Bu sabah sevgili bakkal abi ekmek alırken, ceza davasında nasıl savunma yapacağını soruyor ve bir iyilik olarak anlatmamı bekliyor. Alış-verişten 1 lira borcum kalsa, bu da bizden olsun demez ama konu avukatlık faaliyeti ise iyilik yapmamı istiyor. Neden çünkü ben para kazanmak için avukatlık yapmıyorum. Ben para kazanmak için tesisatçılık yapıyorum.

Geçen de bir müvekkil "Yazacağınız bir dilekçe o kadar para istiyorsunuz" dedi. Ben de ona "Siz yazın güzel abicim/ablacım o zaman. Siz yazıyor olabilseydiniz, şu an bu konuşmayı yapıyor olmazdık. Hukuk fakültesinde bize tatlı su balıklarının üreme hayatını değil, "Sen bu adamı nasıl boşarsın, boşanınca 'Bilmem nerede ki ev, arazi benim olsun da, ona bir kuruş vermeyelim' durumu nasıl çözülür”, “Bize babadan miras kaldı, hepsini erkek kardeşlerim aldı. Ne yapsak ki?", "Kiracı, kirayı ödemiyor. Bi tahliye mi etsek" gibi uyuşmazlıklar nasıl çözümlenir, bunları öğrettiler. Şimdi çok istersen kalemini kâğıdını da ben vereyim, otur dilekçeni kendin yaz" diyemedim tabi. "Haksızlık ediyorsunuz. Bizim uzmanlık alanımız da bu. Herkes yapabiliyor olsaydı bize ihtiyaç olmazdı" dedim.

Manavdan 5 liraya meyve alsa, 10 kuruşu eksik kalınca onur meselesi yapan çok sevgili hanım ablam ya da bey abim, konu avukatın vekâlet ücretine gelince "Aman canım bir dilekçe yazıyorsunuz" oluyor. Avukatlık ücret karşılığı olmaksızın yapılan bir meslekti de, bana neden söylemediniz? Zira borçlarını ifa etmem gereken bir adet kira sözleşmem, aidatlarını yatırmazsam yararlanamadığım sigortam yanı sıra baro aidatım, faturalarım, vergilerim, algılarım bir dolu şeyim var. Bunları ödemeye gelince, ben kimseden bir iyilik olarak "Amann canım vereceğin bir konut, bu ay da kirayı ödemeyeyim" diyemiyorum. O zaman lütfen siz de, biz avukatlardan sürekli olarak iyilik beklemeyin. Zira bize de yapan yok. (hukukihaber.net)