye'de çok ciddi bir rejim sıkıntısı var da rejimi değiştirsek her şey güllük gülistanlık olacak! Kimse kimseyi kandırmaya kalkmasın.  Rejim işletilmediği için sıkıntıdadır. Şu anda ki parlamenter sistem işletilmediği için Türkiye sıkıntı içindedir. Çünkü şuandaki parlamenter sistemde kuvvetler ayrılığı ilkesi ortadan kaldırıldı. Yani bu gerçekleri saklayacaksınız sonra bugün ki sistemin işlemediğini söyleyeceksiniz. Sistem işlemiyorsa bunun müsebbibi sensin. Türkiye’yi yönetenler müsebbibi. Bir başkası değil."


'SULH CEZA HÂKİMLİKLERİ, SIKIYÖNETİM MAHKEMELERİNDEN BİN KAT DAHA TEHLİKELİ'


"Bir ülkede yargı bağımsızlığından bahsediyorsunuz ama Sulh Ceza Hâkimliklerini kuruyorsunuz. Tam bir komedi. Çok büyük bir ilkellik. Bunu bir hukukçu olarak söylüyorum eski bir adalet bakanı olarak değil. İlkellikten kastım da şu: ‘Tam bir emir kulu hâkim yaratmak emir kulu savcı yaratmak’. Eskiden sıkı yönetim mahkemeleri vardı ya Sulh Ceza Hâkimlikleri onlardan bin defa daha tehlikeli."


'CAN DÜNDAR VE HİDAYET KARACA’NIN TUTUKLANMA SEBEPLERİ AYNIDIR'


"Bir sürü insan yaptığı haberlerden dolayı tutuklandı. Ben meseleyi Can Dündar olarak Erdem Gül olarak ayırmıyorum. Herkes için aynı. Sağcı solcu olarak hiçbir şekilde bunu önemsemiyorum. Mesele ‘benim istemediğim adamı ben yaşatmam’ demektir. Şimdi Hidayet Karaca’nın diğerlerinden ne farkı var? Hidayet Karaca'nın da Can Dündar'ın da, Erdem Gül’ün de tutuklanma sebepleri aynı. ‘Ben sizin tavırlarınızdan hoşlanmıyorum, siz bana karşısınız ben de sizi tuttuklarım’, kiminle? Özel yetkili Sulh Ceza Yargıçlarıyla!"

'HİÇ KİMSE EBEDİ DEĞİLDİR'


Görev başındakilere de görev alacaklara da şunu söylüyorum: 'Bu güzel ülke, milletin verdiği irade ile düzgün bir şekilde yönetilsin. Milletin huzuru, vatanın huzuru, devletin varlığını korumak adına düzgün bir şekilde kullanılsın. Hiç kimse ebedi değildir...'

Hukuki Haber - ÖZEL