Başbakan’ın geçen seçimde AKP Genel Merkezinin balkonunda konuşmasından sonra bu seçimde de balkon konuşması tekrarlandı ve böylece siyasi literatürümüz yeni bir deyime kavuştu : “Balkon Konuşmaları”.

         Bunun sonucunda binanın bir “mimari noksan”ı ortaya çıkmış oldu. Çünki konuşmanın yapıldığı alan tam anlamıyla bir balkon değil, binanın birinci katında ön cephede uzanan, uzun ince bir koridor. Halbuki bunun tam ortasında, dışarı doğru çıkıntısı olan, korkulukları kristalden, trabzanı gümüşten yapılan bir balkon olsaydı, konuşma çok daha muhteşem olacaktı. Ama Anayasayı değiştiren bu büyük güç elbette, balkonu da değiştirebilir ve böylece bir noksanlık daha giderilmiş olur. 

         Dikkati çeken bir diğer nokta da, Başbakan’ın konuşması sırasında hemen yanıbaşında Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in yer alması oldu. Bunca Bakan, Başbakan yardımcısı, değerli danışmanlar varken Başbakan’ın hemen sol yanında Gökçek’in yer alması, acaba gelecek “veliaht” Gökçek mi sorularını akla getirdi.

         Başbakan, konuşmasının sonlarında “red politikalarını bitirdik” dedikten ve Türk, kürt, laz, ermeni, çerkez, boşnak, pomakları saydıktan sonra “asimilasyon politikalarını da bitirdik, bitiriyoruz” dedi. Ancak kimin, kime, nasıl ve ne zaman ve nasıl bir asimilasyon uyguladığı, bunun nasıl bitirildiği veya bitirileceği anlaşılamadı.

 

         SEÇİMİN MAĞLUBU

 

         Seçimin galibi tam olarak ortaya çıkmadı, Çünki her parti veya her siyasi, seçim sonuçlarının bir yerinden tutarak kendine bir başarı payı çıkardı. Kimi; vekil sayısını artırdığını, kimi; çok oy kaybetmediğini, hatta tamamen silinmediğini söyleyerek kendisini başarılı buldu. Ancak seçimin mağlubu açık bir şekilde belli oldu : “YSK”.

         Yüksek Seçim Kurulu; aslında parti üyesi olan bağımlıları bağımsız olarak kabul etmekle, veto kararından ansızın dönüvermekle, istifa eden vekillerin adaylığını devam ettirmekle, mahkumiyet hükmü Yargıtay tarafından onanan bir DPT’li-bağımsız vekil hakkında karar vermemekle ve trilyonluk oy pusulası ihalesinde sınıfda kaldı.

Şeffaf oy sandıklarına ilişkin ihaleden henüz bir haber çıkmadı. Dikkati çeken bir diğer nokta da, her sandık başında dikilen, üzerinde YSK’nın amblemi bulunan kadife perdeler ile işlevini yerine getiremeyen otomatik “evet” mühürleri oldu. Bu gereksiz işlem için de ne kadar masraf edildiği sorgulanmadı.

 

         SEÇİM VE SECSİS

Gene yavaştan yavaştan, Bilgisayarlı Seçim Sisteminden yakınmalar başladı. Ne hikmetse, her seçimden sonra, bir takım “seçim oyunları” olduğu söyleniyor ama seçim öncesinde bunlara kimse değinmiyor. Sistemi sorgulamıyor. Seçim sonrasında ise “bu kadar oyu kim verdi” soruları veya vatandaşda “oy pusulasının üzerine adres yazmadığımız için acaba bizim verdiğimiz oylar başka adrese mi gitti” kuşkuları gündeme geliyor.
            Seçim sonucu kutlamalarında “Atakulenin ışıklandırılması ve havai fişekler atılması” da işin “tuzu biberi” oldu. Seçim sonucu belli olmadan böyle bir hazırlığın yapılması “acaba sonucu kuşlar mı söyledi” yoksa “SECSİS’in tellerine kuşlar mı kondu”sorusunu akla getiriyor.
            Bu kuşkunun giderilmesi için yapılacak en önemli şey olan “sandık bazında” seçim sonuçlarının açıklanması ise ne hikmettir bilinmez, bir türlü yapılmıyor. Gene de “devlete millete hayırlı olsun”.

Av.A.Erdem Akyüz
Hukukun Egemenliği Derneği
Genel Başkanı