İnsanlığın varoluşundan beri olan iletişim, internet kullanımının artmasıyla artık yepyeni bir boyut kazanmaya başlamıştır. Özellikle son çeyrek asırdır kullanımı oldukça fazlalaşan akıllı telefonlar, tabletler ve diğer akıllı cihazlar ile birlikte insanlar dünyayı avuçlarının içine alabilecek kadar küçültme aşamasına gelmiş durumdalar. Hayatın her alanında kullanılan internet, akıllı cep telefonlarının, tabletlerin ve diğer akıllı cihazların içine girip insanların vazgeçemediği bir alan olmuştur. Tabiri caize artık insanlık ve internet bir bütün haline gelmiştir. İnternetin bu denli yoğun kullanıldığı bir yüzyılda tabi ki internet kullanımına bağlı olarak sosyal medya kullanımı da artmıştır. İnsanların hayatlarında çok önemli yere sahip olan sosyal medya organları internet aracılığıyla tüm dünya ile iletişime geçerek, iş, eğitim, sağlık, ticaret, ziyaret, ulaşım gibi hemen hemen hayatın her alanına nüfuz etmiştir. İnsanlar artık en mutlu anlarını, tebrik mesajlarını ya da bunların tam aksine sinirli oldukları şeyleri ve eleştirmek istediklerini kolaylıkla sosyal medya üzerinden paylaşabilir hale geldiler. Bu durum o kadar kolay bir hal aldı ki insanlar artık istedikleri her şeyi, her zaman her yerde yazabilme, paylaşabilme gibi bir özgürlüğü varmışçasına hareket etmeye başladı. Düşünce ve ifade özgürlüğü,  Anayasanın 26. Maddesinde ‘’Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.’’ şeklinde düzenlenmiştir.  Ancak buradan herkes istediğini yazar, söyler gibi bir durum çıkarılmamalıdır.  Hem Anayasada hem de AİHS (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) ‘de düşünce ve ifade özgürlüğüne bazı sınırlamalar getirilmiştir.  

Anayasanın 26. Maddesinin 2. Fıkrasında ‘’Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.’’  Şeklinde bir düzenleme ile sayılı nedenlerden dolayı düşünce ve ifade özgürlüğüne sınırlamalar getirilebileceği söylenmiştir.  Yani insanlar düşünce ve ifade özgürlüklerini kullanırken, başka kişilerin, kurumların özgürlük alanına, özel hayatına ve gizliliği dahilindeki alanlara müdahalede bulunmamalıdırlar.  Bu özgürlük Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesinin 2. Fıkrasında şu şekilde bir sınırlandırmaya tabi tutulmuştur. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin 12 13 yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.

Sonuç olarak, Anayasa ve AİHS de korunan tüm özgürlükler gibi düşünce ve ifade özgürlüğü de sınırsız bir özgürlük değildir ve her zaman her yerde istenilen şekilde kullanılamaz.  Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Anayasalarda ve Uluslararası sözleşmelerde de ifade özgürlüğünün hangi ölçülerde sınırlandırıldığı detaylı olmasa da ifade edilmiştir. Kendi düşünce ve ifade özgürlüğünü kullanırken başkalarının özgürlük alanına girilmemeli, bu ikisi arasındaki denge sağlanarak hakkın kullanılması gerekmektedir.

 

Avukat Begüm Gürel & Hukuk Fakültesi Öğrenci İsmet Buğra Günday