İstanbul 2 Nolu Barosu ve Türkiye Hukuk Platformu iş birliğinde, İstanbul Üniversitesi (İÜ) ev sahipliğinde düzenlenen 5. Darbe ile Mücadele Sempozyumunun açılışına katılan Adalet Bakanı Gül, insanı olduğu gibi kabul etme yerine belirleme ve toplumu dizayn etme anlayışı olan vesayet ile millet iradesine, insanın yaşam tarzına, kültürüne ve inançlarına müdahale edildiğini söyledi. Vesayet anlayışının sonunun ‘makbul vatandaş-makbul olmayan vatandaş’ ayrımına kadar vardığını kaydeden Bakan Gül, bu anlayışın karşısında ise ‘halk için, halkla birlikte’ anlayışının bulunduğuna dikkat çekti. Bürokratik ve yargısal vesayetin ortadan kalktığını, vesayetin zincirlerinin kırıldığını vurgulayan Bakan Gül, Türkiye'nin vesayette prangalarını kurtardıkça her alanda geleceğe daha büyük ve ümit var adımlarla yolcuğunun devam edeceğini ifade etti.

CUMHURBAŞKANIMIZ LİDERLİĞİNDE ÇOK KARARLI BİR DURUŞ SERGİLEDİK

Darbe dönemlerinde yaşananlara değinen Gül, 15 Temmuz'da bambaşka bir tarih yazıldığını belirterek, şöyle konuştu:

“Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın ‘Halkın gücünün üstünde bir güç ben ‘ sözü ve liderliğinde, aziz milletimizin destansı, cesaretle direnişi, demokrasi tarihinin makus talihini değiştirmiş, milletin bu kararın daha güçlü ve kurumsallaşmış demokrasi için tarihi bir adım olmuştur. ‘Millet mi, vesayet mi karar verecek’ mücadelesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde, çok kararlı bir duruş sergiledik. Millet iradesi ve demokrasi adına önemli adımlar atıldı. Bu mücadelede ‘Milletin kararından başka hiçbir güç yoktu’ anlayışı ortaya kondu” dedi.

1982 ANAYASASI'NIN RUHUNA SİNEN VESAYETÇİ RUHTAN KURTULMALIYIZ

Yeni anayasa çalışmalarına da değinen Adalet Bakanı Gül, 1982 Anayasasının darbeci ve vesayetçiler tarafından yapıldığını anımsattı. Bu anayasanın baştan sonar sivilleşmesi gerektiğini vurgulayan Bakan Gül, “Vesayetle kalıcı mücadeleyi başarılı bir şekilde tamamlamanın zirvesi, yeni ve sivil bir anayasadır. Kim gelirse gelsin, dönemlere, konjonktüre göre demokratik değil, bu ülkede bundan sonra hiçbir kimsenin vesayetin önünü açmadığı, hiç kimsenin düşüncesine, inancına, kılık kıyafetine, yaşayışına, mezhebine, siyasi düşüncesine karışmadığı bir temel hakkı anayasal güvence altına almak hepimizin ortak sorumluluğudur. Bize göre vesayetle mücadele, anayasayla taçlanmalı ve bu mücadele başarıyla sonuçlanmalıdır. Zira bu anayasa darbeciler, vesayetçiler tarafından yapılmış, lafzıyla ruhuyla baştan sona sivilleşmesi gereken bir anayasadır. 1982 Anayasası'nın ruhuna sinen bu vesayetçi ruhtan hepimizin ülke ve millet olarak kurtulması gerekir. Yarınlarımıza, çocuklarımıza bırakacağımız en önemli miras yeni, sivil, daha demokratik bir anayasadır. Cumhuriyetimiz, ikinci yüzyıla bu anayasayla girmeyi hak etmektedir." diye konuştu.

İNANIYORUM Kİ MİLLETİMİZE YAKIŞIR BİR ANAYASAYI UZLAŞMAYLA, HEP BİRLİKTE YAPMA BAŞARISINA ULAŞACAĞIZ

Bakan Gül, insanı yaşatmakla mümkün gören bir anlayışla, temeline insanı ve onurunu koyan, insan hak ve özgürlüklerini teminat altına alan toplumsal bir sözleşmeyle anayasa yapmanın millete karşı ödevleri olduğunu kaydetti. Bu şekilde vesayetin de tam anlamıyla yenildiği bir sonuca ulaşma imkanı olacağını bildiren Gül, "Anayasayla birlikte anayasa yapım sürecinin de uzlaşmayla yapılması çok önemlidir. İnanıyoruz ki milletimize yakışır bir anayasayı hep birlikte yapma başarısına ulaşacağız." dedi.

VESAYETİN EMRİNDEKİ MAHKEMELER, HER DARBE SONRASI KURULAN YENİ DÜZENDE DİZAYN EDİCİ AYGITLAR HALİNE GELDİ

Vesayetin birçok izlerinin yargı alanında üzülerek görüldüğünü, bir ülkede vesayet varsa orada adalet olmayacağını vurgulayan Adalet Bakanı Gül, yargının maalesef, şabloncu anlayışın kolon taşıyıcısı olarak bazı dönemlerde görev ifa ettiğini belirtti. Bakan Gül, şöyle devam etti:

“Vesayetin çizdiği bir tip var, bu tipe, şablona uymayan vatandaşlar yine gelip, dönüp dolaşıp vesayetin yargı anlayışına takılmışlardır. Vesayetin emrindeki mahkemeler, her darbe sonrası kurulan yeni düzende dizayn edici aygıtlar haline gelmiştir. 17-25 Aralık'ta ise yargı ve emniyetle birlikte burada hükümet darbesinin aparatı olması ötesinde bizatihi faili haline gelmiştir. Yargı darbesi olarak da tarifte yerini alan bu girişim FETÖ'nün milli iradeye karşı en ahlaksız, en çirkin, en hayasız göstergelerinden biriydi."

YARGI, TÜRK MİLLETİ ADINA DARBECİLERDEN HESAP SORMAYA DEVAM ETMEKTEDİR

15 Temmuz gecesini kırılma noktası olarak niteleyen Bakan Gül, o gece Türk yargısının hakim, savcı, savunma ayağı ve avukatıyla darbenin karşısında dimdik ayakta durduğunu kaydetti. 15 Temmuz darbecisi FETÖ'cülere o gece suçüstü yapıldığını ifade eden Gül, “Türk milleti adına darbecilerden hesap sormuştur, hesap sormaya devam etmektedir. Nasıl milletimiz sokaklarda, meydanlarda nöbet tuttuysa, hukuk nöbetini, demokrasi nöbetini, anayasa nöbetini de Türk yargısı o geceden itibaren cuntacılardan hesap sorarak başlatmıştır, hala sürdürmeye devam etmektedir. Bunu yaparken de hukukun sınırlarından asla çıkmadan bu yargılamayı yapmışlardır. O gece anayasayı ortadan kaldırmak isteyenleri de yine kaldırmak istedikleri anayasa, evrensel hukuk çerçevesinde yargılamıştır, yargılamaya devam etmektedir." diye konuştu.

YARGININ EMİR ALACAĞI TEK YER ANAYASADIR, KANUNLARDIR

Bakan Gül, yargının yegane koruyucusunun adalet olduğunu vurgulayarak, “Yargının emir alacağı tek yer anayasadır, kanunlardır. Bu konu, bizim için bütün meselelerin üzerindedir, temel hassasiyetimizdir. Esas itibarıyla yargı da millete hizmet eder hale gelmiştir; vesayetin değil, milletin yargısı olarak çok önemli bir misyonu üstlenmiştir. Yargıya yönelik sistematik saldırıların temelinde de yargının millet adına bu darbecilerden hesap sormasından duyulan bir rahatsızlık olduğunu da açıkça ifade etmek isterim." dedi.

DAHA DEMOKRATİK, ÖZGÜRLÜKÇÜ VE GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE'Yİ 2023 VE SONRASINA TAŞIMAK İSTİYORUZ

Demokrasinin emin adımlarla yoluna, hedeflerine yürüdüğünü belirten Adalet Bakanı Gül, bu gelişmeyle yetinmeyeceklerini söyledi. Daha demokratik, özgürlükçü ve güçlü bir Türkiye'yi 2023 ve sonrasına taşımak anlayışı içinde olduklarını aktaran Bakan Gül, Türkiye'yi geleceğe taşıyacak tek kuvvetin, milli irade ve milletin tercihleri olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:

"Bu noktaya gelene dek milletçe ödediğimiz tüm bedellerin idrakiyle, milletin emanetine karşı vesayet tuzaklarının yeniden kurulmasına asla ama asla müsaade etmeyeceğiz. Bu kararlılığımız, gücünü milletten almaktadır. Demokrasilerde vesayete yer yoktur, milletimizin de vasiye ihtiyacı yoktur. Vesayetin her türüne, vesayetçinin her rengine karşıyız. FETÖ'ye, zihniyetine, vesayet anlayışına sonuna kadar bu millet daima karşı çıkacaktır. Milletin iradesinin üzerinde hiçbir güç tanınmayacaktır."

İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak ve İstanbul 2 Nolu Baro Başkanı Av. Yasin Şamlı'nın konuşma yaptığı sempozyumunda, 27 Mayıs ve 12 Eylül darbeleri ile 28 Şubat postmodern darbesi ve 15 Temmuz darbe girişimi ele alındı.