TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET SARI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/32077)

 

Karar Tarihi: 17/12/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Aydın AYGÜN

Başvurucu

:

Mehmet SARI

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan başvurucunun telefon görüşmesinde kullandığı ifadeler nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklu olarak Silivri 7 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.

3. Başvurucu 15/5/2020 tarihinde eşi ile telefonla görüşmüştür. Söz konusu telefon görüşmesinde geçen konuşmalar nedeniyle başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır. Anılan görüşmenin koronavirüs (COVID-19) salgını kapsamında Ceza İnfaz Kurumunda gerçekleşen olayların başvurucu tarafından değerlendirmesine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

4. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu (Disiplin Kurulu) disiplin soruşturması sonucunda "kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söyleme veya davranışta bulunma" eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle başvurucu hakkında bir ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma disiplin cezasına karar vermiştir. Disiplin Kurulu kararında başvurucunun "farklı gerekçelerle adli veya idari şikâyet merciilerini kullanmak yerine kamuoyunda gündem yaratmak, ceza infaz kurumu imajını olumsuz yönde etkilemek, kurumda ve kurum dışında kaygı ve panik oluşumu sağlamak, ziyaretçisi aracılığıyla kişi veya kuruluşları olumsuz şekilde yönlendirerek algı oluşturmaya çalışma eyleminde" bulunduğu belirtilmiştir. Yine kararda başvurucunun yapılan telefon görüşmesinde kayıt işleminin gerçekleştirilmesi hususunda ziyaretçiye bildirimde bulunduğu, kurum asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşürdüğü, kurum görevlilerini hedef gösterdiğinden bahisle disiplin cezasının verildiği açıklanmıştır.

5. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı Silivri 1. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği/Hâkimlik) şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, Disiplin Kurulu kararında bir isabetsizlik bulunmadığından bahisle şikâyetin reddine karar vermiştir.

6. Başvurucu İnfaz Hâkimliği kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurmuştur. SilivriAğır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) başvurucunun gerçekleştirdiği görüşmede kullandığı "Telefon kayıt ediyor mu bu ara da, burada milleti öldürmeye niyet var, bunların şuan burda herkesi öldürme niyeti var." şeklindeki sözlerin kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek bir davranış olması nedeniyle yapılan itirazın reddine karar vermiştir.

7. Başvurucu, nihai kararı 19/8/2020 tarihinde tebliğ aldıktan sonra 18/9/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

9. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

10. Başvurucu; Ceza İnfaz Kurumunda korona virüs salgınına yakalandığını, idarenin gerekli önlemleri almadığını ya da ülkemizde alınan tedbirlerin ceza infaz kurumlarında yeterince yerine getirilmediğini bu konuda ihmallerin bulunduğunu, kendisine hastalığın bulaşmasının da bu ihmaller nedeniyle olduğunu, Ceza İnfaz Kurumunda vakaların mahpuslardan saklandığını, test yaptırma talebinin yerine getirilmediğini bu çerçevede yaptığı başvuruların işleme alınmadığını belirtmiştir. Yazdığı dilekçelerin işleme alınmaması ve ilgili kurumlara gönderilmemesi üzerine ve hastalığının yarattığı psikoloji ile telefon görüşmesinde başından geçenleri eşine anlattığını, bunların kayıt edilmesini ve önce savcılığa sonra da ilgili kurumlara ulaştırmasını istediğini açıklamıştır. Yaptığı telefon görüşmesi nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırıldığını, ölümcül bir hastalıkla baş etmeye çalışırken bir de disiplin cezası almasının psikolojisini bozduğunu, yaptığı itirazların gerekçesiz olarak reddedildiğini belirterek maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde Anayasa Mahkemesinin somut olayla benzer olaylarda verdiği bazı kararlara ve Disiplin Kurulunun ve yargı mercilerinin gerekçelerine yer verilmiştir. Daha sonra Bakanlık, başvurucunun maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edilip edilmediği noktasında inceleme yapılırken görüşte değinilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir.

12. Ceza İnfaz Kurumunda gerçekleştirdiği görüşmesinde kullandığı sözler nedeniyle başvurucu hakkında verilen disiplin cezasına yönelik şikâyetlerin bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (benzer yönde bir karar için bkz. Bahtiyar Öztürk, B. No: 2019/29262, 11/7/2024, § 18).

13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. Ceza İnfaz Kurumunda gerçekleştirdiği telefon görüşmesi sırasında söylediği sözler nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur.

15. Müdahaleye dayanak olan 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 43. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).

16. Herkes gibi hükümlü ve tutuklular da Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne de sahiptir (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27). Öte yandan ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlandırılabileceği unutulmamalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).

17. Disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesi uyarınca, kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber, B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22).

18. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda yapılacak bir eylemin 5275 sayılı Kanun’un 39. ile 44. maddeleri arasında öngörülen disiplin suçunu oluşturduğu açık olsa dahi bu durumun disiplin cezası verilmesi için tek başına yeterli olmayacağını, eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44; Cihat Özdemir, B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 22). Dolayısıyla somut olayda başvurucununsöylediği sözlerin kurumdaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek nitelikte kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı incelenmelidir.

19. Ceza infaz kurumlarının idaresinde, mutlak surette varlığını sürdürmesi gereken görevler bulunmaktadır. Bu görevlerin başında kurumda disiplin ve düzenin sağlanması gelmektedir. Bu görevin yerine getirilmesinde ceza infaz kurumu çalışanları zorluklarla karşılaşmaktadır. Öte yandan çağdaş bir infaz kurumu idaresinde daima göz önünde tutulması gereken görevlerden biri de kurumda tutulan kişiler hakkında uygulanacak yaptırımlar bakımından adalet ve nesafet esaslarının egemen kılınmasıdır (Sinan Bozkurt, B. No: 2019/31782, 13/4/2023, § 27) .

20. Somut olayda Ceza İnfaz Kumunda tutuklu olarak bulunan başvurucunun eşiyle yaptığı görüşmesinde söylediği sözler nedeniyle başlatılan disiplin soruşturmasında başvurucunun kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söyleme veya davranışta bulunma eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle 5275 sayılı Kanun'un 43. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendi uyarınca bir ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

21. İlgili idare ve yargı mercilerinin kararları incelendiğinde, başvurucunun disiplin cezası ile cezalandırılmasına neden olan sözlerinin kurum güvenliği ve disiplini üzerindeki etkileri yönünden hiçbir değerlendirme yapılmaksızın kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söyleme veya davranışta bulunma niteliğinde olduğunun kabul edildiği anlaşılmaktadır. Bir ceza infaz kurumunda tutulan kişinin kurum görevlilerinin işlemlerine karşı diğer mahpusları etkileyecek ya da galeyana getirecek söz sarf etmesi ya da davranışta bulunması durumunda kurum güvenliği ve disiplininin zafiyete uğrayacağında hiçbir şüphe bulunmamaktadır. Ancak somut olayda başvurucu eşiyle bir telefon görüşmesi gerçekleştirmektedir. Başvurucunun görüşmede kullandığı söz konusu ifadeleri içinde bulunduğu hastalık nedeniyle yapılan işlemlerin usulüne uygun gerçekleşmediğini anlatmaya yönelik eleştiri niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca başvurucunun söylediği sözleri ilgili makamlara ulaştırmak için telefon görüşmesinin kaydedilmesini istediği yönündeki savunmalarına ilişkin olarak da idare veya yargı yerlerinin kararlarında bir değerlendirmede bulunulmadan bu sözlerin disiplin cezasına konu eylemi oluşturduğu kabul edilmiştir.

22. Öte yandan başvurucunun telefon görüşmesinde kullandığı ve mahpusların ölümüyle ilgili sözlerinin olay sırasında yaşanan salgın hastalığın olası sonuçlarına bir atıf olarak da anlaşılabilecek niteliktedir. Ceza İnfaz Kurumunda koronavirüs salgını kapsamında alınan tedbirler uyarınca bu hastalığa yakalanan mahpuslara uygulanan işlemlerin yerine getiriliş biçimlerine yönelik değerlendirmeler içeren konuşmanın kurumda ne şekilde korku, kaygı ya da panik yarattığının açıklığa kavuşturulmadığı anlaşılmaktadır.

23. Sonuç olarak somut olayda başvurucunun telefon görüşmesinde söylediği sözlerle kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söyleme veya davranışta bulunma eylemini işlediği somut olgulara dayalı olarak ortaya konulamamıştır.

24. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerinin ilgili ve yeterli olup olmadığını denetler (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60; hükümlü ve tutuklulara uygulanan disiplin cezaları bağlamında bkz. Eşref Arslan, §§ 50-54; Abdulhamit Babat (3), B. No: 2015/3370, 9/1/2020, §§ 33-37). Somut olayda idare ve mahkemeler, başvurucunun eylemi nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir. Bu nedenle başvurucunun ifade özgürlüğüne bir ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğunun gösterilemediği değerlendirilmiştir.

25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

26. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılanma ve manevi zararlarının giderilmesi talebinde bulunmuştur.

27. Başvurucunun Ceza İnfaz Kurumundan tahliye olduğu anlaşıldığından yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.

28. Bununla birlikte yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında ve eski hâle getirme kuralı çerçevesinde başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğini bilgi için Silivri 1. İnfaz Hâkimliğine (E.2020/3248, K.2020/3279) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.