Dolandırıcılık suçu bir kimsenin hileli hareketlerle bir başkasını aldatarak kendi veya başkasının yararına olacak şekilde hareket etmesidir. Dolandırıcılık suçu TCK madde 157’de  Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası verilir.”1 şeklinde düzenlenmiştir. TCK madde 158’de ise dolandırıcılık suçunun nitelikli halleri sayılmıştır.

Yargıtay içtihatlarına göre mal varlığının yanında irade özgürlüğünün de korunduğu dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;

1) Failin bir takım hileli davranışlarda bulunması,

2) Hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması,

3) Failin hileli davranışlar sonucunda mağdurun veya başkasının aleyhine, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlaması, şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

Görüldüğü üzere dolandırıcılık suçunu mal varlığına karşı işlenen diğer suçlardan ayıran en önemli özellik aldatma temeline dayanan bir suç tipi olmasıdır. Bu suç tipi yalnızca malvarlığına karşı işlenen bir suç tipi olmayıp aynı zamanda mağdurun veya zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla etkilenmektedir.

Nitekim madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır.2 

5237 sayılı TCK'nın 157. maddesinde yalnızca hileli davranıştan söz edilmiş olmasına göre, her türlü hileli davranışın dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesi gerekmektedir.

Yerleşmiş uygulamalar ve öğretideki baskın görüşlere göre ortaya konulan ilkeler göz önünde bulundurulduğunda; hile, maddi olmayan yollarla karşısındakini aldatan, hataya düşüren, düzen, dolap, oyun, entrika ve bunun gibi her türlü eylem olarak kabul edilebilir. Bu eylemler bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir. Gösterişte, fail sahip bulunmadığı imkânlara ve sıfata sahip olduğunu bildirmekte, gizli davranışta ise kendi durum veya sıfatını gizlemektedir. Ancak sadece yalan söylemek, dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Kanun koyucu yalanı belirli bir takım şekiller altında yapıldığı ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunduğu hallerde cezalandırmaktadır. Böyle olunca hukuki işlemlerde, sözleşmelerde bir kişi mücerret yalan söyleyerek diğerini aldatmış bulunuyorsa bu basit şekildeki aldatma, dolandırıcılık suçunun oluşumuna yetmeyecektir. Yapılan yalan açıklamaların dolandırıcılık suçunun hileli davranış unsurunu oluşturabilmesi için, bu açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması ve gerektiğinde yalana bir takım dış hareketlerin eklenmiş bulunması gerekir.3

"Sigorta bedelini almak maksadıyla nitelikli dolandırıcılık" suçu ise TCK'nin 158. maddesinin birinci fıkrasının “k”  bendi ve devamında ; "Dolandırıcılık suçunun; sigorta bedelini almak maksadıyla, işlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

“ Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz”1 şeklinde hüküm altına alınmıştır.

Sigorta şirketleri belli risklerin gerçekleşmesi halinde sigorta poliçesi nedeniyle hak sahibi olan şahıslara ödeme yapan kuruluşlardır. Hak sahibi olduğunu iddia ederek sigorta şirketinden sigorta bedelini hileli davranışlar ve belgelerle almak amacıyla hareket eden kişi, yukarıda belirtmiş olduğumuz maddede düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçunu işlemiş olur.4

Maddenin bu kısmına ait gerekçesine göre; failin sigorta edilen veya sigorta bedelini alacak kimse olması şart olmadığı gibi sigorta türünün de bir önemi yoktur.  Bu suçun oluşabilmesi için failin sigorta bedelini almak kastıyla hareket etmesi gerekmektedir. Dolayısıyla bu suç taksirle veya olası kastla işlenemez. Aynı zamanda bu suçun tamamlanması için failin hileli hareketlerle yarar sağlamış olması gerekmektedir.

Sigorta bedelini almak maksadıyla nitelikli dolandırıcılık suçunda failin hangi eylemlerinin hazırlık hareketi hangi eylemlerinin ise icrai hareket kapsamında olduğunun belirlenmesi gerekmektedir. Zira yapılacak olan bu belirlemeyle tamamlanmayan bir olayda teşebbüs hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı tespit edilecektir.  

TCK’nin  “Suça Teşebbüs”  başlıklı 35. Maddesi “ Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur” şeklinde düzenlenmiştir.

Bu düzenlemeye göre bir suça teşebbüsten bahsedebilmek için icrai hareketlere başlanılmış olması gerekmektedir. Sigorta bedelini almak maksadıyla dolandırıcılık suçunda icra hareketler yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre sigorta şirketine başvurmayla başlamaktadır. Sigorta şirketine başvuruncaya kadar yapılan eylemler ise hazırlık hareketi kapsamında değerlendirilmektedir.

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020 yılında vermiş olduğu bir kararında“ Kanun koyucu hangi tür sigorta olursa olsun, ayrım yapmadan sigorta bedelinin alınması amacıyla dolandırıcılık yapılmasını nitelikli hal olarak kabul etmiştir. Bu nitelikli hâlin uygulanması için, sigorta şirketine hakkı olmayan bedeli almak için bir başvuru yapılmış olması ve hakkı olmayan bir sigorta bedelinin kısmen veya tamamen alınmış olması gerekir. Aksi halde sigorta bedelini almak için şirkete başvuruncaya kadar yapılan hareketler icrai hareket olmayıp, hazırlık hareketi niteliğinde olduğundan sigorta bedelini almak maksadıyla dolandırıcılık suçu oluşmayacaktır.”2 şeklinde karar vermiştir.

Bu suçta görevli ve yetkili mahkeme suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesidir. (CMK m.12, 5235 sy. Kanun m.10-12) Sigorta dolandırıcılığı suçu haksız menfaatin elde edilmesiyle tamamlanacağından suçun işlendiği yer haksız menfaatin sağlandığı yer olarak kabul edilir. Yetkili mahkeme de yararın temin edildiği yer mahkemesi olduğu kabul edilmektedir.5

 

Kaynakça

1- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu

2- YCGK 2017/665 E. 2020/506 K. 08.12.2020

3- YCGK 2014/15-792 E. 2015/42 K. 10.03.2015

4- Baran Doğan - ceza-hukuku/nitelikli-dolandiricilik-sucu-cezasi makalesi

5- Uğur Aslan-SİGORTA DOLANDIRICILIĞI SUÇU-TBB Dergisi- http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2017-130-1656