TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSA POLAT BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/2290)

 

Karar Tarihi: 27/11/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Ayşenur TUNCER

Başvurucu

:

Musa POLAT

Vekili

:

Av. Gamze ERK KAHRAMAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, mavi kart sahibi başvurucunun ülkeye alınmaması nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. İçişleri Bakanlığının 26/8/2009 tarihli kararı ile başvurucunun Türk vatandaşlığından çıkmasına izin verilmiş; başvurucu, çıkma belgesini aldığı 21/6/2010 tarihinde Türk vatandaşlığını kaybetmiştir. 29/5/2009 tarihli ve 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 28. maddesi gereğince mavi kart sahibi olan başvurucu, Almanya vatandaşıdır ve Almanya'da yaşamaktadır.

3. Başvurucu 31/7/2018 tarihinde Türkiye'ye giriş yapmak üzere havalimanına gelmiştir. Havalimanı Kabul Edilemez Yolcular ve Sınırdışı İşlemleri Büro Amirliğinde (Büro Amirliği) görevli Risk Analiz Birimlerince başvurucunun kamu düzeni ve kamu güvenliği açısından tehdit oluşturacağı değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme neticesinde Ç-138 (İNAD-kabul edilmeyen yolcu) ile Ç-141 (Türkiye'ye girişi bakanlık iznine tabi olan yabancı kişiler) tahdit kodu uygulanarak başvurucu hakkında Türkiye'ye giriş yasağı kararı verilmiştir.

4. Başvurucu; hakkında tesis edilen, ülkeye giriş yasağı işleminin iptali için İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (İdare) aleyhinde idari yargıda dava açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde davaya konu idari işlemin hukuka aykırı olduğunu ve gerekçesinin bulunmadığını ileri sürmüş; Türkiye'de annesi, babası, kardeşleri ve akrabalarının yaşadığını, sıklıkla Türkiye'ye gelip gittiğini 31/7/2018 tarihinde Türkiye'ye gelme sebebinin dayısının cenaze törenine katılmak olduğunu ifade etmiştir. Sonuç olarak suç teşkil eden bir eylemi olmadığını, hakkında idari veya adli bir soruşturma bulunmadığını vurgulayan başvurucu, bu nedenlerle kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından risk olmadığını belirterek anılan idari işlemin iptalini talep etmiştir. Ankara 1. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 25/10/2019 tarihinde başvuruya konu idari işlemin iptaline karar vermiştir.

5. Kararın gerekçesinde başvurucu hakkında Büro Amirliğinde görevli Risk Analiz Birimleri tarafından yapılan profil çalışması sonucunda başvurucuya ait olduğu belirtilen sosyal medya hesaplarından yapılan bazı paylaşımların başvurucunun terör örgütleriyle bağlantısının olabileceğini gösterdiği belirtilmişse de anılan sosyal medya hesabının başvurucuya ait olup olmadığına ve bu paylaşımlara dair somut ve her türlü şüpheden uzak bilgi ve belgeye yer verilmediği belirtilmiştir. Bunun yanında başvurucunun Türkiye için nasıl bir güvenlik tehdidi oluşturduğuna dair somut herhangi bir tespit veya genel güvenliği tehdit ettiğine dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı gibi profil değerlendirmesinin nasıl yapıldığına, kimlerle ne tür irtibatı olduğuna, ne gibi bir faaliyete katıldığına ilişkin bilgi ve belge de sunulmadığı vurgulanmıştır.

6. Sonuç olarak başvurucunun vatandaşlıktan izinle çıktığı ve önceden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğu, Türkiye ile maddi ve manevi bağlarının devam ettiği belirtilerek somut bir gerekçeye dayanmaksızın tesis edilen işlemin iptal edilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

7. Kararda yer alan azınlık görüşünde başvuruya konu işlemin kamu güvenliğinin korunması bağlamında ve devletin hükümranlık yetkisi dâhilinde tesis edildiği, dava konusu işlemde ulusal ve uluslararası metinlere aykırılık bulunmadığı kanaatine varıldığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği görüşü bildirilmiştir.

8. Davalı İdare, istinaf talebinde bulunmuştur. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 4/11/2020 tarihinde İdarenin istinaf başvurusunun kabulüne kesin olarak karar vermiş; karar gerekçesinde başvurucu hakkında iki polis memuru tarafından 1/8/2018 tarihinde düzenlenen tutanak ile yapılan risk analizi sonucunda başvurucunun terör örgütleriyle bağlantısı olabileceğini değerlendirdiğinden devletin hükümranlık yetkisi dâhilinde tesis edilen işlemde ulusal ve uluslararası mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna vardığını belirtmiştir.

9. Başvurucu, nihai hükmü 22/12/2020 tarihinde öğrendikten sonra 18/1/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

10. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

11. Başvurucu; hukuka aykırı herhangi bir eylemi bulunmadığını, ret kararına dayanak yapılan ve "gizli" ibareli olan belgelerin kendisine tebliğ edilmediğini, sosyal medya hesabı olmadığını, paylaşımları kendisinin yaptığının somut delillerle ortaya konulmadığını belirtmiştir. Ayrıca Türkiye'ye geliş amacının dayısının vefatı nedeniyle defin işlemlerinde hazır bulunmak olduğunu, Türkiye'de yaşayan annesi, babası ve kardeşleri ile bağının devam etmesi nedeniyle sıklıkla Türkiye'ye geldiğini ifade ederek anılan tarihte ülkeye alınmaması nedeniyle masumiyet karinesinin, adil yargılanma hakkının, seyahat hürriyetinin, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken yer verilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının da değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki ihlal iddialarını tekrar etmiştir.

13. Anayasa Mahkemesi, seyahat özgürlüğü bağlamında yurt dışına çıkışı ve yurda girişi engelleyen tedbirlere ilişkin yapılan bireysel başvuruların -özellikle kişinin gitmek istediği ülke ile güçlü kişisel, ailevi, ekonomik ve mesleki bağlarının olduğu durumlarda- özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendirilebileceğine karar vermiştir. Ancak bu şekilde inceleme yapılabilmesi için bireysel başvuru formunda başvurucu, şikâyet ettiği tedbirin özel ve aile hayatı üzerindeki olumsuz sonuçlarını somut verilere dayanarak uygun şekilde ortaya koymalıdır (Onur Can Taştan [GK], B. No: 2018/32475, 27/10/2021, §§ 47-50; Yağmur Erşan [GK], B. No: 2018/36451, 27/10/2021, §§ 47-50; Şengül Tükel, B. No: 2018/12456, 12/1/2022, §§ 40, 41; Nevin Padem, B. No: 2018/32822, 26/5/2022, § 22). Başvurucu hakkında uygulanan Türkiye'ye giriş yasağı bakımından da öncelikle anılan ilke kapsamında değerlendirme yapılmalıdır.

14. Bu bağlamda somut olayda başvurucu; ailesinin Türkiye'de yaşadığını, kendisinin de ekonomik sebepler nedeniyle Türk vatandaşlığından çıktığını ancak ülkesiyle ve ailesiyle bağlarını koparmadığını, anne ve babasının hasta ve yaşlı olması nedeniyle bakıma muhtaç olduğunu, Türkiye'de vefat eden yakınlarının cenazelerine de katılamadığını belirtmiştir. Böylelikle başvurucunun Türkiye ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında gözetilmesi gereken güçlü bağları olduğuna dair açıklamaları bulunduğu görülmüştür. Bununla birlikte başvurucu hakkındaki Türkiye'ye giriş yasağının özel hayatını nasıl ve neden etkilediğine dair yeterli düzeyde açıklama yaptığı görüldüğünden ileri sürdüğü iddiaların mahiyeti gereği başvurunun özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (Peri Kırık, B. No: 2015/19795, 9/1/2019, §§ 32-36; Nargıza Gulamova, B. No: 2020/33373, 30/3/2023, §§ 19, 20).

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

16. Hakkındaki yurda giriş yasağı tahdit kararı nedeniyle başvurucunun aile hayatına saygı hakkına yönelik müdahalenin kanuniliği, meşru amacı, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğu ve ölçülülüğünün denetiminde gözetilmesi gereken genel ilkeler Anayasa Mahkemesince birçok kararda ayrıntılı olarak açıklanmıştır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Gulnura Toktomambetova, B. No: 2018/29906, 15/3/2022, §§ 62, 63; Demet Hussen Najem, B. No: 2019/438, 27/7/2022, §§ 41, 42; A.A.A., B. No: 2018/36516, 15/3/2022, §§ 48-53).

17. Anayasa Mahkemesi yurda giriş yasağı tahdit kararı nedeniyle aile hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninde gerekli olup olmadığına ilişkin kriterleri A.G. (B. No: 2018/6143, 16/12/2020) ve A.A.A. kararında belirlemiştir. Buna göre devletin egemenliğinden kaynaklanan yabancıların ülkeye girişi ve ikametini denetleme yetkisi bu konuyla ilgili konulmuş kanun hükümlerine aykırı davrananlara caydırıcı yaptırımlar kapsamında kamu düzeni ve millî güvenlik yönünden tehlikeli olduğu tespit edilen yabancıların sınır dışı edilmesi mümkündür. Bununla birlikte sınır dışı edilen yabancının ülkede güçlü ailevi bağlara sahip olduğu durumlarda aile hayatı ile sınır dışı veya ülkeye girişin yasaklanması kararı bağlamında gözetilen kamusal menfaat arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir. Bir yabancının terörist faaliyetlerle ilgili olarak ve millî güvenliğin korunması amacıyla sınır dışı edilmesinde veya ülkeye girişinin yasaklanmasında kamu makamlarının mutlaka somut olayın koşulları içinde kişinin millî güvenliği tehlikeye atacak nitelikteki faaliyetlerde bulunduğuna dair yeterli ve ciddi bilgileri yargı mercilerine sunması gerekir. Yargı makamlarının temel hak ve özgürlüklerin keyfîliğe karşı gerçekten ve etkili şekilde korunmasını sağlama görevleri gereği kamu makamlarınca müdahale ile ilgili olarak ileri sürülen sebepleri inceleyerek konuyla ilgili beyanların neden kabul edildiği veya reddedildiğine dair gerekçelerini kararlarında göstermeleri zorunludur (A.G., §§ 50-54; A.A.A., §§ 50-57).

18. Somut olayda başvurucunun hakkındaki yurda giriş yasağı tahdit kararına ilişkin uygulama nedeniyle aile hayatına yönelik müdahalenin 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu hükümlerine dayandığı anlaşılmıştır. Düzenlemenin kanunilik ölçütünü karşıladığı ve millî güvenliğin sağlanmasına yönelik meşru amacının bulunduğu açıktır. Bu belirlemenin ardından müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı yönünden inceleme yapılacaktır.

19. Yapılan inceleme sonucunda başvurucu hakkındaki tahdit kaydına yönelik idari işlemin Mahkeme tarafından iptaline karar verildiği (bkz. §§ 5, 6) ancak anılan kararın Bölge İdare Mahkemesince kaldırıldığı görülmüştür. Mahkeme kararında başvurucunun kamu düzeni ve kamu güvenliği açısından nasıl ve ne şekilde tehdit oluşturacağı hususunda idarenin somut gerekçe ortaya koymadığı tespiti yapılmasına rağmen Bölge İdare Mahkemesince başvurucu hakkında polis tarafından düzenlenen tutanak ile yapılan risk analizi yeterli kabul edilmiştir ancak başvurucunun terörle bağlantılı sosyal medya paylaşımları bulunduğu yönündeki istihbari bilginin doğruluğunun belirlenmesine yönelik bir araştırma veya değerlendirme yapılmadığı görülmüştür.

20. Bunun yanı sıra başvurucu; daha önce Türk vatandaşı olduğunu, ekonomik sebeplerle vatandaşlıktan izinle çıktığını, Türkiye'de annesi, babası ve diğer kardeşleri ile akrabalarının yaşadığını, sıklıkla Türkiye'ye gelip gittiğini, somut olaya konu olan tarihte Türkiye'ye gelme sebebinin ise dayısının cenaze törenine katılmak olduğunu belirtmesine rağmen Bölge İdare Mahkemesi kararında işlemin başvurucunun özel ve aile hayatı üzerinde doğuracağı etkiler bakımından bir inceleme ve dengeleme yapıldığından söz edilmesi mümkün değildir.

21. Bu itibarla somut olayda başvurucunun ileri sürdüğü esaslı itirazların ve mahkeme kararında belirtilen hususların Bölge İdare Mahkemesi tarafından değerlendirilmediği anlaşılmıştır. Bunun yanında yurda giriş yasağı tahdit kararı ile ilgili idari ve yargısal kararda yer verilen gerekçelerin özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı bağlamında ilgili ve yeterli olmadığı, kamu düzeni ve güvenliğinin korunması hususundaki kamusal menfaat ile başvurucunun özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı arasında bir dengeleme yapılmadığı gibi kararlarda yer verilen unsurların bu dengelemeye imkân verecek kadar ayrıntılı ve açık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

23. Başvurucu; ihlalin tespitine, yargılamanın yenilenmesine ve 50.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

24. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

25. Öte yandan ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla yeniden yargılama yapılması için Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesine (E.2020/430, K.2020/2043) iletilmek üzere Ankara 1. İdare Mahkemesine (E.2019/935, K.2019/1960) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için YASAL FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.