GİRİŞ

Gelişen teknolojiyle birlikte yaşamımıza dahil olan yeniliklerin birçok alanda olumlu ve olumsuz yönleri ortaya çıkmaktadır. Gelişen yaşam şekline hukukun ayak uydurması ise kaçınılmaz bir durum olup, hukukun görevlerinden birinin de teknolojinin olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması olmakla birlikte engellenmesine ilişkin bazı tedbirler alınır. Günlük yaşamda bazı zararlar meydana gelmeksizin engellenmeye ilişkin ortaya çıkan kuralların konulması ile yükümlü olan kanun koyucunun yaşanan gelişmelere ilişkin gerekli tedbirleri alır. Belli kurallar konularak gerekli özeni sağlamak için çalışmalar yapılması, hukuk kuralıyla düzenlenmiş olduğu gibi ceza kanunlarıyla da düzenlemeler yapılmıştır.

Teknolojinin büyük etkilerini ulaşım alanında da görürüz. Teknoloji ulaşım araçlarıan doğrudan yansır ve teknoloji insansız araçlar yapmaya başlmasına karşın tam olarak insan faktöründen sıyrılmamıştır. Hukuk kurallarının insanlar tarafından kimi hallerde çiğnenmesi halinde ise tehlike suçlarının önlenmeye çalışıldığı görülür. Kanun koyucunun zararların önüne geçilmesi için tehlike suçlarını uygulamaya koyması ve cezai müeyyideler içeren kanunlar yapar. Güvenlik ulaşım yollarının olması için mukayeseli hukukta olduğu şekilde  Türk hukukunda da benzer düzenlemeler yer alır. Söz konusu düzenlemelerden en önemlilerinden biri de trafik güvenliğini kasten tehlikeye sokma suçudur. TCK’da yer verilen düzenlemelerden biri olan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçuna bakıldığında deniz, hava, karar ve demiryollarındaki ulaşımın güvenlikli şekilde sağlanması amacıyla konulan her türlü trafik işaretinin kaldırılması, tahrip edilmesi veya değiştirilmesi ile başkalarının yaşamının tehlikeye sokulması sonucu kişiler hakkında müeyyideler öngörülmüştür.

TRAFİK GÜVENLİĞİNİ TEHLİKEYE SOKMA (TCK m. 179)

1. Tehlike ve Zarar Suçu Kavramı

Suçun koruduğu hukuki yarar açısından ya zarar verilir ya da zarar tehlikesi yaratılır. Şimdi de tehlikeli bir suç olduğunu Eğer maddi bir zarar demektir. Zarar tehlikesi varsa ve kanun koyucu bu tehlikeyi suç olarak düzenlemişse, bu suça tehlike suçu denir. Dolayısıyla, eylemin suç konusu üzerindeki etkisine göre, suçları tehlike suçlarına ve zarar suçlarına bölmek mümkündür. Suçun gerçekleşmesi için zararın oluşmaya çalışıldığı suçlara zarar suçu denir. Zararın meydana gelmesi için aranmayan, ancak yalnızca zarar tehlikesinin ortaya çıkmasından memnun olan suçlara tehlike suçları denir. Tehlike suçlarında zararın oluşması istenmez ve zarar tehlikesinin oluşması yeterlidir[1].

TCK md. 170. maddede düzenlenen genel güvenliği tehlikeye atma suçu tehlike suçudur ve eylemin gerçekleşmesi sonucunda birinin ölmesi veya yaralanması gerekmez. Böyle bir tehlikenin ortaya çıkması için yeterlidir. Tehlike suçları da kendi aralarında soyut tehlike suçu ve somut tehlike suçu olarak ayrıştırılır. Soyut tehlike suçlarında, suçun tanımında kasten veya ihmalkar eylemlerin gerçekleştirilmesiyle tehlikenin yaratıldığı düşünülmektedir. Burada, kanunun korunan yasal değer için tehlike oluşturup oluşturmadığı araştırılmamıştır. Başka bir deyişle, zarar verme olasılığı yaratan bir durum, eylem yapılır yapılmaz ortaya çıkar. Somut tehlike suçları söz konusu olduğunda, hareketin suçun konusu açısından bir zarar tehlikesi ortaya çıkarmış olması gereklidir. Eğer böyle bir zarar tehlikesi oluşmamışsa, somut tehlike suçundan söz edilemez[2].

TCK md. 170/1'deki suç elle tutulur bir tehlike suçudur ve bu suçun oluşabilmesi için fiilin (yangın çıkarma eyleminin) insanların yaşamı, sağlığı ve mülkiyeti için tehlikeli olacak şekilde veya buna sebep olabilecek şekilde olması şarttır. Oysa TCK md. 170/2'deki suç soyut bir tehlike suçudur. Yine aynı şey, ıssız bir yerde silah ateşleyen kişinin davranışıdır. Bu kimse ne TCK md. 170/1'deki suçu, ne de TCK md. 170/2'deki suçu işlemiş sayılır. Çünkü 170/1'deki suç somut bir tehlike suçudur. TCK md. 170/2, silahla ateş etmek anlamını taşır. Suçsuzlaştırma eylemlerinden biri olarak kabul edilmez. Yine aynı şekilde sırf alkol alarak trafiğe çıkmak, TCK md. 179/3'te düzenlenen suçun unsurlarının ortaya çıkmasını sağlamaz. Maddi hasar tehlikesi olması gerekir. Alkollü araç kullanmak, maddi zarar tehlikesi olmadıkça, sadece 2918 sayılı KTK’da belirtilen idari para cezasını gerektiren bir eylemdir[3].

Açıklanan ve genel olarak tehlike ve zarar suçları ayrım ile tehlike suçları farklı türleri olan soyut tehlike suçu, somut tehlike suç kavramları, örnekleme sonra, kasten trafik güvenliğini tehlikeye somut tehlike suçu: suçun, 5237 sayılı TCK md. 179 kasten tehlikeye trafik güvenliği düzenlenmiştir. Orada güvenli akışını sağlamak için bütün işaretleri değiştirerek koy, yerleştirilmiş oldukları yerden kaldırarak kullanılamaz hale getirmek, yanlış sinyaller vererek, ilk paragraf, kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımında, başkalarının işletim sistemi ile göç, yolda, varış, kalkış veya iniş bir şey koyarak ya da teknik müdahale, hayat, gerçek suç açısından hissedarlar neden sağlık ya da tehlike bir tanımlanmış olur. Maddenin ikinci fıkrasında kara, deniz, hava veya demiryolu taşıma araçlarının insanların yaşamı, sağlığı veya mülkiyeti için tehlikeli olabilecek şekilde taşınması ve yönetilmesi fiili suç olarak tanımlanmaktadır. Maddenin 3. paragrafında, bir aracı alkol veya narkotik bir maddenin etkisi altında veya başka bir nedenle güvenli bir şekilde taşıyamadığı ve yönetemediği gerçeğine rağmen, bir aracı kullanmak gerçek bir suç olarak tanımlanmaktadır[4].

5237 sayılı TCK’nın 179. maddesi uyarınca trafik güvenliğini kasıtlı olarak tehlikeye atma suçunun 2. maddesi maddesinde düzenlenmiştir. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 8’inci maddede düzenlenen tehlikeli bir şekilde araç kullanma suçu kısmen kapsamındadır. Burada yer verilen düzenleme uyarınca, bir kişi sokaklarda ve halka açık yerlerde veya halka açık alanlarda plajların ve eşyaların güvenliğini tehlikeye sokacak şekilde hayvanları, arabaları kullanır ve yönetirse, yirmi güne kadar hafif hapis cezasına ve yirmi liraya kadar hafif para cezasına çarptırılır. Failin ehliyetinin olması halinde sürücü ise, bir aya kadar ehliyine el koyma kararı verilebilir[5].

765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 379. maddesine bakıldığında, bir kimse, fenerleri ve diğer işaretleri değiştirerek veya yerleştirildiği yerden kaldırarak veya işaret ve diğer sanialar yaparak gemiyi batırma tehlikesine meydan okursa, beş yıla kadar hapis cezasına çarptırılır. Geminin bu hareketle batmasına sebep olursa, yukarıdaki iki maddeye göre cezalandırılır. Yine aynı kanunun 385. maddeye göre, "Eğer bir kişi demiryoluna bir şey koyarak, rayların makasını kapatarak veya açarak, işaretler vererek veya herhangi bir şekilde bir hamle yaparak kaza tehlikesine kasıtlı olarak meydan okursa, beş yıla kadar hapis cezasına çarptırılır. Kaza meydana gelmişse, ağır hapis cezası beş yıldan on yıla kadardır[6].

2. Suçla Korunan Hukuki Değer

Kasten trafik güvenliğini tehlikeye atmak suçu, kişinin yaşam, vücut bütünlüğü ve mal varlıklarının korunması hedefleniyor. Trafik düzeninin gerektirdiği şekilde araç göndermeyerek ve yönetmeyerek insanların yaşamı, beden bütünlüğü ve varlıkları açısından tehlikeli bir durum yaratan faillerin hukuka aykırı olan bu eylemlerinin cezalandırılması istenmektedir[7].

3. Suçun Unsurları

Suçun hukuki unsuru olan Türk Ceza Kanunu'nun 179. madde 1. fıkrada oluşturan şeydir. Bu durumda, kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımının oldu orda değişen tüm işaretlere sağlamak akışının güvenli hale kullanılamıyor tarafından çıkarmadan nerede yerleştirilmiş, yanlış sinyaller vererek, geçiş, varış, kalkış veya iniş koyarak bir yolda veya teknik müdahale ile işletim sisteminin başkalarının hayat, Sağlık ya da neden bir tehlike için kişi açısından hissedarlar için hapis cezası ile bir yıl altı yıldır. Suçun maddi unsurunu oluşturan eylemlerin seçici olduğu düşünülmektedir. Kabul edilen bu seçim hareketleri; kara, deniz, hava veya demiryolu taşımacılığının her türlü güvenliğin akışını sağlamak amacıyla değiştirme, kullanılamaz hale getirmek, onları yerleştirildikleri yerden kaldırma, kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımını sağlayan araçların geçişi, gelişi, kalkış veya inisiyasyon yollarına bir şey koymak, bu yollarla sağlanan taşımacılığın teknik işletim sistemine müdahale ederek, başkalarının hayatı, sağlık veya mülk için tehlike oluşturmaktır[8].

Söz konusu eylemlerin bir suç teşkil etmesi için, eylemlerin başkalarının yaşamına, sağlığına veya mallarına genel bir zarar verme tehlikesine neden olma olasılığı yeterli değildir ve alınan eylem, bu korunan bakış açısından bireysel bir olayda gerçekten somut, tanımlanabilir bir zarar tehlikesi olmalıdır. Çünkü bu suç elle tutulur bir tehlike suçudur. Ayrıca somut olarak burada herhangi bir zarar yoktur. Somut bir zarar tehlikesi olması yeterlidir[9].

Örneğin, “araç giremez" anlamına gelen işareti kaldıran ve bir yolun girişine yerleştirilen fail, bu eylem sonucunda herhangi bir kaza veya kaza tehlikesi yaratmamış ve fail bu eylemden haberdar olmuşsa, bu suç gerçekleşmeyecektir. Aynı örnekte plakanın bulunmaması nedeniyle bir araç bu yola girmiş ve bu araç somut bir şekilde kaza tehlikesi yaşamış ancak bu kazadan kurtulmuş ise bu suç meydana gelecektir. Çünkü bu örnekte somut bir tehlike vardır. Kısacası, bu suçun gerçekleşmesi için yukarıda belirtilen seçim eylemlerinin somut bir zarar tehlikesine (yaşama, sağlığa ve mala zarar) yol açmış olması gerekir. Ulaşım araçlarının niteliği ve türünden de bahsedilmediğinden bisiklet, at arabası, tekne, kano ve motosiklet gibi en basit ulaşım araçları bile bu kapsamda yer almaktadır[10].

4. Maddenin 1. Fıkrası Hükmü

Orada güvenli akışını sağlamak için bütün işaretleri değiştirerek koyan, yerleştirilmiş oldukları yerden kaldırarak kullanılamaz hale, yanlış sinyaller vererek, ilk paragraf, kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım tanımlanan suç olması bakımından diğer işletim sistemi ile göç, yolda, varış, kalkış veya iniş bir şey koyarak ya da teknik müdahale, Hayat, Sağlık ya da neden bir tehlike hissedarlar ile oluşur. Bu suçun manevi unsuru kasttır. Failin sebebi önemli değil. Örneğin, fail, evde bir şeyde kullanmak amacıyla karayolu üzerinde bulunan bir trafik işaretini kaldırabilir. Bu durumda, somut bir tehlike varsa, bu bir suç haline gelir. Bu suçun faili herkes olabilir. Trafik güvenliğini kasıtlı olarak tehlikeye atma suçu tehlike suçu olduğu için teşebbüse elverişli değildir. Bu tehlikenin soyut bir tehlike değil somut bir tehlike olması sonucu değiştirmeyecektir. Zarar somut tehlike suçu bir suç oluşumu için oluşmaz rağmen, zarar verme tehlikesi oluşur bu gereklidir[11].

TCK md. 179/1'de düzenlenen suça iştirak etmek mümkündür. Örneğin, trafik kuralı içeren bir plakanın kaldırılması ve somut bir tehlikeye neden olması durumunda, plakanın sökülmesine birden fazla kişi katılmış olabilir. Ya da plakayı çıkarmak için tornavida gibi yardımcı aletlerle faile yardım olarak alınmış olabilir. TCK m. 179/1'de sayılan eylemler sonucunda biri ölmüş veya yaralanmış olabilir. Bu durumda, tek bir eylemle birden fazla farklı suçun meydana gelme nedeninin bu durumda TCK olduğu belirtilmelidir. Kuruluşuna ilişkin 5235 Sayılı Kanunun 10, Adalet, Adli Yargı ve Bölge Mahkemeleri İlk derece Mahkemelerinin Görev ve Yetkileri ile düzenlenir[12].

Kanun maddesinde cezaları temel ceza son ceza sınırlarını ayarlamak içindir. Cezai işlemlerde bazı suçların takibi şikayet durumuna bağlı olabilir. Örneğin, TCK md. 86/2, diğer hakaret suçları kapsamında suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikayete tabidir. Ancak, trafik güvenliğini kasıtlı olarak tehlikeye atma suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, herhangi bir şikayete bakılmaksızın olarak yürütülür. Uzlaştırma, uzlaştırmanın kapsadığı bir suçtan dolayı, şüpheli veya sanık ile mağdur veya suçtan zarar gören kişinin uzlaştırma sürecinin sonunda hukuka ve bu yönetmelikteki usul ve hükümlere uygun olarak anlaşıldığı veya kararlaştırıldığı anlamına gelir[13].

Uzlaşmaya konu suçlar, kural olarak, soruşturulacak ve kovuşturulacak şikayete ilişkin suçlardır (CMK md. 253/1-a). Ancak soruşturma ve kovuşturma şikayete bağlı olsa bile cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda ve etkin tövbe hükümlerinde yer alan suçlarda uzlaşma yoluna gidilemez (CMK md. 253/3). Kasten yaralama (madde 89) taksi ile Yaralanma (madde 116) konut dokunulmazlığını İhlal, kaçırılması ve bir çocuğun gözaltı (madde), bilgi paylaşımı veya belgeler aranır[14]. Eğer soruşturma giderleri ile birlikte belirtildiği gibi hesaplanacak adli para öder ise, adaletin yanlış tecellisine kamu davası, ya da eğer kamu davası açılırsa, dava sonucunu açık olmayan bir kurumdur. Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere trafik güvenliğini kasten tehlikeye atma suçu TCK’nın 179. maddesi ile düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında yer alan suçun cezasının üst sınırı 6 yıl olduğu için ön hüküm kapsamında değildir[15].

Bu sürenin üst sınırı, fiili operasyon sırasında on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını doldurmamış kişiler için üç yıldır. Buradaki 2 ve 3 yıllık sınırlar, müteakip ceza ile belirlenir. Başka bir deyişle, yargılamanın sonucu cezaya göre belirlenecektir. Dolayısıyla TCK md. 179/1 hükmü kapsamındaki suçun cezasının üst sınırı 6 yıl olsa bile, yapılacak duruşmada kesin cezanın 2 yıl veya altında kalması halinde erteleme mümkündür. Hükmün açıklanmasının ertelenmesi, davalı hakkında yapılan hükmün belirli koşullar oluşması halinde belli bir süre açıklanmayacağı, yani davalı hakkında herhangi bir hüküm verilmeyeceği anlamına gelir. Belli bir süre içinde yeni bir kasıtlı suç işlenmezse, dava tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkacak, hiçbir sonuç doğmayacaktır[16].

Sanığa yüklenen suçtan yargılama sonunda verilen cezanın iki yıl veya daha az hapis veya adli para cezası olması halinde; mahkeme hükmün açıklanmasının geri çekilmesine karar verebilir. Anlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri çekilmesi, belirlenen hükmün davalı hakkında hukuki bir sonuca yol açmadığı anlamına gelir. Trafik güvenliğini kasten tehlikeye atmak suçundan bu suç için yargılama sonucu verilecek ve aşağıda, ve eğer diğer koşullar da varsa, hükmün açıklanmasının geri bırakılması mümkündür[17].

5. Maddenin 2. Fıkrası Hükmü

5237 Sayılı TCK md. 179/2 hükmüne göre kara, deniz, hava veya demiryolu taşıma araçlarını kişilerin yaşamı, sağlığı veya mülkü için tehlikeli olabilecek şekilde taşıyan ve yöneten kişi iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu hükmün maddi ve manevi unsurlarına ve suçla ilgili diğer hususlara geçmeden önce trafik kazası kavramını ve birtakım trafik kurallarını burada tanımlamak faydalı olacaktır: "Trafik kelimesi geniş anlamda erişimi ifade etmektedir. Ulaşım kapsamına karayolu, demiryolu, deniz ve hava taşımacılığı dahildir[18].

Eğer, araçların, yayaların ve hayvanların eğer, kurallar ve bu kuralların dizideki gidişat onların bütün hal ve hareketi bilinen,” karayolu üzerinde bir trafik kazası, hareket karıştığı ölüm bir veya daha fazla araç, yaralanma ve hasar sonuclanmış olay sözcüğün dar anlamda trafik tanımı 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Trafik Yönetmeliği, karayolu trafiğinin düzenli çalışması için önemli kurallar içermektedir. Kuralları ihlal ederek aracı kullanan bir kişi, kendisine Aracı insanların yaşamı, sağlığı ve mülkiyeti için tehlikeli olabilecek şekilde sürmüştür. Söz konusu hükme göre, “kara, deniz, hava veya demiryolu taşıma araçlarını insanların yaşamı, sağlığı veya mülkü için tehlikeli olabilecek şekilde taşıyan ve işleyen kişi, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Bu suçun oluşabilmesi için aracın tehlikeli bir şekilde sevk ve elleçlenmesi gerekmektedir. Bu suçun oluşabilmesi için aracın trafik düzenine aykırı olarak ve insanların yaşamı, sağlığı veya mülkiyeti için tehlikeli olabilecek şekilde kullanılması gerekmektedir. Bu suç, trafik güvenliği için gerekli bakım ve onarımlar yapılmadan araç trafikten çıkarılırsa da işlenebilir. Bu bakımdan söz konusu suç somut bir tehlike suçu niteliğindedir. Bu kanun ve yönetmelikte belirtilen kurallara tek başına uyulmaması, incelememizin konusu olan “trafik güvenliğini kasıtlı olarak tehlikeye atma” suçunun ortaya çıkmasına yol açmayacaktır. Bu kurallara uyulmaması da kişilerin yaşamına, sağlığına veya mallarına zarar verme tehlikesi oluşturmalıdır. Örneğin, engebeli ve geniş bir yolda hız sınırı koyan failin herhangi bir kaza veya kaza tehlikesine neden olmaması durumunda bu suç oluşmaz. Burada hız sınırı asılı 633 Sayılı Kanunun 51. maddesi parçasıdır. Madde 23 uyarınca hız sınırının aşılması idari yaptırım gerektiren bir eylemdir, adli bir olay değildir. Suçlunun hız sınırını aşması bir kazaya veya somut bir kaza tehlikesine neden olmuşsa, hükmünün bir unsuru haline gelir[19].

Bu suç, trafik güvenliği için gerekli bakım ve onarımlar yapılmadan araç trafikten çıkarılırsa da işlenebilir. Ancak bunun için ayrıca gerekli bakım ve onarımı yapılmamış bir aracı trafiğe çıkararak insanların yaşamı, sağlığı veya mülkü için tehlike yaratmak gerekir. Bu bakımdan söz konusu suç somut bir tehlike suçu niteliğindedir. Bazı yazarlara göre, ruhsatsız bir aracın kullanılmasıyla somut bir tehlikeye neden olma eylemidir, TCK md. 179/2 kapsamında değerlendirilmelidir. Trafik güvenliğini kasıtlı olarak tehlikeye atma suçunu düzenleyen Tck'nın 179. madde 2. paragrafına göre "... taşıma araçlarını, kişilerin yaşamı, sağlığı veya mülkiyeti için tehlikeli olabilecek şekilde gönderen ve yöneten kişi...” kullanılmaktadır. Ehliyetsiz araç sürerek trafik kazasına neden olan bir kişinin kasıtlı olarak aracı tehlikeli olabilecek şekilde sevk ettiğini ve taşıdığını kanıtlamak için başka kanıtlara ihtiyaç vardır[20].

Eğer TCK md. 179/2'de “trafik kurallarına aykırı” gibi bir ifade kullanılmış olsaydı, ehliyetsiz araç kullanmak suretiyle somut tehlike oluşturan kişi bu hükümden dolayı cezalandırılabilirdi. Başka bir deyişle, ehliyetsiz araç kullanmak trafik kurallarının ihlali olsa da, aracın kasıtlı olarak tehlikeli olabilecek şekilde sürüldüğünün kanıtı değildir. Örneğin ehliyetsiz araç kullanırken sollama yasasını “fark etmeden” sollayarak, aracı fark etmeden trafik kazasına neden olan bir sürücü, aracı hareket ettirerek tehlikeli olabilecek teknik bir şekilde taksiyle hareket etmiş ve aracı yönetmiştir. Bu nedenle, bu vaka çalışmasında, ehliyetsiz sürerek trafik kuralını kasıtlı olarak ihlal eden sürücü, aracı kasıtlı olarak tehlikeli olabilecek şekilde kullanmamış ve kullanmamıştır. Kısacası, bir aracı tehlikeli bir şekilde göndermek ve yönetmek ve trafik kuralını ihlal etmek aynı şey değildir[21].

Örneğin, Anayasa Mahkemesi kararıyla, şu dosya ve rivayetler içeriklerine göre değerlendirmiştir. Bu karar iyice incelendiğinde suçun sebebinin ehliyetsiz araç kullanmak suretiyle kazaya sebebiyet vermek değil, yanlış yola sapmakta yattığı anlaşılmaktadır. TCK md. 179/2.’de maddi unsurlar bu açıklamalardan sonra yapılan, dikkatsiz ve trafik kazası md. 179/2 kasıtlı olarak yeniden 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun sanığın eylem zarar neden olan sorumsuz davranışların sonucunda malzeme dikkate almadan sola dönüş, çünkü aşağıdaki trafik akışına göre kabul oluşumunu, bir kararında Yargıtay yazılı olmayan kararın iptali için gerekli sanığın yükümlülükleri bir karar şeklinde suç olduğu ve yasal gerekçelerle suçun oluşması için kasten tehlikeye trafik güvenliği için kendini vererek terketti arıza olusturmadığı, hayatın anlamı kişilerin kara, deniz, hava veya demiryolu taşımacılığı, tehlikeli yönetimi sevk ve gerçekleştirilen gerektiğini izah, bir şekilde pay sahipleri açısından sağlık için gerekli olduğu ifade edilmiştir[22].

Basit bir pervasız eylemde bulunmanız durumunda failin kasıtlı olarak hareket etmesi kabul edilemez. Nitekim karar halinde olay dikkatsizlik sonucu meydana gelmiştir. Öte yandan dikkatsizlik, dosyanın içeriğine göre, sanığın aracı, Sincan ilçe merkezindeki Devlet mahallesi istikametinde Ayaş'tan Ankara'ya giderken, Devlet mahallesi ışığıyla mücadeleye geldiğinde, kırmızı ışıkta durmayarak, sanık Devlet mahallesi istikametine gitmek istedi. Ankara'dan Ayaş ilçesine doğru giderken Y, fiilinde suçun kendi yönetimindeki ve idaresindeki araçla çarpışarak maddi zararla trafik kazası meydana getirme şeklinde işlenebileceğini öngörmesine rağmen, davalının fiilinin 179/2'si olmasına rağmen olayda olası kast unsurları oluşmuştur[23].

 Nitekim böyle bir olayda eylemini yapan fail, sonucu öngördüğü halde bu sonucu kabul etmiş, yani geçiş hakkı olan birine çarparak kazaya sebebiyet vererek birinin ölebileceğini, yaralanabileceğini veya maddi zarara yol açabileceğini öngörmüştür. Başka bir deyişle, aracını kasıtlı olarak bu şekilde kullandı ve sonucu kabul etmiştir[24]. Failin bir yere ulaşmak için hızını arttırmış olması sonucu değiştirmez. Trafik güvenliğini kasıtlı olarak tehlikeye atma suçu tehlike suçu olduğu için teşebbüse elverişli değildir. Bu tehlikenin soyut bir tehlike değil somut bir tehlike olması sonucu değiştirmeyecektir. Bu nedenle, bu zarar tehlikesi ortaya çıktığında bu suç ortaya çıkacaktır. Bu tehlike oluşmazsa, bu suç da oluşmayacaktır. Örneğin, failin aracı çok hızlı bir şekilde sevk etmesi ve idare etmesi sonucu somut bir tehlike varsa, bu suç tamamlanacaktır[25].

Somut bir tehlike yoksa 2918 sayılı kanun kapsamında idari yaptırım gerektiren bir fiilden söz edilir. Trafik güvenliğini kasıtlı olarak tehlikeye atma suçunu herhangi bir şekilde işlemek mümkündür. Kuruluşuna ilişkin 5235 Sayılı Kanunun 10, Adalet, Adli Yargı ve Bölge Mahkemeleri İlk derece Mahkemelerin Görev ve Yetkileri, mahkeme, ceza davası düzenlenir. Söz konusu kanunun 10. maddesine göre, kanun ayrıca, iki yıla kadar halel getirmeksizin değerlendirme yapılır[26].

İki yıl, bunlara bağlı para cezaları, hapis ve ceza cezaları dahil olmak üzere bağımsız yargı ve güvenlik tedbirleriyle sulh ceza mahkemeleri hükümlerinin uygulanmasına ilişkin düzenlemenin 11. maddesine göre, "sulh ceza ve ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve davalar, kanunun da öngördüğü davalara halel getirmeksizin asliye ceza mahkemeleri tarafından yargılama yapılır. TCK md. 179/2 hükmündeki suçun cezası iki yıla kadar hapis cezasıdır. Bu hükümde cezanın sadece üst sınırı belirtilmiştir. Cezanın alt sınırının belirlenmesinde dikkat edilecek hüküm TCK’dır. Bu hüküm uyarınca, hapis cezalarının alt sınırı en az bir aydır. Hakim, Tck'yı bir ay ile iki yıl arasındadır. Temel cezayı belirleyecek ve varsa bu temel cezaya zam ve indirim yapacaktır[27].

Yapılacak arttırım ve indirimler sonucunda ortaya çıkan cezanın 1 ayın altına düşmesi mümkün olduğu gibi 2 yılı aşması da mümkündür. Cezai işlemlerde bazı suçların takibi şikayet durumuna bağlı olabilir. Bu tür bir saldırının soruşturulması ve kovuşturulması şikayete tabidir. Ancak, trafik güvenliğini kasıtlı olarak tehlikeye atma suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, herhangi bir şikayete bakılmaksızın kişisel olarak yürütülür. Uzlaştırma, uzlaştırmanın kapsadığı bir suçtan dolayı, şüpheli veya sanık ile mağdur veya suçtan zarar gören kişinin uzlaştırma sürecinin sonunda hukuka ve bu Yönetmelikteki usul ve hükümlere uygun olarak anlaşıldığı veya kararlaştırıldığı anlamına gelir[28].

Ayrıca 26.07.2007 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte uzlaştırmaya ilişkin ayrıntılı hükümler de yer almaktadır. Uzlaşmaya konu suçlar, kural olarak, soruşturulacak ve kovuşturulacak şikayete ilişkin suçlardır (CMK m.253/1-a). Ancak soruşturma ve kovuşturma şikayete bağlı olsa bile cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda ve etkin pişmanlık hükümlerinde yer alan suçlarda uzlaşma yoluna gidilemez (CMK md. 253/3). Ayrıca CMK md. 253/1- b maddesine göre, aşağıdaki suçlarda uzlaşmaya varmak için soruşturma ve kovuşturma bakımından herhangi bir şikayete gerek yoktur. 253/1-b hükmünün istisnalarından biri olmadığı için uzlaşmaya konu bir suç değildir[29].

Ön uzlaşma kapsamına giren suçlar hariç, sadece adli para cezası gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen tutukluluk süresinde üst sınırı aşan suçları işleyen fail, üç ayı aşmaz. Eğer soruşturma giderleri ile birlikte belirtildiği gibi hesaplanacak adli para ödenir ise, adaletin yanlış tecellisine kamu davası, ya da eğer kamu davası açılırsa, dava sonucunu açık olmayan bir kurumdur. Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere trafik güvenliğini kasten tehlikeye atma suçu TCK'nın 179. maddesi ile düzenlenmiştir.maddenin ikinci fıkrasında yer alan suçun cezasının üst sınırı 2 yıl, yani üç ayı aştığı için ön ceza kapsamına girmez. TCK m.51/1. madde hükmüne göre, işlenen bir suçtan dolayı iki yıl veya daha az hapis cezasına çarptırılan kişinin cezası ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, soruşturma sırasında on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını doldurmamış kişiler için üç yıldır. Erteleme kararının verilebilmesi için aynı fıkranın (a) ve (b) bentlerine göre kişi; daha önce kasıtlı bir suçtan üç aydan fazla hapis cezasına çarptırılmamış olmalı ve suçu işledikten sonra mahkemede yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık nedeniyle suçu bir daha işlemeyeceğine dair bir mahkumiyet olmalıdır[30].

Bu hükümden de anlaşılacağı üzere 2 yıl veya daha az hapis cezasına çarptırılan kişinin cezası ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, fiili operasyon sırasında on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını doldurmamış kişiler için üç yıldır. Buradaki 2 ve 3 yıllık sınırlar, müteakip ceza ile belirlenir. Başka bir deyişle, yargılamanın sonucu cezaya göre belirlenecektir. Dolayısıyla TCK m.179/2 hükmü kapsamındaki suçun yargılanması sonucu 2 yıl veya daha az süre kalırsa erteleme mümkündür. Hükmün açıklanmasının ertelenmesi, davalı hakkında yapılan hükmün belirli koşullar oluşması halinde belli bir süre açıklanmayacağı, yani davalı hakkında herhangi bir hüküm verilmeyeceği anlamına gelir. Belli bir süre içinde yeni bir kasıtlı suç işlenmezse, dava tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkacak, hiçbir sonuç doğmayacaktır[31].

Söz konusu hükmün 5. fıkrasına göre "Sanığa yüklenen suçtan yargılama sonunda verilen cezanın iki yıl veya daha az hapis veya adli para cezası olması halinde; mahkeme hükmün açıklanmasının geri çekilmesine karar verebilir. Anlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri çekilmesi, belirlenen hükmün davalı hakkında hukuki bir sonuca yol açmadığı anlamına gelir.” Aynı madde hükmünün açıklanmasının geri çekilmesine karar verilebilmesi için; kasıtlı bir suç sanigin bulma önce mahkum, mahkeme tarafından, kişilik özellikleri, tutum ve davranışları, yeniden suç işleme etmeyeceği konusunda deneme sonuçlara ulaşmak sanigin göz önüne alındığında, suç ve mağdur ile veya kamu uğradıgı zarar, hemen, bir suç tazminat gerekir. Trafik güvenliğini kasten tehlikeye atmak suçundan 2 yıla kadar ceza alır[32].

6. Maddenin 3. Fıkrası Hükmü

Ülkemizde trafik kazalarının en önemli nedenlerinden biri alkollü araç kullanımıdır. Sürücüler alkollü olarak araç kullanma konusunda belli bir eğitim ve bilinç seviyesine kadar eğitilmediği ve etkin trafik kontrolü yapılmadığı sürece ülkemizde meydana gelen trafik kazaları ve bu kazalar sonucunda trilyonlara varan ölüm, yaralanma ve maddi kayıplar önlenemez. Kanun koyucu, bu zararları önlemek ve caydırıcı etki yaratmak için, KTK’daki idari para cezası ve bu cezanın uygulanma şartları uyarınca Türk Ceza Kanunu'nun 179. maddesine uymak zorundadır[33].

Alkol alındığında insan organizmasını etkileyen, kişinin davranışını belirsiz kılan, kişinin uyumasını sağlayan ve kişiye zevk veren bir maddedir. Bu şekilde kana aktarılan alkol hızla karaciğere ve beyne yönlendirilir ve bu organlar üzerinde olumsuz bir etkiye sahiptir. Alkol 20 dakika içinde kandaki en yüksek seviyeye ulaşır. Yutulan alkolün %90'ı bir saat içinde kana geçer ve 3 saat içinde sindirim sisteminde hiç kalmaz[34].

Alkollü içecekler, yapılış şekline ve içerdikleri alkol miktarına bağlı olarak çok çeşitlidir. Genellikle biradaki alkol içeriği % 5'tir. Çoğu şarapta, bu oran %10 ila %14 arasında değişir, ancak şeri veya vermut gibi daha konsantre şaraplarda bu aralık %20'ye kadar çıkabilir. Damıtılmış içecekler (viski, votka, rom, cin vb.) önce fermente edilir ve daha sonra alkol seviyesini yükseltmek için damıtılırlar. Bu içeceklerin bazılarında alkol içeriği %40'a ulaşıyor. Bazı likörler daha yoğun olabilir. En sert içecek olarak bilinen Romdaki alkol içeriği %55 civarındadır. Aynı şekilde 74 ml 1 duble viski, 1 duble rakı, 1 duble votka, 1 duble konyak, 1 duble cin içen sürücünün de kanında 0.50 promil alkol bulunuyor[35].

Alkol trafik kazalarına neden iki ana nedeni vardır. Bunlar, alkolün onu kullananlar üzerindeki uyarıcı ve yatıştırıcı etkileridir. Alkol alınırsa kişinin korkuları azalır, özgüveni artar ve kendisinde aşırı cesaret gibi dürtüsel yapılar güçlenir. Bu ise sürücünün risk alma olasılığını artırıyor. Bunun bir sonucu olarak, sürücülerin aşırı hızları ve tehlikeli manevralar yapma istekleri kırbaçlanır ve sonuç olarak hatalar ve kazalar meydana gelir. Bu nedenle alkollü sürücüler, karayolunu kullanan diğer sürücülerin ve yayaların güvenliğini ve kendi güvenliklerini tehlikeye atmaktadır. Yine kas kontrolü, dikkat, iletim süresi gibi önemli duyular ve kontrol yetenekleri azalır. Bir sürücü, beyin fonksiyonlarının zayıflaması durumunda önünde aniden bir kişi veya araç belirirse alkolsüz bir sürücünün gösterdiği refleksi gösteremez, böylece yaralanma, ölüm veya maddi hasarla trafik kazasına neden olur[36].

Beyin işlevlerini kaybetmeye başlar çünkü yeterli oksijen almaz. Alkol ve narkotik maddelerin etkisi nedeniyle, uyarıcı ve narkotik ilaçların etkisi altında olan sürücülerin kaza riskleri önemli ölçüde artmaktadır. Promil binde biri anlamına gelir ve promil olarak belirtilen bu değer bir litreye, yani 1000 mililitrede gram cinsinden kandaki alkol miktarına karşılık gelir. Örneğin, 0.50 promil'lik bir kan alkol konsantrasyonu, 1000 mililitre kanda 0.5 gram alkol olduğu anlamına gelir. Alkalometre adı verilen bu alet, içinden belirli miktarda solunum havası üfledikten sonra (en az 150 ml) çalışan ve 100 ml kandaki alkol miktarını miligram olarak gösteren bir alettir. Bu nedenle, kandaki alkol miktarına bağlı olarak, breathalyzer'da 000 ila 450-500 arasında rakamlar görünebilir[37].

Aracı kullanan kişi, alkol veya narkotik madde etkisi altında veya başka bir nedenle aracı güvenli bir şekilde taşıyamamasına ve yönetememesine rağmen, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır. 179. madde 3. paragrafında, aracı kullanan kişinin, aracı alkol veya narkotik bir maddenin etkisi altında veya başka bir nedenle güvenli bir şekilde taşıyamadığı ve yönetemediği halde cezalandırılması öngörülmektedir. Alkol veya narkotik madde kullanan bir kişinin aldığı alkol veya narkotik madde dozajına göre alkol veya narkotik madde kullanan bir kişinin eylemlerinde yavaşlık, uyuşukluk, hareketlilik kaybı ve huzursuzluk gibi bir aracı güvenli bir şekilde sürmesini ve yönetmesini engelleyen olumsuz durumlar gözlenir[38].

Ancak bu suçun gerçekleşmesi için sadece alkol veya narkotik madde alınmış olması yeterli değildir. Bu suçun oluşabilmesi için iki faktörün de gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunlar; alınan alkol veya uyuşturucu madde, kişiyi aracı güvenli bir şekilde taşıyamayacağı ve yönetemeyeceği bir duruma sokmalıdır[39]. Alınan alkol veya narkotik maddelerin etkisinin bir sonucu olarak, insanlar yaşamları, sağlıkları veya mülk değerleri için somut bir tehlikeye neden olmuş olmalıdır. Sırf alkol alındığı için bu suçun gerçekleşmesine izin vermiyor. Ayrıca, maddi hasarın belli bir tehlike vardır. Örneğin, bir kişi bir kazadan kurtulmuş veya bir kazaya neden olmuş olmalıdır. Bu şekilde bir zarar tehlikesi yoksa suç değildir. Maddede düzenlenen ehliyetin iptalini ve idari para cezasının uygulanmasını gerektiren bir durum ortaya çıkar. Alınan alkolün miktarı veya kalitesi önemli değildir. Önemli olan alkolün etkisidir. Bu nedenle, asıl önemli olan, alınan alkol veya uyuşturucuların etkisi nedeniyle güvenli bir şekilde araba kullanabilmektir. Ek olarak, diğer faktörler alkolle birlikte onu etkilemiş olabilir. Tanık ifadeleri, trafik tutanakları, olay sırasında elde edilen video kayıtları bu sorunun çözülmesine yardımcı olacaktır[40].

Bu konuda bir sınır belirlenmeli ve tıbbi veriler çerçevesinde, en dirençli kişinin bile bir aracı güvenli bir şekilde taşımasını ve yönetmesini engelleyen promil alkol içeriği belirlenmelidir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 179/3. maddede belirtilen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun ortaya çıkabilmesi için kişinin alkol veya narkotik madde etkisi altında veya başka bir nedenle aracı güvenli bir şekilde taşıyamamasına ve yönetememesine rağmen aracı kullanması gerekir[41].

Bu derece alkol alan bir kişinin, bir aracı, insanların yaşamı, sağlığı veya mülkiyeti için tehlikeli olabilecek, yani güvenli olmayacak şekilde taşıyacağını ve yöneteceğini kabul etmek gerekir. 179. madde maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi, bir kişinin bir aracı güvenli bir şekilde taşımasını ve yönetmesini engelleyen nedenler sadece alkol veya narkotik maddeler değildir. Ayrıca araçların güvenli bir şekilde taşınmasını ve yönetilmesini engelleyen durumlar da bu suçun ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu bağlamda, örneğin, uzun süre araba kullanmaktan dolayı yorgun ve uykusuz kalan insanlar araba kullanmaya devam ederse, bu suçun da meydana geldiğini kabul etmek gerekir[42].

Aracı kullanan kişi alkol veya narkotik madde etkisi altında veya başka bir nedenle aracı güvenli bir şekilde taşıyamasa ve yönetemese bile, tek taraflı kaza geçirmiş olsa bile, TCK md. 179/3 hükmünün uygulanmasını gerektirir. Bir kişi zaten alkol veya narkotik bir maddenin etkisi altında veya başka bir nedenle bir aracı güvenli bir şekilde taşıyamasa ve yönetemese de, bu suçun ortaya çıkması için araba kullanmak yeterlidir. Ayrıca, kazaya sebep olmak zorunda değil. Somut bir tehlike olması yeterlidir. Bir kişinin bir aracı güvenli bir şekilde kullanıp kullanamayacağı ve yönetip yönetemeyeceği, her bir olayın özelliklerine göre bir yargıç tarafından değerlendirilmesi gereken bir konudur[43].

Madde 3. paragraftaki suçun manevi unsuru kasttır. Manevi unsurun varlığının, onu güvenli bir şekilde gönderebilecek ve idare edebilecek bir konumda olduğunu bilerek hareket etmesi yeterlidir. Bir aracı alkol alarak güvenli bir şekilde taşıyamayan ve yönetemeyen ve böylece bir aracı göndererek ve yöneterek trafik güvenliğini tehlikeye atan herkes bu suçun faili olabilir. Trafik güvenliğini kasıtlı olarak tehlikeye atma suçu tehlike suçu olduğu için teşebbüse elverişli değildir. Bu tehlikenin soyut bir tehlike değil somut bir tehlike olması sonucu değiştirmeyecektir. Bu tehlike oluşmazsa, bu suç da oluşmayacaktır. Bir tehlike olduğunu, çünkü güvenli ulaşım için bir araç yönetmek mümkün olmak demektir[44].

Trafik güvenliğini kasıtlı olarak tehlikeye atma suçunu herhangi bir şekilde işlemek mümkündür. 5235 sayılı kanunun 10. maddesine göre, "kanun ayrıca, iki yıla kadar halel getirmeksizin (iki yıl, bunlara bağlı para cezaları, hapis ve ceza cezaları dahil olmak üzere bağımsız yargı ve güvenlik tedbirleriyle sulh ceza mahkemeleri hükümlerinin uygulanmasına ilişkin görev söz konusudur. 11. maddesine göre, asliye ceza ve ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve davalar, kanunun da öngördüğü davalara halel getirmeksizin asliye ceza mahkemeleri tarafından idare edilir. Kanunun öngördüğü haller saklı kalmak kaydıyla, Türk Ceza Kanunu'nda (md. 148) yer alan yağma, irtibat (md. 250/1 ve 2), resmi belgede sahtecilik (md. 204/2), nitelikli dolandırıcılık (md. 158), hileli iflas (md. 161) ağır ceza mahkemeleri, müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezası gerektiren suçlarla ilgili, suçlarla ağırlaştırılmış dava ve davalara bakmakla yükümlüdür[45].

TCK md. 179/2'deki cezası da iki yıla kadar hapis cezasıdır. Bu hükümde cezanın sadece üst sınırı belirtilmiştir. Cezanın alt sınırının belirlenmesinde dikkat edilecek hüküm TCK md. 49/1 hükmündedir. Bu hüküm uyarınca hapis cezalarının alt sınırı en az bir aydır. 61. maddedeki kriterleri dikkate alarak temel cezayı belirleyecek ve varsa bu temel cezaya zam ve indirim yapacaktır. Yapılacak zam ve indirimler sonucunda ortaya çıkan cezanın 1 ayın altına düşmesi mümkün olduğu gibi 2 yılı aşması da mümkündür. Kanun maddesinde cezaları temel ceza son ceza limitleri sınırları ayarlamak içindir[46]. Cezai işlemlerde bazı suçların takibi şikayet durumuna bağlı olabilir. Örneğin, TCK md. 86/2, diğer hakaret suçları kapsamında görevi, kamu görevlisine yapılan hakaret dışında basit yaralanmadır. Ancak, trafik güvenliğini kasıtlı olarak tehlikeye atma suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, herhangi bir şikayete bakılmaksızın kişisel olarak yürütülür[47].

Soruşturma ve kovuşturma şikayete bağlı olsa bile cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda ve etkin pişmanlık hükümlerinde yer alan suçlarda uzlaşma yoluna gidilemez (CMK md. 253/3). Ayrıca CMK md. 253/1-b hükmüne göre, aşağıdaki suçlarda uzlaşmaya varmak için soruşturma ve kovuşturma açısından herhangi bir şikayette bulunulmamaktadır. trafik güvenliğini kasıtlı olarak tehlikeye atma suçunun düzenlendiği TCK’nın 179. maddenin üçüncü fıkrasında yer alan suç şikayetle ilgili olmadığı ve şikayetle ilgili olmadığı halde CMK md. 253/1-b hükmünün istisnalarından biri olmadığı için uzlaşmaya konu bir suç değildir[48].

TCK md. 51/1. madde hükmüne göre, "işlenen bir suçtan dolayı iki yıl veya daha az hapis cezasına çarptırılan kişinin cezası ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, fiili operasyon sırasında on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını doldurmamış kişiler için üç yıldır. Erteleme kararının verilebilmesi için aynı fıkranın (a) ve (b) bentlerine göre kişi; daha önce kasıtlı bir suçtan üç aydan fazla hapis cezasına çarptırılmamış olmalı ve suçu işledikten sonra mahkemede yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık nedeniyle suçu bir daha işlemeyeceğine dair bir mahkumiyet olmalıdır. Bu hükümden de anlaşılacağı üzere 2 yıl veya daha az hapis cezasına çarptırılan kişinin cezası ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, fiili operasyon sırasında on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını doldurmamış kişiler için üç yıldır. Buradaki 2 ve 3 yıllık sınırlar, müteakip ceza ile belirlenir. Başka bir deyişle, yargılamanın sonucu cezaya göre belirlenecektir. Dolayısıyla TCK md. 179/3 hükmü kapsamındaki suçun yargılanması sonucu 2 yıl veya daha az süre kalırsa erteleme mümkündür[49].

Hükmün açıklanmasının ertelenmesi, davalı hakkında yapılan hükmün belirli koşullar oluşması halinde belli bir süre açıklanmayacağı, yani davalı hakkında herhangi bir hüküm verilmeyeceği anlamına gelir. Belli bir süre içinde yeni bir kasıtlı suç işlenmezse, dava tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkacak, hiçbir sonuç doğmayacaktır. Söz konusu hükmün 5. fıkrasına göre "Sanığa yüklenen suçtan yargılama sonunda verilen cezanın iki yıl veya daha az hapis veya adli para cezası olması halinde; mahkeme hükmün açıklanmasının geri çekilmesine karar verebilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, belirlenen hükmün davalı hakkında hukuki bir sonuca yol açmadığı anlamına gelir. Aynı madde hükmünün açıklanmasının geri çekilmesine karar verilebilmesi için; kasıtlı bir suç sanığın bulma önce mahkum, mahkeme tarafından, kişilik özellikleri, tutum ve davranışları, yeniden suç işleme etmeyeceği konusunda deneme sonuçlara ulaşmak sanigin göz önüne alındığında, suç ve kurban ile veya kamu ugradigi zarar, hemen, bir suç tazminat gerekir yaparak ortadan kaldırılması önce ya da değildir[50]. Uygulamada, bu suç genellikle maddi hasar, yaralayıcı veya ölümcül olsun, bir trafik kazası sonucu öğrenilir. Bu nedenle, travmatik veya ölümcül bir trafik kazasında trafik güvenliğini kasıtlı olarak tehlikeye atma suçunun koşullarının ortaya çıkması da mümkündür[51].

Trafik güvenliğini kasıtlı olarak tehlikeye atma suçu ve yaralama suçu nasıl yargılanacak? Fiili usul kurallarına uygun olarak, her iki suç da ayrı ayrı cezalandırılacak mı, yoksa TCK md. 44'ün tek bir eylemiyle birden fazla farklı suçun meydana geldiğini kabul ederek en ağır cezayı içeren bir suçtan hüküm giyecek mi? Aşırı üst sınırı olan suç ağır mı sayılacak yoksa aşırı alt sınırı olan suç ağır mı sayılacak? Yoksa ağır olan suç, en başta böyle bir değerlendirmenin yapılmasının doğru olmadığını kabul ederek, ilgili suçlarla ilgili tüm hükümlerin somut olaya uygulanmasıyla mı belirlenecek?

Trafik güvenliğini kasıtlı olarak tehlikeye atma suçu, ölüm veya yaralanmanın meydana geldiği bir olayda ölüm veya yaralanmadan da kaynaklanıyorsa, failin bu ölüm ve yaralanma açısından kusur türü (kast, olası kast, taksit, bilinçli taksit) nedir? Bu bölümde genel olarak yukarıda sıraladığımız sorunların çözümü konusunda kendi görüşümüzü doktrin ve pratik görüşlerle sunarak sonuca ulaşmaya çalışacağız. Trafik güvenliğini kasıtlı olarak tehlikeye atma suçu ile yaralama ve öldürme suçları arasındaki iç çatışmanın çözümüne geçmeden önce, bu sorunun çözümünü sık sık düşünmeliyiz. 21 ve 22. maddesinde düzenlenen kast, olası kast, taksonomi ve bilinçli taksonomi kurumları, yani kusur türleri, yaralama ve öldürme suçları söz konusudur. Suçların iç yapısını bir ölçüde incelemekte yarar vardır[52].

SONUÇ

Bu çalışmada, kasıtlı olarak bu suçun yaralama ve öldürme suçları arasındaki trafik güvenliği, bağlantı tehlikeye suçu açıklamaya çalıştık, yaralama ve öldürme suçları, sırada konu kısaca açıklamak yararlı kast kusur türleri olan, Kast, olası kast ve bilinçli taksir gibi konular değerlendirilmiştir. Bugüne kadar yaptığımız açıklamalardan ve bu konudaki önerilerimizden çıkardığımız sonuçları şu şekilde ifade edebiliriz; Trafik güvenliğini kasıtlı olarak tehlikeye atma suçu somut tehlike suçlarından biridir. Bu suçun oluşabilmesi için bunun sonucunda yaralanma, ölüm veya maddi hasarın meydana gelmesine gerek yoktur. Sadece somut bir zarar tehlikesi olması yeterlidir. Ancak bu suçun oluşabilmesi için zararın meydana gelmesi gerekmese de uygulamada bu suç genellikle trafik kazası sonucu yani zararın sonucu olarak bulunur. Örneğin trafik güvenliğini bu şekilde kasıtlı olarak tehlikeye atma suçunun koşulları yaralanma veya ölüm sonucu da meydana gelmişse, failin bu yaralanma veya ölüm sonucu açısından en azından bilinçli davrandığını kabul etmek gerekir.

Yaralanma veya ölümün sonuçları da varsa, failin bu yaralanma veya ölüm açısından basit terimlerle hareket ettiğini kabul etmek mümkün değildir. Bununla birlikte, kasıtlı olarak trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun koşullarının meydana geldiği durumlarda, yaralanma veya ölüm sonucu az ya da çok tahmin edilebilir. Bir trafik kuralını kasıtlı olarak ihlal eden bir kişinin yaralanma veya ölüm olasılığını öngörmemesi düşünülemez. Bir tahminin olduğu bir durumda, basit bir taksitten söz edilemez. Bu nedenle, ortaya çıkan yaralanma veya ölüm öngörülmüştür.  Basit bir taksi durumunun bir örneği, sollama yasalarına sahip bir yerde, failin bu yasak işarete dikkat etmeden sollamasıdır. Bu nedenle, failin bu davada meydana gelen yaralanma veya ölüm açısından en azından bilinçli davrandığını kabul etmeliyiz.

Çünkü bilerek sollama yasasını ihlal eden fail trafik kazasına neden oldu ve birinin ölebileceğini veya yaralanabileceğini öngördü. Ancak sonucun tecrübesine, servetine ya da başka bir nedene dayanarak gerçekleşmeyeceğini düşündü. Bu durum aynı zamanda bilinçli taksitlendirme anlamına da geliyor. Ancak, kasıtlı olarak trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun koşullarının meydana geldiği her durumda, meydana gelen yaralanma veya ölümden faili her zaman bilinçli bir şekilde sorumlu tutmak doğru olmayacaktır. Bazı durumlarda, failin bu sonuçlar açısından olası bir kast ile hareket ettiğini kabul etmek de mümkündür. Örneğin, kırmızı ışık yandığı halde hızını düşürmeden süratle devam eden ve yanından geçen yayaları gören, yayalardan birine veya birkaçına çarpıp yaralayan veya öldüren fail, bu sonuçlar bakımından olası kasttan sorumlu tutulmalıdır.

Trafik güvenliğini kasıtlı olarak tehlikeye atma suçunun koşullarının yaralanma veya ölüm sonucu da meydana gelmesi durumunda, kanunun birden fazla hükmünün tek bir eylemle ihlal edileceğinden, bu durumda TCK m.in 44üncü madde uyarınca fikri mülkiyet kanunu hükümleri uygulanmalı. Bu nedenle, belirli somut bir olaydan kaynaklanan yaralanma veya ölüm sonucu bakımından, ilk failin sorumlu Olası kasıt, bilinçli bir göz tarafından veya yapılacak olup kararlı olmalı, ve sonra yaralanma ve cinayet suçları ile ilgili hükümleri bir bütün olarak somut olaya uygulanması ve sonuç cezanın bu şekilde mahkeme tarafından belirlenmelidir. Daha sonra trafik güvenliğini kasten tehlikeye atma suçuna ilişkin hükümler somut bir olaya uygulanmalı ve belirlenen sonuç, yaralama veya öldürme suçunda belirlenen ceza ile karşılaştırılmalı ve TCK md. 44 uyarınca ağır ceza gerektiren bir suçun tespit edilmesi gerekmektedir. Yani TCK md. 44 sonucunda ağır ceza içeren suçun uygulanması Ağır ceza içeren suçun belirlenmesinde soyut cezaya değil, somut olaya başvuru sonucunda belirlenen somut cezaya bakılmalıdır.

Yukarıdaki açıklamalarımızdan da anlaşılabileceği üzere trafik güvenliğini kasten tehlikeye düşürme suçu ile yaralama ve öldürme suçlarının nasıl kovuşturulacağı ve failin yaralama ve öldürme sonucu ne tür bir kusuru olduğu konusunda teori ve uygulamada çok farklı fikir ve görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Bu nedenle, bu hüküm dikkate alındığında, yasa koyucu en azından gerekçesinde yaralanma veya ölüm durumunda nasıl davranılacağını açıklamalıydı.

Aksi takdirde, TCK md.179/3 hükmünün uygulanma olasılığı güçlenmektedir. Ancak eleştirdiğimiz Yargıtay'ın bu görüşü devam ettiği sürece, kolluk kuvvetleri bu konuda uyarılmalı ve sarhoşken araç kullanırken yakalanan bir kişiyi araçlarından çıkararak fiziksel davranışlarını test etmelerini sağlamalıdır. Örneğin, sürücü konuşur, yazar, düzgün yürür, kollarında titreme olup olmadığını öğrenir, vb. bu davranışla dışarıya yansıyan bulgularla araçları güvenli bir şekilde taşıyıp yönetemeyeceği belirlenmeli ve tutanaklara bağlanmalıdır ki mahkeme bu tutanak sayesinde Yargıtay tarafından eleştirdiğimiz uygulamaya uygun olarak mahkumiyet kararı verebilsin.

KAYNAKÇA

Arslan, Çetin/Azizagaoglu, Bahattin: Yeni Türk Ceza Kanunu Şerhi, Asil Yayın Dağıtım, 2004.

Artuç, Mustafa: Kisilere Karşı Suçlar, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008.

Asçıoglu, Çetin: Trafik Kazalarından Doğan Hukuk ve Ceza Sorumlulukları, Legal Yayıncılık, 2. Bası, Ankara 2008.

Demirbaş, Timur: Ceza Hukuku Genel Hükümler, Yeni Türk Ceza Kanunu’na Göre Gözden Geçirilmiş 4. Bası, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2006.

Düzgün, Nuri, Elmacı, Serafettin: 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununa göre Olası Kast-Bilinçli Taksir ve Taksirle İslenen Suçlar, Adalet Yayınevi, Ankara 2007.

Günay, Erhan: Teori ve Uygulamada Olası Kast-Bilinçli Taksir Öldürme ve Yaralama Kastı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2005.

Hakeri, Hakan: Ceza Hukukunda İhmal Kavramı ve İhmali Suçların Çesitleri, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2003.

Kaymaz, Seydi: Tehlikeli Şekilde Araç Kullanmak Suçu, İstanbul Barosu Dergisi, C. 74, S. 1, 2000.

Meran, Necati: Açıklamalı-İçtihatlı 5237 Sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2007.

Noyan, Erdal: Ceza Davası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2006.

Ozansü, Mehmet Cemil, Ceza Hukukunda Kasttan Doğan Subjektif Sorumluluk, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2007.

Özbek, Veli Özer: Yeni Türk Ceza Kanunu’nun Anlamı, Cilt I, 2. Baskı, Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara 2005.

Özen, Mustafa: Ceza Hukukunda Fikri İçtima, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S. 73, 2007.

Özgenç, İzzet: Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2006.

Öztoprak, Tolgahan: Farklı Nevinden Fikri İçtima, Adalet Dergisi, S. 28, 2007.

Öztürk, Bahri/Erdem, Mustafa Ruhan, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Emniyet Tedbirleri Hukuku, Yeni TCK’ya Göre Yenilenmis 9. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2006.

Polat, Halil: Teori ve Uygulamada Cumhuriyet Savcısının El Kitabı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008.

Soyaslan, Doğan: Ceza Hukuku Özel Hükümler, 6. Baskı, Yetkin Yayınevi, Ankara 2006.

Yalvaç, Gürsel: Karsılastırmalı-Gerekçeli-İçtihatlı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008.

Hakeri, Hakan: Ceza Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2007.

--------------

[1] Hakeri, Hakan: Ceza Hukukunda İhmal Kavramı ve İhmali Suçların Çesitleri, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2003.

[2] Ozansü, Mehmet Cemil, Ceza Hukukunda Kasttan Doğan Subjektif Sorumluluk, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2007.

[3] Ozansü, 2007.

[4] Öztoprak, Tolgahan: Farklı Nevinden Fikri İçtima, Adalet Dergisi, S. 28, 2007.

[5] Öztoprak, 2007.

[6] Günay, Erhan: Teori ve Uygulamada Olası Kast-Bilinçli Taksir Öldürme ve Yaralama Kastı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2005.

[7] Günay, 2005.

[8] Demirbaş, Timur: Ceza Hukuku Genel Hükümler, Yeni Türk Ceza Kanunu’na Göre Gözden Geçirilmiş 4. Bası, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2006.

[9] Özbek, Veli Özer: Yeni Türk Ceza Kanunu’nun Anlamı, Cilt I, 2. Baskı, Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara 2005.

[10] Öztürk, Bahri/Erdem, Mustafa Ruhan, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Emniyet Tedbirleri Hukuku, Yeni TCK’ya Göre Yenilenmis 9. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2006.

[11] Öztürk, 2006.

[12] Düzgün, Nuri, Elmacı, Serafettin: 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununa göre Olası Kast-Bilinçli Taksir ve Taksirle İslenen Suçlar, Adalet Yayınevi, Ankara 2007.

[13] Düzgün, 2007.

[14] Hakeri, 2003.

[15] Asçıoglu, Çetin: Trafik Kazalarından Doğan Hukuk ve Ceza Sorumlulukları, Legal Yayıncılık, 2. Bası, Ankara 2008.

[16] Öztoprak, 2007.

[17] Ozansü, 2007.

[18] Düzgün, 2007.

[19] Yalvaç, Gürsel: Karsılastırmalı-Gerekçeli-İçtihatlı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008.

[20] Kaymaz, Seydi: Tehlikeli Şekilde Araç Kullanmak Suçu, İstanbul Barosu Dergisi, C. 74, S. 1, 2000.

[21] Ozansü, 2007.

[22] Polat, Halil: Teori ve Uygulamada Cumhuriyet Savcısının El Kitabı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008.

[23] Polat, 2008.

[24] Düzgün, 2007.

[25] Asçıoglu, 2008.

[26] Artuç, Mustafa: Kisilere Karşı Suçlar, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008.

[27] Artuç, 2008.

[28] Öztoprak, 2007.

[29] Polat, 2008.

[30] Hakeri, 2003.

[31] Demirbaş, 2006.

[32] Noyan, Erdal: Ceza Davası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2006.

[33] Özgenç, İzzet: Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2006.

[34] Özgenç, 2006.

[35] Meran, Necati: Açıklamalı-İçtihatlı 5237 Sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2007.

[36] Meran, 2007.

[37] Arslan, Çetin/Azizagaoglu, Bahattin: Yeni Türk Ceza Kanunu Şerhi, Asil Yayın Dağıtım, 2004.

[38] Arslan, 2004.

[39] Kaymaz, 2000.

[40] Demirbaş, 2006.

[41] Demirbaş, 2006.

[42] Özen, Mustafa: Ceza Hukukunda Fikri İçtima, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S. 73, 2007.

[43] Özen, 2007.

[44] Polat, 2008.

[45] Öztoprak, 2007.

[46] Öztoprak, 2007.

[47] Günay, 2005.

[48] Günay, 2005.

[49] Demirbaş, 2006.

[50] Soyaslan, Doğan: Ceza Hukuku Özel Hükümler, 6. Baskı, Yetkin Yayınevi, Ankara 2006.

[51] Soyaslan, 2006.

[52] Soyaslan, 2006.