CMK m.271/2’de “İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir.” hükmüne yer verildiği, maddenin üçüncü fıkrasında “Karar mümkün olan en kısa sürede verilir.” denildiği, dördüncü fıkrasında ise “Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.” hükmüne yer verildiği, bu durumda tutuklama kararını veren veya tutukluluğu devam ettiren veya uzatan karara karşı şüpheli veya sanık veya müdafii tarafından yapılan itiraz üzerine verilen tahliye kararına karşı itiraz yolu kapalıdır.
Tutuklama ve adli kontrol tedbirleri ile ilgili yapılan yasal değişikliklerden evvel Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından verilen 16.07.2008 gün, 2008/9466 E. ve 2008/7622 K. sayılı kararda; “ (…) tutuklu olan şüphelinin tahliye edilmesine yönelik şüpheli vekilinin talebinin Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 15.4.2008 tarihli kararıyla reddedilmesi üzerine yapılan itirazın kabul edilerek şüphelinin tahliyesine, 5271 sayılı CMK’nın 109/3-b maddesi gereğince şüphelinin haftada bir pazartesi günleri mesai saatleri dahilinde ikametgahına en yakın polis karakoluna müracaat edip imza atması suretiyle adli kontrol altında bulundurulmasına ilişkin Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 17.4.2008 tarihli kararına Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yapılan itirazın, Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesi kararının kesin olduğundan bahisle reddine dair Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nce karar verilmiş ise de;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 271/2. maddesindeki ‘İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir.’, 4. fıkrasındaki ve yine anılan Kanun'un 111/2. maddesindeki seklindeki düzenlemeler karsısında, Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesi'nce ilk defa şüpheli hakkında tahliye ve adli kontrole ilişkin karar verildiği cihetle, Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan 18.4.2008 tarihli itiraz üzerine bir karar verilmesi gerektiği dikkate alınmaksızın, yazılı şekildeki gerekçeyle itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülemediğinden bahisle 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince bozulması lüzumu, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 26.5.2008 gün ve 29640 sayılı Kanun Yararına Bozma talebine atfen C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye ihbar ve dava evrakı birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:
Sonuç: Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarname içeriğinin yerinde olduğu anlaşıldığından Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 21.4.2008 tarih ve 2008/546 değişik is sayılı kararının; CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,” sonucuna varılmıştır.
Özetle; Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin, tutuklu olan şüphelinin tutukluluğuna itirazla son verildiği, itiraz mercii tarafından tutukluluk yerine adli kontrol tedbiri uygulandığı, bu kararın itiraza kapalı olduğu, fakat CMK m.271/2-4 ve m.111/2 gerekçe gösterilerek, itiraz mercii olan Asliye Ceza Mahkemesinin bu kararına karşı Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edilebileceğinin, Ağır Ceza Mahkemesinin ise kararın kesin olduğundan bahisle reddetmek yerine, itirazı incelemesi gerektiğinden bahisle bozma kararı verdiği görülmektedir.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin kararı ve kararda gösterdiği yasal dayanaklar hatalı değerlendirilmiştir:
Sayın Daire; yasal dayanaklar şüphelinin lehine olduğu halde, tersine değerlendirme ile aleyhe sonuca varmıştır. Şöyle ki;
İtiraz merciinin kararlarının kesin olduğu, CMK m.271/4’de yazılı olduğu gibi, hangi halde itiraz mercii tarafından ilk defa verilen karara itiraz yoluna gidilebileceğinin açıkça belirtildiği, buna göre yalnızca itiraz mercii tarafından ilk defa verilen tutuklama kararına karşı itiraz yoluna gidilebilmesinin mümkün kılındığı,
CMK m.271/2’nin de şüpheli veya sanık lehine olduğu, bu hükümde itirazın yerinde görülmesi halinde merciin aynı zamanda itiraz konusu hakkında karar vereceğinin yazıldığı,
CMK m.111/2’de adli kontrole ilişkin kararlara itiraz edilebileceğine dair genel hükmün, itiraz prosedürünü gösteren CMK m.271’in istisnası olamayacağı, çünkü m.111/2’de yer alan itiraz hakkının adli kontrolle ilgili kararlar bakımından öngörüldüğü, itiraz kanun yolu prosedürünün ise kanun koyucu tarafından ayrıca düzenlendiği,
Tutuklama kararının verilmemesi, kaldırılması, yerine adli kontrol tedbirinin uygulanması gibi itiraz mercii tarafından verilen kararlara da itiraz edilebileceğine dair bir düzenlemeye, hem Kanunun tutuklama ve adli kontrol tedbirleri ile ilgili kısmında, hem de itiraz kanun yolu kısmında yer verilmediği,
Bu durumda Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin yasal düzenlemelere açıkça aykırı, şüpheli veya sanığın aleyhine olabilecek şekilde, itiraz merciinin verdiği kararı CMK m.271/4’de yer alan istisna dışında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı aleyhine genişleten yönde karar verdiği, bu kararın kabul edilemeyeceği, itiraz mercii tarafından verilen kararlara karşı itiraz ile buna ilişkin prosedürün CMK m.267 ila m.271’de düzenlendiği, tutuklama ve adli kontrol tedbirleri yönünden itiraz kanun yolu hükümlerinin dışına çıkılmasını gerekli ve mümkün kılabilecek istisnai bir düzenlemenin de olmadığı,
Tüm bu sebeplerle;
Uygulamada; “Bu kararlara itiraz edilebilir.” şeklinde Ceza Muhakemesi Kanunu m.104/2’nin ikinci cümlesinde değişikliğe gidildiği, fıkranın ilk cümlesinde ise “Şüpheli veya sanığın tutukluluk halinin devamına veya salıverilmesine hakim veya mahkemece karar verilir.” hükmüne yer verildiği, bu maddenin soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüphelinin veya sanığın salıverilmesini isteyebileceği, salıverilme isteminin kabulü veya reddi kararlarına soruşturma aşamasında asliye ceza mahkemesi ve kovuşturma aşamasında da yargılamayı yapan mahkemenin kararlarına karşı yapılan itirazı incelemeye yetkili itiraz mercii nezdinde itiraz edilebileceği şeklinde anlaşıldığı, ancak m.104/2’nin ikinci bir itirazı mümkün kıldığına dair bir sonuca varılamayacağı, yani şüphelinin veya sanığın salıverilmediği, yani tahliye talebinin reddi kararına karşı yapılan itiraz üzerine şüphelinin veya sanığın salıverildiği durumda, artık bu karara karşı Cumhuriyet savcısının itiraz hakkının olmadığı izahtan varestedir.
>> İtiraz Merciinin Tahliye Kararına İtiraz Mümkün mü? (Kısım 1)
(Bu makale, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi makalenin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan makalenin bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)