Dijital çağın en çığır açıcı yeniliği olan Gemini, Claude, ChatGPT, vb. üretken yapay zekâ modelleri, hayatın her alanına nüfuz ederken, en muhafazakâr ve köklü mesleklerden biri olan avukatlık mesleğinin de kapısını güçlü bir şekilde çalmaktadır. Vatandaşların, cep telefonlarında yüklü AI uygulamalarına "Kiracımı evden nasıl tahliye edebilirim?" veya "Trafik kazası sonrası ne kadar tazminat alırım?" gibi spesifik sorularına saniyeler içinde detaylı yanıtlar üreten bu platformlar, Türkiye'deki aynı zamanda kamu hizmeti olan avukatlık mesleğinin ekonomik alanını, adalete erişim hakkını koruyan temel bir prensiple doğrudan karşı karşıya geliyor: avukatlık tekeli.
Peki, bir yapay zekâ modelinin insanlara sunduğu bu yanıtlar, avukatlık tekelinin ihlali anlamına gelir mi? Bu sorunun yanıtı, kolayca 'evet' veya 'hayır' denilebilecek kadar basit değildir; zira konu teknoloji, mevzuat ve içtihatların kesişiminde yatan önemli bir ayrıma bağlıdır. Bu da hukuki bilgi verme (legal information) ile hukuki mütalaa verme (legal consultancy) arasındaki gri alandır.
1. Yasal Çerçeve: Avukatlık Tekeli (AK m. 35 ve 63)
Avukatlık tekelinin hukuki çerçevesi nettir. Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesi, "Kanun işlerinde ve hukukî meselelerde mütalaa vermek, mahkeme... huzurunda hakları dava etmek ve savunmak" gibi işlerin yalnızca baroya yazılı avukatlara ait olduğunu hükme bağlar.
Bu tekel, sadece mesleki bir imtiyaz değil, aynı zamanda ciddi bir kamu düzeni korumasıdır. Kanun’un 63. maddesi, bu yetkileri yetkisiz kullananlara "bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası" öngörmektedir. Bu yaptırımlar, tekelin asıl amacının avukatların ekonomik çıkarlarından ziyade, adalete erişim arayışındaki vatandaşı korumak olduğunu göstermektedir.
2. Önemli Eşik: "Genel Bilgi" Nerede Biter, "Mütalaa" Nerede Başlar?
Tartışmanın kilit noktası tam olarak burasıdır. Mevcut kanunlar, yapay zekâ gibi bir teknolojiyi öngörmediği için "mütalaa" ve "bilgi" arasında net bir tanım sunmamaktadır. Hukuk uygulamasında bu ayrım aşağıdaki gibidir:
|
Kategori |
Özellikler |
Muhtemel Hukuki Durum |
|
Hukuki Bilgi |
Genel ve soyut niteliktedir. (Kanun metni aktarma, prosedür tanımlama, "ihtiyati haciz nedir?" sorusunu yanıtlama vb.) |
İhlal Değil (Dijital kütüphane işlevi) |
|
Hukuki Mütalaa |
Somut, kişiselleştirilmiş ve strateji odaklıdır. (Spesifik durum analizi, eylem planı sunma, belge taslağı düzenleme vb.) |
İhlal (Avukatlık Kanunu'na aykırı) |
Günümüzün üretken yapay zekâ modelleri, tam olarak bu ikinci kategoride faaliyet gösterme yeteneğine sahiptir. Bir kullanıcının sorununu alıp, mevcut verilerle (kanunlar, içtihatlar) harmanlayarak kişiye özel bir çözüm yolu önermektedir. İstanbul Barosu'nun, avukat olmayanların spesifik KVKK uyum metinleri (aydınlatma metni, sözleşme vb.) düzenlemesini tekel ihlali sayması da bu "uygulamaya dönük evrak düzenleme" işlevinin tekel kapsamında olduğunu göstermesi bakımından bir örnektir.
3. Yargının Net Duruşu: "Hasar Danışmanlık Şirketleri" Emsali
Yargı kararlarının bu yeni teknolojiye nasıl tepki vereceğini tahmin etmek için elimizde çok güçlü bir emsal bulunmaktadır: Hasar Danışmanlık Şirketleri.
Trafik kazası mağdurları adına sigorta şirketleriyle pazarlık yapan, tazminat süreçlerini yöneten ve elde edilen meblağ üzerinden %20-30 komisyon alan bu şirketlerin faaliyet modeli, Yargıtay tarafından istikrarlı bir şekilde Avukatlık Kanunu'nun 35. ve 63. maddelerinin ihlali olarak değerlendirilmektedir.
Yargıtay, bu kararlarında formalist bir yaklaşımdan kaçınmış; şirketin adının "danışmanlık" olmasına veya "avukat" unvanını kullanmamasına bakılmaksızın, yapılan işin işlevine odaklanmıştır. Yüksek Mahkeme'ye göre, bir başkasının hukuki sorununu analiz etmek, onun adına hak takibi yapmak ve bir bedel karşılığı hukuki süreci yönetmek, özü itibarıyla avukatlık faaliyetidir.
İşte bu "işlevsel test", yapay zekâ platformları için de geçerlidir. Eğer bir platform, kullanıcının spesifik sorununa yönelik kişiselleştirilmiş bir hukuki strateji veya belge üretiyorsa, Yargıtay'ın "hasar danışmanlık" için çizdiği kırmızı çizgiyi aşmış demektir.
Dahası, Yargıtay bu eylemleri aynı zamanda Türk Ticaret Kanunu (TTK) kapsamında "haksız rekabet" olarak da nitelemiştir. Avukatlar reklam yasağı, sır saklama yükümlülüğü ve asgari ücret tarifesi gibi sıkı mesleki kurallara tabiyken, bu kuralların hiçbirine uymayan bir yapay zekâ platformunun aynı hizmeti (potansiyel olarak ücretli) sunması, açık bir haksız rekabet fiili oluşturur.
4. Sorumluluk Boşluğu ve Baroların Olası Hamleleri
Tekelin varlık sebebi olan kamu güvenliği, "hesap verebilirlik" ilkesine dayanır. Hatalı mütalaa veren avukat; baro disiplin soruşturması, tazminat davası ve cezai sorumluluk ile karşı karşıyadır.
Peki, yapay zekâ hatalı bir tavsiye verdiğinde sorumlu kim olacaktır? Bu "sorumluluk boşluğu", adalete erişimi kolaylaştırmak yerine onu güvencesizleştirme riski taşır. Nitekim ChatGPT'nin geliştiricisi OpenAI'ın, geçen ay sonunda hukuki sorumluluk risklerini azaltmak amacıyla aldığı "doğrudan hukuki tavsiye vermeyi durdurma ve uzmanlara yönlendirme" kararı, bu tehlikenin uluslararası düzeyde de farkında olunduğunu göstermektedir. Ancak bu konudaki yorumcular yapılan kullanım kuralları değişikliğinin, fiiliyattaki yansımalarının “tartışmalı” olduğunu ifade etmektedirler.
Bu durumda baroların atabileceği olası hukuki adımlar da önem arz etmektedir:
- Cezai Şikâyet ve Hukuk Davaları: Barolar, AK m. 63 (yetkisiz avukatlık) ve TTK (haksız rekabet) temelinde bu platformlara karşı hukuki süreç başlatabilir.
- Erişim Engeli (5651 Sayılı Kanun): Bu, daha karmaşık bir yoldur.
* Madde 8 (Katalog Suçlar): "Yetkisiz avukatlık" suçu, bu katalogda yer almadığı için hızlı idari engelleme yolu kapalıdır.
* Madde 9 (Kişilik Hakkı İhlali): Baroların bir tüzel kişi olarak, bu platformların faaliyetlerinin avukatlık mesleğinin "mesleki/ticari itibarını" zedelediği gerekçesiyle Sulh Ceza Hakimliği'ne başvurması teorik olarak mümkündür. Ancak bu, hukuken ispat gerektiren, sonucu belirsiz bir yoldur.
5. Geleceğe Bakış: Yasak Değil, Gözetim
Türkiye'de henüz bu platformlara karşı açılmış bir dava veya soruşturma bulunmamaktadır. TBB, İstanbul ve Ankara baroları, konuyu "yasaklamak" yerine, çalışma grupları kurarak ve etik rehberler yayımlayarak (örneğin Ankara Barosu YZ Kullanım Rehberi) "düzenleyici" bir yaklaşım benimsemiştir.
Bu yaklaşım, küresel eğilimle de uyumludur:
- ABD (ABA Formal Opinion 512): Amerikan Barolar Birliği, yapay zekâyı avukata yasaklamaz. Sorumluluğu tamamen kullanan avukata yükler. Avukat, kullandığı aracın yetkinliğinden, müvekkil verilerinin gizliliğinden ve ortaya çıkan ürünün doğruluğundan tek başına sorumludur. YZ, avukatın denetimindeki bir “asistan”dır.
- Avrupa Birliği (AI Act): AB, risk temelli bir yaklaşım benimser. "Adaletin idaresi" gibi alanları "yüksek riskli" olarak sınıflandırır ve bu sistemler için katı şeffaflık, doğruluk ve en önemlisi "insan gözetimi" (human oversight) şartı getirir.
Sonuç: İhlalden İnovasyona Evrilmek
Toparlarsak; yapay zekanın genel hukuki bilgi vermesi tekel ihlali değildir. Ancak mevcut platformların yetenekleri, "hasar danışmanlık" emsalinde olduğu gibi, somut olaya özgü mütalaa verme sınırını kolaylıkla aşmaktadır ve bu durum, mevcut Türk hukuku çerçevesinde açık bir ihlal ve haksız rekabet teşkil etmektedir. Bu nedenle, Yargıtay'ın "işlevsel test" kriteri, YZ platformlarının sunduğu kişiselleştirilmiş hizmetlerin de tekel ihlali kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini açıkça işaret etmektedir.
Mesleğin ekonomik sıkışıklığı düşünüldüğünde barolar telek ihlali ve haksız rekabet nedeniyle hukuki girişimlerde bulunması garip karşılanmayacaktır. Hatta bu baroların en temel yükümlülüklerinden birisidir. Ancak esas çözüm, bu teknolojiyi yasaklamak değil, onu hukuk sistemine güvenli bir şekilde entegre etmektir. Tıpkı FinTek (Finans Teknolojileri) alanında başarıyla uygulanan "Düzenleyici Deneme Alanı" (Regulatory Sandbox) modeli gibi, Türkiye'nin de Adalet Bakanlığı, TBB ve BTK gözetiminde bir "Hukuk Teknolojileri (LawTech) Deneme Alanı” oluşturmasına ihtiyaç vardır.
Bu hem inovasyonun önünü açacak hem de yapay zekânın bir rakip olarak değil, hesap verebilir bir avukatın gözetiminde, adalete erişimi güçlendiren "tamamlayıcı bir araç" olarak konumlanmasını sağlayacaktır. Ancak bu tür yapıcı yaklaşımlara karşılık bu hizmet sağlayıcılarından olumlu yaklaşım görülmezse içinde bulunduğumuz derin ataletten silkelenerek bir mücadele başlatmamız gerekecektir.