“Yasama organı tarafından çıkarılan her kanunda olduğu gibi halk ağzında “kentsel dönüşüm yasası” olarak da bilinen yürürlükte ki mevzuatımız da tam olarak adı “6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” olarak geçen yasanın da bir çıkarılma amacı vardır. Bu amaç 6306 sayılı yasanın “amaç” kenar başlıklı 1. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre özetle, yasanın en temeldeki amacı, afet riski altındaki alanların, bölgelerin, taşınmazların, arazilerin, arsaların ve bunların haricinde ki eski yapı stokunun, herhangi bir afette ağır hasar alma tehlikesi bulunan riskli yapıların bilime, sanata, inşaat standartlarına uygun sosyal hukuk devleti ilkesi gereğince bireylere yaşanılabilir, sağlıklı, ulaşılabilir konut ve çevre edindirmek amacıyla tasfiye edilmesi, güçlendirilmesi ve dönüştürülmesidir.6306 sayılı yasanın temel amacını özetle belirttikten sonra 6306 sayılı yasanın uygulanması bakımından(uygulama alanı bakımından) üç temel kavram üzerine kuruludur. Bu kavramlar, Riskli Alan, Rezerv Yapı Alanı, Riskli Yapı’dır. Bu kavramların tanımı 6306 sayılı yasanın “tanımlar” kenar başlıklı 2. Maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir;

Rezerv yapı alanı: Bu Kanun uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere, TOKİ’nin veya İdarenin talebine bağlı olarak veya resen Bakanlıkça belirlenen alanları,

Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan alanı,

Riskli yapı: Riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapıyı,

ifade eder”[1].

Bizler konumuz ile bağlantılı olduğu için sadece riskli alan kavramı üzerinde duracağız. Az önce yukarıda da belirttiğimiz üzere, riskli alan, zemin yapısı ya da üzerindeki yapılar sebebiyle can ve/veya mal kaybına neden olabilecek durumda bulunan, üzerindeki yapıların ağır hasar görmüş ya da görme ihtimali olan, bu nitelikte ki riski bünyesinde barındıran cumhurbaşkanınca kararlaştırılan alanlar olarak ifade edilmektedir. Riskli alan ile ilgili olarak benzer nitelikte ki tanım 6306 sayılı kanunun uygulama yönetmeliğinde de yapılmıştır. Riski alanın tespiti kapsamlı bir prosedür dahilinde gerçekleşmektedir. 6306 sayılı yasanın uygulama yönetmeliğinin Riskli alanın tespiti kenar başlıklı 5. Maddesinde riskli alan ilan edilecek yerin tespiti usul ve esasları detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. 6306 sayılı yasa ve 6306 sayılı yasanın uygulama yönetmeliği ilgili maddelerinde riskli alan idarelerinin bu kapsamda TOKİ, belediye, bakanlık gibi kurumlar gerekli evrak, bilgi ve belge ile bir yerin cumhurbaşkanlığı makamından riskli alan ilan edilmesini isteyebilirler. Bunun yanında riskli alan ilan edilmesi istenilen yerde taşınmaz maliki olarak bulunan özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerde riskli alan ilanı için gerekli olan bilgi ve belgeleri cumhurbaşkanlığı makamına sunulmak üzere, ilgili idarelere ya da bakanlığa iletebilirler. Bakanlık ya da ilgili idare riskli malan ilan edilmesi istenilen yerde taşınmaz maliki olarak bulunan özel hukuk gerçek ya da tüzelkişilerin bu talebini haklı görürse o durumda riskli alan ilanı istenilen yerin bilgi ve belgeleri cumhurbaşkanlığı makamına ibraz edilir.

Riskli alan ilan edilen yerlerde 6306 sayılı yasa uyarınca yapılacak uygulamalar, taşınmazların dönüştürülmesi, yeniden inşası ve imarı, üzerindeki binaların yıkılarak arsa haline gelen taşınmazlar üzerindeki kat mülkiyetinin sona ermesi, kat irtifakı ve kat mülkiyetinin kurulması veya terki-ni, söz konusu taşınmazların tekrardan değerlendirilmesi, uygulama alanındaki taşınmazların tapu kayıtlarında ki şahsi ve/ veya sınırlı ayni hakların akıbeti, uygulama alanında ki taşınmazların terki, ihdası, tevhidi, ifrazı, toplulaştırılması, yeniden kat mülkiyetine tabi bağımsız bölümlerin inşası, arsa payı karşılığında inşaat sözleşmesi, hasılat paylaşımı veya kanunun cevaz vermiş olduğu usul ve esaslar çerçevesinde uygulama alanındaki taşınmazların yeniden değerlendirilmesi ve benzeri işlemler 6306 sayılı yasanın “uygulama işlemleri” kenar başlıklı 6. Maddesine göre, yapının paydaşı olup olmadıkları gözetilmeksizin sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile malikler tarafından karar verilir. 6306 sayılı yasanın 6. Maddesi uyarınca, riskli alan ilan edilen yerlerdeki taşınmazların malikleri tarafından ÖNCELİKLE DEĞERLENDİRİLMESİ esas alınmıştır. Eğer malikler ilgili idare ya da bakanlığın maliklerin kendi arasında riskli alan içerisinde kalan taşınmazların değerlendirilmesi, anlaşması talebine ve tebligatına rağmen 30 gün içerisinde malikler aralarında anlaşamazlar ise o durumda TOKİ, idare veya bakanlık söz konusu yer ile ilgili olarak acele (ivedi) kamulaştırma işlemi yapmaya yetkilidir. Bunun haricinde riskli alan ilan edilen yerlerde bakanlık veya bakanlığın 6306 sayılı yasanın 6. Maddesinin 12. Fıkrası[2] uyarınca yetkilendirmiş olduğu idare, TOKİ veya belediyeler tarafından 6306 sayılı yasanın 6/a maddesi ile RESEN yapabilir. Bakanlık, idare veya belediyeler 6306 sayılı yasanın 6/A maddesi uyarınca yapacağı uygulama işlemlerinde maliklerin muvafakati ya da rızası aranmaz.

Riskli alan tanımı, kapsamı ve bu kapsamda yapılacak uygulama işlemleri hakkında genel bilgi verdikten sonra kamulaştırmasız el atma kurumu üzerinde durulacaktır.

“Kamulaştırma, devlet ya da kamu tüzelkişilerinin kamu hizmeti( kamu yararı) için gerekli olan özel hukuk gerçek ya da tüzelkişilerinin maliki bulunduğu taşınmazın gerçek karşılıklarını taşınmaz maliklerine peşin ödemek ya da kanunun izin vermiş olduğu konularda ve yine kanunun öngördüğü süre ve şekillerde taksitle ödemek suretiyle bir kısmının ya da tamamı mülkiyetinin kamuya geçirilmesi veya taşınmazın üzerinde devlet ya da kamu tüzelkişileri lehine, malikler aleyhine irtifak hakkının tesis edilmesidir. (AY m.46, 2942 s K m.1)

Devlet ya da kamu tüzelkişileri, kamu yararı veya kamu hizmeti için gerekli olan, gereksinim duyduğu taşınmazı Anayasamızın 46. Maddesi ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu uyarınca özel hukuk kişilerine ait olan taşınmaz malları gerçek karşılıklarını peşin ödemek suretiyle kamulaştırmak yerine, özel hukuk kişilerinin maliki bulunduğu taşınmazlara herhangi bir bedel ödemeksizin fiilen ya da hukuken el atmaktadır. İdarelerin bu şekilde özel hukuk gerçek ya da tüzelkişilerin taşınmaz malvarlığına fiili ya da hukuki el atması “kamulaştırmasız el atma “olarak tanımlanmaktadır. Kamulaştırmasız el atma doğrudan doğruya yasal mevzuatımızda düzenlenmiş değildir. Sadece kamulaştırmasız hukuki ya da fiili el atma nedeniyle mahkeme ilamı ile hüküm altına alınan tazminatın icrası veya infazının ancak mahkeme ilamının kesinleşmesini içeren anayasa mahkemesi tarafından iptal edilmeden önce 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun Geçici 16. maddesinde (Ek:9/6/2021-7327/21 Md.) Üstü kapalı olarak belirtilmiştir. Bunun haricinde, kamulaştırmasız el atma kavramı yüksek mahkeme kararları ve öğreti ışığında şu şekilde tanımlanmaktadır; "idarelerin kamulaştırma işlemi yapmaksızın veya kamulaştırma işlemlerini tamamlamaksızın özel mülkiyete tabi bir taşınmaza fiilen ve sürekli olarak el koymasına veya üzerine bir tesis yapmasına ya da imar planlarında taşınmazı kamu yararına tahsis etmesi neticesinde mülkiyet hakkının kullanılmasına engel olmasına denmektedir” Ve yine kanaatimce kamulaştırma kurumu mevcut iken devletin haksız eylemi( kamulaştırmasız el atma eylemi) hiçbir surette meşrulaştırılmaması gerektiği hususunu belirttikten sonra taşınmaz maliklerinin mağdur olmaması açısından kamulaştırmasız el atma kurumunun hukukumuza yer edinmesini sağlayan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 1956/1-6 ve 1956/1-7 sayılı İçtihadı Birleştirme kararlarında, kamulaştırma yetkisi bulunan bir kamu idaresinin özel hukuk kişilerine ait taşınmazlar üzerinden kamulaştırma kuralları çerçevesinde kamulaştırma yapmadan sürekli bir şekilde diğer bir ifade ile sahiplenme maksadıyla söz konusu taşınmaz üzerinde kamu hizmetine yönelik olarak fiili uygulamalarına, fiili el koymaya "kamulaştırmasız el atma" olarak tanımlamıştır. Ayrıca diğer bir yüksek mahkeme içtihadı[3] da şu şekildedir; "Bir taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığından söz edilebilmesi için, öncelikle idarenin, o taşınmaza eylemli olarak el koyup, malikin kullanımını, yasaya aykırı şekilde tamamen ortadan kaldırması ve bu durumun kalıcı olması şarttır. Eş söyleyişle idare, el koyma eylemini, o taşınmazı sahiplenme amaç ve kastı ile yapmış olmalıdır."[4]

Kamulaştırmasız el atma kurumu ile ilgili açıklamalarda bulunduktan sonra şimdi riskli alan ile olan ilişkisi üzerinde duracağız.

6306 sayılı kanun uyarınca cumhurbaşkanı tarafından veya cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçmeden önce bakanlar kurulu tarafından riskli alan olarak ilan edilen yerde taşınmazların üzerinde bulunan ağır hasar görmüş veya ağır hasar görme tehlikesi olan, riskli nitelikteki yapılar, köhneleşmiş yapılar 6306 sayılı yasanın "tahliye ve yıktırma" kenar başlıklı 5. Maddesi uyarınca öncelikli olarak taşınmaz malikleri tarafından maliklerin anlaşmaması halinde ilgili idare tarafından resen yıktırılır. Üzerindeki yapıları yıkılan arsa haline gelen taşınmazlar 6306 sayılı yasanın 6. Maddesi uyarınca öncelikle arsa malikleri tarafından değerlendirilmesi esası belirtilmiştir. Ancak ilgili idare, bakanlık veya TOKİ tarafından taşınmaz maliklerine yapılan tebligatın takiben 30 gün geçmesi rağmen taşınmaz malikleri kendi aralarında anlaşma sağlamaması halinde söz konusu taşınmazlar için acele kamulaştırma yoluna gidebilir. Bunun dışında bakanlık, uygulama işlemleri resen gerçekleştirmesi halinde 6306 sayılı yasanın 6/a maddesinin 5. Fıkrası[5] uyarınca, Uygulama yapılacak alanda bulunan kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlardan dönüşüm uygulamasına dâhil edilecek olanlar ile özel mülkiyete tabi diğer bütün taşınmazlar, Bakanlığın talebine istinaden Hazine adına tescil olunur. Yapılacak yeni yapılar için inşaat ruhsatı Hazine adına düzenlenir ve hak sahiplerine haklarına karşılık gelecek bağımsız bölümlerin devri yapılıncaya kadar kat irtifakı ile kat mülkiyeti Hazine adına kurulur.

Görüldüğü üzere, idare, TOKİ veya Bakanlık yukarıda belirtmiş olduğumuz iki hal ve kanunda yer alan ayrıksı durumlar saklı kalmak kaydı ile riskli alan statüsü içerisinde yer alan taşınmazlar ile ilgili olarak herhangi bir şekilde fili ya da hukuki müdahalede edemeyecektir. Ancak uygulama da idare, bakanlık ya da TOKİ riskli alan kapsamında yer alan taşınmazlar hakkında olağan ya da olağanüstü kamulaştırma işlemi yapmaksızın ve de 6306 sayılı yasanın 6/a maddesinin 5. Fıkrasındaki durumlar gerçekleşmeden taşınmazlar üzerinde yol, park, inşaat, konut, işyeri, okul yapmak ve benzeri şekilde fiili uygulamalarda bulunmaktadır. İdarelerin riskli alan kapsamında yer alan taşınmazlar üzerinde yapmış olduğu fiili uygulamalar (inşaat, park, yeşil alan, konut, afet konutu, işyeri yapmak gibi uygulamalar) kamulaştırmasız fiili el atma niteliğindedir. Zira, bakanlık, TOKİ veya ilgili idare riskli alan statüsü içerisinde yer alan taşınmazlara kamulaştırma yetkisi olduğu halde ivedi ya da olağan kamulaştırma işlemi yapmaksızın veya kanunda yer alan istisnai hükümleri işletmeden (6306 sayılı Kanunun m.6/a-5, 6/2 vs.), kamu yararına tahsis amaçlı söz konusu özel hukuk kişilerine ait taşınmazlara fiili olarak el atmakta ve taşınmaz maliklerinin mülkiyet hakkına doğrudan müdahalede bulunmaktadır. Bu surette bakanlık, idare veya TOKİ riskli alan kapsamında yer alan taşınmazlara kamulaştırmasız el atması halinde taşınmaz malikleri, TMK m.683 uyarınca el atmanın önlenmesi davası veya kamulaştırmasız el atma durumuna razı olup taşınmazın gerçek değerinin karşılığını almak üzere, kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat (bedel) davası açabilir. Taşınmaz malikleri tercihine göre gerek el atmanın önlenmesi davası gerekse kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davalarının yanında haksız işgal tazminatını (ecri misil) da her zaman talep edebilir. Diğer bir ifade ile haksız işgal tazminatı her iki dava ile birlikte açılabilir. Fakat taşınmaz malikleri haksız işgal tazminatını her halde talep ve dava edebilirken el atmanın önlenmesi davası ile kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasını aynı anda açamaz. Taşınmaz maliki veya malikleri ya el atmanın önlenmesi davası ya da kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açabilir.

Netice olarak, bir yerin cumhurbaşkanlığı makamı tarafından riskli alan ilan edilmesi o yerin kamulaştırıldığı anlamına gelmez. Bu yüzdendir ki, riskli alan ilan edilen yer ile ilgili olarak bakanlık, idare veya TOKİ 6306 sayılı yasanın 6/a maddesi uyarınca resen uygulama işlemleri kapsamında yine adı geçen yasanın 6/a maddesinin 5. Fıkrası bağlamında ya da sair mevzuat hükümleri kapsamında işlem tesis etmediği takdirde uygulama alanında kalan taşınmazlar ile ilgili olarak ivedi ya da olağan kamulaştırma işlemi yapması gerekmektedir. Aksi halde kanundan doğan istisnalar haricinde ilgili idare uygulama alında kalan diğer bir ifade tarzı ile riskli alan kapsamında yer alan taşınmazlara hukuki ya da fiili surette müdahalede bulunmaz. İdare riskli alan kapsamında yer alan taşınmazlara fiili ya da hukuki müdahalede bulunması halinde bu durum kamulaştırmasız el atma olarak nitelendirilir ve ilgili taşınmaz malikleri kamulaştırmasız el atma kurumu kapsamında çeşitli dava açma imkanına sahiptir[6].

------------------

[1]ÇAK, Y., 6306 SAYILI YASANIN 6/A MADDESİNİN 5. FIKRASININ ANAYASAYA AYKIRILIĞI SORUNU https://www.hukukihaber.net/6306-sayili-yasanin-6a-maddesinin-5-fikrasinin-anayasaya-aykiriligi-sorunu-makale,10198.html (Erişim tarihi: 27.10.2022)

[2] 6306 sayılı yasanın 6. Maddesinin 12. Fıkrası; Bakanlık, bu Kanunda belirtilen iş ve işlemlere ilişkin olarak TOKİ’ye veya İdareye yetki devrine ve bu iş ve işlemlerden hangilerinin TOKİ veya İdare tarafından yapılacağını belirlemeye yetkilidir.

[3] Yargıtay H.G.K Kararı 15.10.2004 tarih, 2004/5-561 E., 2004/717 K".

[4] ÇAK, Y., ANAYASA MAHKEMESİNİN İPTAL KARARI IŞIĞINDA KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA (FİİLİ EL ATMA) DAVALARINDA MİKTAR İTİBARİYLE İSTİNAF KESİNLİK SINIRI SORUNUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ, https://www.hukukihaber.net/anayasa-mahkemesinin-iptal-karari-isiginda-kamulastirmasiz-el-atma-fiili-el-atma-davalarinda-miktar-itibariyle-istinaf-kesinlik-siniri-sorununun-degerlendirilmesi-makale,10207.html ( Erişim Tarihi: 27.10.2022)

[5] 6306 sayılı yasanın 6/a maddesinin 5. Fıkrası; Uygulama yapılacak alanda bulunan kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlardan dönüşüm uygulamasına dâhil edilecek olanlar ile özel mülkiyete tabi diğer bütün taşınmazlar, Bakanlığın talebine istinaden Hazine adına tescil olunur. Yapılacak yeni yapılar için inşaat ruhsatı Hazine adına düzenlenir ve hak sahiplerine haklarına karşılık gelecek bağımsız bölümlerin devri yapılıncaya kadar kat irtifakı ile kat mülkiyeti Hazine adına kurulur.

[6]Emsal olarak bakınız; SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2017/435 Karar Numarası: 2017/447 Karar Tarihi: 16.05.2017; Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/915 Esas, 2017/4 Karar sayılı dava dosyasında verilen karara karşı davacı vekili ve davalı Belediye vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine dosya dairemize tevzi edilmekle yapılan inceleme neticesinde gereği görüşüldü:

İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacının Rize Merkez, Kaplıca Mahallesi 1009 ada 53 parsel sayılı taşınmazda diğer hissedarlarla birlikte müşterek malik olduğunu, taşınmaz üzerindeki 5 katlı binanın davacıya ait olduğunu, Rize Belediye Başkanlığı ile TOKİ arasında 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu, 5393 Sayılı Belediye Kanunu ile diğer hususlar kapsamında 14.10.2011 tarihli kentsel dönüşüm ve dönüşüm protokolü imzalandığını, bu protokol kapsamında kentsel dönüşüm alanı içinde kalan müvekkilinin sahip olduğu dava konusu taşınmazla ilgili Rize Belediye Başkanlığı Encümeni'nin 14.08.2012 tarihli, 212 Kararı ile kamulaştırma işlemi için kamu yararı kararı alındığını, Bakanlar Kurulu'nun 16.04.2012 tarihli, 2012/3099 Karar sayılı kararı ile kamulaştırma işlemine başlama kararı ve Kamulaştırma Kanunu'nun 27. Maddesi hükümleri gereğince acele el konulma kararı alındığını, 22.02.2013 tarihinde Rize 1.Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 2013/92 Esas sayılı dosyasıyla acele kamulaştırma davası açıldığını, davalı idarece acele kamulaştırma bedeli yatırılmadığı için dosyanın düştüğünü, davalı idarenin 10.10.2013 tarihinde Rize 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/702 Esas, 2014/15 Karar sayılı ilamı ile acele kamulaştırma kararı aldığını, davalı idarenin acele el koyma işlemi tamamlanmadan uzlaşmaya gitmeyen hissedarların taşınmazlarına el koyduğunu ve yıkım işlemi yaptığını, davalı İdare'nin fiilen müvekkilinin taşınmazını 01.01.2013 tarihinde tahliye ettirerek 5 katlı binanın kullanılmasını engellediğini, müvekkili binada bulunan eşyalarını almadan binanın yıkıldığını, müvekkilinin binada bulunan her bir daireden en son ayda 600 TL kira aldığını, davalıların hukuka aykırı işlem ve eylemleri nedeniyle o tarihten beri yaklaşık 100.000 TL kira kaybının olduğunu, davanın belirsiz alacak davası olması sebebiyle şimdilik fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000 TL'nin davalılardan iştiraken ve müştereken alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş; 16.12.2016 tarihli dilekçesi ile, talep sonucunu 61000 TL'ye çıkarttıklarını, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini istediklerini bildirmiştir. SAVUNMA: Davalı Belediye Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili kurum ile TOKİ arasında yapılan anlaşma gereği, 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu ve ilgili diğer kanunlar kapsamında Yeniköy Mahallesi, Hamam dere Mahallesi, Kaplıca Mahallesi ve AT meydanı Mahallesi kapsamında çarpık yapılaşmayı önleyici amaçla kentsel dönüşüm ve gelişme alanı sağlamak amacıyla kamulaştırmaya başlama kararı alındığını, bu nedenle Rize 1.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/92 Esas sayılı dosyasıyla acele kamulaştırma talep edildiği, acele kamulaştırma bedelinin yatırılmaması nedeniyle dosyanın düştüğünü, sonrasında Rize 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/702 Esas, 2014/15 Karar sayılı kararı ile acele kamulaştırma kararı alındığını, binanın acele kamulaştırma davası devam ederken yıktırıldığını, kentsel dönüşüm projesinin bir an önce gerçekleştirilmesi, maliklerin mağdur edilmemesi, çarpık kentleşmenin önlenmesi için bu şekilde işlem yapıldığını, dava konusu taşınmazdaki binanın yıkım işleminin 20.08.2013 tarihinde gerçekleştiğini, davacı tarafın 01.01.2013 tarihinden itibaren kira geliri talep etmesinin haksız olduğunu, ayrıca davacının 5 ayrı daire için aylık 600 TL kira bedeli istemesinin hukuken kabul edilebilir bir yanının bulunmadığını, her bir dairenin kira bedelinin farklı olduğunu, davacının istediği miktarın fahiş olduğunu, Timya Vadisi'nde kentsel dönüşüm kapsamında bir daireye yapılan kira yardımının 14.07.2015 tarihi itibariyle damga vergisi mahsup edildikten sonra 460,35 TL olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini bildirmiştir. Davalı TOKİ vekili cevap dilekçesinde özetle, dava konusu taşınmazın müvekkili kurum ile Rize Belediye Başkanlığı arasında 21.02.2012 tarihinde imzalanan protokol ile başlatılan Rize Merkez Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesi sınırları içerisinde yer aldığını, proje alanında taşınmazların kamulaştırılması ve bedel tespitlerinin belediye tarafından yapıldığını, hak sahipleri ile ilgili olan bütün sorumlulukların Belediye'de olduğunu, protokol gereği idarelerinin görevinin konutları inşa etmek ve belediyece belirlenen hak sahiplerine gayrimenkul satış sözleşmesi düzenleyerek konutları teslim etmek olduğunu, davacının talebinin muhatabının Rize Belediye Başkanlığı olduğunu, bu nedenle müvekkil idare yönünden davanın husumet nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğini, idarelerinin kusuru bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı tarafından istenilen alacak miktarının fahiş olduğunu belirtmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİNDE İLERİ SÜRÜLEN DELİLLER: Tapu kaydı, bilirkişi raporları, Rize 1.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/92 Esas, 2013/505 Karar ve 2014/607 Esas dosyaları, Rize 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/702 Esas, 2014/15 Karar sayılı dosyası, dava konusu taşınmazın kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri dosyası, davalı Belediye ve davalı TOKİ arasındaki protokol dosyası

İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/915 Esas, 2017/4 Karar Sayılı kararıyla, davanın, davacının bina mahiyetindeki taşınmazına haksız olarak el atılması sebebiyle uğradığı, kira kaybına ilişkin olduğu, dosya içerisindeki kamulaştırma dosyası, Belediye ile davacı arasındaki yazışmalar ve diğer delillere bakıldığında zarar başlangıcının 04.04.2013 tarihi olarak alınması gerektiği, davacının dava açtığı tarih itibariyle halen bina bedelini davalılardan alamadığı anlaşıldığından dava tarihine kadar ecrimisil talep edebileceği, dava belirsiz alacak davası olduğundan talepte olduğu gibi dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan alınmasına karar verildiği, davalı Belediye ile davalı TOKİ arasındaki protokole göre haksız olarak binayı yıkanın davalı Belediye olduğu, binanın yıkılmasında sorumluluğu olmayan davalı TOKİ'ye husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle davalı Belediye aleyhine açılan davanın kabulüne; davalı TOKİ aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir.

İSTİNAFA BAŞVURAN TARAF ve İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEP VE GEREKÇESİ: Davalı Belediye vekili istinaf dilekçesinde özetle, Mahkeme'nin yeterli araştırma yapmadan karar verdiğini, taşınmaz üzerindeki binanın acele kamulaştırma davası devam ederken çarpık kentleşmeyi önlemek için yıkıldığını, yıkım işleminin 20.08.2013 tarihinde yapıldığını, öncesi için ecrimisil taktir etmenin hukuki dayanağının bulunmadığını, Rize 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/702 Esas sayılı dosyası ile acele kamulaştırmanın 10.10.2013 tarihinde yapıldığını, bu tarihten sonrası için de ecrimisil taktir edilemeyeceğini, belirlenen ecrimisil miktarının fahiş olduğunu, Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2014/607 Esas sayılı dosyası ile kamulaştırma kararı verildiğini ve muhtesat bedelinin davacıya ödendiğini, Mahkeme'nin davalı TOKİ aleyhine açılan davayı husumet yönünden reddetmesinin de hukuka aykırı olduğunu, davacıya kira bedeli ödenecekse bunun davalı TOKİ'nin sorumluluğunda olduğunu, Mahkeme'nin delilleri eksik değerlendirdiğini, yine eksik soruşturma ile karar verdiğini belirterek Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, dava TOKİ yönünden açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilip kendileri aleyhine vekalet ücreti taktir edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davalılar arasında hukuki ilişki ve irtibat bulunması sebebiyle davalı TOKİ'nin de ecrimisilden sorumlu olduğunu, muhtesat bedelinin kamulaştırmayla ilgili karardan sonra davacıya ödendiğini belirterek davalı TOKİ yönünden Mahkeme kararının düzeltilmesine karar verilmesini talep ettiklerini bildirmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEP: Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/915 Esas, 2017/4 Karar Sayılı dosyasıyla davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan davanın mülkiyet hakkından kaynaklanan davacıya ait tapu kaydında davacıya ait olduğuna ilişkin şerh bulunan binanın kamulaştırma davası açılmadan yıkılması sebebine dayalı ecrimisil talebini içerdiği, Davalılar arasında imzalanan protokol, kentsel dönüşüm projesi kapsamındaki taşınmazlarla ilgili işlemlerin davalı Belediye tarafından yapılacağının kararlaştırılması, davacıya ait muhtesatın kamulaştırma davası neticelenmeden boşaltılması ve yıkım işleminin davalı Belediye tarafından yapıldığı hususlarında taraflar arasında uyuşmazlık olmaması dikkate alındığında davalı TOKİ aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf talebinin ve davalı Belediye vekilinin buna ilişkin istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerektiği, Davacı, davalı idarece açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasının açıldığı tarih itibariyle maliki ve hissedarı bulunduğu taşınmazın ve muhtesatın bedeline hak kazandığından bu tarihe kadar ecrimisil talebinde bulunabileceği, Mahkeme'nin dava tarihine kadar olan dönem için ecrimisile hükmetmesinin yerinde olmadığı,(Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 2013/2151 Esas, 2013/6544 Karar Sayılı kararında da bu hususların belirtildiği) Davalı Belediye vekili tarafından ecrimisil başlangıç tarihi olarak 04.04.2013 tarihinin belirlenmesine itiraz edilmişse de, Rize Belediye Başkanlığı'nın 14.07.2015 tarihli yazısında, davacıya ait binanın 04.04.2013 tarihinde yıkıldığı bildirildiğinden bu itirazın yerinde olmadığı, yine davalı Belediye vekili tarafından bilirkişi tarafından belirlenen ecrimisil miktarına itiraz edildiği, itirazın Mahkemece bilirkişi raporunda bütün yıllar açısından aynı miktar kira bedelini esas alan alternatif hesabın kabul edilmesi açısından yerinde olduğu, bilirkişi tarafından ilk yıl için esas alınan kira miktarının davalı Belediye'nin ödediği kira yardımı da dikkate alındığında isabetli olduğu, bilirkişi tarafından düzenlenen 12.12.2016 tarihli ek raporda güncelleme de yapılarak 04.04.2013 ile 16.06.2014 arası için belirlenen 30.105,71 TL ecrimisile hükmedilmesi gerektiği anlaşıldığından davalı Belediye vekilinin istinaf talebi bu sebepler açısından duruşma açılmadan HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabul edilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A-Davacı vekilinin ve davalı Belediye vekilinin davalı TOKİ açısından olan istinaf talebinin HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, B- Davalı Belediye'nin diğer sebepler açısından istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KISMEN KABULÜNE, Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/915 Esas, 2017/4 Karar Sayılı Kararının KALDIRILMASINA, 1-Davanın davalı Belediye açısından KISMEN KABULÜ ile, 30.105,71 TL'nin dava tarihi olan 14.09.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Belediye'den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin ve davalı TOKİ aleyhine açılan davanın REDDİNE, 2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 2056,52 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 870,95 TL harcın mahsubu ile arta kalan 1185,57 TL harcın davalı Belediye'den alınmasına, 3-Davacı vekille temsil edildiğinden davanın kabul edilen kısmı dikkate alınarak karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3612,68 TL vekalet ücretinin davalı Belediye'den alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacı tarafından karardan önce yapılan 606 TL posta ve davetiye bilirkişi ve araç ücreti (ilk karara karşı kararın bu bölümü ile ilgili istinaf başvurusu yapılmaması sebebiyle) ile karardan sonra yapılan 55 TL tebligat giderinden oluşan toplam 661 TL yargılama giderinden davanın kabul edilen kısmı dikkate alınarak 326,23 TL yargılama giderinin davalı Belediye'den alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından yapılan 870,95 TL harç giderinin davalı Belediye'den alınarak davacıya verilmesine, (ilk karara karşı kararın bu bölümü ile ilgili istinaf başvurusu yapılmaması sebebiyle) 6-Davalı Belediye vekille temsil edildiğinden davanın reddedilen kısmı dikkate alınarak karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3707,31 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı Belediye'ye verilmesine, 7-Davalı TOKİ vekille temsil edildiğinden davanın reddedilen kısmı dikkate alınarak karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 1980 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı TOKİ'ye verilmesine, 8-Yatırılan gider avansından arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırına iadesine, 9-Davalı Belediye tarafından yatırılan istinaf harcının talebi halinde davalı Belediye'ye iadesine, 10-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcı yeterli olduğundan harç alınmasına gerek olmadığına, 11-Davalı Belediye tarafından yapılan 39 TL istinaf giderinden davanın reddedilen kısmı dikkate alınarak 19,75 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı Belediye'ye verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, davalı Belediye açısından verilen kararlar açısından istinaf konusunun değeri itibariyle kesin olarak; davalı TOKİ açısından verilen karar açısından kararın tebliğinden itibaren bir ay içerisinde Yargıtay'a sunulmak üzere Dairemiz'e veya temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi'ne ya da ilk derece mahkemesine verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 16.05.2017