Ceza yargılamasında çok kullanılan “teknik takip” ve “fiziki takip” kavramları birbirine karıştırılabilmektedir. Oysa teknik takip, CMK m.135 ila 140 arasında düzenlenen deyim yerinde ise yeni nesil şüpheli veya sanığa ya da delillere ulaşma yönteminin genel adı olarak kullanılmaktadır. Bunlar; telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi, gizli soruşturmacı kullanılması ve teknik araçlarla izlemedir. Kişi hak ve hürriyetlerine aşırı müdahale içerdiğinden, teknik takibin ikincil delil etme yöntemi olarak düzenlendiği ve şartlarının zorlaştırıldığı görülmektedir. Teknik takibin ortak genel şartları; suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebebinin varlığı, başka şekilde delil elde edilememesi, suçun katalogda yer alması ve hakim kararı alınması zorunluluğu olarak sıralanabilir.

Takip ve tarassut adı ile bilinen fiziki takip ise, klasik delil elde etme yöntemi olup, şüpheli veya sanığın herhangi bir ses veya görüntüsünün kayıt altına alınmaksızın, sadece takip edilmesi suretiyle suçun işleniş şeklinin ve delillerinin ortaya çıkarılması veya asıl delillere ulaşılmasına yardımcı yöntem olarak tanımlanabilir. Fiziki takip, adli kolluk tarafından şüpheli veya sanığın ya da üçüncü kişilerin kamuya açık alanlarda fiziki olarak takip edilerek, nereye girip çıktığının, kiminle görüştüğünün ve ne yaptığının belirlenmesi amacına hizmet eder. Bu yolla savcı ve kolluk, soruşturmaya konu suçun fail ve delillerini ortaya çıkarmaya çalışır. Fiziki takip için bir yargı kararına ihtiyaç bulunmamaktadır. Savcı ve kolluk, soruşturma sırasında fiziki takibe konu olan kişiyi rahatsız etmedikçe, kişinin özel hayatını, konuşma ve görüntülerini izleyip kayıt altına almadıkça hukuka aykırı hareket etmiş olmaz. Bu noktada, klasik delil etme yöntemini düzenleyen CMK m.160 ve 161’in uygulanacağını ifade etmek isteriz.

Örneğin; telefon dinleme, kişinin görüntü ve ortam konuşmalarını kayda alma “teknik takip”, şüpheli veya üçüncü kişinin sokak ve caddede yaya olarak ya da araçla evine, işyerine veya gideceği yere kadar izlenmesi ise “fiziki takip” kapsamına girer.

Kanaatimizce fiziki takip, soruşturmaya konu eylemin özelliğine göre cumhuriyet savcısı ve kolluğun başvurması gereken ilk delil elde etme yöntemleri arasında kabul edilir. Fiziki takip yorucu gibi gözükse de, basit şüphe ile başlayan bir ceza soruşturmasında başkalarının hak ve hürriyetlerine müdahale içermeden uygulanabilecek, basit şüpheyi yeterli ve hatta kuvvetli şüpheye dönüştürebilecek ya da şüpheyi tümü ile bertaraf edecek bir delil etme yöntemidir. Kolluk fiziki takip yaparken ve en geç takip yeteneğini kaybettiğinde veya takip sona erdiğinde, mutlaka fiziki takip tutanağı düzenlemeli, tutanağa tespit ettiği hususları, bulmayı ümit edip de elde edemediği veya tesadüfen karşılaştığı konuları da kaydetmeli ve tutanağı soruşturma dosyasına sunmalıdır. Bu tutanak, belki de soruşturmada teknik takibe geçilmesinin dayanağı olabilecektir.

Fiziki takip, kişinin evine, işyerine veya başkalarına kapalı olan yere girmeye neden olmadıkça, bir hakim kararını ve hatta cumhuriyet savcısı ya da kolluk amirinin yazılı emrini gerekli kılmaz. Kolluk, kişilerin huzur ve sükununu bozmaya yönelik hareket yapmadıkça fiziki takibe devam edebilir. Kaldı ki, bir soruşturmanın aydınlatılması amacıyla yapılan fiziki takibin hukuka aykırı bir davranış olarak nitelendirilmesi de mümkün değildir. TCK m.123 sırf huzur ve sükununu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla telefon edilmesi, gürültü yapılması veya aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulmasını suç saymıştır. Fiziki takipte; eve, bahçesine, işyerine ve eklentilerine girmeyen kolluğun sokakta, caddede veya evin ya da işyerinin karşı tarafında beklemesi bir hukuka aykırılık sayılmaz. Kolluğun süreklilik arz eden bekleyişi, izlendiğini düşünen bireyi ve o bireyin birlikte yaşadığı insanları rahatsız edebilir. Bu rahatsızlık, bireylerin huzur ve sükununu bozmaya yönelik hukuka aykırılığa dönüşmedikçe, kolluğun fiziki takibi sürdürerek, soruşturmaya konu şüphelilere ve delillere ulaşmaya çalışması hukuka uygun sayılmalıdır. Kamu görevlisi yetkisini kötüye kullanamaz. Ancak amacı, fiziki takip yapmak suretiyle delillere ulaşmak olan kolluğun bu tür faaliyetini yetkinin kötüye kullanılması saymak da doğru değildir. Elbette fiziki takip gizli olmalıdır. Ancak takip edilen, bazı durumlarda bunu hissedip tespit edebileceği gibi, kolluk da bazı durumda varlığının fark edilmesini isteyebilir.

Özetle; Anayasa ile güvence altına alınan bireyin hak ve hürriyetlerine müdahale edilmedikçe, kamuya açık alanlarda gerçekleştirilen fiziki takipler ve bu yolla elde edilen deliller hukuka uygun sayılmalıdır. Ancak “fiziki takip” adlı delil elde etme yönteminin yasal çerçevede düzenlenmesi, şart ve sürelerinin belirlenmesi, bu yolla insanların sürekli izlenip gözetlenmesinin önüne geçilmesi, bu yolla da yetkinin kötüye kullanılmasının engellenmesi gerektiği ileri sürülebilir. Gerçekten de bir hak veya yetkinin kötüye kullanılmasını hukuk himaye etmez.

Teknik takip ise, her durumda Anayasa ile güvence altına alınan kişi hak ve hürriyetlerine müdahale içereceğinden, CMK m.135 ila 140’da düzenlenen hüküm ve şartların eksiksiz uygulanması zorunludur.
 

 
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan Şen tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)