12 Haziran seçimlerini kim kazandı sorusu biraz abesle iştigal gibi gelebilir. Oy kullanan her iki seçmenden birinin oyunu alarak tek başına iktidar olan Ak Parti’nin kazandığında kuşku mu var. Elbette yok. Ancak sonuçların belli olmasından sonra siyasi partilerden yapılan açıklamalar bana bu soruyu sorduruyor.

Başbakan Erdoğan balkon konuşmasına başlamadan CHP Genel Başkanı Kılıçdaraoğlu yaptığı açıklamada, oydaş ve milletvekili sayısını artıran tek parti CHP olmuştur diyerek başarısını ilan etti. MHP Genel Merkezinde seçim sonuçlarını tek başına televizyondan izlediği söylenen Sayın Bahçeli’den de yazılı açıklama ile, partisi aleyhine kurulan bunca tuzaklara rağmen Meclis dışı kalmadıklarını seçimlerden üçüncü parti olarak çıktıkları kamuoyuna duyuruldu. Seçimlere bağımsız adaylarla giren BDP de gösterdiği 38 adaydan 36 sını Meclis’e göndermeyi başardıklarını, bir önceki döneme göre oy ve vekil sayısını artırdıklarını ilan ettiler.

Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Sayın Erdoğan ise meşhur balkon konuşmasında oldukça mütevazi bir şekilde zaferini kutlarken, sadece kendisine ve partisine oy veren yüzde ellinin değil bütün vatandaşların hükümeti olacaklarını herkesi kucaklayacaklarını, asla kibire kapılmayacaklarını ifade etti.

Seçimin kazananı bellidir. Ak Parti üçüncü defa tek başına iktidar olmaktadır. Hem de her defasında oy oranını artırarak. Seçim sistemine bakın ki, oyunu artıran Ak Parti’nin milletvekili sayısı ise düşmüştür. Milletvekili sayısı azalsa da yüzde elli oyun psikolojik yansıması ve demokratik değeri bu düşüşü arka planda bırakmıştır. Tartışmasız bir zafer söz konusudur. Ak Parti’nin programı, vizyonu, icraatları, vaatleri ile tartışmasız açık farkla kazandığı bu seçim sonucunda, diğer siyasi partilerin Ak Parti’yi suçlayıcı açıklamalarını sürdürmeleri yerine, kazananı kutlayıp milletin menfaatleri doğrultusunda yapacağı icraatlara destek vereceklerini deklare etmelerini bekliyorsunuz ama nafile. Halbu ki demokrasilerde son sözü halk söylüyor. Sizi seçmedi diye kızmaya, aşağılamaya, hakaret etmeye hakkınız yok. Elbette her zaman çoğunluğun tercihinin en doğru olduğu söylenemez ama bu tercihin oluşmasında halkı suçlamak yerine kendi doğrularını iyi anlatamayanların sebeplerini ve çarelerini başka faktörlerde araması gerekmektedir.

Seçim sonuçları, Ak Parti’nin 9 yıllık icraatını halkın büyük çoğunlukla onayladığını gösteriyor. Ekonomi, sağlık, ulaşım, iletişim politikaları olumlu karşılanıp istikrar sürsün isteniyor. Kısmi anayasa değişikliği ile sağlanan, başta yargı alanında olmak üzere reformlar bir kez daha onaylanıyor. 12 Eylül darbecilerinin yargılanmalarının siyasi rant elde etmeye yönelik kandırmaca olmadığı, gerçekleşmeye başladığı görülüyor ve onaylanıyor. Çetelerle mücadele, Ergenekon ve Balyoz davalarında yargının sürdürdüğü soruşturma ve kovuşturmalara hükümetin verdiği destek onaylanıyor. Yargının siyasallaştığı, hükümetin emrine girdiği yolundaki muhalif görüşlerin revaç bulmadığı anlaşılıyor. HSYK ve yüksek yargıdaki oluşumların demokratikleşmesi, yüksek yargı vesayetinin son bulması için yapılan düzenlemeler desteklenirken, askeri vesayetin de tam anlamıyla son  bulması için gösterilen çabalar doğru algılanıp destek veriliyor. Bu davaların Ergenekon ve Balyoz sanıklarının iddia ettikleri gibi orduyu yıpratmaya yönelik uydurma senaryolar olmadığı, başta TSK’ne olmak üzere hukuk devletine ve demokrasiye zarar verdiğine milletin inandığı bu noktada yürütülen mücadelede hükümete destek verildiği anlaşılıyor.

Din ve inanç hürriyetinin, inandığı gibi yaşama hürriyetinin, yaşam tarzından dolayı eğitim özgürlüğünden mahrum edilen ve kamusal alanda dışlananların, kısaca temel hak ve özgürlüklerin tam anlamıyla evrensel anlamda sağlanamadığını düşünenlerin, bu nedenle farklı siyasi partilere varlık verenlerin de bu seçimlerde büyük oranda Ak Parti’yi desteklediklerini görüyoruz. Bu desteği, Ak Parti’nin özgürlükler alanını genişletme çabalarına engel olanların sadece muhalefet olmayıp derin yapılanmalar olduğunun doğru algılandığı ve yetkisini milletten almayan kurumların yeni anayasa ile hesap verebilir konuma getirilmesinin zorunlu olduğuna ve bu yöndeki değişime destek olarak yorumlamak gerektiğini düşünüyorum.

Sonuçların analizinde söylenecek elbette çok şey var. Ama bu kısa değerlendirmede bu seçimlerde Sayın Tayyip Erdoğan’ın son olarak aday olduğunu deklare etmesinin de sonuca etkili olduğunu söyleyebiliriz. Menderes ve Özal dönemlerinde anayasal çözüme kavuşturulamayan sorunların yeniden nasıl ortaya çıktığını ve darbelerle geriye dönüşün yaşandığını iyi fark eden halkın, yeni anayasa yapımı için bu büyük desteği verdiğini söyleyebiliriz. Oy patlamasına rağmen Meclis’te yeterli çoğunluk sağlanamamasına çözüm bulmak da ustalık dönemi mahareti olacaktır.

 

Reşat PETEK