TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEDET ŞEKER VE MUSTAFA KOÇASLAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/20352)

 

Karar Tarihi: 31/1/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Muhammed Cemil KANDEMİR

Başvurucular

:

1. Medet ŞEKER

Vekili

:

Av. Mücahit ŞEKER

 

 

2. Mustafa KOÇASLAN

Vekili

:

Av. Ertuğrul Gazi AKYILDIZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, baro levhasına yazılma işlemine ilişkin iptal davalarında hukuk kurallarının öngörülemez biçimde yorumlanması nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 13/7/2020 ve 20/11/2020 tarihlerinde yapılmıştır.

3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Başvurulara konu nihai karar olan Bölge İdare Mahkemesi kararlarının gerekçelerinin benzer olması nedeniyle 2020/36805 numaralı bireysel başvuru dosyasının 2020/20352 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve incelemenin 2020/20352 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu Medet Şeker, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Genel Bilgiler ve Olağanüstü Hâl İlanı ve Bu Süreçte Uygulanan Tedbirler

7. Başvuruya konu olaylara ilişkin genel bilgiler ile olağanüstü hâl ilanı ve bu süreçte uygulanan tedbirler için bkz. M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, §§ 11-19.

B. Başvuru Konusu Olaylara ilişkin Süreç

8. Başvurucular, baro levhasına avukat olarak yazılma talebiyle ilgili barolara başvurmuştur. Başvurucuların talepleri Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından kabul edilmiştir.

9. Söz konusu kararlar, Bakanlık tarafından uygun bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere TBB'ye gönderilmiştir.

10. TBB Yönetim Kurulu, önceki kararlarında ısrar ederek başvurucuların baro levhasına yazılmasına karar vermiştir.

11. Bakanlık, başvurucuların baro levhasına yazılmalarına ilişkin TBB kararlarının kesinleşmesi üzerine Ankara İdare Mahkemelerinde (Mahkeme) TBB'ye karşı iptal davaları açmıştır. Başvurucular iptal davalarında davalı TBB yanında müdahil olarak yer almıştır.

12. Medet Şeker tarafından yapılan 2020/20352 numaralı bireysel başvuruya konu yargılama sürecinde, Mahkeme davanın reddine karar vermiştir. Bu karara karşı Bakanlığın yaptığı istinaf başvurusu Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesince kabul edilerek karar kaldırılmış ve dava konusu işlemin kesin olarak iptaline karar verilmiştir. Karar gerekçesinde; başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) silahlı terör örgütüne üye olma suçundan soruşturma yürütüldüğü, isnat edilen fiilin niteliği ve avukatlık mesleğinin önemi dikkate alındığında baro levhasına yazılma talebinin soruşturma sonucuna kadar bekletilmesinin kamu yararı ve hizmet gereklerine daha uygun olacağı belirtilmiştir.

13. Mustafa Koçaslan tarafından yapılan 2020/36805 numaralı bireysel başvuruya konu yargılama sürecinde, Mahkeme dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. İdare Mahkemesi kararında, başvurucu hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan soruşturma yürütüldüğü gerekçesine yer verilmiştir. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunu gerekçeli olarak reddetmiştir. Karar gerekçesinde; 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununda kovuşturma kavramının bu kanuna münhasır bir anlamda kullanıldığı, soruşturmayı da kapsadığı, başvurucu hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yürütülen soruşturmanın derdest olduğu, isnat edilen fiilin niteliği ve avukatlık mesleğinin önemi dikkate alındığında baro levhasına yazılma talebinin soruşturma sonucuna kadar bekletilmesinin yerinde olacağı, başvurucunun baro levhasına avukat olarak yazılmasına ilişkin işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı belirtilmiştir.

14. Başvurucular, muhtelif tarihlerde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

15. İlgili hukuk için bkz. M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, §§ 34-56 ; İ.K. [GK], B. No: 2019/20904, 15/4/2021, §§ 27-29.

16. Başvurulara konu Mahkeme kararlarının verildiği tarihte 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Kanun'un "Avukatlığa kabulde engeller" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının ilgili kısımları şöyledir:

"Aşağıda yazılı durumlardan birinin varlığı halinde, avukatlık mesleğine kabul

istemi reddolunur :

a) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak,

...

Adayın birinci fıkranın (a) bendinde yazılı cezalardan birini gerektiren bir suçtan kovuşturma altında bulunması halinde, avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın bu kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebilir. "

17. 24/11/2021 tarihli ve 7343 sayılı Kanun'un 25. maddesiyle 1136 sayılı Kanun'un 5. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “kovuşturma altında bulunması” ibaresi “dolayı hakkında kamu davası açılmış olması” şeklinde değiştirilmiştir.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Anayasa Mahkemesinin 31/1/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

19. Başvurucular özetle, derece mahkemelerinin kovuşturma ve soruşturma kavramlarını birbirine karıştırdığını, bu yorumun açık ve bariz takdir hatası olduğunu belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

20. Bakanlık görüşünde; Mustafa Koçaslan hakkındaki kovuşturmanın devam ettiği belirtilmiştir. Görüşte, Medet Şeker hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmanın kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile sonuçlandığı, mağdur sıfatının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

21. Başvurucu Medet Şeker, Bakanlık görüşüne verdiği cevapta ihlal kararı verilmesini talep etmiştir.

B. Değerlendirme

1. Uygulanabilirlik Yönünden

22. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, M.B. kararında Anayasa'nın 36. maddesinin baro levhasına kaydedilmeye ilişkin uyuşmazlıklarda uygulanabilir olduğu sonucuna varmıştır (aynı kararda bkz. §§ 64-78).

2. Kişi Bakımından Yetki Yönünden

23. Başvurucular, uyuşmazlığın davacı ya da davalı sıfatıyla tarafı olmayıp yargılama sürecine davalı yanında müdahil sıfatıyla katılmıştır. İlgili kişilerin mahkemeye erişim hakkı kapsamında davaya katılımının sağlanmasının gerekçeli karar hakkı, silahların eşitliği ilkesi, savunma hakkı gibi güvencelerle örtüşen, bu güvencelerin gerçekleşmesini sağlayan bir gereklilik olduğu izahtan varestedir. Yargılama sürecine dair güvencelerin ihlalinin müdahili de etkileyeceği dikkate alındığında müdahilin adil yargılanma hakkının sürece dair diğer güvencelerinden faydalandırılmayacağı veya bu güvencelere ilişkin şikâyette bulunamayacağı söylenemez. Aksi yaklaşımın sonuca etkili iddialarda bulunulabilmesi, savunma yapılabilmesi, delil ileri sürülebilmesi adına sağlanan mahkemeye erişimin etkinliğini zedeleyeceği, anlamsız ve içerikten yoksun kılacağı ve bunun yanında bireysel başvurunun temel hak ve özgürlüklerin korunması amacıyla da bağdaşmayacağı açıktır (benzer değerlendirmeler için bkz. Cengiz İnş. San. ve Tic. A.Ş. ve Mirax Tur. İnş. Tic. A.Ş. [GK],B.No: 2015/7846, 26/6/2019, §§ 29, 36). Bu belirlemeler ışığında davanın sonucundan etkileneceği öngörülerek yargılama sürecine müdahil olarak dâhil edilen başvurucunun adil yargılanma hakkının sürece dair güvencelerine yönelik ihlal iddiaları bakımından mağdur statüsünün bulunduğu, kişi bakımından yetki koşulunu sağladığı sonucuna ulaşıldığından adil yargılanma hakkına ilişkin ihlal iddialarının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden değerlendirilmesine geçilmiştir.

3. Diğer Kabul Edilebilirlik Koşulları Yönünden

24. Anayasa’nın iddianın incelenmesinde dayanılacak olan "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların şikâyetlerinin Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

26. Bakanlık görüşünde, başvurucu Medet Şeker hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararının verildiği ve bu karar kesinleştiğinden mağdur sıfatının olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir (bkz. § 20). Başvuruda, derece mahkemelerinin başvuruya konu kararlarına ilişkin yargılama sürecinde başvurucunun hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği değerlendirileceğinden, başvurucunun yeni bir başvuru imkânının olmasının mağdur statüsünü ortadan kaldırdığı söylenemez. Bu sebeple, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesinde başvurucunun hukuki yararının bulunduğu değerlendirilmiştir.

27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

4. İncelemenin Kapsamı Yönünden

28. Bakanlık görüşünde başvuruculardan Mustafa Koçaslan hakkındaki kovuşturmanın devam ettiği belirtilmişse de hakkaniyete uygun yargılanma hakkı yönünden yapılan değerlendirmenin derece mahkemelerinin gerekçeleri kapsamında yapıldığı belirtilmelidir. Başvuruya konu derece mahkemesi kararının söz konusu başvurucu hakkında devam eden ceza soruşturması sonucunun beklenmesinin yerinde olacağı gerekçesine dayandığı, başvurucu hakkındaki kovuşturmaya ilişkin herhangi bir değerlendirmenin söz konusu kararlarda bulunmadığı görülmektedir.

5. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

29. Genel ilkeler için bkz. İ.K. [GK], B. No: 2019/20904, 15/4/2021, §§ 43-50.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

30. Bölge İdare Mahkemeleri kararlarının gerekçelerinde, başvurucular hakkında FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan soruşturma yürütüldüğü, isnat edilen fiilin niteliği ve avukatlık mesleğinin önemi dikkate alındığında baro levhasına yazılma talebinin soruşturma sonucuna kadar bekletilmesi yerinde olacağından başvurucuların baro levhasına yazılmasına ilişkin TBB işlemlerinin hukuka uygun olmadığı belirtilmiştir.

31. Anayasa Mahkemesi, eldeki başvurularla benzer olgu ve iddiaları içeren İ.K. [GK], B. No: 2019/20904, 15/4/2021 kararında soruşturma ve kovuşturma kavramlarını incelemiş ve bu başlık altındaki gerekçe yönünden uygulanacak ilkeleri belirlemiştir.

32. 1136 sayılı Kanun'un avukatlık mesleğine kabule engellerin düzenlendiği 5. maddesinin üçüncü fıkrasında, aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı cezalardan birini gerektiren bir suçtan kovuşturma altında bulunması hâlinde, avukatlığa alınma isteği hakkındaki kararın bu kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebileceği düzenlenmiştir (İ.K., § 59).

33. 4/4/1929 tarihli ve 1412 sayılı mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda yer alan hazırlık soruşturması, yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre olarak tanımlanmış olup 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki soruşturma aşamasına karşılık gelmektedir. 1412 sayılı mülga Kanun'un yürürlükte olduğu dönemde muhakemenin bütününü ifade etmek üzere de kullanılabilen kovuşturma kavramı ise 5271 sayılı Kanun'da yalnızca iddianamenin kabulüyle başlayan ve hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi tanımlamaktadır. 5271 sayılı Kanun ile soruşturma aşamasında suç isnadı altında bulunan bir kişi şüpheli olarak tanımlanmaktayken soruşturma aşamasının bir ilerisi olan kovuşturma aşamasında ise artık sanık olarak adlandırılmakta, ilgili kişi hakkındaki iddiaların daha ciddi boyuta ulaştığı ve söz konusu süreçlerin hukuki sonuçlarının birbirinden farklı olduğu kabul edilmektedir (İ.K., §§ 60-61).

34. Söz konusu kararda, 1136 sayılı Kanun'un 5. maddesinin üçüncü fıkrasında kovuşturma altında bulunma durumuna yönelik düzenlemenin yer aldığı fakat hakkında soruşturma bulunanlarla ilgili bir hükmün bulunmadığı, bu kavramların tanımının 1136 sayılı Kanun'da yapılmadığı bu sebeple kapsamın belirlenmesinde 5271 sayılı Kanun'dan yararlanılması gerektiği ifade edilmiştir. Kararda, 5271 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 1/6/2005 tarihinden bu yana kanunlarda uyum amacıyla düzenlemeler yapıldığı, Kanun'un 5. maddesindeki kovuşturma kavramından maksadının 5271 sayılı Kanun'da tanımlandığı şekliyle yorumlanması olduğu değerlendirildiği, derece mahkemelerinden de bu kavramları 5271 sayılı Kanun'a göre yorumlamasının beklendiği ifade edilmiştir (İ.K., § 62).

35. Aynı kararda, 1136 sayılı Kanun'un 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen yazılı cezalardan kovuşturma altında bulunulmuş olması durumunda baro levhasına yazılma ile ilgili başvurunun kovuşturmanın sonuna kadar ertelenmesi konusunda idareye takdir hakkı verilmişse de, söz konusu düzenlemenin soruşturma aşamasında da uygulanabileceğine ilişkin bir hüküm yer almadığı belirtilmiş, hakkında ceza soruşturması bulunduğu gerekçesiyle başvurucunun avukatlık mesleğine kabul edilme şartlarını taşımadığı yolunda ulaşılan kanaatin kanun hükmünün öngörülebilir olmayan genişletici yorumuna dayandığı ifade edilmiştir (İ.K., § 63).

36. Somut olaylarda, yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda Bölge İdare Mahkemeleri tarafından haklarında ceza soruşturması bulunduğu gerekçesiyle başvurucuların avukatlık mesleğine kabul edilme şartlarını taşımadığı yolunda ulaşılan kanaatinin kanun hükmünün öngörülebilir olmayan genişletici yorumuna dayandığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda yukarıda anılan kararda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.

37. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmaktadır.

38. Başvurucular diğer bazı haklarının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı şikâyeti yönünden ulaşılan sonuç gözetildiğinde başvurucuların bu iddialarının ayrıca incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir.

6. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

39. Başvurucular ihlalin tespit edilmesini istemiş, yeniden yargılanma talebinde bulunmuştur. Başvurulardan Mustafa Koçaslan ayrıca tazminat talebinde bulunmuştur.

40. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

41. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvuruculardan Mustafa Koçaslan'ın tazminat talebi kabul edilmemiştir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucu Mustafa Koçaslan'ın tazminat talebinin REDDİNE,

D. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 13. İdare Mahkemesine (E.2019/1726, K.2020/47) ve Ankara 6. İdare Mahkemesine (E.2019/2466, K.2020/904) GÖNDERİLMESİNE,

E. 446,90 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam10.346,90 TL yargılama giderinin başvuruculara AYRI AYRI ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 31/1/2023tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.