Doktrindeki hâkim görüşe göre, ceza yargılamasında ispat yükü bulunmaz[1]. Fakat bize göre bu görüşe katılmak mümkün değildir.

Bu görüş; ceza yargılamasında maddi gerçeğin aranması, yargıcın kendiliğinden delil araştırması, savcının lehe delil toplama yükümlülüğü gibi argümanlara dayanmaktadır. Buna göre ceza yargılamasında, kolektif bir faaliyet söz konusu olup herkesin çabasıyla maddi gerçeğe ulaşılmaktadır.

İfade edelim ki, daha önceki yazımızda açıkladığımız üzere[2]; ceza yargıcı kendiliğinden delil araştıramaz. Detaylar için ilgili yazıya bakılmalıdır.

Ceza yargılamasında maddi gerçeğin aranması, yalnızca soruşturma savcısına verilen bir görev ve yetkidir. Kovuşturmada böyle bir ilke yoktur.

Kolektif bir faaliyetle maddi gerçeğe ulaşma çabası ise pratikten kopuk hayali bir söylemdir. Birçok durumda sanık ve müdafii maddi gerçeğe ulaşmak bir yana ulaşmamak için çaba gösterecektir.

Ceza yargılamasında ispat yüküne ilişkin yasal bir düzenleme yoktur. Ancak, mantık kuralları gereği, her kim bir iddiada bulunuyorsa bunu ispatlamalıdır. Ceza yargılamasında, iddianame düzenleyen Cumhuriyet savcısı iddia makamını oluşturur. O halde mantıksal açıdan, ispat yükü Cumhuriyet savcısındadır.  

Diğer yandan yargılamada temel olarak üç süje vardır: iddia, savunma ve mahkeme.

İspat yükünün mahkemede olmadığını açıklamaya gerek dahi bulunmaz. Bir yargıç, suçu ispatlama gayretine düşmüşse, artık tarafsız değildir ve yargıçlığın en temel niteliğini kaybetmiş demektir.

İspat yükü, savunmada olamaz. Sanık, aksi ispatlanıncaya kadar suçsuz kabul edilir (Anayasa m. 38/4). O halde, sanığın suçsuzluğunu ispat etmesine gerek yoktur. Sanığın susma hakkının bulunması da buna bir göstergedir. Sanık, konuşmak zorunda dahi değildir. Aktif bir biçimde yargılamaya katılmasa dahi bu durum onun aleyhine değerlendirilemez.

İspat yükünün kimsede olmadığını söylemek de ilk bakışta saçmalık olarak görünmektedir. Zira yargılama, suçun sabit olup olmadığını saptamak için yapılır. Kimsenin suçun sabit olduğunu ispatlamakla yükümlü olmadığını düşünmek, yargılamanın anlam ve amacını yok saymak demektir.

O halde, geriye bir tek iddia makamı kalmaktadır. Dolasıyla bir yargılamada sanığın suçlu olduğunu ispat etmek, suçlayıcıya düşer[3].

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de ispat yükünün iddia makamında olduğu görüşündedir. Mahkemeye göre: “Suçsuzluk karinesi şunları içerir: (1) görevlerini yerine getirirken, mahkeme üyeleri sanığın isnat edilen suçu işlediğine dair ön yargılı bir fikirle başlamamalıdır; (2) ispat yükümlülüğü savcılıkta olmalıdır ve (3) herhangi bir kuşku sanığa yarar sağlamalıdır[4].

Sonuç olarak, kanımızca doktrinde ceza yargılamasında ispat yükünün olmadığı şeklindeki görüş açıkça hatalıdır. İspat yükü Cumhuriyet savcısı üzerindedir ve bu yükümlülük yerine getirilemezse beraat kararı verilmelidir.

---------------

[1] Kunter, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 6. Baskı, s. 427. Yenisey/Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Baskı, s. 541. Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 834. Öztürk ve Diğerleri, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 16. Baskı, s. 298. Feridun Yenisey, “Ceza Muhakemesi Hukukunda (Hukuka Uygun Bir Şekilde Elde Edilmiş) Delil”, Ceza Hukuku Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 4, 2007, s. 10-12. Doğan Gedik, “Ceza Muhakemesinde Hakimin Delilleri Değerlendirme Serbestliği (CMK m.217)”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Durmuş Tezcan’a Armağan, Cilt: 21, Özel Sayı, 2019, s. 947.

[2] https://www.hukukihaber.net/ceza-yargici-kendiliginden-resen-delil-arastirabilir-mi

[3] Chaim Perelman, “Hukuksal Uslamlama ve Hukuk Mantığı”, Çev. Tuğba Ballıgil, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Sulhi Dönmezer’e Armağan, Cilt: 52, Sayı: 1-4, 1987, s. 706. Sami Selçuk, “Kanıtların Toplanmasında Yasallık, Dürüstlük ve Total Ceza Adaleti”, Yargıtay Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 2, 1977, s. 51.

[4] Barberà, Messegué and Jabardo v. İspanya, 1988, § 77.