Bilirkişilik; yargılama sırasında çözümü hukuk dışında özel ve teknik bilgi gerektiren hallerde, taraflarca talep edilmesi halinde ya da mahkemece resen başvurulabilen bir ispat yoludur. Özel bilgi ile kastedilen şey; bir bilim dalına ilişkin olan araştırılmış ve sonuca bağlanmış bilgiyi, teknik bilgi ise; pozitif bilimlerin verilerinden elde edilen tartışmasız konuları ifade eder.1

Bilirkişi, kendisine sorulan sorulara cevap oluşturacak nitelikte ve görüşüne başvurulan hususu tam olarak açıklayıcı mahiyette bir rapor vermelidir. Bilirkişi, teknik olarak çözümü net olamayan veya teknik olarak tespiti mümkün olmayan hususları da gerekçesi ile belirtmeli; o konuda ihtimaller söz konusu ise onu da ortaya koymalıdır. Ayrıca bilirkişi raporlarında çelişki olmamalıdır, bilirkişi raporu, mahkemenin, tarafların değerlendirmesine uygun olmalıdır. Bilirkişi hukuki değerlendirme yapamaz.2

HMK madde 281/1’e göre; taraflar bilirkişi raporuna, raporun  kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde itiraz edebilirler. Bilirkişi raporuna itiraz gerekçeli ve somut olmalıdır. Taraflar bu itirazlarıyla, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bir bilirkişinin atanmasını mahkemeden isteyebilirler.

Taraflar bilirkişi raporuna itiraz etmek zorunda değillerdir. Fakat bilirkişi raporu , itiraz etmeyen   taraf açısından kesinleşecektir. Yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre; bir tarafın bilirkişi raporuna itiraz etmemesi durumunda bilirkişi raporuna itiraz eden lehine usuli kazanılmış hak doğacaktır. Hakim durumu fark etse bile yeni bir rapor aldıramaz.

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E. 2021/4525 K. 2021/1793  25.11.2021 tarihli bir kararında  “Hukuk Muhakemeleri Kanunu, bilirkişi incelemesini takdiri deliller başlığı altında tasnif etmiş ve hakimin bilirkişinin oy ve görüşünü serbestçe değerlendirileceğini ifade etmiştir. HMK’nın “Bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281. maddesinin birinci fıkrasında ise “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler” hükmü mevcuttur. HMK’nın 281. maddesiyle yargılamanın taraflarına rapora itiraz etme hakkı tanınmış olup, bu hakkın kullanılmaması durumunda, usuli kazanılmış hak oluşup oluşmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir.3 şeklinde karar vermiştir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.4

Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Geriye etkili kanun değişikliği, sonradan ortaya çıkan içtihadı birleştirme kararı, görev kuralına aykırılık, kamu düzeni, hak düşürücü süre, açık maddi hataya düşülmesi gibi hususlar kazanılmış hak kuralının istisnalarındandır.

Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; taraflar, mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine, diğeri aleyhine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.

Bu kapsamda HMK’nın 281. maddesi  değerlendirildiğinde; bir taraf bilirkişi raporuna itiraz etmez, diğerinin itirazı veya mahkemenin kendiliğinden gerekli görmesi üzerine yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılır veya aynı bilirkişiden ek rapor alınır ve ikinci bilirkişi raporu veya ek rapor, birinci rapora itiraz edenin daha da aleyhine olursa, ilk rapora itiraz etmeyen taraf bakımından ilk bilirkişi raporu kesinleştiğinden ve bununla itiraz eden taraf lehine usulî kazanılmış hak doğduğundan, mahkemenin ilk bilirkişi raporuna göre karar vermesi gerekir.5

KAYNAKÇA:

1- GÖZÜTOK, Z. /ALBAYRAK, A., Alfabetik Medeni Usul El Kitabı, Ankara 2021, s.175

2- Pekcanitez/Atalay/Özekes , Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2013, s.462

3- YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ E. 2021/4525 K. 2021/1793  

4- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2018/ 21-94 Karar: 2021 / 111

5- KURU, Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:3, s. 2753

6-HMK