Amerikan filmlerini severim. Bu filmlerdeki kahraman tiplemeleri çok güzeldir. Bu kahramanlar dürüst ve idealistdirler. Her şart altında doğruyu söylemekten çekinmezler. İdealleri için çok şey hatta bazı kere en kıymetli varlıklarını, hayatlarını tehlikeye atmaktan çekinmezler.

Amerikan milletinin geçmişte filmlerinde anlatıldığı gibi gerçek kahramanları olmuş mudur? Mutlaka olmuştur. Yoksa kahramanları olmayan bir millet büyük devlet kuramaz.

Geçenlerde televizyonda “Bir Amerikan Efsanesi” isimli filmi seyrettim. Film ABD askerlerinin Kızılderililerle olan mücadelesini anlatıyordu. Kızılderili reisi Geronimo uzun yıllar ABD ordusuna karşı mücadele etmişti. Ancak ABD askeri kalabalıktı. ABD’nin silah üstünlüğü vardı. Geronimo’nun halkının bir kısmı esir düşmüş, bir kısmı hayatını kaybetmişti. Geronimo etrafında kalan çok az halkı ve savaşçılarıyla dağlara çekilmişti. ABD ordusunun başındaki general, Geronimo’yu yakalama ve Geronimo’yla birlikte bütün Kızılderilileri yok etmek istiyordu. Amerikan ordusundaki bir subay Geronimo’yu tanıyordu. Geronimo’nun ve Kızılderililerin yok edilmesini doğru bulmuyordu. Generalle konuştu. Geronimo’yu teslime ikna edeceğini ama Geronimo teslim olursa hayatına dokunulmayacağı, Geronimo ve adamlarına ABD ordusunda hizmet etme imkanı sözünü aldı.

Yanında ABD ordusunda izci olarak görev yapan Kızılderili ve bir teğmenle birlikte ordu karargahından ayrılır. Geronimo’nun adamlarıyla saklandığı dağa gelir. Dağa çıkmadan evvel teğmenle konuşur;
“Sen burada kalacaksın” der.
Kızılderili izciyle dağa çıkar. Dağda Geronimo’yu bulur. Geronimo’yu teslim olmaya ikna eder. ABD hükümetinin halkının serbest olacağına kendisinin hapse atılmayacağına söz verdiğini söyler.
Geronimo adamlarıyla birlikte teslim olur. Geronimo’yu teslim olmaya ikna eden subay yaptığı hizmete karşılık uzak bir karakola tayin edilir. Kızılderililerin yanında olması, Kızılderililere kötü muamele edilmesine karşı çıkması, onların insan olduğunu, yaşamaya hakları olduğunu söylemesi sebebiyle subay üstleri tarafından sevilmemektedir.

ABD hükümeti Kızılderililere verdiği sözü tutmaz. Kısa bir süre sonra Geronimo ve bütün Kızılderililer tutuklanır ve cezaevine gönderilir. Bu durum Geronimo’yu teslime ikna eden subayla birlikte Geronimo’nun saklandığı dağa kadar giden ancak subayın istemesi sebebiyle dağa çıkmayan teğmeni rahatsız eder. Teğmen ordu komutanının huzuruna çıkar. Komutana;
“Ordumuzun doğruluğuna verdiği sözden dönmeyeceğine inanıyordum. Ancak aldanmışım. Geronimo’ya verdiğimiz sözü tutmadık”der. Komutansa teğmene;
“Senin görevin Amerikan vatandaşlarının menfaatini düşünmektir. Geronimo’ya verdiğimiz sözün tutulmasını sağlamak değildir”der. Teğmen;
“Geronimo’ya verdiğimiz sözü tutamadığımızdan dolayı utanıyorum. Bu durumda ben burada hizmet edemem. Istifa ediyorum”der ve istifa eder.
Teğmen sonradan hatıralarını da yazar. Hatıralarının bir yerinde;
“Bu dağlarda binlerce yıldır süregelen bir hayat yok edildi. Artık bu insanlar burada yaşamayacaklar”der.
Bu sözlerle kızılderililere soykırım yapıldığı ifade edilmektedir. Aslında da ABD Yönetimi Kızıderililere bilinçli olarak soykırım imzalamıştır.
Frank Baum isimli Amerikan yazarı;
“….. bizim emniyetimiz yerlilerin tamamen itlafı ile mümkündür. Onlara asırlar boyu haksızlık yaptıysak, en iyisi medeniyetimizi korumak için bir haksızlık daha yapalım ve bu ehlileşmeyen, ehlileşmeyecek yaratıkları dünya yüzünden silelim.” Demiştir.

Avrupa’da soykırım konusunda ABD’den farklı değildir. Fransa Cezayir’de 20. Asrın ortalarında katliam yapmıştır. Cezayir’de Seril Katliamında bir günde 45000 sivil makineli tüfek ateşiyle öldürülmüştür. Aynı günlerde Paris’te bir günde 300 Cezayir asıllı Fransız ölü buunmuştıur. Fakat bunlardan bahsedilmez.

ABD Soykırım Konvansiyonunu tam 40 yıl onaylamamış, 40yılın sonunda da konvansiyona;
“Jenosit maksadıyla olmayan bir silahlı taşıma sırasında meydana gelen olaylar soykırım kapsamına girmez”notunu koydurmuştur.

Fransız Parlamentosu, resmi gazetelerinde 23 Şubat 2005 tarihinde yayınlatarak yürürlüğe soktuğu bir yasayla binlerce insanını öldürdüğü Cezayir’den, üniversite müfredatlarında Fransız denizaşırı ülkelerde özellikle Kuzey Afrika’daki varlığına layık olduğu rolü vermeli, Fransız Silahlı Kuvvetleri’nin mensuplarının fedakarlıklarının tarihte hak ettiği seçkin konumun teslim edilmesini istemiştir.

PKK bir terör örgütüdür. Terör eylemleriyle sadece bizim insanımızı değil, ülkemizi ziyarete gelen turistleri de katletmiştir. Bu bilinen bir gerçektir. Ancak Avrupa Parlamentosu 1994 yılında bir karar almıştır. Bu karara göre, Türkiye Yönetimi vatandaşlarının tamamını temsil etmemektedir. Bu sebeple kürtlerin kendi kaderlerini tayin etme hakları vardır. Avrupa Parlamentosu bu kararıyla terör örgütü PKK’ya destek çıkmıştır. Ama bu kararın dayanağı, gerekçenin ne tarafı gerçektir. Türkiye’mizde kürt vatandaşlarımız her türlü siyasi faaliyete iştirak etmektedir. Belediye başkanı, milletvekili, bakan olabilmektedirler. Kürt asıllı yüzlerce hakim ve savcımız, kaymakamımız, valimiz vardır. Bakın Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya gibi büyükşehirlerimizde çok sayıda kürt asıllı işadamımızı görürünüz. Avrupa Parlamentosunun kararı gerçeklere dayanmamaktadır. Ancak karar, Tükiye ile ilgili olduğundan Avrupa Parlamnetosu üzüm yemek değil, bağcıyı dövmeyi düşünmüştür.

1997 senesi mayıs ayında ABD’nin davetiyle görevli olarak 20’den fazla arkadaş ABD’ye gitmiştik. Washington’daki ABD Dışişleri Bakanlığı binasında Dişişleri Bakanlığı yetkilisi bize dünyadaki terörist devletlerle ilgili bilgi veriyordu. Terörist devletleri, terör örgütlerine yardım eden devletler olarak tarif ediyordu. Terörist devlet olarak Irak’ı, Libya’yı, Suriye’yi ve İran’ı sayıyordu. Ben söz istedim;
“Ankara DGM’de görevli Cumhuriyet Savcısıyım. Bu sebeple biliyorum. Ankara’da ve İzmir’de çok sayıda PKK’lı terörist ellerinde patlayıcılarla birlikte yakalandılar. Bu PKK teröristleri ifadelerinde Yunanistan’da Yunanlı subaylar tarafından eğitildiklerini, Yunanlı subaylardan bomba eğitimi aldıklarını, eğitimlerinin sonunda terörist eylemler yapmak üzere Türkiye’ye gönderildiklerini söylediler. Ancak siz Yunanistan’ı terörist ülke olarak saymadınız.” Dedim. ABD Dışişileri Bakanığı yetkilisi;
“Yunanistan’ı da takip ediyoruz. PKK’ya yardıma devam ederse Yunanistan’ı da terörİst devletler listesine alacağız ”dedi.
Bu söz inandırıcı değildir. Çünkü Yunanistan PKK’ya kuruluşundan itibaren yardım etmeye başlamış ve sonuna kadar da yardım etmiştir.

Türkiye’de Ermeni Soykırımı yapılmamıştır. 1. Cihan Savaşı’nı Ermeniler bir fırsat olarak görmüşlerdir. Rusya’da eğitilen Ermeni çeteleri savaşta ordumuzu arkadan vurmuşlardır. Fakat asıl kötüsü Ermeni çeteleri savaş sebebiyle savunmasız kalan yüzlerce Türk köyüne baskın düzenlemişler, köylerde toplu katliam yapmışlardır. Ermenilerin 1. Cihan Savaşı’nda katlettiği vatandaşlarımızın sayısı tarihçilerin tespitine göre 300.000’i geçmiştir. Osmanlı Hükümeti askerimizin arkadan vurulmasını ve sivil halkın katliama uğramasını önlemek için yerinde bir kararla Ermeni vatandaşlarımızı zorunlu tehcire tabi tutmuştur.

Tehcir sırasında Ermeniler zarar görmüştür. Ermeni çetelerinden zarar gören bazı kürt aşiretleri intikam saakiyle bazıları da yağma amacıyla tehcir edilen Ermeni kafilelerine baskınlar düzenlemişlerdir. Bu baskınlarda Ermenilerin 1500 veya 3000 kaybı olmuştur.

1915 yılında Ermeni soykırımı yapıldığı, 1 milyondan fazla Ermeninin katledildiği kocaman bir yalandır.

İstiklal Savaşı sırasında Ermenilerle yaptığımız Kars ve Gümrü anlaşmalarında Ermenilere soykrım yapılmadığı, Ermenilerle Türkler arasında çarpışmalar olduğu ve iki tarafında kayıp verdiği Ermenilerce de kabul edilmiştir.

Ermeniler 1. Cihan Savaşı’nı kendileri için bir fırsat kabul etmişler, Doğu Anadolu Bölgemizi Türkten temizlemek için o bölgelerde soykırıma teşebbüs etmişlerdir. 300.000 den fazla vatandaşımız Ermeniler tarafından katledilmiştir..

2015 yılın kadar tarihçilerimiz bu ermeni vahşetini delilleriyle ortaya koyacak kitaplar hazırlamalı ve kitaplar bütün dünya dillerine tercüme ettirildikten sonra o memleketlere yollanmalı ermeni vahşeti bütün dünyaya gösterilmelidir.

Bu konuda devlet de tarihçilerimizi teşvik etmelidir.

Bizim tarihimizde insanlığa karşı işlenmiş suç yoktur. Soykırım yoktur. Soykırım yapanlar ”temelsiz medeniyetler ve çürümüş ırkların yüksek medeniyetler ve daha asil ve doğurgan insan tipleri karşısında…” yokoluşunu yani soykırımı doğal görmüşlerdir. Cezayirde bir günde 45.000 sivili katleden Fransa, Cezayir’den Kuzey Afrikada’ki Fransız varlığının oynadığı olumlu rolü kabul etmesini ve müfredatında bu konunun işlenmesini talep edebilmektedir.
Biz soykırım yapmadık. Yapmadığımız soykırım için Ermenilerden özür dileyemeyiz. Ermenilerle tarihimize yakışır şekilde mücadele etmeliyiz.

Kaynak: Özür Dilerim Türk’üm (Prof. İskender ÖKSÜZ)

Talat ŞALK
Emekli Cumhuriyet Savcısı



(Bu köşe yazısı, sayın Talat ŞALK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)