Sanığın kendisini bizzat savunma hakkının yanında, müdafi tayin etme yetkisi ile belirli şartlarda müdafiden ücretsiz yararlanabilme hakkı da bulunmaktadır. Suçun nitelikli hallerinde zorunlu müdafi atanması gerekip gerekmediği hususu bazen tartışmalara neden olmaktadır.

Örneğin; TCK m. 142/2-h ve 143 hükümleri gereğince nitelikli hırsızlık suçundan yargılanan sanığa, CMK m. 150/3 hükmü gereğince zorunlu müdafi atanmasının gerekip gerekmediği hususu tartışmaya açıktır ve bazen duraksamalar yaşanmasına neden olmaktadır.[1] 

Savunma hakkı, Anayasamızın 36. Maddesinde teminata bağlanmıştır. Buna göre; herkes meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle yargısal makamlar önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip bulunmaktadır.

Sanık savunma hakkını bizzat kullanabilir; dilerse müdafisi aracılığı ile de kullanabilir.

Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkının asgari şartlarını gösteren m. 6/3-c hükmü dikkate alınmalıdır. Bir suç ile itham edilen herkesin aşağıda belirtilen haklara sahip olduğu söylenebilir:[2]

1) Kendisini bizzat savunmak hakkına sahiptir.

2) Seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak hakkına sahiptir.

3) Eğer avukat tutmak için gerekli maddi olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek hakkına sahiptir.

Başka bir söylemle, sanığın kendisini bizzat savunma hakkının yanında, müdafi tayin etme yetkisi ile belirli şartlarda müdafiden ücretsiz yararlanabilme hakkı bulunmaktadır.

AİHM bazı kararlarında, mutlak olmamakla birlikte cezai bir suçla itham edilen herkesin gerekiyorsa resmî olarak görevlendirilen bir avukat tarafından etkili bir şekilde savunulması hakkının bulunduğunu, bu durumun adil yargılanmanın temel özelliklerinden biri olduğunu ifade etmektedir.[3]

AİHM’e göre; suçlama nedeniyle özgürlüğü kısıtlayıcı bir ceza ve davanın varlığında, müdafi yardımı sağlanmasında sanığın hukuki yararı bulunmaktadır.[4] Bununla birlikte, avukat tayin edilmesi hali tek başına sanığa yapılacak adli yardımın etkili olmasını garanti etmemektedir.[5]

Müdafi Kavramı

Müdafi, şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukatı şeklinde tanımlanmaktadır.[6]

Öğretideki tanıma göre müdafinin özellikleri şunlardır:[7]

1) Toplumsal savunmayı gerçekleştirmek amacıyla hareket eder.

2) Şüpheli veya sanık lehine hareket eder.

3) Hukuki yardımda bulunur.

4) Gerçeğin ortaya çıkarılmasını sağlar.

5) Kamusal bir yargılama öznesidir.

İhtiyari müdafi

Şüpheli veya sanığın müdafisi aracılığıyla savunulması hususunda tercih yapma imkânına sahip olduğu hâllerde görev yapan müdafi ihtiyari müdafi şeklinde ifade edilmektedir.

Zorunlu müdafi

Müdafi görevlendirilmesi hususunda şüpheli veya sanığın iradesinin önem taşımadığı hâllerde görev yapan müdafi,  zorunlu müdafi olarak nitelendirilmektedir.[8]

5271 sayılı CMK hükümlerine göre aşağıda belirtilen hallerde zorunlu müdafi görevlendirilmesi gerekir:[9]

1) Müdafisi bulunmayan şüpheli veya sanığın, çocuk, kendini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz olması (m.150/2),

2) Soruşturma veya kovuşturma konusu suçun cezasının alt sınırının beş yıldan fazla hapis cezasını gerektirmesi (m.150/3),

3) Resmî bir kurumda kusur yeteneğinin araştırılması için gözlem altına alınmasına karar verilecek olması (m. 74/2),

4) Tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilmesi (m. 101/3),

5) Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşılan sanığın yokluğunda duruşma yapılması (m. 204/1),

6) Kaçak sanık hakkında duruşma yapılması (m. 247/4).

Yukarıda belirtilen hallerde şüpheli veya sanığın talebi olmasa dahi veya açıkça müdafi istemediğini ifade etse bile müdafi görevlendirme zorunluluğu bulunmaktadır.

Müdafiin görevlendirilmesi

Bu konuda CMK m. 150 hükümleri dikkate alınmalıdır:[10]

1) İsteğe bağlı müdafilik: Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir (CMK m. 150/1).[11]

2) Müdafi olmayan özne çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise: Bu durumda istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir. (CMK m. 150/2).[12]

3) Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada: CMK m. 150/2 hükmü uygulanır. (CMK m. 150/3). Yani bu durumda istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.[13]

4) Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar: Bu konular Türkiye Barolar Birliğinin görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir (CMK m. 150/4).

Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda zorunlu müdafi tayini

5271 sayılı CMK m. 150/3 hükmüne göre ceza süresi dikkate alınarak zorunlu müdafi atanmaktadır.

Şüpheli veya sanık için zorunlu müdafi görevlendirilmesi, alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda söz konusu olmaktadır.

Alt sınırı beş yıl ve daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda zorunlu müdafi görevlendirme zorunluluğu bulunmamaktadır.  

Suçun nitelikli hallerinde zorunlu müdafi tayini

5271 sayılı CMK m. 150/3 hükmüne göre şüpheli veya sanığa zorunlu müdafi görevlendirilmesinde, temel hapis cezasının belirli bir oranda artırılmasını öngören nitelikli hâllerin dikkate alınıp alınmayacağı konusunda yasal düzenlemelerde bir açıklama yapılmamış ve bu husus düzenlenmemiştir.

Suçun nitelikli halleri 

Suçun nitelikli halleri, suçun temel cezasına göre sanığa temel cezadan daha ağır veya daha hafif ceza verilmesi gerektiren durumları işaret etmektedir.[14] Yani nitelikli hâller sadece daha ağır cezayı veya cezada artırımı gerektirmez. Yasal düzenlemede daha az cezayı gerektiren haller de nitelikli hâller kavramının kapsamında bulunmaktadır.[15]

Bağımsız yaptırım olarak öngörülmüş nitelikli haller

5237 sayılı TCK hükümlerinde bazı suçların nitelikli hâli bağımsız yaptırım şeklinde öngörülmüştür. Örneğin; TCK’nin 94/2-3,[16] 106/2,[17] 109/2,[18] 149/1[19] maddeleri.

Cezanın belli oranlarda artırılması yöntemi

Suçun temel şekli için belirlenen cezanın belli oranlarda artırılması yöntemi yine TCK’nin bazı hükümlerinde tercih edilmiştir. (örneğin; 86/3, 102/3, 103/3-4, 109/3. maddeleri),

Bazı suçlar açısından hem bağımsız bir ceza şeklinde hem de temel cezanın belli oranda artırılması şeklinde nitelikli hallerin öngörülmesi mümkündür.[20]

Yasa koyucu nitelikli halleri bağımsız bir ceza veya cezanın belli oranda artırılması şeklinde tanımlayabilir. Bu konuda yasa koyucunun takdir hakkı bulunmaktadır.[21] Yasal düzenlemede cezanın belirli bir oranda artırılmasının öngörüldüğü durumlar da nitelikli hal kapsamında değerlendirilmektedir.[22]

Nitelikli haller ile ilgili genel hükümler açısından da bazı kuralların getirildiğini görmekteyiz. Örneğin; zamanaşımı konusunda TCK m. 66/3 hükmüne göre zamanaşımı süresinin hesabında ağır cezayı gerektiren nitelikli haller dikkate alınacaktır.[23]

5271 sayılı CMK m. 150/3 hükmünde, alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda, şüpheli veya sanığa müdafi görevlendirilmesinin zorunlu olduğu ifade edilmektedir.

Burada müdafi görevlendirilmesinde sadece temel cezanın mı gözetilmesi gerektiği yoksa hapis cezasında belirli bir oranda artırım yapılmasını öngören nitelikli hâllerin de dikkate alınıp alınmayacağına ilişkin yasal düzenlemede açık bir ifade bulunmamaktadır.

Soruşturma ve kovuşturma zamanaşımı sürelerinin hesaplanmasında dikkate alınan nitelikli hâllerin, isnat edilen suç bakımından öngörülen cezayı da etkileyecek olması nedeniyle, adalet ve eşitlik ilkeleri gereğince sanığa zorunlu müdafi tayin edilmesinde de dikkate alınması daha isabetli bir uygulama olacaktır. Zamanaşımı hesaplamasında dikkate alıyorsan müdafi atamasında da dikkate alman gerekir.

Bir görüşe göre; müdafi görevlendirilmesinde yalnızca temel ceza dikkate alınmalıdır. 5271 sayılı CMK 149/1 hükmü gereğince şüpheli veya sanığın soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında istemi üzerine müdafinin yardımından faydalanabilecektir. Bu nedenle sanığa müdafi görevlendirilmesinde, yalnızca temel cezanın dikkate alınması, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurmayacaktır.

Bununla birlikte, Yargıtay suçun nitelikli hallerinin alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasının belirlenmesi noktasında dikkate alınması gerektiğini bazı kararlarında ifade etmektedir.[24] Yargıtay’ın bu konudaki gerekçeleri şunlardır:[25]

1) Çağdaş ceza adaletini tam manasıyla temin etmek için bu gereklidir.

2) Bu şekilde savunma hakkının daha etkin bir şekilde kullanımına imkân sağlanacaktır.

3) Aleyhte yorumda bulunmak için haklı ve gerektirici bir neden yoktur.

4) Kanun’da aksi yönde bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

5) Ceza adalet sistemimizde, bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekillerinin, aynı suç sayılacağı ilkesi bulunmaktadır.

6) Aynı suç sayılan bir suçun nitelikli hâlinin ve benzer şekilde fiilin ağırlaştırıcı neden altında işlenen şeklinin, 5271 sayılı CMK m. 150/3 hükmünde belirlenen ve zorunlu müdafi atanması için gerekli olan beş yıllık sürenin belirlenmesinde esas alınması gerekir.

7) Savunma hakkının etkin kullanılmasını sağlama yönündeki bu yorum değişikliğinin, hukuk devleti ilkesine daha uygun olduğu gözetilmelidir.

8) Bu şekildeki bir kabul adil yargılanma hakkının yeterince uygulanabilir ve etkili olmasını sağlayacaktır.[26] 

9) Suçun hukuki niteliğinin kovuşturma aşamasında değişmesi ve kanunda öngörülen hapis cezasının alt sınırının beş yıldan fazla olması durumunda mahkeme tarafından resen sanığa müdafi görevlendirilmesi gerekecektir.

10) İsnat edilen suçun niteliğinin değişmesi sebebiyle cezanın alt sınırının beş yıldan az olması durumunda ise müdafinin görevi kendiliğinden sona ermeyecektir.

11) Sanığın, görevlendirilmiş olan bu müdafiden faydalanmak istemediği şeklinde beyanda bulunması hâlinde müdafinin katılımı olmaksızın yargılamaya devam edilecektir.

12) Sanığın savunmasını müdafi ile sürdürmek istediği hâllerde müdafinin görevinin, ihtiyari müdafilik kapsamında devam edecektir.

Örneğin; Gece vakti nitelikli hırsızlık suçundan yargılaması yapılan sanığın, yargılama aşamasında kendisinin seçtiği bir müdafisi bulunmamaktadır. 5271 sayılı CMK m. 156 hükmü uyarınca da Yerel Mahkemece resen bir müdafi tayin edilmemiştir.[27]

Burada sanığa isnat edilen nitelikli hırsızlık suçu bakımından TCK’nın 142/2-h maddesi uyarınca beş yıldan on yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir.

Suçun gece vakti işlenmesi nedeniyle aynı Kanun’un 143. maddesine göre herhangi bir takdir hakkı kullanılmaksızın yarı oranda artırım yapılması gerekecektir.

Bu örnek olayda gece vakti nitelikli hırsızlık suçu bakımından yasal düzenlemede öngörülen cezanın alt sınırının beş yıldan fazla olması dikkate alındığında adil ve etkin yargılanma hakkı kapsamında, istemi olup olmadığına bakılmaksızın 5271 sayılı CMK m. 150/3 hükmü uyarınca sanığa müdafi atanması gerekmektedir.[28]

Yargıtay’ın bazı kararlarında, 5271 sayılı CMK m. 150/3 hükmü gereğince zorunlu müdafi atanması için suçun temel şekli bakımından öngörülen hapis cezasının alt sınırının gözetilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bununla birlikte Yargıtay bazı kararlarında suçun nitelikli hâllerinin de dikkate alınıp müdafi atanması gerektiği sonucuna ulaşmıştır.[29]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

------------------

[1] YCGK, E: 2022/2-179, K: 2022/322, İtrznm: 2021/22780, T: 10.05.2022. Somut olayda Sanık hakkında 13.10.2020 tarihinde gece saat 03.00 sıralarında katılanın iş yerine girerek televizyon, tıraş makinesi, radyo ve 8000 TL çaldığı iddiasıyla, TCK’nın 142/2-h ve 143. maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı, Sanığın; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul ya da sağır ve dilsiz olmadığı, Kovuşturma aşamasında sanığa yasal hakları okunarak bir müdafinin yardımından faydalanma hakkına sahip olduğunun hatırlatıldığı, sanığın, müdafi istemediğini ve savunmasını kendisinin yapacağını belirtmesi üzerine, müdafi görevlendirilmeden savunmasının alınarak hakkında mahkûmiyet hükmü kurulduğu, Sanığa atılı TCK'nın 142. maddesinin 2. fıkrasının  (h) bendinde düzenlenen "Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık"  suçu için beş yıldan on yıla kadar hapis cezası öngörüldüğü, eylemin gece vakti işlenmesi hâlinde ise aynı Kanun’un 143. maddesi uyarınca verilecek cezanın yarı oranında artırılacağının düzenlendiği  anlaşılmıştır.

[2] Kendisine suç isnat edilen kişinin savunma hakkının kullanılmasında üç ayrı hakka sahip olduğu söylenebilir:  Bunlar kendisini bizzat savunma, kendi seçtiği bir müdafi yardımından yararlanma ile bir müdafiye sahip olmak için gerekli malî olanaktan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görülürse resen atanacak bir müdafi yardımından yararlanma hakları olup suç isnadı altında bulunan kişinin kendisini bizzat savunması devlet tarafından talep edilemez.

[3] Poitrimol/Fransa, B. No: 14032/88, 23/11/1993, § 34; Demebukov/Bulgaristan, B. No: 68020/01, 28/2/2008, § 50.

[4] Talat Tunç/Türkiye Davası, B. No: 32432/96, 27.03.2007.

[5] Salduz/Türkiye [BD], § 51)

[6] Tanım için bkz.; 5271 sayılı CMK’nın 2/1-c maddesi.

[7] Nur Centel/Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınevi, 12. Baskı, İstanbul, 2015, s. 180 vd.; Sinan Kocaoğlu, Müdafi, 2. Baskı, Seçkin, Ankara, 2012, s. 57; Erdener Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, 12. Baskı, Beta, İstanbul, 2007, s. 184;). Bahri Öztürk/Durmuş Tezcan/Mustafa Ruhan Erdem/Özge Sırma/Yasemin Saygılar Kırıt/Özdem Özaydın/Esra Alan Akcan/Efser Erdem, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 9. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2015, s. 245 vd.; Nurullah Kunter/Feridun Yenisey/Ayşe Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Onsekizinci Baskı, Beta Yayınevi, İstanbul 2010, s. 401 vd.

[8] Müdafinin zorunlu veya ihtiyari olması, şüpheli veya sanığın talebine göre belirlenmektedir. Talebi olup olmadığına bakılmaksızın yani şüpheli veya sanığın iradesine göre atanıp atanmadığına bakılarak müdafinin niteliği tespit edilmektedir. Bkz.; Centel/Zafer, s. 187; Kunter/Yenisey/Nuhoğlu, s. 409; Öztürk/Tezcan-M. R. Erdem/Sırma/Kırıt/Özaydın/Akcan/ E. Erdem, s. 250; Yurtcan, s.192; Kocaoğlu, s.120 .

[9] 1412 sayılı CMUK, kişisel savunmada kural olarak ihtiyari müdafilik sistemini benimsemiş ve sınırlı bazı hâllerde zorunlu müdafilik sistemini getirmişken; 5271 sayılı CMK zorunlu müdafilik sistemini, önemli ölçüde genişletmiştir.

[10] 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 150. Maddesi. Madde 150 - (Değişik madde: 06.12.2006 - 5560 S.K/Madde 21) 06.12.2006 kabul tarihli, 19.12.2006 tarih ve 26381 sayılı R.G.de yayımlanan 5560 sayılı Kanunun 21. maddesi ile değiştirilen madde: Madde 150 - (1) Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir. (2) Şüpheli veya sanık onsekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malul olur ve bir müdafii de bulunmazsa istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir. (3) Üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.

[11] Maddenin birinci fıkrasında isteğe bağlı müdafilik hüküm altına alınmıştır.

[12] Maddenin İkinci fıkrasında, çocuklara, kendisini savunamayacak derece malul olanlara veya sağır ve dilsizlere istemi aranmaksızın müdafi görevlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

[13] Maddeni üçüncü fıkrasında ise alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda müdafi görevlendirilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır.

[14] 765 sayılı Kanun’un sisteminde, suçun temel şekline göre cezanın artırılmasını veya azaltılmasını gerektiren hususlara "ağırlaştırıcı sebepler" ve "hafifletici sebepler" denilmekte iken 5237 sayılı Kanun’da, suçun temel şekline göre cezanın artırılmasını veya azaltılmasını gerektiren nedenler nitelikli hâl olarak düzenlenmiştir.

[15] İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5. Bası, Ankara, 2010, Seçkin Yayınevi, s.199-200; Mahmut Koca/İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5. Bası, Ankara, 2012, Seçkin Yayınevi, s.128-129; Kayıhan İçel/Füsun Sokullu Akıncı/İzzet Özgenç/Adem Sözüer/Fatih Selami Mahmutoğlu/Yener Ünver, Suç Teorisi, 2. Bası, İstanbul, 2002, s.89.

[16] İşkence MADDE 94. - [1] Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.(Ağır Ceza)  [2] Suçun; a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı, b) Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla, İşlenmesi hâlinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.  [3] Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

[17] Tehdit MADDE 106. - [1] Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. (Asliye Ceza)  [2] Tehdidin;  a) Silâhla,  b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, c) Birden fazla kişi tarafından birlikte, d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, İşlenmesi hâlinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (Asliye Ceza)

[18] Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma MADDE 109. - [1] Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir. [2] Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

[19]   Nitelikli yağma  MADDE 149. - [1] Yağma suçunun;  a) Silâhla, b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle,  c) Birden fazla kişi tarafından birlikte, d) (Değişik: 28/6/2014 YT-6545/64 md.) Yol kesmek suretiyle ya da konutta, işyerinde veya bunların eklentilerinde, e) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,  g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla, h) Gece vaktinde,İşlenmesi hâlinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.(Ağır Ceza)

[20] Örneğin; suçun nitelikli hâlleri için hem bağımsız bir ceza öngörülmüş (örneğin; TCK m. 109/2), hem de aynı maddenin müteakip fıkralarında yer alan nitelikli hâller için cezanın belirli bir oranda artırılması esası kabul edilmiştir. (örneğin; TCK m. 109/3)

[21] Kanunda, suçun nitelikli hâlleri için bazı maddelerde bağımsız bir ceza öngörülmesi, bazılarında ise cezanın belirli bir oranda artırılması esasının benimsenmesi, uygulamada bir takım zorluklara neden olsa da, bu tercih bütünüyle kanun koyucunun takdiridir.

[22] Bu durum ağırlaştırıcı neden olduğu anlamına da gelmemektedir.

[23] Kanun koyucu, 5237 sayılı TCK'da, özel hükümlerin yanı sıra genel hükümlerde de suçun nitelikli hâllerine ilişkin düzenlemeler yapmış, bu bağlamda TCK'nın 66. maddesinin 3. fıkrasındaki; “Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur.” düzenlemesi ile, ister bağımsız bir yaptırım öngörülmüş olsun, isterse belirli bir oranda artırım yapılması yöntemi tercih edilmiş olsun, dava zamanaşımı süresinin daha ağır cezayı gerektiren tüm nitelikli hâller göz önüne alınarak belirleneceğini hüküm altına almıştır.

[24] YCGK, E: 2022/2-179, K: 2022/322, İtrznm: 2021/22780, T: 10.05.2022.

[25] YCGK, E: 2022/2-179, K: 2022/322, İtrznm: 2021/22780, T: 10.05.2022.

[26] Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.11.2016 tarihli ve 950-436; 06.12.2016 tarihli ve 939-465 sayılı kararları.

[27] Sanık SK’un, 13.10.2020 tarihinde gece saat 03.00 sıralarında katılanın iş yerine girerek televizyon, tıraş makinesi, radyo ve 8000 TL çaldığı iddiasıyla açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, TCK’nın 142/2-h, 143, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilen olayda.

[28] YCGK, E: 2022/2-179, K: 2022/322, İtrznm: 2021/22780, T: 10.05.2022. Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığa müdafi tayin edilmesinin zorunlu olmadığı, bu nedenle itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

[29]  YCGK, 22.06.2011 tarihli ve 27-297 sayılı kararı, YCGK, 14.10.2021 tarihli ve 35-473 sayılı kararı ve aynı tarihli ve 154-474 sayılı kararı. YCGK, E: 2022/2-179, K: 2022/322, İtrznm: 2021/22780, T: 10.05.2022.