I. Giriş
Daha önce “Ceza Muhakemesinde Çağrı, Zorla Getirme ve Yakalama” başlıklı yazımızda; soruşturma aşamasında ve kovuşturma aşamasında zorla getirme ve yakalamanın nasıl tatbik edileceğini, şüpheli ve sanığın çağrılması ile dinlenmesi usullerini, yakalama ve zorla getirme tedbirlerinin farkını açıklamış ve uygulamada yaşanan bazı sorunlara değinip çözüm önerilerimizi ortaya koymuştuk.
Bu yazımızda; özet niteliğinde yakalama, gözaltına alma ve zorla getirme tedbirlerinin yalnızca bir kısmı açıklanacak, bu tedbirlerin belirli türlerinin hangi şartlarda uygulanabileceği, bir diğer ifadeyle bu tedbirlere hangi koşullar altında başvurulabileceği ve bu tedbirler arasındaki farklara açıklık getirilecektir.
Öncelikle belirtmeliyiz ki; gerek yakalama ve gözaltı ve gerekse zorla getirme birbirleri ile benzer ve ilişkili ceza muhakemesi kurumları olsalar da, hem nitelikleri ve hem de şartları itibariyle birbirlerinden farklıdırlar. Aşağıda, kısaca bu kurumların uygulanmasına ilişkin esaslara değinilecek ve birbirlerinden farkları ile belirli somut durumlarda hangisinin uygulanmasının isabetli olacağı tartışılacaktır.
II. Zorla Getirme
Kural olarak; şüpheli veya sanık hakim veya Cumhuriyet savcısı tarafından çağrıldığında hazır bulunma zorunda olup, bu husus CMK m.145’de[1] düzenlenmiştir. Buna göre; ifadesi alınacak veya sorgusu yapılacak kişi için davetiye çıkarılmalı, çağrılma nedeni açıkça belirtilmeli ve gelmezse zorla getirtileceği yazılmalıdır. Dolayısıyla kural, şüpheli veya sanığın ifade veya sorguya davet üzerine çağrılmasıdır.
Ancak CMK m.146 uyarınca şüpheli veya sanığın zorla getirilmesine de karar verilebilir. Bunun için iki koşul bulunmaktadır. Öncelikle; CMK m.145’e göre usulüne uygun şekilde ifade veya sorguya çağrılmış olan kişi bu davete icabet etmezse, hakkında CMK m.146/1[2] uyarınca zorla getirme kararı verilebilecektir. Zorla getirme kararı verilebilecek diğer hal; kişinin hakkında tutuklama kararı verilmesi veya yakalama emri düzenlenmesi için yeterli nedenlerin bulunması halleri olup, bu durumda somut olayda CMK m.100’de yer alan tutukluluğa ilişkin şartların veya CMK m.98’de bulunan yakalama emri düzenlenmesi şartlarının bulunması gerekir. Bunlar bulunduğu takdirde zorla getirme tedbiri uygulanabilecek olup, bu halde şüpheli veya sanığın çağrıldığı halde icabet etmemesi şartı aranmaz, doğrudan zorla getirme kararı verilebilir.
Netice olarak; zorla getirme kararı, CMK m.146/1 uyarınca ifade veya sorguya çağrıldığı halde gelmeyen şüpheli ve sanık için verilebilir. Bu kararın yakalama emrinden farkı, hemen sonrasında şüpheli veya sanığın gözaltına alınmasını, “genel bilgi toplama sistemi” vasıtasıyla her yerde aranmayı, nezarethaneye koyulup bekletilmeyi içermemesidir. Eski adı ihzar müzekkeresi olan zorla getirme emri veya kararı üzerine gözaltına alma ve şüphelinin veya sanığın nezarete koyulması işlemi tatbik edilmeyip, kolluk tarafından adli makama doğrudan sevk sağlanır.
Ayrıca belirtmeliyiz ki, hakkında zorla getirme kararı verilen kişiye kelepçe takılması mümkün değildir. “Yakalanan ve tutuklanan kişilerin nakli” başlıklı CMK m.93’e göre; “Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı halinde kelepçe takılabilir”. Bu maddeye göre güvenlik amacıyla kelepçe, ancak “yakalanan” veya “tutuklanan” sıfatlarını haiz kişilere takılabilmektedir. “Zorla getirilen” kişiye bu sıfatlardan birisi uymadığından, kelepçe takılamayacaktır. Zorla getirme, yakalamadan daha hafif bir tedbir olarak nitelendirilmelidir.
III. Yakalama
Yakalama; suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına alınma işleminden önce, özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanmasını, kişinin denetim altına alınmasını ifade etmektedir[3]. Yakalamaya ilişkin ilk hüküm, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 90. maddesinde[4] düzenlenmiştir. Bu hüküm uyarınca; suçüstü halinde istisnasız herkese yakalama yapabilme hakkı tanınmış, kolluk görevlilerinin de tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, Cumhuriyet savcısına veya amirlerine derhal başvurma olanakları bulunmadığı takdirde yakalama yapabilecekleri düzenlenmiştir. Yakalama sonrası ne yapılması gerektiği ise, maddenin beşinci fıkrasında açıklanmış, yakalanıp kolluğa teslim edilen veya kolluk görevlilerince yakalanan kişi ve karıştığı olay hakkında Cumhuriyet savcısına hemen haber verilmesi ve emri doğrultusunda işlem yapılması gerektiği öngörülmüştür.
Belirtmeliyiz ki; CMK m.90 uyarınca yakalama yetkisinin belirli şartlar altında herkese, yine belli koşullar altında yalnızca kolluğa verilmiş olması, hakimin yakalama konusunda herhangi bir yetkisinin olmadığı şeklinde anlaşılmamalıdır[5]. “Yakalama emri ve nedenleri” başlıklı CMK m.98[6] hükmü, açık bir şekilde hakime yakalama yapma yetkisini vermektedir. Bu hüküm uyarınca, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir ve şüpheli şahıs veya şahıslar hakkında yakalama tedbiri bu şekilde CMK m.90’da olduğundan farklı olarak yazılı emir ile de yerine getirilebilir. Ancak bunun için yine aynı madde gereğince, şüphelinin çağrı üzerine gelmemesi veya şüphelinin çağrı yapılamayan kişi olması şartı aranmaktadır.
Yakalanan kişi hakkında ne yapılacağı, CMK m.94 hükmünde[7] düzenlenmiştir. Buna göre; hakim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan kişinin, en geç yirmi dört saat içerisinde yetkili hakim veya mahkeme önüne çıkarılması gerekir. Aynı hükmün ikinci fıkrası uyarınca; yakalanan kişinin en geç yirmi dört saat içerisinde yetkili hakim veya mahkeme önüne çıkarılması mümkün değil ise, aynı süre içerisinde yakalandığı yer adliyesinde veya o da mümkün değilse yakalandığı yere en yakın adliyede kurulu sesli ve görüntülü iletişim siteminin (SEGBİS) kullanılması suretiyle, yetkili hakim veya mahkeme tarafından kişinin sorgusunun yapılması veya ifadesinin alınması mümkündür.
Sonuç olarak; CMK m.98/1’e göre soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında, Cumhuriyet savcısının talebi üzerine sulh ceza hakimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir. Bu yakalama; şüphelinin ifadesini alma amacına ilişkin olsa da, yakalama tedbirinin infazı sonrasında ifadesi alınan veya sorgusu yapılan şüphelinin veya sanığın serbest kalıp kalmayacağı, adli kontrol veya tutuklama tedbirine tabi tutulup tutulmayacağı, bu tedbirlere ilişkin şartların değerlendirilmesi sonrasında ayrıca değerlendirilmelidir. Bir şüphelinin veya sanığın davet edilmesi, zorla getirilmesi veya yakalanması, otomatik olarak serbest bırakılacağı veya adli kontrole veya tutuklama tedbirine sevki suretiyle bu tedbirlerden birisinin tatbik edileceği veya edilmeyeceği anlamına gelmez.
Şüpheli usule uygun şekilde savcılığa veya kolluğa davet edilmedikçe, CMK m.90 hükümleri saklı kalmak kaydı ile yakalama ve dolayısıyla gözaltı tedbirlerine başvurulması mümkün değildir. Gelmeyen veya kendisine ulaşılamayan şüphelinin yakalanıp gözaltına alınması mümkündür.
IV. Gözaltı
Gözaltı tedbiri, CMK’da yakalamadan hemen sonra 91. maddede[8] düzenlenmiştir. Bu düzenleme uyarınca, yakalanan kişi Cumhuriyet savcılığınca bırakılmazsa hakkında soruşturmanın tamamlanması için gözaltı kararı verilebilecektir. Prensip olarak gözaltı kararını Cumhuriyet savcısı verir, toplu işlenen suçlarda istisnai olarak mülki amirlerinin belirleyeceği kolluk amirlerine gözaltına aldırma yetkisi tanınmıştır.
Gözaltına alma; Yakalama, gözaltına alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 4. maddesinde, kanunun verdiği yetkiye göre, yakalanan kişinin hakkında yapılan işlemlerin tamamlanması amacıyla, yetkili hakimin önüne çıkarılmasına veya serbest bırakılmasına kadar geçen kanuni süre içinde sağlığına zarar vermeyecek şekilde özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanıp alıkoyulması olarak tanımlanmıştır.
Buradan hareketle ve CMK m.91 ışığında belirtmek gerekir ki, ceza yargılamasında “peşin gözaltı” yoktur. Gözaltı için, önce şüphelinin yakalanması gerekir. Yakalama; çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında sulh ceza hakimliği tarafından çıkarılan yakalama emri ile hakkında yakalama emri çıkarılma veya tutuklama kararı verilme şartları oluşan ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluk tarafından doğrudan kullanılabilen yetki hariç, suçüstü ile sınırlı yapılabilir.
Kanun koyucu gözaltı tedbirinin keyfi uygulanmasının önüne geçmiş ve gözaltının düzenlendiği hükmün ikinci fıkrasında önemli bir düzenleme getirmiştir. Bu hüküm gereğince; Cumhuriyet savcısının gözaltı kararı verebilme yetkisi, ancak bu tedbirinin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin soruşturma konusu suçu işlediğine dair somut delillerin bulunmasına bağlıdır.
Sonuç olarak belirtmeliyiz ki; Cumhuriyet savcısının her yakalama tedbiri uygulanan kişiyi doğrudan gözaltına aldırma yetkisi bulunmamaktadır, yani kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını kısıtlayan bu yetki, yasal şartları oluşmadan keyfi olarak kullanılamaz. Bu nedenle; kollukta bulunan evrakın ikmalen, yani şüphelinin savcılığa sevki sağlanmaksızın gönderilmesi veya mevcutlu, yani kolluk tarafından soruşturma evrakının şüpheli veya şüphelilerle birlikte savcı huzuruna gönderilmesi usulü bulunmaktadır. Uygulama bu yönde gelişmiştir.
Cumhuriyet savcısının gözaltı kararı alabilmesi için, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olması ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin bulunması gerekmekte ve Cumhuriyet savcısı gözaltı kararında bunların somut olayda şartlarının bulunduğunu gerekçelendirmelidir.
V. Sonuç
Başta da ifade ettiğimiz gibi öncelikle belirtmeliyiz ki; zorla getirme, yakalama ve gözaltına alma ve kurumları birbirine benzer ve ilişkili olsa da, her birisi birbirinden farklı ve ayrı ceza muhakemesi kurumlarıdır. Ceza muhakemesinde kural olan ve ilk olarak başvurulması gereken yukarıda açıkladığımız üzere, CMK m.145 uyarınca usulüne uygun davetiye çıkarılmasına rağmen ifade veya sorguya gelmeyen şüpheli veya sanık hakkında CMK m.146/1 uyarınca zorla getirme kararı verilmesidir. Aynı maddenin dördüncü fıkrasına göre[9], hakkında zorla getirme kararı verilen şüpheli veya sanığın derhal, olanak bulunmadığı takdirde de yol süresi hariç en geç yirmi dört saat içerisinde çağıran hakimin, mahkemenin veya Cumhuriyet savcısının önüne getirilmesi ve bu suretle ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi zorunlu kılınmıştır.
Yakalama, temel olarak belirli koşulları olduğu takdirde CMK m.90 gereği herkese ve özellikle kolluk görevlilerine verilmiş bir yetkidir. Hakimin yakalama emri düzenlemesi ise CMK m.90’da yer alan yakalama türünden farklı olup, CMK m.98’de ayrıca düzenlenmiştir. Buna göre, soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından yakalama emri düzenlenecektir. Burada; CMK m.90’da olduğu gibi doğrudan yakalama sözkonusu olmayıp, yazılı emre dayanan bir yakalama vardır. Burada da zorla getirme kararında olduğu gibi, yakalama emrinin düzenlenmesi için şüphelinin soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmemesi şartı aranmıştır. Dolayısıyla; soruşturma evresinde çağrı, yani usulüne uygun davetiyeye rağmen ifadeye gelmeyen şüpheli hakkında Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimliği tarafından yazılı yakalama emri çıkarılabileceği gibi, CMK m.146/4 uyarınca şüphelinin ifadesini almak isteyen Cumhuriyet savcısının davetiye üzerine gelmeyen şüphelinin zorla getirilmesine de karar verebileceği, yani her ikisinden birisinin doğrudan uygulanabileceği sonucu çıkarılabilir.
Ancak bu sonuca varmak hatalı olacaktır. “Ölçülülük” olarak ifade edilen ilke; ceza muhakemesinde yalnızca tutuklama koruma tedbiri için getirilmiş bir şart olmayıp, aynı zamanda koruma tedbirlerinin tümüne hakim olan ilkelerden birisidir. Dolayısıyla; her ne kadar CMK m.98 ve m.146 hükümlerinden, zorla getirme ile yakalama emri düzenlenmesinin şartlarının benzer olduğu anlaşılıyor olsa da, “ölçülülük” ilkesi gereğince önce daha hafif olan zorla getirme tedbirinin tatbik edilmesi gerekir. Aksi takdirde, “ölçülülük” ilkesi ihlale uğrayacaktır. Önce şüpheliye zorla getirme kararıyla ulaşılması gerekir ve doğrudan CMK m.98’de yer alan yakalama emri düzenlenmesi hükmüne gidilemez. Kanaatimizce, zorla getirme kararına rağmen hala kendisine ulaşılamayan ve ifadesi alınamayan şüpheli hakkında CMK m.98 uyarınca yakalama emri düzenlenmeli ve yakalama tedbiri tatbik edilmelidir.
Gözaltı ise; yukarıda açıklanan ceza muhakemesi kurumlarından farklı olup, yakalama yapılması sonrasında bunun devamlılığını sağlamak üzere tatbik edilen bir koruma tedbiridir. Yakalama anlık bir koruma tedbiri iken, gözaltı belirli bir süreklilik arz etmektedir. CMK düzenlemesi gereğince, “peşin gözaltı” uygulanmamalı, gözaltına alınacak şüphelinin öncelikle yakalanması şartı aranmalı, sonrasında gözaltına alınmanın CMK m.91’de öngörülen koşullarının oluşup oluşmadığına bakılır ki, kişi hak ve hürriyetlerini kısıtlayan her tedbire yasal şartlarının varlığı ve tedbirin gerekliliği yönünden itiraz edilebilir.
Prof. Dr. Ersan Şen
Av. Cem Serdar
(Bu makale, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi makalenin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan makalenin bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
-------------------
[1] CMK m.145’e göre, “(1) İfadesi alınacak veya sorgusu yapılacak kişi davetiye ile çağrılır; çağrılma nedeni açıkça belirtilir; gelmezse zorla getirileceği yazılır”.
[2] CMK m.146/1’e göre, “Hakkında tutuklama kararı verilmesi veya yakalama emri düzenlenmesi için yeterli nedenler bulunan veya 145 inci maddeye göre çağrıldığı halde gelmeyen şüpheli veya sanığın zorla getirilmesine karar verilebilir”.
[3] Yener Ünver/Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, Adalet Yayınevi, 22. Baskı, Ankara 2024, s.876.
[4] CMK m.90’a göre; “(1) Aşağıda belirtilen hallerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir:
a) Kişiye suçu işlerken rastlanması.
b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması.
(2) Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhal başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler.
(3) Soruşturma ve kovuşturması şikayete bağlı olmakla birlikte, çocuklara, beden veya akıl hastalığı, malullük veya güçsüzlükleri nedeniyle kendilerini idareden aciz bulunanlara karşı işlenen suçüstü hallerinde kişinin yakalanması şikayete bağlı değildir.
(4) Kolluk, yakalandığı sırada kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirleri aldıktan sonra, yakalanan kişiye kanuni haklarını derhal bildirir.
(5) Birinci fıkraya göre yakalanıp kolluğa teslim edilen veya ikinci fıkra uyarınca görevlilerce yakalanan kişi ve olay hakkında Cumhuriyet savcısına hemen bilgi verilerek, emri doğrultusunda işlem yapılır.
(6) Yakalama emrine konu işlemin yerine getirilmesi nedeniyle yakalama emrinin çıkarılma amacının ortadan kalkması durumunda mahkeme, hakim veya Cumhuriyet savcısı tarafından yakalama emrinin derhal iadesi istenir”.
[5] Ünver/Hakeri, s.889.
[6] CMK m.98’e göre; “(1) Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir. Ayrıca, tutuklama isteminin reddi kararına itiraz halinde, itiraz mercii tarafından da yakalama emri düzenlenebilir.
(2) Yakalanmış iken kolluk görevlisinin elinden kaçan şüpheli veya sanık ya da tutukevi veya ceza infaz kurumundan kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında Cumhuriyet savcıları ve kolluk kuvvetleri de yakalama emri düzenleyebilirler.
(3) Kovuşturma evresinde kaçak sanık hakkında yakalama emri re’sen veya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim veya mahkeme tarafından düzenlenir.
(4) Yakalama emrinde, kişinin açık eşkali, bilindiğinde kimliği ve yüklenen suç ile yakalandığında nereye gönderileceği gösterilir”.
[7] CMK m.94’e göre, “(1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan kişi, en geç yirmi dört saat içinde yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılır.
(2) Yakalanan kişi, en geç yirmi dört saat içinde yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılamıyorsa, aynı süre içinde yakalandığı yer adliyesinde, mevcut değil ise en yakın adliyede kurulu sesli ve görüntülü iletişim sisteminin kullanılması suretiyle yetkili hakim veya mahkeme tarafından bu kişinin sorgusu yapılır veya ifadesi alınır.
(3) İfadesi alınmak amacıyla düzenlenen yakalama emri üzerine mesai saatleri dışında yakalanan ve belirlenen tarihte yargı mercii önünde hazır bulunmayı taahhüt eden kişinin serbest bırakılması, Cumhuriyet savcısı tarafından emredilebilir. Bu hüküm her yakalama emri için ancak bir kez uygulanabilir. Taahhüdünü yerine getirmeyen kişiye, yakalama emrinin düzenlendiği yer Cumhuriyet savcısı tarafından bin Türk lirası idari para cezası verilir”.
[8] CMK m.91’e göre, “(1) Yukarıdaki maddeye göre yakalanan kişi, Cumhuriyet Savcılığınca bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir. Gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hakim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren yirmi dört saati geçemez. Yakalama yerine en yakın hakim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre on iki saatten fazla olamaz.
(2) Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır.
(3) Toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle; Cumhuriyet savcısı gözaltı süresinin, her defasında bir günü geçmemek üzere, üç gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir. Gözaltı süresinin uzatılması emri gözaltına alınana derhal tebliğ edilir.
(4) Suçüstü halleriyle sınırlı olmak kaydıyla; kişi hakkında aşağıdaki bentlerde belirtilen suçlarda mülki amirlerce belirlenecek kolluk amirleri tarafından yirmi dört saate kadar, şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylar sırasında ve toplu olarak işlenen suçlarda kırk sekiz saate kadar gözaltına alınma kararı verilebilir. Gözaltına alma nedeninin ortadan kalkması halinde veya işlemlerin tamamlanması üzerine derhal ve herhalde en geç yukarıda belirtilen sürelerin sonunda Cumhuriyet savcısına, yapılan işlemler hakkında bilgi verilerek talimatı doğrultusunda hareket edilir. Kişi serbest bırakılmazsa yukarıdaki fıkralara göre işlem yapılır. Ancak kişi en geç kırk sekiz saat, toplu olarak işlenen suçlarda dört gün içinde hakim önüne çıkarılır. Bu fıkra kapsamında kolluk tarafından gözaltına alınan kişiler hakkında da gözaltına ilişkin hükümler uygulanır.
a) Toplumsal olaylar sırasında işlenen cebir ve şiddet içeren suçlar.
b) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer alan;
1. Kasten öldürme (madde 81, 82), taksirle öldürme (madde 85),
2. Kasten yaralama (madde 86, 87),
3. Cinsel saldırı (madde 102),
4. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
5. Hırsızlık (madde 141, 142),
6. Yağma (madde 148, 149),
7. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
8. Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma (madde 195),
9. Fuhuş (madde 227),
10. Kötü muamele (madde 232),
c) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nda yer alan suçlar.
d) 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen suçlar.
e) 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’na dayanılarak ilan edilen sokağa çıkma yasağını ihlal etme.
f) 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 3 üncü maddesinde belirtilen suçlar.
(5) Yakalama işlemine, gözaltına alma ve gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhuriyet savcısının yazılı emrine karşı, yakalanan kişi, müdafii veya kanunî temsilcisi, eşi ya da birinci veya ikinci derecede kan hısımı, hemen serbest bırakılmayı sağlamak için sulh ceza hakimine başvurabilir. Sulh ceza hakimi incelemeyi evrak üzerinde yaparak derhal ve nihayet yirmi dört saat dolmadan başvuruyu sonuçlandırır. Yakalamanın veya gözaltına alma veya gözaltı süresini uzatmanın yerinde olduğu kanısına varılırsa başvuru reddedilir ya da yakalananın derhal soruşturma evrakı ile Cumhuriyet Savcılığında hazır bulundurulmasına karar verilir.
(6) Gözaltı süresinin dolması veya sulh ceza hakiminin kararı üzerine serbest bırakılan kişi hakkında yakalamaya neden olan fiille ilgili yeni ve yeterli delil elde edilmedikçe ve Cumhuriyet savcısının kararı olmadıkça bir daha aynı nedenle yakalama işlemi uygulanamaz.
(7) Gözaltına alınan kişi bırakılmazsa, en geç bu süreler sonunda sulh ceza hakimi önüne çıkarılıp sorguya çekilir. Sorguda müdafii de hazır bulunur”.
[9] CMK m.146/4’e göre, “Zorla getirme kararı ile çağrılan şüpheli veya sanık derhal, olanak bulunmadığında yol süresi hariç en geç yirmidört saat içinde çağıran hakimin, mahkemenin veya Cumhuriyet savcısının önüne götürülür ve sorguya çekilir veya ifadesi alınır”.