CMK m. 291/1 hükmüne göre; temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılmalıdır.

Talep beyanla yapılırsa bu beyan tutanağa geçirilmeli ve tutanak hâkime onaylattırılmalıdır. Tutuklu bulunan sanık hakkında CMK m. 263[1] hükmü saklı tutulmuştur.

Temyiz süresinin başlama anı

Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yüzüne karşı açıklanmamışsa yani onların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlayacaktır.

Temyiz süresine ilişkin değişiklik

5271 sayılı CMK m. 291 hükmünde temyiz davası açılması için yedi günlük bir süre öngörülmüştü. 05.08.2017 tarihli ve 30145 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun'un 21. maddesiyle 5271 sayılı CMK m. 291/1 hükmünde yer verilen "yedi" ibaresi "on beş" şeklinde değiştirilmiş ve temyiz süresi on beş güne çıkarılmıştır.

Yasa koyucu, 5271 sayılı CMK m. 291/1 hükmünde yapılan değişiklikle tarafların temyiz haklarını daha etkin kullanabilmelerini amaçlamıştır. Bu nedenle temyiz talebinde bulunma süresi yedi günden on beş güne çıkarılmıştır.

Temyiz süresi ile yapılan bu değişiklik sonrasında bazen temyiz süresi ile ilgili düzenlemelerin yürürlük zamanları açısından bazı duraksamaların yaşanması mümkündür.

Örneğin; sanığın hırsızlık suçundan cezalandırılmasına dair 07.04.2015 tarihli karar, Özel Dairenin 06.05.2019 tarihli ilamı ile bozulmuştur. Yerel Mahkemece, sanığın yüzüne karşı 19.09.2019 tarihinde mahkûmiyet hükmü kurulmuştur. Daha sonra sanık 02.10.2019 tarihinde temyiz etmiştir.

Bu örneğimizde temyiz süresinin 1412 sayılı CMUK'nın 310 ve 311. maddeleri uyarınca "bir hafta" mı, yoksa 05.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun'un 21. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK m 291/1 hükmü gereğince "on beş" gün mü olduğu tartışma konusu olacaktır.[2]

Belirtmek gerekir ki 20.07.2017 kabul tarihli, 05.08.2017 tarih ve 30145 (Mük.) Sayılı R.G.de yayımlanan 7035 sayılı Kanunun "Geçici Maddesi" gereğince; 7035 sayılı kanunla maddede temyiz sürelerine ilişkin olarak yapılan değişiklikler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ve sonrasında verilen kararlar hakkında uygulanacaktır.

Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli yargı sistemine geçilmiştir.[3] Başka bir söylemle, olağan yasa yollarında artış olmuştur.[4]

20.07.2016 tarihinden önce verilen kararlar

5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 8. maddesi gereğince, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce verilen kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK’nun temyize ilişkin hükümleri uygulanacaktır.

20.07.2016 tarihinden sonra verilen kararlar

20.07.2016 tarihinden sonra verilen kararlar hakkında ise 5271 sayılı CMK'nun temyize ilişkin hükümleri uygulanacaktır.[5]

Yasa yolu, yargısal makamların verdikleri kararların hukuka aykırı olması halinde bu aykırılıkların giderilmesi hataların düzeltilmesi amacıyla getirilmiş bir denetim sistemidir. Bu denetimin sadece yargılama makamları tarafından yapılabilmesi mümkündür.

Yasa yolu bir haktır. Karardaki aykırılıkları gidermek ve isabetli karar verilmesini temin etmek için getirilmiştir. Yasa yolunun sanık için olduğu kadar toplum için de büyük bir teminat olduğu söylenebilir. Özetle yasa yolu bir insan hakkı olarak değerlendirilmelidir.[6]

Hak arama özgürlüğü

Yasa yolu bir anlamda hak arama faaliyetidir. Bu nedenle yasa yoluna başvuran kişinin hak arama peşinde olduğu söylenebilir.

Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargısal makamlar önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.[7] Burada tanımlanan yargısal makamlara yasa yolunda başvurulan makamlar da dâhildir.

Anayasanın 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu ifade edilmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde yargılamada sanığa tanınması gereken asgari haklar belirtilmiş ve adil yargılanma hakkının kapsamı tespit edilmiştir.[8]

Cezai Konularda Temyiz Hakkı

Uluslararası sözleşmeler dikkate alındığında ceza yargılamasında sanığın mahkûm olması halinde aşağıda yazılan kuralların uygulanması gerekir:[9]

1) Mahkûm edilen herkes haktan yararlanabilir.

2) Hakkında mahkûmiyet kararı verilen veya hükmolunan cezanın yüksek bir mahkeme tarafından yeniden incelenmesini sağlama hakkına sanık sahiptir.

3) Bu hakkın kullanımı, kullanımın dayanakları dâhil kanunla düzenlenmelidir.

4) İlgili kişinin hakkında kurulan hükmü daha yüksek bir mahkemeye inceletme hakkı bulunmaktadır.

Temyiz incelemesi

Temyiz olağan kanun yolları arasında sayılmıştır. Temyiz incelemesinin yapılabilmesi için bir temyiz davası açılmalıdır.

1412 sayılı CMUK açısından temyiz davası

Temyiz davasının açılabilmesi için suç ve bozmadan önceki ilk karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken CMUK m. 310 hükmüne göre iki şart gerekir:[10]

1) Talep şartı,

2) Süre şartı.

1. Talep şartı: "davasız yargılama olmaz" ilkesi yargılama hukukunun temel ilkelerindendir. Bu nedenle temyiz davasının kendiliğinden açılması mümkün değildir. Bu konuda bir talebin bulunması şarttır.

Kural olarak temyiz başvurusu yazılı şekilde olmalıdır. Hükmü veren mahkemeye verilecek bir dilekçe ile temyiz başvurusunun yapılması gerekir. Bununla birlikte, zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle sözlü başvuru yapmak da mümkündür. Sözlü başvuruda beyan tutanağa geçirilmeli ve tutanak hâkim tarafından onaylanmalıdır.

Temyiz yasa yolunda talep şartının gerçekleştiği konusunda bir duraksama yoksa temyiz davasının açılabilmesi için gerekli ikinci şart olan süre şartının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmalıdır.

2. Süre şartı

1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu açısından

Genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süre, hükmün tefhiminden, tefhim edilmemiş ise tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlenmiştir.[11]

Temyiz süresinin başlangıç anı

Temyiz süresi, 1412 sayılı CMUK m. 310/3 hükmündeki farklı durum hariç olmak üzere, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar bakımından bu tarihte, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliği tarihinde başlayacaktır.[12]

5271 sayılı CMK açısından

5271 sayılı CMK m. 291 hükmü gereğince temyiz davası açılması için yedi günlük bir süre öngörülmüş iken 05.08.2017 tarihli ve 30145 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun'un 21. maddesiyle 5271 sayılı CMK m. 291/1 hükmünde yer verilen "yedi" ibaresi "on beş" şeklinde değiştirilerek temyiz süresi on beş güne çıkarılmıştır.[13]

05.08.2017 tarihinde ve sonrasında verilip istinaf sonrası temyiz denetimine tabi olan kararlara yönelik temyiz süresi

05.08.2017 tarihinde ve sonrasında verilip istinaf sonrası temyiz denetimine tabi olan kararlara yönelik temyiz süresi on beş gündür. Bu hususta her herhangi bir kuşku bulunmamaktadır.[14]

20.07.2016 tarihinden önce Yargıtay’ın temyiz incelemesinden geçen ve bozma üzerine 05.08.2017 tarihinde ve sonrasında yeniden verilen kararların temyiz süresi konusundaki tartışmalar

Bu durumda temyiz süresinin ne olması gerektiği hususu tartışmaya açıktır. Çünkü Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce Yargıtay’ın temyiz incelemesinden geçen ve bozma üzerine 05.08.2017 tarihinde ve sonrasında yeniden verilen kararların temyiz süresinin ne olacağı hususunda Kanunda açık bir düzenleme yoktur.

Usul kanunlarının zaman bakımından uygulanması

Usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında "hemen ve derhal uygulanma" ilkesi geçerlidir.[15] Bu ilkenin uygulanması ile ilgili aşağıda belirtilen hususların dikkate alınması gerekir:[16]

1) Usul işlemleri yapıldıkları sırada yürürlükte olan muhakeme kanunu hükümlerine tâbi olacaktır.

2) Usul Kanunlarında yapılan değişiklikler, yasa yürürlüğe girdikten sonra yapılacak işlemler hakkında uygulanacaktır.

3) Usul kuralları maddi ceza hukuku kurallarının aksine geçmişe yürümezler.

4) Ceza yargılaması sırasında, kanunlarda değişiklik yapılması veyahut dayanılan bir usul kuralına ilişkin kanun hükmünün Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi hâlinde, yeni kanun veya iptal sonucu ortaya çıkan usul prosedürü, devam etmekte olan işlemlere uygulanmalıdır.

5) 5320 sayılı Kanun’un m. 4/2 hükmünde belirtilen bu durum önceki kanunun yürürlükte bulunduğu dönemde o kanuna uygun olarak gerçekleştirilen işlemlerin geçersizliği neticesini doğurmaz ve o işlemlerin yenilenmesi de gerekmez.

20.07.2016 tarihinden önce verilen kararlar bakımından hemen ve derhal uygulama ilkesi

Bu kararlar açısından derhal uygulama ilkesi geçerli olmayacaktır. Bu kararlar kesinleşinceye kadar Kanun'daki açık ve emredici düzenleme uyarınca 1412 sayılı CMUK'nın temyize ilişkin hükümleri uygulanmaya devam edecektir.[17]

İstinaf mahkemelerinin Türk yargı sistemine dahil olmasıyla yasa yolu yargılamasında yeni bir anlayış benimsenmiştir.

Örneğin; istinaf başvurusunda Cumhuriyet savcısı dışındaki diğer kişiler bakımından sebep gösterme zorunluluğu öngörülmemiştir.

Buna karşılık, temyiz kanun yolunda, mülga 1412 sayılı CMUK’dan farklı şekilde 5271 sayılı CMK ile aşağıda belirtilen kurallar getirilmiştir:

1) Re’sen temyiz tercihinden vazgeçilmiştir.

2) Temyiz davasını açan ve sınırlayan temyiz dilekçesinde temyiz edenin, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini, temyiz sebeplerini göstermek zorunda olduğu hükme bağlanmıştır.

3) Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren ek bir dilekçe vermesini öngörmüştür.

4) Temyiz denetiminin kapsamının belirlenmesi bakımından hangi hukuka aykırılıklara dayanıldığının anlaşılır bir şekilde gösterilmesi gerekmektedir.

5) Dilekçenin herhangi bir temyiz sebebi içermemesi durumunda temyiz isteminin reddi sonucu doğacaktır.

6) Tarafların temyiz haklarını daha etkin kullanabilmeleri amacıyla temyiz isteminde bulunma süresi yedi günden on beş güne çıkarılmıştır.[18]

7035 sayılı Kanun'un geçici m. 1/1 hükmü gereğince, temyiz sürelerine ilişkin olarak yapılan değişiklikler, bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihte ve sonrasında verilen kararlar hakkında uygulanacaktır.[19]

İstinaf öncesi veya sonrası ayrımı yapılmaksızın 05.08.2017 tarihinden sonra verilen tüm kararlar açısından temyiz süresi

Yasa koyucu CMK hükümlerinde temyiz süresi ile ilgili yaptığı değişiklikler konusunda 1412 sayılı CMUK'nun temyiz süresine ilişkin hükümlerine de atıf yapma bulunmasına rağmen yasa koyucunun bilinçli bir tercih göstererek bu yönde bir düzenlemeye yer vermemesi dikkate alınmalıdır. Yasa koyucu bu konuda isteseydi 1412 sayılı yasaya da atıf yapabilirdi. Yasa koyucunun burada bilinçli bir tercihte bulunduğu söylenebilir.

Bu nedenle istinaf öncesi veya sonrası ayrımı yapılmaksızın 05.08.2017 tarihinden sonra verilen tüm kararların on beş günlük temyiz süresine tabi olduğu söylenemeyecektir.[20]

Temyiz süresinin başlama anı ve sürenin bildirim yöntemi

Temyiz süresinin başlama anı ve sürenin bildirimi ile ilgili olarak aşağıda belirtilen kuralların dikkate alınması gerekir:[21]

1) İlgili kişinin yüzüne karşı verilen bir hükme yönelik yasal temyiz süresi, tefhimle birlikte başlamakta olup sonradan yapılan karar tebliği, temyiz süresini yeniden başlatmayacaktır.

2) Tefhim ile birlikte temyiz süresinin işlemeye başlaması için kanun yolu bildiriminin Kanun'un öngördüğü şekilde ve ilgiliyi yanıltmayacak biçimde yapılması gerekmektedir.

3) Anayasanın 40/2. maddesi ile 5271 sayılı CMK'nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddeleri uyarınca gerek yüze karşı, gerekse yoklukta verilen hüküm ve kararlarda, başvurulacak kanun yolu süresi, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıkça belirtilmesi zorunludur.

4) Yanılgılı bildirim nedeniyle temyiz hakkının etkin kullanılmasının engellendiği hâllerde temyiz isteminde bulunan bu yanılgısından faydalanması gerektiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.

Örneğin, yasal temyiz süresi yedi gün olduğu hâlde Yerel Mahkemece, kanun yolu süresi on beş gün şeklinde hatalı olarak gösterilmiştir. Bu gibi durumlarda temyiz edenin yedinci günden sonra verdiği dilekçesinin kabul edilerek temyiz incelemesi yapılması gerekir.[22]

Ceza muhakemesi sistemimizde hükümlerin temyiz edilebilmelerinin kural, temyiz edilememelerinin ise istisnadır. Bu nedenle bu konuya ilişkin yasal mevzuat yorumunda bu kural dikkate alınmalıdır.[23]

Sanık, kamu davasının asli bir süjesidir. Sanığın, adil yargılanma ilkesi çerçevesinde etkin bir şekilde temyiz kanun yoluna başvurma hakkı bulunmaktadır.

20.07.2016 tarihinden önce Yargıtay’ın temyiz incelemesinden geçen ve bozma üzerine 05.08.2017 tarihinde ve sonrasında yeniden verilen kararların temyiz süresi

Adliye mahkemelerinin Resmî Gazete'de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK hükümleri uygulanacaktır.[24]

20.07.2016 tarihinden önce Yargıtay’ın temyiz incelemesinden geçen ve bozma üzerine 05.08.2017 tarihinde ve sonrasında yeniden verilen kararların temyiz süresi açısından 5271 sayılı CMK'nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.

Burada temyiz süresi 1412 sayılı CMUK m. 310 hükmüne göre bir haftadır.

Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlama tarihinden sonra 5271 sayılı CMK'nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanacağı hâllerde, temyizde sebep gösterme zorunluluğu bulunmaktadır. Bu durumu yasa koyucunun dikkate aldığı söylenebilir.

7035 sayılı Kanun'un 21. maddesiyle 5271 sayılı CMK'nın 291. maddesinde değişiklik yapılmış ve 05.08.2017 tarihinde ve sonrasında verilen kararlar bakımından temyiz süresi yedi günden on beş güne çıkarılmıştır.

Yasa koyucunun, 1412 sayılı CMUK'nın temyiz süresine ilişkin hükümlerine de atıf yapma imkanı bulunduğu hâlde bilinçli bir şekilde bu yönde bir düzenlemeye yer vermediği görülmektedir.

Örneğin; incelemeye konu son karar tarihi 19.09.2019 olmakla birlikte bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce dosyanın Yargıtay denetiminden geçmesi nedeniyle sanığın, yüzüne karşı tefhim edilen ve kanun yolu bildirimi de yasaya uygun şekilde yapılan karara yönelik on üçüncü günde gerçekleştirdiği temyiz isteminin süresinden sonra olduğu kabul edilecek ve temyiz talebi reddedilecektir.[25]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

--------------

[1] Tutuklunun kanun yollarına başvurması, MADDE 263. - [1] Tutuklu bulunan şüpheli veya sanık, zabıt kâtibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek kanun yollarına başvurabilir. [2] Zabıt kâtibine başvuru hâlinde, kanun yollarına başvuru beyanı veya dilekçesi ilgili deftere kaydedildikten sonra bu hususları belirten bir tutanak düzenlenerek tutuklu bulunan şüpheli veya sanığa bir örneği verilir. [3] Kurum müdürüne başvuru hâlinde ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapılarak, tutanak ve dilekçe derhâl ilgili mahkemeye gönderilir. Zabıt kâtibi başvuruyu ilgili deftere kaydeder. [4] Zabıt kâtibi veya kurum müdürü tarafından ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapıldığı zaman kanun yolları için bu Kanunda belirlenen süreler kesilmiş sayılır.

[2] Örnek olayımızdaki veriler şunlardır: “Sanığın, 18.06.2014 tarihinde işlediği iddia olunan hırsızlık suçundan cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın atılı suçtan TCK'nın 142/1-b, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verildiği, Hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Daire tarafından bozulmasının ardından bozmaya uyan Yerel Mahkemece devam olunan yargılama sonucunda sanığın, TCK’nın 142/1-b, 62, 145 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna dair 19.09.2019 tarihli kısa kararın hazır bulunan sanığa tefhim edildiği, kısa karar ile gerekçeli kararın birbiriyle uyumlu olduğu, kısa ve gerekçeli kararların son paragrafında; “Sanığın, SEGBİS ile yüzüne karşı, tefhimden itibaren 7 gün içinde bulunduğu Cezaevi Müdürlüğü çalışanlarına beyanda bulunup tutanak tutturmak ya da Cezaevi Müdürlüğü aracılığıyla mahkememize bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması, bu beyanın tutanağa geçirilmesi ve hâkime onaylatılması suretiyle, tutuklu veya hükümlü olarak Ceza İnfaz Kurumu veya tutukevinde bulunması hâlinde Ceza İnfaz Kurumu veya Tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere..." şeklinde açıklamalara yer verildiği, Kısa kararın tefhim edildiği 19.09.2019 tarihinin perşembe gününe denk geldiği, tefhimden itibaren bir hafta olan 26.09.2019 tarihinin de perşembe gününe tekabül edip temyiz süresi içinde herhangi bir tatil günü bulunmadığı, Sanığın O…. T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan gönderdiği 02.10.2019 havale tarihli dilekçesi ile temyiz talebinde bulunduğu, Anlaşılmaktadır.” Örnek için bkz.; YCGK, E: 2020/13-386, K: 2021/354, İtrznm:2019/101826, T: 08.07.2021.

[3] 07.10.2004 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır.

[4] 1412 sayılı CMUK'da olağan kanun yolları olarak itiraz ve temyize yer verilmişken, 5271 sayılı CMK'da itiraz, istinaf ve temyiz olağan kanun yolları olarak düzenlenmiştir.

[5] 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'un 18. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca 5271 sayılı CMK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, 1412 sayılı CMUK yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak yeni usul yasası sisteminde, yasa yolları içinde istinafa yer verilmesi ve bölge adliye mahkemelerinin 20.07.2016 tarihinden sonra göreve başlaması nedeniyle 5320 sayılı Kanun'un “Temyiz ve karar düzeltme” başlıklı 8. maddesinin birinci fıkrasında; “Bölge adliye mahkemelerinin, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazete'de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddeleri uygulanır.” hükmüne yer verilmek suretiyle bölge adliye mahkemelerinin göreve başlamasından önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında 1412 sayılı CMUK’nın 305 ila 326. maddelerinin uygulanacağı öngörülmüştür. Bkz.; YCGK, E: 2020/13-386, K: 2021/354, İtrznm:2019/101826, T: 08.07.2021.

[6] Feridun Yenisey /Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2017, s. 859, 860.

[7] Bkz.; Anayasanın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. Maddesi.

[8] Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin "Adil yargılanma hakkı" başlıklı 6. Maddesi “1. Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir...”

[9] 25.03.2016 tarihi itibarıyla iç hukukumuzun bir parçası hâline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) Ek 7 numaralı Protokolünün "Cezai Konularda Temyiz Hakkı" başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrası; "Mahkeme tarafından ceza gerektiren bir suç nedeniyle mahkûm edilen herkes, mahkûmiyetinin veya hükmolunan cezanın yüksek bir mahkeme tarafından yeniden incelenmesini sağlama hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanımı, kullanımın dayanakları dâhil kanunla düzenlenir."

[10] 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrası gereğince.

[11] 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 310. Maddesi.

[12] 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 310. Maddesi.

[13] Anılan madde gerekçesinde; “Madde ile 5271 sayılı CMK'nın 291. maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle tarafların temyiz haklarını daha etkin kullanabilmeleri amacıyla temyiz isteminde bulunma süresi yedi günden on beş güne çıkarılmaktadır.” açıklamalarına yer verilmiştir.

[14] YCGK, E: 2020/13-386, K: 2021/354, İtrznm:2019/101826, T: 08.07.2021.

[15] Aksi kanunda açıkça düzenlenmiş bulunmadıkça bu ilke geçerlidir.

[16] YCGK, E: 2020/13-386, K: 2021/354, İtrznm:2019/101826, T: 08.07.2021.

[17] 5271 sayılı CMK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, 1412 sayılı CMUK'nın yürürlükten kaldırılmasına rağmen 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrası ile, bölge adliye mahkemelerinin Resmî Gazete'de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK'nın 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddelerinin uygulanacağına ilişkin istisnai bir düzenlemeye yer verilmesi karşısında, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce verilen kararlar bakımından hemen ve derhal uygulama ilkesi geçerli olmayacak, bu kararlar kesinleşinceye kadar Kanun'daki açık ve emredici düzenleme uyarınca 1412 sayılı CMUK'nın temyize ilişkin hükümleri uygulanmaya devam edecektir.

[18] Madde gerekçesinde de ifade edilmektedir. Başka bir söylemle, kanun koyucunun, bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlama tarihinden sonra 5271 sayılı CMK'nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanacağı hâllerde, temyizde sebep gösterme zorunluluğunu da dikkate alarak temyiz süresini yedi günden on beş güne çıkardığı anlaşılmaktadır.

[19] 7035 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin birinci fıkrası ile; “Bu Kanunla, 5271 sayılı Kanun'un 291. maddesi ile 6100 sayılı Kanun'un 361. maddesinde temyiz sürelerine ilişkin olarak yapılan değişiklikler, bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihte ve sonrasında verilen kararlar hakkında uygulanır.” hükmü öngörülmüştür.

[20] YCGK, E: 2020/13-386, K: 2021/354, İtrznm:2019/101826, T: 08.07.2021.

[21] YCGK’nun 04.06.1984 tarihli ve 2-196 sayılı kararı.

[22] YCGK, E: 2020/13-386, K: 2021/354, İtrznm:2019/101826, T: 08.07.2021.

[23] Hukuk normlarının yorumlanmasında, Anayasanın 36. maddesinde düzenlenen "Hak arama hürriyeti" ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde hüküm altına alınan mahkemelere erişim hakkının gözetilmesi gerekliliği, Sözleşmeye ilişkin Ek 7 numaralı Protokolünün "Cezai Konularda Temyiz Hakkı" başlıklı 2. maddesinin 1. Fıkrasına göre; ilgili kişinin hakkında kurulan hükmü daha yüksek bir mahkemeye inceletme hakkının bulunduğuna ilişkin düzenlemeler birlikte dikkate alınmalıdır.

[24] 5271 sayılı CMK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, 1412 sayılı CMUK'nın yürürlükten kaldırılmasına rağmen 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrası ile, bölge adliye mahkemelerinin Resmî Gazete'de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK'nın 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddelerinin uygulanacağına ilişkin istisnai bir düzenlemeye yer verilmesi nedeniyle bu durum böyledir.

[25] YCGK, E: 2020/13-386, K: 2021/354, İtrznm:2019/101826, T: 08.07.2021: “…Sanığın, hırsızlık suçundan cezalandırılmasına ilişkin 07.04.2015 tarihli ve 522-303 sayılı hükmün sanık tarafından bir haftalık yasal süresi içinde temyiz edildiği, Temyiz aşamasında 05.08.2017 tarihli ve 30145 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun'un 21. maddesiyle 5271 sayılı CMK'nın 291. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "yedi" ibaresinin "on beş" şeklinde değiştirilerek temyiz süresinin on beş güne çıkarıldığı, Sanığın temyiz talebi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 06.05.2019 tarih ve 14500-7534 sayı ile bozulmasının ardından devam olunan yargılama sonucunda, bozmaya uyan Yerel Mahkemece, 19.09.2019 tarihli kısa kararın hazır bulunan sanığa tefhim edildiği, Kanun yolu bildiriminde “Sanığın, SEGBİS ile yüzüne karşı, tefhimden itibaren 7 gün içinde bulunduğu Cezaevi Müdürlüğü çalışanlarına beyanda bulunup tutanak tutturmak ya da Cezaevi Müdürlüğü aracılığıyla mahkememize bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması, bu beyanın tutanağa geçirilmesi ve hâkime onaylatılması suretiyle, tutuklu veya hükümlü olarak Ceza İnfaz Kurumu veya tutukevinde bulunması hâlinde Ceza İnfaz Kurumu veya Tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere..." şeklinde açıklamalara yer verildiği, Sanığın, bulunduğu Ceza İnfaz Kurumundan gönderdiği 02.10.2019 havale tarihli dilekçesi ile temyiz talebinde bulunduğu olayda…”