Bu yazımızda takip hukukunda zamanaşımı kavramı üzerinde durulacaktır.

Borçlar Kanununun 146-161 maddeleri arasında düzenlenen zamanaşımı; herhangi bir alacak ve menfaat hakkının, belli bir sürede talep edilmemesi veya kullanılmaması neticesinde, talep edilen hak ve menfaat hakkında talep ve dava hakkının kaybedilmesi veya bu haktan mahrum kalınmasını ifade eder.

Takip hukukuna yönelik zamanaşımı defi önüne gelen İcra hakimi, borçlunun zamanaşımı itirazını alacaklının ibraz ettiği kambiyo senedindeki tarihe göre varit görür ve alacaklı da zamanaşımının kesildiğini veya tatil edildiğini resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat edemezse, itirazın kabulüne; aksi halde reddine karar verir. (İİK 169/a –4)

Hakimin inceleyeceği zamanaşımının tespiti hususu Borçlar Kanununun 146 ila 161. arasındaki maddeler göz önünde bulundurularak genel hükümlere göre yapılır.

Takip Hukukunda Zamanaşımı Define  İlişkin Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Zamanaşımı defi kamu düzenine ilişkin olmadığından, taraflarca ileri sürülmedikçe hakim bunu kendiliğinden (resen) dikkate alamaz. (BK 161)

Bir alacağın zamanaşımına uğraması için, Borçlar Kanunu 146 ve devamı maddelerinde yazılı zamanaşımı sürelerinin geçmesi gerekmektedir. Genel zamanaşımı süresi 10 yıl olup, kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı durumlar için bu kanun hükmü uygulanmaktadır.  (BK 146)

Borçlar Kanununun 147.maddesinde de 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi alacaklar şu şekilde sıralanmıştır.

1. Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler.

2. Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta ve benzeri yerlerdeki yeme içme bedelleri.

3. Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan doğan alacaklar.

4. Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar.

5. Vekâlet, komisyon ve acentelik sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar.

6. Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi sayılmışlardır.

Zamanaşımı süreleri, sözleşmeyle değiştirilemez. Genel olarak alacağın muaccel olmasıyla başlar ancak alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olması durumunda, bu bildirimin yapıldığı günden itibaren işlemeye başlayacaktır. (BK148-149)

Ömür boyu veya belirli aralıklarla yapılması gerekli edimlerde, alacak zamanaşımı, ifa edilmemiş ilk dönemsel edimin muaccel olduğu günde işlemeye başlayacaktır. Alacağın tamamı zamanaşımına uğramışsa, ifa edilmemiş dönemsel edimler de zamanaşımına uğramış olacaktır. (BK 150)

Zamanaşımı süreleri de hesaplanırken zamanaşımının başladığı gün gün sayılmaz ve sürenin son günü de kullanılmaksızın geçince zamanaşımı gerçekleşmiş sayılır. (BK 151)

Bağlı alacaklarda asıl alacak zamanaşımına uğrayınca, ona bağlı faiz ve diğer alacaklar da zamanaşımına uğramış olur. (BK 152)

Bazı durumlarda zamanaşımı işlemeye başlamaz, başlamışsa da durur: Bunlar;

1. Velayet süresince, çocukların ana ve babalarından olan alacakları

2. Vesayet süresince, vesayet altında bulunanların vasiden veya vesayet işlemleri sebebiyle Devletten olan alacakları

3. Evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları

4. Hizmet ilişkisi süresince, ev hizmetlilerinin onları çalıştıranlardan olan alacakları

5. Borçlu, alacak üzerinde intifa hakkına sahip olduğu sürece

6. Alacağı, Türk mahkemelerinde ileri sürme imkânının bulunmadığı sürece

7. Alacaklı ve borçlu sıfatının aynı kişide birleşmesinde, birleşmenin ileride geçmişe etkili olarak ortadan kalkması durumunda, bu durumun ortaya çıkmasına kadar geçecek sürece.

 Zamanaşımını durduran sebeplerin ortadan kalktığı günün bitiminde zamanaşımı işlemeye başlar veya durmadan önce başlamış olan işlemesini sürdürür. (BK 153)

Aşağıda sayılan durumların gerçekleşmesi halinde zamanaşımının kesilmesi gerçekleşir:

1. Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse.

2. Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa. (BK 154)

Ayrıca zamanaşımının birlikte borçlu olan müteselsil borçlulardan veya bölünemeyen borcun borçlularından birine karşı kesilince, diğerlerine karşı da kesilmiş olur. Zamanaşımı asıl borçluya karşı kesilince, kefile karşı da kesilmiş olur. Zamanaşımı kefile karşı kesilince, asıl borçluya karşı kesilmiş olmaz. (BK 155) Böylelikle bir icra takibinde müteselsil borçlu bulunan birden fazla borçlu hakkında takip yürütülmesine rağmen sadece bir borçlu yönünden işlem tesis edilip diğer borçlular yönünden işlem yapılmamış ise müteselsil borçluluk bulunması nedeniyle bir borçlu hakkında zamanaşımının dolmamış olması diğer borçlular yönünden de aynı sonucu doğuracak ve diğer borçlular yönünden işlem yapılmasa dahi alacak zamanaşımı kesilmeyecektir.

Takipte zamanaşımı ile İİK 78.maddesindeki takibin ortadan kaldırılması kavramı karıştırılmamalıdır. Zira İİK 78.maddesinde; Haciz istemek hakkının  ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren bir sene geçmekle düşeceği (taksit sözleşmelerinde taksit sözleşmesinin ihlaline kadar) ve buna bağlı olarak haciz talebinin bu belirtilen süreler içinde yapılmazsa veya geri alındıktan sonra yine bu müddet içinde yenilenmezse dosyanın muameleden kaldırılacağı düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin icra dairelerindeki takip edilmeyen dosyaların fiziki ortamda yer açmak amacıyla dosya  yoğunluğunun bertaraf  edilmesi için yapıldığı düşünülmektedir. Sayılan nedenlerle takipte zamanaşımı ile dosyanın takipsizlikle muameleden kaldırılması kavramları farklı kavramlar olduğu unutulmamalıdır.

Zamanaşımının BK 154.maddesi gereğince iflas masasına başvuru ile kesildiği dikkate alındığında; burada İflas Hukukuna dair de borçlunun iflası halinde zamanaşımı durumu nasıl ele alınmalıdır sorusu akla gelmektedir?  Kısaca değinmek istersek; bilindiği üzere İİK 193.maddesine göre (ipotek ve rehin takipleri hariç) iflasın açılması ile borçlu aleyhine haciz yoluyla yapılan tüm takipler durur iflas kararının kesinleşmesi ile de bu takipler düşer. İİK 194.maddesinde de acele haller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci toplanmasından on gün sonra devam olunur. Bu hüküm karşısında alacaklı tarafından iflas öncesinde takip yapılmamış veya takip sonrası takibe konu alacağın kaynağı  olan temel ilişkideki alacak iflas masasına başvuru zamanına kadar zamanaşımına uğramamış ise;  iflas tarihinden hukuk davalarının tatilinin biteceği 2.Alacaklılar toplantısı yapıldıktan 10.günün sonuna kadar hesap edilecek sürenin durma süresi olarak tespit edilerek burada geçen sürelerin zamanaşımı süresine dahil edilmemesi gerekmekte olup, alacaklı tarafından 2.Alacaklılar toplantısı yapıldıktan 10. günün sonuna kadar da  iflas masasına alacak kayıt talebinde bulunulmamış ise bu süre zarfında asıl alacağa uygulanması gerekli zamanaşımı süresinin geçmesi halinde alacak zamanaşımına uğramış olacaktır.

İcra takibinde zamanaşımına ilişkin İzmir 6.İcra Hukuk Mahkemesinin 2021/324 Esas, 2021/324 karar, 19/10/2021 tarihli kararında; “Alacaklının 18/09/2007 ibraz tarihli senede dayalı olarak 15/02/2008 tarihinde kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takibe geçtiği, borçluya ödeme emrinin 21/02/2008 tarihinde tebliğ edildiği, takibin kesinleşmesinden sonra haciz taleplerinin yapıldığı, takipsizlikle işlemden kaldırıldığı, 24/12/2010 Tarihinde dosyanın yenilendiği, haciz taleplerinin 21/02/2012 tarihine kadar yapıldığı, daha sonra dosyanın işlemsiz bırakıldığı, 01/03/2016 tarihinde dosyanın yenilendiği, yenileme işleminden sonra herhangi bir işlemin yapılmadığı, 07/03/2016-22/09/2020 tarihleri arasında dosyanın işlemsiz bırakıldığı,  alacaklı vekilinin talebi ile yine 22/09/2020 yılında tekrar yenileme işlemi yapıldığı,3 yıldan fazla bir sürenin geçtiği senedin vade tarihi ve takip tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TTK 661 ve devamı hükümlerine göre 3 yıllık dönem içerisinde zaman aşımına uğrayacağı, dolayısıyla alacaklının  3 er yıllık süreler içerisinde icrai işlem yapılmasını talep etmesi gerekeceği somut olayda 07/03/2016-22/09/2020 tarihleri arasında dosyanın 3 yıldan fazla süre ile işlemsiz bırakıldığı anlaşılmış olmakla şikayetin kabulü ile takibin İİK  33/a ve 71/2 madde gereği geri bırakılmasına karar vermek gerekmiştir.” şeklinde hüküm kurulmuş olduğu, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin   2021/2994 E., 2022/1376 K. 18.05.2022 tarihli kararı ile söz konusu hükmün “ takip dosyasının bonolar için düzenlenen 3 yıllık zamanaşımı süresi içinde işlemsiz bırakıldığı gerekçesi ile istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE” karar verilmiş olduğu, bu kararın da temyiz edilmesi ile Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 2022/8849 Esas, 2023/1843 Karar, 21/03/2023 tarihli kararı ile  esastan ret kararının  “tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı alacaklı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden ONANMASINA karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.

Yine aynı konuda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20.Hukuk Dairesinin 2021/2229 E., 2022/1083 K. 31.03.2022 tarihli kararı ile ; “takip dosyası üzerinden borçlu aleyhine bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, ödeme emrinin 15.12.2015 tarihinde tebliğ edildiği, takip dayanağı bononun kambiyo senedi vasfına haiz olduğu, bu nedenle 3 yıllık zaman aşımı süresine tâbi olduğu, takibin kesinleşmesinden sonra alacaklının 28.12.2015 ve 29.03.2016 tarihlerinde haciz talebinde bulunduğu, bu taleplerin zaman aşımını kesen işlemler niteliğinde olduğu, 29.03.2016 tarihinden sonra 11.02.2021 tarihine kadar zaman aşımını kesen herhangi bir işlem yapılmadığından zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olduğu, verilen kararın da Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 2022/8384 Esas, 2023/1321 Karar, 02/03/2023 tarihli kararı ile ONANMIŞ olduğu anlaşılmıştır.

Sonuç olarak icra takibinin kaynağı olan asıl alacak hangi zamanaşımı süresine tabi ise Borçlar Kanununun 146 ila 161 arasındaki genel hükümlere göre zamanaşımının tespiti yapılması; Alacağın kaynağının zamanaşımı süresinin özel kanunlarda yer alıyorsa söz konusu hükümlere göre,  aksi durumda;  5 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinden hangisine tabi ise tabi olduğu duruma göre değerlendirilmesi, zamanaşımının kesilip kesilmediği, durup durmadığı, zamanaşımının birlikte borçlu olan müteselsil borçlulardan veya bölünemeyen borcun borçlularından birine karşı kesilmesi diğerlerini de keseceğinden ilgili duruma da dikkat edilerek icra takibinde yer alan asıl alacağın kendisi hakkında zamanaşımı definde bulunan borçluya karşı zamanaşımına uğrayıp uğramadığının tespitinin yapılması, ayrıca iflas hukukunda yer alan özel hükümlere dair yukarıda bahsetmiş olduğumuz hususlara da dikkat edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.

Kaynaklar:

- 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu ilgili maddeleri

- Borçlar Kanunu ilgili maddeleri

- Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 2022/8384 Esas, 2023/1321 Karar, 02/03/2023 tarihli kararı

- İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20.Hukuk Dairesinin 2021/2229 E., 2022/1083 K. 31.03.2022 tarihli kararı

- Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 2022/8849 Esas, 2023/1843 Karar, 21/03/2023 tarihli kararı

- İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin   2021/2994 E., 2022/1376 K. 18.05.2022 tarihli kararı

- İzmir 6.İcra Hukuk Mahkemesinin 2021/324 Esas, 2021/324 karar,19/10/2021 tarihli kararı