Ceza muhakemesinin amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir.

Ceza muhakemesinin bu anlamda en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de, insan haklarına dayalı, demokratik hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" veya "masumiyet karinesi" şeklinde, Latincede ise "İN DUBİO PRO REO" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir.[1]

Şüpheden sanık yararlanır ilkesi, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından gözetilmesi gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesi olarak tanımlanabilir.[2]

Şüpheden sanık yararlanır ilkesinin epey geniş bir uygulama alanı bulunmaktadır. Bu ilke, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabilmektedir. Bu ilkenin suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerli olduğu söylenebilir.[3]

Ceza mahkûmiyetine ilişkin kararlar, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir olasılığa dayanmamalı, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa vücut vermemelidir. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşılmadan hüküm verilmesi anlamına gelecektir.

Ceza yargılamasında, kullanılmasına izin verilen bütün delilleri elde ettiği halde maddi soruna ilişkin şüphe yenilemezse, suç oluşturan eylem ile ilgili olarak sanık lehine olacak şekilde hüküm kurulur. Şüpheden sanığın yararlanır ilkesi, maddi sorun açısından kusurun ve cezanın belirlenmesi konularında tatbik edilir.[4]

Belirtmek gerekir ki, şüpheden sanık faydalanır ilkesi sadece beraat kararı verilmesi hallerine özgü olarak değerlendirmeye alınan bir ilke değildir. Aynı zamanda, fail tarafından işlendiği sabit olan birden ziyade suçun, aynı suç işleme kararı altında işlenip işlenmediğinin yargılama makamı nezdinde şüpheli kalması halinde de uygulanabilecek bir ilkedir.

Fail tarafından işlendiği sabit olan birden ziyade suçun, aynı suç işleme kararı altında işlenip işlenmediği hususunda şüphe olması halinde, cezanın belirlenmesi açısından fail lehine öngörülmüş olan zincirleme suç şartlarının oluştuğu hususu şüphenin sanık lehine olduğu gerekçesiyle kabul edilmelidir.

Yargılama makamı, her somut olayda işlenen suçlar arasında zincir ilişkisinin bulunup bulunmadığını, her halde oluşa ve failin dışa vurmuş davranışlarına göre re’sen tespit etmelidir.

Failde aynı suçu işleme kararlığının bulunup bulunmadığı hususu şüpheli kalmış olması halinde şüpheden sanık yararlanır ilkesine uygun olarak aynı suç işleme kararının varlığı kabul edilmeli ve gerçek içtima yerine zincirleme suç hükümleri uygulanmalıdır.[5]

Yargıtay, şüphe halinde (örneğin iki suçtan birinin fail tarafından işlendiğine ilişkin kuşku bulunması halinde) zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağını kararlarında ifade etmektedir.[6]

Bazen de şüphe halinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanması fail lehine olabilir. Bu halde yine sanık lehine uygulama yapılması gerekir.

YARGITAY UYGULAMASI

Zincire tabi eylemlerden birinin şüpheli halde kalması

Yargıtay, iki suçun bulunduğu zincire tabi eylemlerden birinin şüpheli olması halinde, zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağını bazı kararlarında ifade etmektedir.

Örneğin; failin 04.04.2010 tarihinde uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu işlediğinin sabit olduğu ve failin 27.03.2010 tarihli eyleminde ise suça konu maddenin ele geçirilemediği olayda, uyuşturucu veya uyarıcı madde olup olmadığının teknik bir yöntemle tespit edilemediğinden, "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi de dikkate alınarak, bu hali ile zincirleme suç hükümleri uygulanamayacaktır.[7]

Hırsızlık suçunda failin eşyaların farklı kişilere ait olduğunu bilebilecek durumda olmadığı haller

Yargıtay, hırsızlık suçlarında failin çalmış olduğu eşyaların farklı kişilere ait olduğunu bilebilecek durumda olmadığı tespit edilmiş ise, "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi gereğince de fail hakkında tek suçtan hüküm kurulması gerektiğini kararlarında ifade etmektedir.[8]

Cinsel saldırı eylemlerinde, fiilin aynı gün içerisinde kısa aralıklarla mı, yoksa bir süre geçtikten sonra farklı zaman dilimi içerisinde mi gerçekleştirildiğinin kesin olarak belli olmadığı haller

Yargıtay; sanığın, suç tarihinde onbeş yaşından küçük olan mağdure ile evlenmek maksadıyla kaçtıktan sonra rızasıyla iki kere cinsel ilişkiye girdiğinin sabit olduğu olayda, fiilin aynı gün içerisinde kısa aralıklarla mı, yoksa bir süre geçtikten sonra farklı zaman dilimi içerisinde mi gerçekleştirildiğinin kesin olarak belli olmadığını, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de gözetilerek, sanığın eylemlerinin aynı zaman dilimi içerisinde gerçekleştirdiğinin kabul edilmesi gerektiğini bir kararında belirtmiştir.[9]

Çeklerin farklı zamanda düzenlendiklerine ilişkin bir delil bulunmadığı haller

Yargıtay, çeklerin farklı zamanda düzenlendiklerine ilişkin bir delil bulunmadığı olayda, sanık lehine değerlendirme yapılarak şüpheden sanık yararlanır ilkesi de dikkate alınarak zincirleme suç hükümlerinin uygulanma olanağının bulunmadığının gözetilmesine ve zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağına hükmetmiştir.[10]

Yargıtay tarafından verilen ve konumuzu uygun pek çok karar bulmak mümkündür.

Sonuç olarak belirtmek gerekir ki, zincirleme suçta, zincirleme suçun oluşumuna vücut veren eylem, kesin bir şekilde tespit edilememiş ise, bu durumda şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince zincirleme suç hükümleri uygulanmamalıdır.

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

KAYNAKÇA

CENTEL, Nur/ZAFER, Hamide: Ceza Muhakemesi Hukuku, 1. Bası, Beta Yayınları, İstanbul 2006, s.27. emsal karar için bkz.;

HAFIZOĞULLARI, Zeki/ÖZEN, Muharrem: Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 2. Baskı, Ankara 2010, s.383.

KUNTER, Nurullah/YENİSEY, Feridun/NUHOĞLU, Ayşe: Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 16. Baskı, İstanbul 2008, s.627;

Y.13.CD, E: 2016/19737, K: 2017/139, T: 17.01.2017.

Y.21.CD, E: 2015/8166, K: 2016/1694, T: 25.02.2016.

Y.5.CD, E: 2009/5836, K: 2009/8489, T: 29.6.2009.

Y.9.CD, E: 2015/7509, K: 2017/728, T: 27.03.2017.

YCGK, E. 2017/472, K. 2019/57, T. 24.01.2019.

YCGK, E: 2012/14-1396, K: 2013/268, T: 28.05.2013.

-------------------------------

[1] YCGK, E. 2017/472, K. 2019/57, T. 24.01.2019.

[2] KUNTER, Nurullah/YENİSEY, Feridun/NUHOĞLU, Ayşe: Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 16. Baskı, İstanbul 2008, s.627; CENTEL, Nur/ZAFER, Hamide: Ceza Muhakemesi Hukuku, 1. Bası, Beta Yayınları, İstanbul 2006, s.27. emsal karar için bkz.; YCGK, E. 2017/472, K. 2019/57, T. 24.01.2019.

[3] YCGK, E. 2017/472, K. 2019/57, T. 24.01.2019.

[4] KUNTER/YENİSEY/NUHOĞLU: Ceza Muhakemesi, s.44.

[5] HAFIZOĞULLARI, Zeki/ÖZEN, Muharrem: Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 2. Baskı, Ankara 2010, s.383.

[6] Yargıtay, “eylemleri arasında geçen süreye göre kendisini savunamayacak durumda olan komşusu mağdureye karşı iki defa nitelikli cinsel saldırıda bulunan sanığın fiilleri farklı suç işleme kararıyla gerçekleştirdiğinin kesin olarak belirlenemediği, bu durumda hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeden ve karar yerinde suç işleme kararının yenilendiğine ilişkin gerekçeler de gösterilmeden iki ayrı mahkûmiyet kararı verilmesi yasaya aykırıdır.’’ ifadesiyle bu yönde karar vermektedir. Karar için bkz.; Y.5.CD’nin 29.6.2009 tarih ve 2009/5836-2009/8489 sayılı kararı.

[7] Y.9.CD, E: 2015/7509, K: 2017/728, T: 27.03.2017: “…Sanıkların 04.04.2010 tarihinde uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu işledikleri sabit ise de, 27.03.2010 tarihli olayda suça konu maddenin ele geçirilememesi karşısında uyuşturucu veya uyarıcı madde olup olmadığının teknik bir yöntemle tespit edilemediği, dolayısıyla "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi de dikkate alınarak, bu hali ile zincirleme suçun söz konusu olmadığı gözetilmeden, sanıklar hakkında TCK'nın 43. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini,…BOZULMASINA, 27.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…”

[8] Y.13.CD, E: 2016/19737, K: 2017/139, T: 17.01.2017: “…Sanık hakkında hırsızlık suçundan uygulama yapılırken; hırsızlık suçlarında zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, aynı suçun aynı mağdura karşı müteaddit defa işlenmesi gerektiği, suçun mağdurunun farklı kişiler olması halinde, zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı, buna göre sanık çaldığı cep telefonları ve eşyaların birden çok kişiye ait olduğunu biliyor veya bilebilecek durumda ise, mağdur adedince suçun oluşacağı, ancak bunu bilebilecek durumda değilse sanığın eyleminin tek suç olarak kabul edileceği, dava konusu olayda sanığın çalmış olduğu eşyaların farklı kişilere ait olduğunu bilebilecek durumda olmadığının anlaşılması karşısında "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi gereğince de sanık hakkında tek suçtan hüküm kurulması gerekirken hatalı nitelendirme ile zincirleme suç olarak kabul edilip yazılı şekilde karar verilmesi….”

[9] YCGK, E: 2012/14-1396, K: 2013/268, T: 28.05.2013.

[10] Y21.CD, E: 2015/8166, K: 2016/1694, T: 25.02.2016: “….II-Sanık ... ... hakkında "resmi belgede sahtecilik" suçundan verilen mahkumiyet hükmünün incelenmesinde;….Sanık ile katılan şirket arasındaki hukuki ilişkiye dayanarak suça konu çeklerin faktoring işlemi için verilmesinden ibaret olayda; çeklerin keşide tarihleri farklı olsa da, tanık olarak dinlenen ...'ın çeklerin o tarihte faal olan ancak şu anda kapanmış bulunan Ankara bürosunda çalışanlar tarafından teslim alındığını, fakat kimin aldığını bilmesinin mümkün olmadığını beyan etmesi karşısında; çeklerin farklı zamanda düzenlendiklerine ilişkin bir delil bulunmadığı cihetle, sanık lehine değerlendirme yapılarak şüpheden sanık yararlanır ilkesi de dikkate alınarak zincirleme suç hükümlerinin uygulanma olanağının bulunmadığı gözetilmeyerek fazla ceza tayini,…”