Bu yazı Atamız’a ve Dünya gençlerine ithaf edilmiştir

GİRİŞ

1. Türkiye, kıtaları birbirine bağlayan bir köprü olması nedeniyle göç güzergahında yer alan bir ülke. Osmanlı İmparatorluğu döneminden bu yana çeşitli vesilelerle sınırlarımızı açageldiğimiz yabancılar, yüzyıllardır ülkemizin kültür mozaiğinin de birer parçası. Ancak küreselleşme, iklim değişikliği, ekonomik/siyasi/insani krizler, iç savaşlar, demokratik olmayan ortamlar, vekalet savaşları gibi nedenlerle ülke değiştirmeler günümüzde tarihte olmadığı kadar arttı. Ülkemizin doğusunun modern tarih boyunca neredeyse sürekli kanadığı bilinen bir gerçekken, Kırım sonrası verilen moladan sonra batımız da yeniden ve daha tehlikeli şekilde ısınıyor.

2. Ülkemizde bulunan yabancılar son birkaç yıldır çeşitli nedenlerle kamuoyumuzda artan şekilde tartışmalara konu oluyorlar. Tartışmaların odağı, özellikle 2011’de başlayan Suriye krizini izleyen dönemde kafileler halinde ülkemize giren Suriye vatandaşları ile Afganistan, Pakistan, Irak gibi, yine ülkemizin doğusunda yer alan ülkelerin vatandaşları. Ukrayna krizi uzar/büyürse benzer bir yer değiştirme meselesi batı kaynaklı olarak da artacak.

3. 2021 yılında Dünyadaki toplam mültecilerin %68’i beş ülkeden geldi: Suriye, Venezuela, Afganistan, Güney Sudan ve Myanmar.[1] 2021 ortası itibariyle sırasıyla Dünyanın en çok sayıda mülteciye evsahipliği yapan 10 ülkesi ve bu ülkelerde kayıtlı mülteci sayısı ise şöyle gerçekleşti:

1. Türkiye : 3.696.831

2. Ürdün : 3.027.729

3. Uganda : 1.475.311

4. Pakistan : 1.438.523

5. Lübnan : 1.338.197

6. Almanya : 1.235.160

7. Sudan : 1.068.339

8. Bangladeş : 889.775

9. İran : 800.025

10. Etiyopya : 782.896[2]

4. Yetkililerin verdikleri bilgilere göre ülkemizde halen toplam 5.500.690 yabancı var; toplam sığınmacı sayısı 4.082.693, geçici koruma altındaki Suriyeli sayısı 3.762.686.[3]

Ancak bu bilgiler tabiatıyla resmi rakamlar. Günlük hayatta (alışverişte, toplu taşıma araçlarında, sokakta, trafik ışıklarında vb.) ve özellikle belli il, ilçe ve semtlerde karşılaştığımız yabancı yoğunluğu, resmi rakamlardan farklı. Dolayısıyla, kayıtlı kişilerle sınırlı olan resmi rakamlara ek olarak, kayıtsız yabancıların da ülkede bulunduğunu anlıyoruz.

5. Türk kamuoyu yabancıların sebep oldukları öne sürülen asayiş olaylarını, çektikleri öne sürülen uygunsuz videoları, ülkemizin demografik yapısının dengesinin Türk vatandaşları aleyhine bozulması kaygısını hararetle tartışıyor. Tartışmalarda ülkemizin sosyal, kültürel, ekonomik durumu ile kamu düzeni, sağlığı, milli güvenlik vb. bağlamında yetkililerce alınması istenen tedbirler dile getiriliyor.

6. Gerçekten de her Türk vatandaşı, günlük hayatına gittikçe daha çok etki etmekte olan yabancılar meselesi hakkında farklı kaynaklardan bilgi/görüş sahibi olma, diğer kişilerle bilgi/görüş alışverişinde bulunma ve bilgi/görüşlerini korkusuzca ifade etme hak ve özgürlüğüne sahip. İfade özgürlüğü Anayasal bir hak.[4]

Olumlu ve olumsuz eleştirilerimizin, çözüm önerilerimizin dile getirilmesi vb. ifade özgürlüğümüzün birer parçası. Fikirlerin özgürce tartışıldığı ortamlar esasen, alınabilecek önlemleri tespit etme noktasında yetkililer için de yol gösterici ve bu nedenle de değerli.

7. Üç bölümden oluşan bu yazı, yabancılar meselesine yönelik tartışmaların genel esaslarına dair bilgi sahibi olmak isteyen vatandaşlarımıza ve bir ucunda insan hakları ile uluslararası taahhütler ve insani hukukun gereklerinin, diğer ucunda ülkemiz çıkarlarının (demografik yapı, sınır güvenliği, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu barışı, kamu sağlığı, milli refah) bulunduğu göç politikası terazisinin dengesini sağlamakla yükümlü yetkililere yol göstermek amacıyla hazırlandı.

I. bölümde konuya ilişkin terimler ve tanımlara yer verildi. II. bölümde yaşanmakta olan tartışmaların nedenleri; III. ve son bölümde ise çözüm önerilerimiz belirtildi.

Yazı kısa değil. Vakti olmayan ve/veya konu hakkında kısa bilgi sahibi olmak isteyen okurlara sonuç bölümünden başlamalarını tavsiye ediyoruz. Diğer yandan, okuyacaklarınız ülkemizdeki yabancılar dosyasının genel bir özeti; hemen her konu kendi içinde ayrı bir makale konusu olacak kadar kapsamlı ve önemli.

8. Yazıda yer alan bilgi ve görüşlerin temel iç hukuk dayanakları, yazının yayımlandığı tarih itibariyle aşağıdaki metinler. Ancak mevzuat değişikliklerine artık o kadar sık rastlıyoruz ki (Cumhurbaşkanımız geçtiğimiz günlerde yine yeni bir Anayasanın dahi sinyallerini verdi[5]), listeye bağlantı eklemedik. Metinleri incelemek isteyen okurlarımıza öncelikle metinlerin güncelliğini teyit etmelerini tavsiye ediyoruz:

- Anayasamız,

- Türk Vatandaşlığı Kanunu,

- Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik,

- Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu,

- Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik,

- Geçici Koruma Yönetmeliği,

- Uluslararası Koruma Başvuru Sahibi ve Uluslararası Koruma Statüsü Sahibi Kişilerin Çalışmasına Dair Yönetmelik,

- Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik,

- Geri Kabul Anlaşması ile İlgili 2014/6 Sayılı Başbakanlık Genelgesi.

9. Yararlandığımız temel uluslararası hukuk belgeleri ise şunlar:

- Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair 1951 BM Sözleşmesi,[6]

- Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair 1967 BM Protokolü,[7]

- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS),[8]

- 2013 tarihli Türkiye-AB Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşma (Geri Kabul Anlaşması),[9]

- 2013 tarihli Türkiye-AB Vize Serbestisi Diyaloğu Mutabakat Metni ve Meşruhatlı Yol Haritası.[10]

I. TERİM ve TANIMLAR

10. Sosyal medyada, çeşitli tartışma programlarında, bazı uluslararası kuruluşların web sitelerinde ve uluslararası belgelerde, konunun uzmanlarınca dahi yabancılara ilişkin terimlerin yanlış kullanıldığına tanık olabiliyoruz. Esasen, halen ülkelerin münferit olarak yaşamakta olduğu ekonomik sorunlar, çeşitli bölgelerdeki kriz ve çatışmalar bir yana Dünyanın şu an en büyük ortak sorunu bu mesele. Hangi bireyin hangi nedenle neden ikamet ettiği ülkeyi terk ederek başka bir ülkeye gittiğini tespit etmek ve uygun terimi bulmak da oldukça zorlaştı.

Ancak yabancılar hukukuna dair terimlerin doğru bilinmesi ve kullanılması oldukça önemli zira ilgili yabancının içerisinde bulunduğu kategorik terim(ler)in tespitinde yapılacak hukuki hata, yabancıya uygulanacak hukuk kurallarının da yanlış tespitine neden olabilir. Bu da sınırdışı edilmesi gereken bir yabancının edilememesine, üçüncü bir ülkeye yerleştirilebilecek bir yabancının yerleştirilememesine, mülteci statüsü verilmesi gereken bir yabancının göçmen kabul edilerek uluslararası korumadan mahrum bırakılmasına sebebiyet verebilir.

11. Vatandaşlık hukuku ve yabancılar hukuku uyarınca, her ülkede olduğu gibi Türkiye’de bulunan tüm bireyleri de öncelikle Türk vatandaşları ve diğerleri/yabancılar (diğerleri kelimesi herhangi bir grubu ötekileştirme amaçlı bir sözcük değil; hukukta ve gümrük, pasaport vb. kontrollerinde çok elemanlı torba kümeleri kasteden teknik bir kelimedir) şeklinde temel bir ayrıma tabi tutmak gerekir.

12. Türk vatandaşları: Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan bireyler.[11]

Bir Devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olmanın en önemli sonuçlarından biri, sınırdışı yasağıdır: Vatandaş sınırdışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.[12]

Diğer yandan vatandaşlık bağı, basit bir gönül bağı değildir. Vatandaşı olunan Devlete “sadakat” yükümlüğünü içinde barındırır (bu, çeşitli uluslararası mahkemelerce de altı çizilen önemli bir özellik).

Bireyin halihazırda başka bir ülkenin veya ülkelerin de vatandaşı olması, Türk vatandaşlığı kazanmasına kural olarak engel değildir.

13. Güncel tartışmaların odağında bulunan gayrimenkul satın alma ile Türk vatandaşlığının kazanılması, hukuken “Türk vatandaşlığının istisnaen kazanılması” yollarının arasında yer alır. Esasen, sadece gayrimenkul satın alımı değil, Türkiye’ye başka bazı şekillerde gerçekleşecek para akışları da vatandaşlık kazandırır:

“a) En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarında sabit sermaye yatırımı gerçekleştirdiği Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca tespit edilen kişi,

b) En az 250.000 (13.06.2022’den itibaren 400.000) Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarındaki taşınmazı tapu kayıtlarına üç yıl satılmaması şerhi koyulmak şartıyla satın aldığı veya kat mülkiyeti ya da kat irtifakı kurulmuş, en az 250.000 (13.06.2022’den itibaren 400.000) Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarı peşin olarak yatırılan ve tapu siciline üç yıl süreyle devir ve terkini yapılmayacağı taahhüdü şerh edilmek şartıyla noterde düzenlenmiş sözleşme ile taşınmazın satışının vaat edildiği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca tespit edilen kişi,

c) En az 50 kişilik istihdam oluşturduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca tespit edilen kişi,

ç) En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarında mevduatı üç yıl tutma şartıyla Türkiye’de faaliyet gösteren bankalara yatırdığı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunca tespit edilen kişi,

d) En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarında Devlet borçlanma araçlarını üç yıl tutmak şartıyla satın aldığı Hazine ve Maliye Bakanlığınca tespit edilen kişi,

e) En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarında gayrimenkul yatırım fonu katılma payı veya girişim sermayesi yatırım fonu katılma payını en az üç yıl elinde tutma şartıyla satın aldığı Sermaye Piyasası Kurulunca tespit edilen kişi,

f) En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarında katkı payını, kapsamı Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenen fonlarda tutma ve üç yıl sistemde kalma şartıyla bireysel emeklilik sistemine yatırdığı Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumunca tespit edilen kişi.”[13] Türk vatandaşı olabilir.

Yukarıdaki tüm durumlarda, vatandaşlığa kabul kararını verme yetkisi Cumhurbaşkanına ait.

14. Burada önemli bir hususun altını çizmek gerekir: mevzuatta bir istisna tanınmamışsa (Kural olarak tanınmamalı; tüm yurttaşlar hak ve ödevlerde eşittir. Herhangi bir korunmaya muhtaç vatandaş grubu için getirilen istisna - pozitif ayrımcılık- mümkün ise de, bu istisna aynı şartları taşıyan diğer tüm vatandaşlar için de tanınmalı), Türk vatandaşlığını yukarıda belirtilen koşullarla kazanan bireyler diğer bir Türk vatandaşına getirilen yükümlülüklere de tabi; “sadakat” başta olmak üzere vergi, askerlik gibi.

15. Diğerleri/yabancılar: Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan bireyler.[14]

Yabancı olmanın en önemli sonuçlarından biri, temel hak ve hürriyetlerin milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilmesi.[15]

Yabancılar Türkiye’de bulunma amaçlarına, Türkiye ile bağlarına, ülkeye nasıl girdiklerine ve/veya ülkede nasıl kaldıklarına bağlı olarak, bazıları birbirinin zıttı ile tanımlanan aşağıdaki temel terimlerle sınıflandırılırlar (yazının amaç ve kapsamı bakımından Türk soylu yabancı, turkuaz kart sahibi yabancı ve mavi -eski pembe- kart sahibi yabancı terimlerini listeye dahil etmedik):

Ülkemize yerleşme niyeti bulunan yabancı/yerleşme niyeti bulunmayan yabancı: Karine (aksi ispatlanana dek geçerli durum, varsayım) olarak örneğin tatil yapmaya, toplantıya katılmaya gelen yabancı, ülkemizi transit ülke olarak kullanarak üçüncü bir ülkeye yerleşme amacını taşıyan yabancı, yerleşme niyeti bulunmayan bir yabancıdır. Ülkemizde bulunması, barınması geçici bir durumdur. Ancak fiili durum göz önüne alındığında örneğin, ülkemizde kaçak olarak mesken ve/veya iş/meslek edinmiş yabancı, yasal yoldan turist olarak girmiş olup da sonradan yasal sürede ülkemizden çıkmayan ve yerleşme niyeti taşıdığına yönelik fiili durum yaratan yabancı da yerleşim niyeti bulunan yabancı niteliğindedir diyebiliriz.

Vatansız (Haymatlos) (Stateless person): Hiçbir Devlete vatandaşlık bağıyla bağlı bulunmayan yabancı.[16]

Başvuru sahibi: Uluslararası koruma (mülteci, şartlı mülteci veya ikincil koruma) talebinde bulunmuş olup henüz başvurusu hakkında son karar verilmemiş yabancı.[17]

Sığınmacı (Asylum-seeker): Uluslararası koruma arayan, ancak mülteci statüsü edinme başvurusu yetkili makamlarımızca henüz karara bağlanmamış yabancı.

Uluslararası koruma altındaki kişi (person under international protection): Mülteci, şartlı mülteci veya ikincil koruma statüsü bulunan yabancı.[18]

Uluslararası korumada ülkemizde ilk üç sırayı Irak, Afganistan ve İran vatandaşları oluşturuyor.[19] Bu sıralamada Suriye vatandaşlarının yer almamasının nedeni, ülkelerindeki kriz nedeniyle kitleler halinde Suriye’yi terk ederek ülkemize gelenlerin statüsünün uluslararası koruma olarak nitelendirilmeyen “geçici koruma altındaki kişi” olması. Bu terimi aşağıda açıklayacağız.

Mülteci (Refugee): Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde meydana gelen olaylar nedeniyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız yabancıya, başvurusu üzerine yetkililerce verilen statü.[20] Uluslararası korumaya tabidir. Uzun dönem ikamet iznine geçiş hakkı tanınmaz.

Ülkemizin Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair 1951 BM Sözleşmesine ve Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair 1967 BM Protokolüne koyduğu çekince uyarınca, bu iki metinden hiçbiri, mültecilere ülkemizce vatandaşlarımıza tanınan haklardan daha geniş haklar tanınabileceği şeklinde yorumlanamaz.[21]

Şartlı mülteci (conditional refugee): Avrupa Konseyi üyesi ülkeler dışında meydana gelen olaylar sebebiyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız yabancıya başvurusu üzerine yetkililerce verilen statü.

Uluslarararası korumaya tabidir. Üçüncü bir ülkeye yerleştirilene dek ülkemizde kalması mümkündür.[22] Uzun dönem ikamet iznine geçiş hakkı tanınmaz.

Mülteci/şartlı mülteci ayrımının temeli, ülkemizin Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair 1951 BM Sözleşmesine ve Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair 1967 BM Protokolüne koyduğu coğrafi çekincedir. Bu çekince uyarınca, sadece Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde meydana gelen olaylar nedeniyle ülkemize gelen yabancılar mülteci statüsü alabilirler.

İkincil koruma altındaki kişi (person under subsidiary protection): Mülteci veya şartlı mülteci olarak nitelendirilemeyen, ancak menşe ülkesine veya ikamet ülkesine geri gönderildiği takdirde; ölüm cezasına mahkûm olacak veya ölüm cezası infaz edilecek, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacak, uluslararası veya ülke genelindeki silahlı çatışma durumlarında, ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri nedeniyle şahsına yönelik ciddi tehditle karşılaşacak olması nedeniyle menşe ülkesinin veya ikamet ülkesinin korumasından yararlanamayan veya söz konusu tehdit nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancı ya da vatansız yabancıya verilen statü.[23] Uluslararası korumaya tabidir. Uzun dönem ikamet iznine geçiş hakkı tanınmaz.

Geçici koruma altındaki kişi (person under temporary protection): Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancı. Geçici koruma kimlik belgesi bulunur. Ülkemiz iç hukukuna tabidir; uluslararası koruması bulunmaz. Bu statüsünün bittiğine Cumhurbaşkanınca karar verilene dek ülkemizde kalabilir, ikamet ve iş edinebilir. Alacağı sağlık hizmetlerinden Sağlık Bakanlığı sorumludur (tedavi, gider vb.). Eğitim hizmetleri ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın kontrol ve sorumluluğundadır. Uluslararası korumaya başvuramaz. Uzun dönem ikamet iznine geçiş hakkı tanınmaz.

Geçici koruma altında bulunanlarda ülkemizde ilk üç sırayı Suriye, Irak ve Afganistan vatandaşları oluşturuyor.[24]

Göçmen (immigrant): Mülteci olarak nitelendirilemeyen, daha çok ekonomik nedenlerle ikamet ettiği ülkeyi terk ederek ülkemize gelen yabancı. Ülkemiz iç hukukuna tabidir; uluslararası koruması bulunmaz.

Tanımı üzerinde uluslararası oydaşma bulunmayan göçmen terimimin uygulamada giderek torba bir terim haline getirilmeye çalışıldığını ve her ne nedenle olsun ikamet ettiği ülkeyi terk ederek diğer bir ülkeye yerleşmek isteyen bireyleri kapsar şekilde kullanılmaya başlandığını görüyoruz. Bu, hukuki karmaşaya yol açabilecek yanlış bir gelişme.

Düzenli/düzensiz göçmen (regular/irregular immigrant): Yasal yollarla Türkiye’ye giren, Türkiye’de kalan ve Türkiye’den çıkan yabancı/yasa dışı yollarla Türkiye’ye giren, Türkiye’de kalan, Türkiye’den çıkan veya Türkiye’de izinsiz çalışan yabancı.

16. Bir Suriye vatandaşını ele alalım: Suriye krizinin sıcak yıllarında Suriye vatandaşları, kitleler halinde ülkemize girdiler. Bu yabancılar için kullanılması gereken terim, “geçici koruma altındaki kişi”. Geçici koruma mevzuatımıza tabi.

Ancak her bir yabancının durumu kendine özgü olduğundan ayrı ayrı da değerlendirmek gerekiyor. Suriye vatandaşı örneğinden devam edersek, bu kişi son dönemlerde ve kendi isteğiyle, bir kafileye dahil olmayarak ülkemize gelmişse, geçici koruma altında bulunan kişi kabul edilmemelidir. Ülkemize kitle halinde değil bireysel olarak ve yasadışı yollarla girmiş ve/veya kalıyorsa kural olarak düzensiz göçmendir. Ayrıca bu yabancı, Türk vatandaşı olmak için gerekli şartları karşılamış ve vatandaşlığa alınma başvurusu olumlu sonuçlanmış ise artık geçici koruma altındaki kişi değil; Türk vatandaşıdır.

17. Diğer yandan, ülkemize giriş ve ülkemizde bulunma şekil ve amaçları ne olursa olsun, ülkemizde bulunan yabancıların iç hukuk düzenimize ve hukuk kurallarımıza uymaları gerekiyor. İlgili Viyana Sözleşmelerine, ikili veya çok taraflı diğer anlaşmalara veya karşılıklılık ilkesine dayanan diplomatik ve konsolosluk dokunulmazlık/bağışıklıkları olan yabancılar (bunlar için dahi mutlak bir istisna söz konusu değil) hariç her yabancı, ülkemizde bulunduğu süre içerisindeki hukuk kuralı ihlalinden dolayı soruşturma ve kovuşturmaya tabi.

II. YABANCILARA DAİR TARTIŞMALARIN NEDENLERİ

18. Türk kamuoyu yabancıların sebep oldukları öne sürülen asayiş olaylarını, çektikleri öne sürülen uygunsuz videoları, ülkemizin demografik yapısının dengesinin Türk vatandaşları aleyhine bozulması kaygısını hararetle tartışıyor. Tartışmalarda ülkemizin sosyal, kültürel, ekonomik durumu ile kamu düzeni, sağlığı, milli güvenlik vb. bağlamında yetkililerce alınması istenen tedbirler dile getiriliyor.

19. Ülkemizde bulunan yabancılara ilişkin tartışmalarda, doğumuzdaki ülkelerden gelen yabancılara dair rahatsızlıklar öne çıkıyor. Diğer bir rahatsızlık nedeni ise gayrimenkul satın alımı karşılığında yabancılara tanınan Türk vatandaşlığı kazanabilme hakkı.

20. Türk kamuoyunun gösterdiği tepkilerin altında yatan kaygılar/inançların başlıcalarının şunlar olduğu anlaşılıyor:

- Yabancılara yapılan eğitim, barınma, gıda, sağlık harcamalarının ekonomimizin mevcut durumu göz önüne alındığında lüks olması,

- Ülkemizin yapısına uygun olmayan gelenek, alışkanlık ve davranışların ülkemizin sosyo-kültürel dokusuna zarar vermesi,

- Mevcut yabancı oranının nüfusumuzun yüzde 10’una erişmesi ve ülkemizde doğan çocuk sayısının yüksekliği gibi nedenlerle demografik yapının gittikçe bozuluyor olması,

- Türk Lirası karşısında değer kazanan yabancı para birimlerine sahip olan yabancıların vatandaşlık elde etmek amacıyla ülkemizde gayrimenkul alımına yönelmesinin gayrimenkul piyasasında fahiş artışlara neden olması,

- Yabancıların yoğunluğu ve yabancılar kaynaklı asayiş olayları sebebiyle kamu düzeni ve milli güvenliğin tehlikede bulunması.

III. ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

21. Yukarıda sıraladığımız kaygılar, tarihte görülmemiş bir yabancı akınına maruz kalan Türk vatandaşlarının kendilerinin, ailelerinin, vatanlarının ve Devletlerinin geleceğine dair hissettikleri makul, anlaşılabilir ve belli oranda haklılık payı bulunan kaygılar. Dolayısıyla bu kaygılara etkili çözümler bulunması gerekiyor.

22. Halen ülkemiz yetkilileri ve özellikle İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı, görev tanımı çerçevesinde ülkemizdeki yabancıların mevcut kamu düzenini, barışını ve milli güvenliği tehlikeye atmayacak şekilde idaresi için özveriyle çalışıyorlar.

23. Bu çabalarda BM kurumları (özellikle BMMYK ve OCHA), bugüne dek krizden etkilenen Suriyeliler için yaptığı/taahhüt ettiği toplam 27,4 Milyar Avro yardım ile Suriye krizindeki en büyük donör olan AB de projeler, fonlamalar yoluyla yetkililerimizle işbirliği yapıyor. Yani yabancıların tüm harcamalarının ülkemizce karşılandığı iddiası doğru değil.

Son olarak, düzensiz göçmenlerin ülkelerine gönüllü geri dönüşünü ve geri dönüş sonrası ülkelerinde yeniden uyumunu amaçlayan “Türkiye’de Ulusal Destekli Gönüllü Geri Dönüş Mekanizmasının Desteklenmesi” (N-AVRR) adlı projenin Mart 2022 sonu itibariyle başladığı duyuruldu.[25]

24. Ancak meselenin geldiği boyut gösteriyor ki bu çözümler yetersiz. Ek önlemler almak gerekiyor. Getirilecek çözümlerde yabancının insan hakları, uluslararası taahhütlerimiz ve insani hukuktan kaynaklanan haklarının korunması ile ülkemiz çıkarlarının ve bekasının korunması arasında da denge sağlanmalı.

25. Bu bağlamda, yabancılar meselesinin çözümüne katkıda bulunabilecek önerilerimizi aşağıda sıralıyoruz.

26. Kanuna aykırı hale gelen gayrimenkul satın alımı karşılığında vatandaşlık verme uygulaması sonlandırılmalı: Ülke ekonomisine katkı amacıyla uygulandığı anlaşılan ve 2016 yılında başladığında 1.000.000 ABD Doları tutarında olup sonradan aşağı çekilen bu uygulamayla, gayrimenkulü satın alan yabancıya ek olarak eşi, kendisinin ve eşinin ergin olmayan (18 yaşını doldurmamış) veya bağımlı çocuğu da Türk vatandaşlığı alabiliyor.

27. Uygulama günümüz şartlarında açıkça kanuna aykırı çünkü:

Gayrimenkul satın alımı yoluyla verilen vatandaşlığın dayanağı, Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik (m. 20). Yönetmelik, gayrimenkul satın alan yabancıların nasıl Türk vatandaşlığı kazanabilecekleri konusunda Türk Vatandaşlığı Kanununun 12. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine atıf yapıyor. Bahse konu bend ise doğrudan “Millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak şartıyla Cumhurbaşkanı kararı ile aşağıda belirtilen yabancılar Türk vatandaşlığını kazanabilirler…” şeklindeki, Türk vatandaşlığının istisnai olarak kazanılmasına dair tüm yollara ilişkin genel kural olan birinci fıkra ile bağlantılı; onun devamı.[26] Yani, gayrimenkul satın alma yoluyla Türk vatandaşlığı kazanabilmek için, ilgili yabancının milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel oluşturacak hali bulunmaması şart.

28. Şimdi, topraklarındaki yabancı sayısı gayriresmi fakat makul görünen rakamlara göre 10 milyonu bulan, Hatay ilinin toplam nüfusunun dörtte birinin, Kilis ilinin ise dörtte üçünün yabancılardan oluştuğu anlaşılan, istatistiklere göre de Dünyada en çok sayıda mülteciye evsahipliği yapan bir ülkede bir de gayrimenkul alımı karşılığında yabancılara vatandaşlık verilirse o ülkenin demografik yapısının, milli güvenliğinin, vatandaşlarının yerleşme ve mülkiyet, insan onuruna yaraşır yaşam sürme haklarının, refahlarının, asayişin, barışın, huzurun geri dönülemez şekilde tahrip olacağını; yani bu yola başvuran yabancıların milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel oluşturur halleri bulunduğunu öngörmek için ne hukukçu, bürokrat, ne de siyasetçi olmaya gerek var.

29. Ayrıca ortalama bir Türk vatandaşı ekonomik durum nedeniyle bırakın gayrimenkul satın almayı, günlük ihtiyaçlarını temin etmekte dahi zorluk çekebiliyorken, ülkemizdeki gayrimenkullerin bu şekilde yabancılara satışı kamuoyunun adalet duygusunu zedeliyor ve hoşgörü düzeyi yüksek vatandaşta dahi yabancılara duyulan tepkiyi körükleyebiliyor. Bu yabancıların şahıs bazında güvenlik açısından sakıncalı kişilerden olup olmadığının gerektiği gibi araştırılması da mümkün değil çünkü ülkede vatandaş gibi ayrıntılı kayıtları yok; yabancı olmanın doğal gereği bu.

30. Bu nedenle, gayrimenkul satın alımı karşılığı Türk vatandaşlığının kazanılmasına dair Yönetmelik hükmü, ülkemizin içinde bulunduğu yabancılar meselesi nedeniyle Türk Vatandaşlığı Kanununun 12. maddesine aykırı. Normlar hiyerarşisinde Yönetmelikler Kanunlardan aşağıda yer alırlar, yani hiçbir Yönetmelik, dayandığı Kanuna veya diğer bir Kanuna aykırı hüküm içeremez. Dolayısıyla, Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 20. maddesinin ilgili hükmünün yürürlükten kaldırılması gerekiyor.

31. İstisnaen vatandaşlık kazanılmasına ilişkin gayrimenkul satın alımı dışındaki diğer tüm durumlar da yetkililerce ayrı ayrı değerlendirilmeli ve gerekiyorsa diğerleri de kaldırılmalı; en azından şartları ağırlaştırılmalı. Örneğin vatandaşlığa alınması durumunda sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeyeceğine dair kanaat oluşturacak testlerden geçirilmeli.

32. Hoşgörü ortamı kurulmalı: Yabancılar meselesine ilişkin görüş ve eleştiri belirterek Anayasal bir hak olan ifade özgürlüğünü kullanan vatandaşlar, yabancılar ve yetkililer arasında hoşgörünün sağlanması gerekiyor.

33. Türk vatandaşları olarak kamuoyundaki tartışmalarda söz, yazı, resim, şekil, gönderi, yorum vb. şeklinde dış dünyaya yansıttığımız ifadelerin eleştiri sınırını aşmaması gerekiyor. Suça teşvik niteliğindeki beyanların ifade özgürlüğü kapsamında korunması mümkün olmadığı gibi, hukuken de yaptırıma tabi.

Bu itibarla ifade özgürlüğümüzün kullanılmasında önce doğru kaynaklardan bilgilenmek, bilgiyi farklı haber kaynaklarından doğrulamak, olaya konu yabancı ile empati kurmaya çalışmak ve ırkı, cinsiyeti, dini, dili, yaşı ne olursa olsun Dünyadaki tüm bireylerin eşit olduğunu hatırda tutmak gerekiyor.

34. Buna karşılık yetkililerin özen göstermeleri gereken husus ise ifade açıklamalarının sırf resmi söylemlerden farklı olması, rahatsız edici olması, hatta yanlış olmasının ifade sahibi vatandaşı FETÖ’cü, PKK’lı, ırkçı gibi ağır ithamlara maruz bırakmak için hukuki neden teşkil etmediği. Terör örgütü üyeliği, soruşturma ve kovuşturma aşamalarını takiben, suçun makul şüphenin ötesinde kanıtlanması şartıyla ve sadece mahkemelerce verilebilecek bir karardır. Bu tür ithamlar toplum barışına değil; bireyleri ötekileştirmeye hizmet ediyor ve ayrıca ifade özgürlüğünü kullanan kişinin insan haklarını ihlal ediyor.

35. Sınır kapılarındaki giriş önlemleri artırılmalı: Uluslararası hukukun en önemli kurallarından biri her Devletin, beraberinde geçerli seyahat belgesi ve/veya vizesi olsun ya da olmasın ülkesine girmek isteyen yabancıları topraklarına kabul edip etmeme konusunda mutlak yetkisi bulunduğudur.

36. Bu yetki etkili kullanılarak özellikle kamu düzeni, kamu sağlığı vb. nedenler yönünden sakıncalı görülen bireyler ülkeye alınmamalı. Sınırlarda pasaport, seyahat belgesi kontrolleri sıkılaştırılmalı, parmak izi uygulamasından taviz verilmemeli. Uzun sınırlarda (en uzun sınırımız Suriye ile: 911 km. Korunması kolay olmayan bir sınır) kontrol zaafları yaratmamak için ek duvar örme önlemi tartışılmalı.

37. Yabancıların ülkemize doğru hareketleri ile ilgili alınacak en etkili önlem, ülkemize girişte hassas davranılması zira yasa dışı giriş bir defa gerçekleşti mi sınır dışı işlemleri zaman, emek, para kaybına neden olduğu gibi hukuken de imkansız olabiliyor.

38. Sınır dışı işlemleri daha etkili uygulanmalı: Geri göndermeme, (non-refoulment) ilkesi Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair 1951 BM Sözleşmesinden kaynaklanan bir hukuk kuralı. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu başta olmak üzere mevzuatımızda da kendine yer bulmuş insani bir kural.[27] Kısaca, yabancının zulüm tehlikesinin olduğu yerlere geri gönderilmesini yasaklıyor. Geri göndermeme ilkesinin geçerli olduğu durumlarda, yabancı sınırdışı edilemiyor (mevzuatımızda yabancının sınırdışı edilmesini engelleyen durumların listesi için bkz. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu m. 55).

39. Ancak bir ülke hakkında genelleme yaparak o ülkede herkes için zulüm tehlikesi bulunduğunu varsaymak kural olarak doğru değil. Geri göndermeme ilkesinin uygulanıp uygulanamayacağı durumlar her bir yabancı birey temelinde ayrı ayrı değerlendirilmeli. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) yerleşmiş içtihatları da bu yönde.

40. Prof. Dr Ersan Şen ve Stj. Avukat Berra Berçik tarafından kaleme alınan güncel bir makalede de değinildiği gibi, Anayasa Mahkemesine göre “kötü muameleye karşı koruma yükümlülüğünün ortaya çıkabilmesi için, öncelikli olarak başvurucu tarafından makul şüphe uyandıran bir iddianın ortaya koyulması aranmaktadır. Başvurucu; geri gönderileceği ülkede var olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde açıklamalı, varsa bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri sunmalı ve bu iddialar belirli bir ciddilik seviyesinde olmalıdır. AYM’ye göre, savunulabilir iddianın ortaya koyulması somut olayın özelliğine göre farklılık gösterebileceğinden her olayda ayrıca değerlendirme yapılmalıdır.[28]

AİHM, geri gönderilecek ülkenin koşullarının geri gönderecek ülke makamlarınca re’sen araştırılması gerektiğini belirtmekle birlikte, yabancıların “kişisel durumlarına ve geri gönderilecekleri ülkede karşılaşacakları risklere ilişkin iddialarını ayrıntılı şekilde açıklama ve varsa iddialarını destekleyen belgeleri sunma yükümlülüklerinin bulunduğunu” kayıt altına alıyor.[29]

41. Dolayısıyla mevzuatın ve içtihatların izin verdiği ölçüde düzensiz göçmenler ve ülkemizde suç işleyenlerin ülkemizde bulunmaya devam edip etmeyeceği daha hassas şekilde değerlendirilmeli.

42. Suriye’deki krizinin eski sıcaklığını koruduğunu söylemek zor. Ayrıca Suriye Hükümeti vatandaşlarının ülkeye dönmesini sağlamak amacıyla Nisan 2022’de öncekilere göre daha kapsamlı (Dünya tarihindeki en kapsamlı genel af olabileceği dile getiriliyor) bir genel af ilan etti. Bu af kapsamında, bir kişinin ölmesine neden olanlar hariç hiç kimsenin takibata uğramayacağı taahhüt edildi. Söz konusu af, bir Devletin Hükümetince, dönecek vatandaşlarının güvenliğine ilişkin olarak kendi kamuoyuna verilmiş söz olmanın yanında, uluslararası kamuoyu açısından da Suriye’ye dönüşlerin güvenli olduğuna dair karine.

43. Dahası, Suriye ile zaten yürürlükte bir Geri Kabul Anlaşmamız var.[30] Anlaşma uygulanmalı.

44. Benzer argümanlar diğer ülkelerden gelen yabancılar için de geçerli. İkili işbirliklerine, anlaşmalara önem verilmeli.

45. Geri Kabul Anlaşması AB ile yeniden müzakere edilmeli: 1 Ekim 2014 tarihinde yürürlüğe giren Geri Kabul Anlaşması, düzensiz göçmenlere ilişkin bir Anlaşma. Türkiye’de veya AB üyesi herhangi bir ülkede ülkeye giriş, ülkede bulunma veya ikamet etme şartlarını karşılayamayan kişilerin belli kurallar çerçevesinde ilgili ülkeye geri gönderilmesini amaçlıyor. Bu bağlamda Anlaşma “Yasadışı yollarla AB ülkelerine giden veya bu ülkelerde bulundukları sırada yasadışı duruma düşen (örneğin, vize süresini geçiren) Türk vatandaşları ve Türkiye üzerinden Anlaşma’ya taraf diğer ülke veya ülke grubuna geçiş yapmış üçüncü ülke vatandaşlarının Anlaşma’da belirlenen şartlar ve kurallar çerçevesinde Türkiye’ye geri alınmasını, Yasadışı yollarla AB ülkeleri üzerinden ülkemize gelen veya Türkiye’de bulundukları sırada yasadışı duruma düşen AB üyesi ülkeler ve üçüncü ülke vatandaşlarının Anlaşma’da belirlenen şartlar ve kurallar çerçevesinde ilgili AB ülkesine iade edilmesini” düzenliyor.[31]

46. AB’nin başka ülkelerle Geri Kabul Anlaşması bulunduğu gibi, bizim de farklı ülkelerle ikili Geri Kabul Anlaşmalarımız var.

47. Uluslararası anlaşmalar tarafların karşılıklı ve dengeli çıkarı temelinde akdedilmesi ve bu doğrultuda sonuç doğurması beklenen anlaşmalardır. Ancak AB’den bize gelen düzensiz göçmen sayısı ülkemiz üzerinden AB ülkelerine gidenlere oranla çok daha düşük. Bu nedenle Anlaşma bize hemen hiçbir şey kazandırmıyor.

48. Ayrıca bu Anlaşma, karşılığında Türk vatandaşlarına Schengen bölgesi ülkelerine vizesiz seyahat olanağı tanınacağı taahhüt ve inancıyla imzalandı fakat Haziran 2016’da imzalanmasının öngörülmesine karşın elimizde henüz böyle bir vize serbestisi anlaşması yok. Geçen 6 yılda AB ile yapılan müzakereler ve gerçekleştirilen toplantılarda ne değişti bilmiyoruz ancak artık durumun düzeltilmesi, Anlaşma içeriğinin gözden geçirilmesi, edimlerin fiili dengesi için gerekli değişikliklerin yapılmasında ısrar edilmesi ve zamanında taahhüt edildiği üzere vize serbestisi anlaşmasının imzalanmasının sağlanmasına yönelik çalışmalar yapılması gerekiyor. Aksi taktirde Anlaşmanın 24 (5). maddesinin tanıdığı tek taraflı fesih hakkımızın kullanılması seçeneği gözden geçirilmeli.

49. Entegrasyon işlemleri etkili uygulanmalı: Göç politikasının etkililiğini artıran en önemli hususlardan biri, başarılı bir entegrasyon stratejisidir. Entegrasyon, yabancıların ülkemizin dokusuna uyum göstermelerini sağlayarak hem yabancının ülkemizdeki hayatını, yetkililer ve halkla iletişimini kolaylaştıran, hem de karşılıklı hoşgörü ve empatiyi artıran bir araçtır.

50. Bu bağlamda, ülkemizde kalacak yabancıların Türkçe öğrenmesine, eğitim müfredatımız ile ülkemize özgü sosyo-kültürel özelliklere adaptasyonuna daha çok önem verilmeli. Yabancıların günlük hayatlarında en çok karşılaşacakları hukuk dalları olan medeni hukuk, ceza hukuku, ticaret ve iş hukuku hakkında genel bilgilendirmeler sağlanmalı.

51. Demografik yapımızın bozulmasını önleyecek tedbirler alınmalı: Hollanda’ya Hollanda, Küba’ya Küba, Uganda’ya Uganda dememizin sebebi, topraklarında Hollandalıların, Kübalıların ve Ugandalıların yaşaması. Vatan demek halk demektir. Demografik yapısı bozulan bir Devletin bekası da tehlikeye girer.

51. Yukarıda bahsettiğimiz gayrimenkul alımı karşılığı vatandaşlık verilmesi uygulamasının sonlandırılmasına ek olarak, ailelere aile planlaması eğitimi verilmesi (bu husus mevzuatta örneğin geçici koruma için mevcut ancak etkili uygulanamadığı anlaşılıyor) ve bunun için gerekli araç-gereçlerinin sağlanması, Türk vatandaşlarına sağlanan doğum yardımının güncel şartlara uyarlanması (bilindiği üzere yüksek enflasyon verilerine karşın vatandaşa verilen doğum yardımı yedi yıldır artırılmıyor) gerekiyor.

SONUÇ

Biz kültürümüz ve geleneklerimiz gereği öteden beri misafiriyle bir dilim ekmeğini dahi paylaşan bir halkız. Komşumuz açken tok yatmayız. Göçmenleri ve yerlerinden edilen toplulukları dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin bağrımıza bastık ve basıyoruz.

Ancak halen yaşamakta olduğumuz, tarihte örneği görülmemiş sayıda yabancının Dünya üzerinde çeşitli nedenlerle ikamet ettiği ülkeyi terk ederek yer değiştirmesinden kaynaklanan yabancılar meselesinde, gelişmekte ve enflasyon oranı neredeyse %70’e ulaşmış bir ülkenin halkı olarak kaldırılması gittikçe zorlaşan bir yükü taşıyoruz. Ülkemiz resmi olarak halen Dünyada en çok sayıda mülteciye evsahipliği yapan ülke.

Yabancı bireylerin yer değiştirmesi, rızaen olursa göç olgusu; rıza dışı olursa mülteci, şartlı mülteci, geçici koruma altındaki kişi vb. terimler devreye giriyor.

Yabancılar mevzuatımız, ikamet ettiği ülkeden kendi rızası dışında ayrılan yabancılar arasından sadece Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde meydana gelen olaylardan kaçanları mülteci kabul ediyor. Diğer ülkelerden gelenler şartlı mülteci olabiliyor.

Kitleler halindeki acil kaçışlar için geçerli terim ise geçici koruma terimi.

Tüm yabancılar ülkemizde bulundukları süre zarfında hukuk kurallarımızla bağlılar ve belli şartlar altında küçük bir gruba (diplomatik/konsolosluk dokunulmazlık ve bağışıklıkları) tanınan istisnalar dışında ülkemizdeki hukuka aykırı eylemlerinden dolayı Türk yargısına tabiler.

Türk kamuoyu yabancıların dahil oldukları öne sürülen asayiş olaylarını, çektikleri öne sürülen uygunsuz videoları, ülkemizin demografik yapısının dengesinin Türk vatandaşları aleyhine bozulması ihtimalini hararetle tartışıyor. Çünkü meseleye çare arıyor.

Alınmakta olan etkili önlemler mevcut; ancak bunlar yetersiz kalıyor. Getirilecek ek çözümlerde yabancının insan hakları, uluslararası taahhütlerimiz ve insani hukuktan kaynaklanan haklarının korunması ile ülkemiz çıkarlarının ve bekasının korunması arasında denge sağlanmalı.

Bu bağlamda yargı, hukuk ve uluslararası ilişkiler alanındaki deneyimlerimizden hareketle önerilerimiz:

1. Türk Vatandaşlığı Kanununun 12. maddesine aykırı olan, gayrimenkul satın alma yoluyla Türk vatandaşlığı kazanılmasına ilişkin Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğim 20. maddesinin ilgili hükmü yürürlükten kaldırılmalı, aynı maddedeki diğer istisnai haller de gözden geçirilmeli (paragraf 25-30),

2. Yabancılar meselesine ilişkin ifade özgürlüğünün kullanılmasında vatandaş, yabancı ve yetkililer arasında hoşgörü sağlanmalı (31-33),

3. Sınır kapılarındaki giriş önlemleri artırılmalı (34-36) ,

4. Sınırdışı işlemleri daha etkili uygulanmalı (37-44),

5. Geri Kabul Anlaşması AB ile yeniden müzakere edilmeli (44-47),

6. Entegrasyon işlemleri etkili uygulanmalı (48, 49),

7. Demografik yapımızın bozulmasını önleyecek tedbirler alınmalıdır (para. 50, 51).

* Yazıda “göç meselesi”, “mülteciler meselesi” gibi ayrıştırıcı ve kapsamsız nitelendirmeler yerine, ülkemizdeki güncel meselenin konusunu genel ve kapsamlı olarak karşılayan ve hukuken de doğru bulduğumuz “yabancılar meselesi” terimi kullanılmıştır.

-------------------------------

[1] https://worldpopulationreview.com/country-rankings/refugees-by-country.

[2] https://worldpopulationreview.com/country-rankings/refugees-by-country.

[3]https://www.hurriyet.com.tr/gundem/icisleri-bakan-yardimcisi-tek-tek-acikladi-rakam-rakam-turkiyenin-siginmacilari-42058226

[4] “VIII. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti

MADDE 26

Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir…”

[5]https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/erdogandan-yeni-anayasa-mesaji-muhalefetin-uzlasmaz-tavri-sebebiyle-akamete-ugradi-1934554.

[6]https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/KM__/d00/c002/km__00002024ss0053.pdf.

[7] http://www.ankarabarosu.org.tr/KURULLAR/MHK/Sozlesmeler.html.

[8] https://www.echr.coe.int/documents/convention_tur.pdf.

[9] https://www.ab.gov.tr/files/sib/18_resmi_gazete___geri_kabul.pdf, https://www.avrupa.info.tr/tr/geri-kabul-anlasmasi-6895.

[10] İngilizce metin: https://www.ab.gov.tr/files/sib/19_agreed_minutes_ve_annotated_roadmap.pdf.

[11] Türk Vatandaşlığı Kanunu m. 3 (1) (ç).

[12] Anayasa m. 23.

[13] Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik m. 20

[14] 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu m. 3 (1) (d); 6458 Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu m. 3(1)(ü)

[15] Anayasa m. 16.

[16] 6458 Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu m. 3(1)(ş).

[17] 6458 Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu m. 3(1)(d).

[18] 6458 Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu m. 3(1)(r).

[19] https://www.unhcr.org/tr/wp-content/uploads/sites/14/2022/03/Bi-annual-fact-sheet-2022-02-Turkey-ENG-Final-210322_TR_PI.pdf.

[20] Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu m. 61.

[21] https://treaties.un.org/pages/ViewDetails.aspx?src=TREATY&mtdsg_no=V-5&chapter=5&clang=_en; https://treaties.un.org/pages/ViewDetailsII.aspx?src=TREATY&mtdsg_no=V-2&chapter=5&Temp=mtdsg2&clang=_en.

[22] Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu m. 62.

[23] Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu m. 63.

[24] https://www.unhcr.org/tr/wp-content/uploads/sites/14/2022/03/Bi-annual-fact-sheet-2022-02-Turkey-ENG-Final-210322_TR_PI.pdf.

[25] https://www.goc.gov.tr/turkiyede-ulusal-destekli-gonullu-geri-donus-mekanizmasinin-desteklenmesi-projesi-acis-toplantisi-gerceklestirildi.

[26] “Türk vatandaşlığının kazanılmasında istisnai haller

MADDE 12 – (1) Millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak şartıyla Cumhurbaşkanı kararı ile aşağıda belirtilen yabancılar Türk vatandaşlığını kazanabilirler.

a) Türkiye'ye sanayi tesisleri getiren veya bilimsel, teknolojik, ekonomik, sosyal, sportif, kültürel, sanatsal alanlarda olağanüstü hizmeti geçen ya da geçeceği düşünülen ve ilgili bakanlıklarca haklarında gerekçeli teklifte bulunulan kişiler.

b) 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 31 inci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi uyarınca ikamet izni alanlar ile Turkuaz Kart sahibi yabancılar ve bunların yabancı eşi, kendisinin ve eşinin ergin olmayan veya bağımlı yabancı çocuğu…”

[27] m. 4 (1): Bu Kanun kapsamındaki hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez.

[28] Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Berra Berçik, “Sınır Dışı Edilme ve Kötü Muamele Yasağının İhlali”, Hukuki Haber, 14.05.2022, https://www.hukukihaber.net/sinir-disi-edilme-ve-kotu-muamele-yasaginin-ihlali-makale,9958.html.

[29] Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Berra Berçik, “Sınır Dışı Edilme ve Kötü Muamele Yasağının İhlali”, Hukuki Haber, 14.05.2022, https://www.hukukihaber.net/sinir-disi-edilme-ve-kotu-muamele-yasaginin-ihlali-makale,9958.html.

[30] https://www5.tbmm.gov.tr/kanunlar/k4901.html

[31]https://www.ab.gov.tr/files/pub/turkiye_ab_vize_muafiyeti_sureci_ve_geri_kabul_anlasmasi_hakkinda_temel_sorular_ve_yanitlari.pdf.