Bilindiği üzere; 149.000 TL’nin altında bulunan (2025 yılı için) tüketici uyuşmazlıklarında il veya ilçe tüketici hakem heyetleri, uyuşmazlığı çözmekle görevlidir. Bu miktarın üstündeki uyuşmazlıklarda ise görevli mahkeme Tüketici Mahkemesidir.

Tüketici Hakem Heyetinin(THH) Kuruluş Amacı

Bir zararın meydana gelmesi halinde tüketiciler, mahkemeler aracılığı ile haklarını aramak istediklerinde uzun yargılama süresi nedeniyle mağdur olabilmektedir. Tüketicilerin haklarının korunması ve girişimci karşısında zayıf konumda olan tüketiciyi daha fazla mağdur etmemek amaçlarıyla hızlı çözüm sunulması ve meydana gelen zararların en kısa sürede giderilmesi gerekmektedir. Bu nedenlerle tüketicinin korunması ilk olarak, genel yargı içindeki korunmaya göre, daha basit, daha ucuz ve daha hızlı bir koruma sağlayabilecek hakem heyeti ile sağlanmak istenmiştir.[1]

Tüketici ile satıcı ve sağlayıcı arasında çıkan uyuşmazlıkların daha hızlı ve daha az masrafla çözümlenmesini sağlamak ve aynı zamanda tüketici mahkemelerinin iş yükünün hafifletilmesi amacıyla tüketici sorunları hakem heyetleri kurulmuştur. [2]

THH’nin var oluş amacını kısaca; hızlı sonuç alma ve mahkemelerin iş yükünü azaltma olarak nitelendirebiliriz. Böylece tüketici, hakkını daha hızlı, daha kolay ve daha ucuz yolla arayacak ve mahkemelerin iş yükü de artmamış olacaktır.

Tüketici Hakem Heyeti, Mahkeme Niteliğini Haiz Midir?

Tüketici Hakem Heyetleri yargı işlevi yerine getiren bir kurul olarak düzenlenmemiştir. Belli değerin altındaki uyuşmazlıklar için Tüketici Hakem Heyetlerine başvuru zorunludur ve verecekleri kararlar bağlayıcı nitelik taşır ancak bu kararlara karşı iki haftalık süre içinde Tüketici Mahkemelerine itiraz edilebilecektir.

Tüketici Hakem Heyetleri yargı yetkisine sahip olmamakla birlikte, yasa koyucu, bu Heyetlerin vermiş olduğu kararların yerine getirilmesi için etkili bir takip yolu olan ilâmlı icra yolunu kabul etmiştir.

Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri kararları ilâm niteliğinde bir karar olmayıp(mahkeme kararları ilâm niteliğindedir.) kanunî düzenleme nedeniyle ilâmlar gibi infaz olunacaktır.[3]

Anayasa Mahkemesi 2007 tarihli kararında:

“Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin (Başkan ve Üyelerinin); yargı organlarının ve mensuplarının Anayasada belirtilen niteliklere sahip olmaması nedeniyle bu heyetlerin mahkeme niteliğini taşımadığına[4] hükmetmiştir.

THH SINIRINDA OLAN UYUŞMAZLIĞIN İLAMSIZ İCRA TAKİBİNE KONU OLMASI

Yazımızda şu ana kadar; THH’nin kuruluş ve varoluş amacını, belli bir parasal sınırın altındaki uyuşmazlıklarda görevli olduğunu ve mahkeme niteliğini haiz olmadığını ifade ettik.

Belirtilmelidir ki, THH sınırında kalan bir uyuşmazlık Heyet’e başvurulmaksızın ilamsız icra takibine de konu edilebilir.

Buna dayanak 6502 sayılı Tüketici Haklarının Korunması Hakkında Kanun’un 68. maddesinin (1.) ve (5.) fıkralarıdır.

TKHK’nın 68. Maddesi 1. fıkrasında ‘’Tarafların İcra ve İflas Kanunundaki hakları saklı kalmak kaydıyla’’ ibaresi belirtilmiş ve 5. fıkrasında‘’Bu madde tüketicilerin ilgili mevzuatına göre alternatif uyuşmazlık çözüm mercilerine başvurmasına engel değildir.’’ denilmiştir.

Nitekim ilamsız icra yolu, kişinin, elinde mahkeme kararı veya belge olmaksızın para veya teminat alacaklarını elde edebileceği alternatif uyuşmazlık çözüm merciidir.

İlamsız/genel haciz yoluyla icra takibi başlatan alacaklıya karşı borçlu, takibe itiraz ederse takip durur. Takibi devam ettirmek isteyen alacaklı elinde İİK 68 anlamında belge yoksa 1 yıl içinde genel mahkemelerde itirazın iptali davası açmak durumundadır.

İşte tüm tartışmalar da burada başlamaktadır: Tüketici Hakem Heyeti sınırında kalan uyuşmazlık, ilamsız icra takibine konu edilir ve itiraz olursa itirazın iptali davasında görevli mercii Heyet mi olacaktır yoksa Tüketici Mahkemesi mi?

Bu tartışma pek çok yargı kararlarına konu olmuş doktrinde de tartışılmıştır. Kimi yazarlar ve mahkeme kararları uyuşmazlık sınırının mahkeme sınırı altında kalsa bile itirazın iptali davasının ancak ve ancak mahkemelerde görülebileceğini savunurken kimi yazarlar da kanunda geçen mahkeme ibaresinin katı ve lafzî yorumlanmaması gerektiğini THH’nin kuruluş amacından saparak hariç bırakılmasının doğru olmayacağını savunmakta bazı yazarlar da THH’nin bu durumda görevli mercii olabileceğini ancak itirazın iptal edilmesi durumunda borca haksız itiraz eden borçluya verilecek özel hukuk cezası niteliğinde olan icra inkar tazminatına hükmedemeyeceğini savunmaktadır.

Yargıtay uygulamasına göre ise tüketici işleminden doğan para alacağı, Tüketici Mahkemesi sınırının altında kalıp Tüketici Hakem Heyetinin faaliyet alanına girse bile itirazın iptali davasının Tüketici Mahkemesinde açılacağı yönündedir:

‘’Taraflar, tüketici hakem heyetine başvuru zorunluluğu teşkil eden miktar dahilindeki uyuşmazlıklarda, isterlerse hakem heyetine başvuruda bulunmaksızın, İcra İflas Kanunu'ndaki ilamsız/ genel haciz yoluyla icra takibinde bulunabilecekler, takibe itiraz halinde ise icra takibinin devamını sağlamak için İİK. madde 67/1 uyarınca itirazın iptali davasını Tüketici Mahkemelerinde açabileceklerdir.’’[5]

Yargıtay’ın bu kararında açıkça görüleceği üzere görevli mercii Tüketici Mahkemeleridir.

Bir başka kararında Yargıtay öncelikle itirazın iptali davasının genel hükümlere tabi mahkemelerce görülmesi gerektiğini ve AYM’nin kararına da dayandırarak THH’nin mahkeme sıfatını haiz olmadığı üzerinde durmuştur:

‘’itirazın iptali davası, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Takiple, dolayısıyla İcra Hukukunun kendine özgü kuralları ile sıkı sıkıya bağlı kendine özgü bir dava türü olan itirazın iptali davası hakkındaki mevzuattaki düzenlemelerin “mahkeme” ve “hâkim” üzerine bina edildiği tartışmasızdır… Hal böyle olunca; Tüketici Hakem Heyetlerinin "mahkeme" niteliğini taşımadığı, dava konusu uyuşmazlığın ( itirazın iptali davasına bakma) Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin görevi kapsamında bulunmadığı, 7063 sayılı Kanun değişikliği ile birlikte de davacının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararının bulunduğu dikkate alındığında, Tüketici Mahkemesinin iş bu davaya bakmakla görevli olduğu sonucuna varılmaktadır.’’[6]

Yargıtay kararlarında görüleceği üzere, Tüketici Hakem Heyeti mahkeme sıfatını haiz değildir ve itirazın iptali davası THH’nin parasal sınırları içinde olsa bile Tüketici Mahkemesi uyuşmazlığı çözmekle görevlidir.

Bizce de itirazın iptali davası uyuşmazlık konusuna bakılmaksızın mahkeme niteliğini haiz mercilerde görülmelidir. Çünkü Tüketici Hakem Heyetleri bu davayı görse dahi özel hukuk cezası hükmünde olan icra inkar tazminatına hükmedemeyecek ve itirazın iptali kurumu tam olarak yerine gelmemiş olacaktır. Her ne kadar THH kararları bağlayıcı olsa da taraflar uyuşmazlığı iki hafta içinde Mahkeme önüne getirecek ve burada da dava görülecektir. Bu durum usul ekonomisine de aykırı olacaktır. Kısacası hem itirazın iptali davası tam olarak yerine getirilemeyecek hem THH’nin hem Mahkemenin iş yükü artacak hem de uyuşmazlığın çözülmesi gecikerek taraflar da mağdur olacaktır.

SONUÇ OLARAK:

Tüketici hakem heyetine başvuru zorunluluğu teşkil eden miktar dahilindeki uyuşmazlıklarda taraflar, ilamsız/ genel haciz yoluyla icra takibinde bulunabilecekler, takibe itiraz halinde ise icra takibinin devamını sağlamak için itirazın iptali davasını Tüketici Mahkemelerinde açabileceklerdir.

--------------

[1] Pekcanıtez, Hakan. Makaleler Cilt 1, On İki Levha Yayıncılık, s. 346, İstanbul, 2016.

[2] Yargıtay HGK 2017/2234 E. 2021/830 K.

[3] Anayasa Mahkemesi 2006/78 E. 2008/84 K.

[4] Anayasa Mahkemesi 2007/53 E. 2007/71 K.

[5] Yargıtay 3. HD 2021/8671 E. 2022/654 K.

[6] Yargıtay 3. HD 2017/9990 E. 2019/3427 K.