GİRİŞ
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan ve kamuoyunda “10. Yargı Paketi” olarak anılan kanun teklifi, yalnızca infaz hukukuna yönelik bir düzenleme paketi değil; birçok farklı alanlara temas eden, 30 maddeden oluşan torba kanun niteliği taşımaktadır. Kanun yapım tekniği açısından incelendiğinde, teklifin infaz rejiminden Türk Ceza Kanunu’ndaki suç tanımlarına, avukatlık mesleğinden ceza muhakemesi süreçlerine kadar çok sayıda farklı kanunda değişiklik öngördüğü görülmektedir.
Teklifin özellikle infaz hukukuna ilişkin bölümleri kamuoyunda geniş yankı uyandırsa da bu yönüyle de yeterli olmadığı, beklentiyi karşılamadığı ortadadır. Özellikle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un geçici 10. maddesinde yer alan “31 Temmuz 2023 tarihinde cezaevinde bulunma” hususunda herhangi bir düzenleme getirilmemiş olması infaz indirimi düzenlemesinden çok sayıda hükümlünün faydalanamamasına sebebiyet vermektedir.
Bu durum, kanun önünde eşitlik ilkesiyle açıkça çelişmekte, kamuoyunda beklentiye dönüşmüş bulunan “infazda adalet” arayışını karşılamamıştır. Ayrıca, farklı siyasal görüşlerden insanların ortak talebi olan hasta hükümlü ve tutuklulara yönelik insani düzenlemelerin bu yasa teklifinde sınırlı kalması ve uygulanabilirliğin adli tıp kurumu raporuna tabi tutulması önemli bir eksikliktir.
I. İNFAZ KANUNUNDA ÖNERİLEN ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLER
Koşullu Salıverme ve Denetimli Serbestlik Oranları
5275 sayılı infaz kanununda yapılan düzenleme ile hapis cezası alan her hükümlünün muhakkak ceza miktarına bakmaksızın cezanın bir kısmının cezaevinde geçirilmesi hükmü getirilmiştir. Kamuoyundaki “cezasızlık algısının” azaltılması hedeflenmiştir.
Denetimli serbestlik hükümlerinin kapsamı da bazı suç gruplarında daraltılmakta; buna karşılık bazı istisnai durumlarda uygulama alanı genişletilmektedir. Ancak bu hükümlerin detaylı şekilde hangi suç tiplerini kapsayacağı, uygulama pratiğinde nasıl karşılık bulacağı hususu hâlâ netlik değildir.
Hasta Hükümlüler ve Tutuklulara İlişkin Düzenlemeler
Teklifte yer alan bir diğer önemli düzenleme, cezaevinde kalması hayati tehlike yaratan hasta ve engelli hükümlüler için getirilmiş olup toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilenlerin cezasının konutta çektirilmesini infaz hakimi tarafından karar verilmesi düzenlenmiştir. Ancak bu düzenleme, uygulamada hasta hükümlülerin yaşadığı sistematik mağduriyetleri tam anlamıyla ortadan kaldıracak nitelikte değildir.
Hasta tutuklular bakımından da adli kontrol, ev hapsi gibi alternatif tedbirlerin genişletilmesi gündeme gelmiştir. Yine de düzenlemenin insani niteliği destekleyici olması açısından önemli bir adım olduğu kabul edilse de uygulama pratiğinde sınırlı kalması muhtemeldir.
Özel İnfaz Düzenlemeleri
Kadın, Çocuk ve Yaşlılara İlişkin Düzenleme
Suçtan kaynaklanan zararın aynen iade, eski hale getirme ya da tazmin yoluyla tamamen giderilmesine ilişkin hukuki sorumluluklar saklı kalmak kaydıyla; kadınlar, çocuklar veya 65 yaşını doldurmuş kişilere verilen toplam 3 yıla kadar, 70 yaşını doldurmuş kişilere verilen toplam 4 yıla kadar, 75 yaşını aşanlara 5 yıla kadar ve 80 yaşını geçen kişilere 6 yıla kadar olan hapis cezalarının, infaz hâkimi kararıyla konutta infaz edilmesine imkân tanınmıştır
Denetimli Serbestliğe İlişkin Düzenleme
Miktarına bakılmaksızın her hapis cezası alan kişinin cezası infaz edilecektir. 2012 yılında, 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna eklenen 105/A maddesi ile, hükümlülerin koşullu salıverme tarihinden önce belirli bir sürenin denetimli serbestlik altında geçirmesi için cezaevinden erken çıkma hususundaki bir yıllık maktu denetimli serbestlik süresi getirilmiştir. Bu durum belli bir miktara kadar olan hapis cezaları bakımından hükümlülerin cezaevinde kalma yolunu kapatmıştır. Bu husus toplum nezdinde cezasızlık algısı diye bir kavramın ortaya çıkmasına neden olmuştur. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 105/A-1 maddesine “Hükümlünün bu infaz usulünden yararlanabilmesi için beş günden az olmamak üzere koşullu salıverilme tarihine kadar ceza infaz kurumunda geçirmesi gereken sürenin en az onda birini ceza infaz kurumunda geçirmiş olması gerekir.” cümlesi ekleniyor. Bu düzenlemeden sonra artık cezaevinde bir yılın altındaki suçlar yönünden “gir-çık” şeklindeki uygulama sona erecek, alınan ceza miktarı ne kadar düşük olursa olsun hapis cezası alan her kişi en az 5 gün cezaevinde kalmış olacaktır. 10 ay ceza almış bir kişi 1/10 oranına denk gelen 1 ay cezaevinde geçirmeden denetimli serbestlikten istifade edemeyecektir. Her koşulda 10 aylık cezanın 1 ayını cezaevinde geçirecektir. Bu düzenleme toplumda var olan cezasızlık algısının ortadan kaldırılması için önemli olmakla birlikte en az 5 günlük cezaevinde kalınacak olmasının cezaevlerine getireceği sorunlar düşünülmeden hazırlanmıştır.
Tekerrüre İlişkin Düzenleme
5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanununun 108. maddesindeki düzenlemeye göre ikinci tekerrür halinde cezanın bütün süresi cezaevinde infaz edilerek koşullu salıvermeden hükümlü istifade edemiyordu. 108. Maddeye “Süreli hapis cezaları bakımından koşullu salıverilme oranı dörtte üç oranında uygulanır” fıkrası eklenerek ikinci tekerrürde koşullu salıverilme yolu açılıyor. Bu düzenlemeden yaklaşık 18.000 hükümlünün istifade edeceği belirtilmektedir.
Ağır Hastalık Hali
Yeni düzenleme ile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hali dışında ve suç ayrımı olmaksızın ağır hastalık veya engellilik hali nedeniyle cezaevinde hayatını yalnız idame ettiremeyeceklere konutta infaz imkânı getiriliyor. Bu düzenleme daha önce infaz kanununun 105. Maddesinin 3. Fıkrasında 5 yıl ve altındaki hapis cezaları için geçerliydi. Yeni teklif ile sadece ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları istisna tutularak bu düzenleme ile terör suçları, cinsel saldırı suçları ve uyuşturucu suçları dahil olmak üzere suç ayrımı yapılmaksızın koşulları taşıyan, ağır hastalık ve engellilik halinde olan herkes için konutta infaz yolu açılıyor.
Adli Tıp kurumundan alınacak rapor süreci uzun olduğundan dolayı yine bu düzenleme pratikte beklenen hızlılıkta sonuç vermeyecektir. Bunun yerine kişinin cezasının infaz edildiği yerdeki sağlık kuruluşlarından rapor alınarak infaz düzenlemesinden yararlanabilmesi sağlanabilirdi.
Geçici 10. Madde (31 Temmuz 2023 Sorunu)
Kanun teklifinin en büyük eksikliği, 5275 sayılı Kanun’un geçici 10. maddesinde değişikliğe gidilmemiş olmasıdır. Bilindiği üzere bu madde ile yalnızca 31 Temmuz 2023 tarihi itibariyle cezaevinde bulunan hükümlülerin infaz indiriminden yararlanabileceği düzenlenmiştir.
Bu tarihsel eşik, hukuki ve toplumsal açıdan eşitsizlik yaratmaktadır. Aynı suçu işlemiş ve aynı hükmü almış iki kişiden sadece biri cezaevine giriş tarihi nedeniyle indirimden faydalanabilirken, diğeri dışlanmaktadır. Bu durum, yaklaşık 55.000 hükümlünün mağduriyetine ve infaz uygulamasında eşitsizliğe neden olmaktadır. Teklifte bu haksızlık giderilmediği müddetçe, infaz uygulamasında eşitsizlik devam edecektir.
II. DİĞER KANUNLARDAKİ DEĞİŞİKLİKLER
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK)
• Yeni suç tanımı: “Trafikte araç önü kesme” eylemi artık müstakil bir suç olarak düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile birlikte seyahat hürriyeti ön planda tutulmuş ve kişilerin hızlı ve güvenli bir şekilde dolaşımının korunması amaçlanmıştır. Ayrıca bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama, tehdit, mala zarar verme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma veya başka bir suçun işlenmesi halinde faile hem 223’üncü maddede düzenlenen suçtan hem de işlediği diğer suçlardan ayrı ayrı ceza verilecektir. Buna göre, Kanun'da yer alan "Ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması" hükmünün başlığı "Ulaşım araçlarının hareketinin engellenmesi, kaçırılması veya alıkonulması" şeklinde değiştiriliyor.
• Türk Ceza Kanunu'nda yapılan değişiklikle suça teşebbüs halinde faile ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet hapis cezaları yerine verilecek süreli hapis cezasının alt ve üst sınırı artırılıyor. Buna göre, suça teşebbüs halinde faile, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre ağırlaştırılmış müebbet yerine 13 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası verilirken, bu süre 14 yıldan 21 yıla kadar; müebbet yerine 9 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası öngören hükümdeki süre ise 10 yıldan 18 yıla kadar şeklinde düzenleniyor.
• Kamu düzenine karşı suçlarda ceza oranlarının artırılması ve bazı suçların katalog suçlar kapsamına alınması önerilmiştir.
• “Kadına karşı işlenen suçlar” başlığında kapsam genişletilmiş ve alt sınırı 6 aydan az olamaz düzenlemesi mevcutken bu alt sınır 9 aya çıkarılmıştır.
Bu düzenlemeler, toplumsal huzuru tehdit eden eylemlerle daha etkin mücadeleye katkı sunmakla birlikte, uygulamada keyfilik riskini de barındırmaktadır.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)
• Tutukluluk kararları ve ara kararların gerekçelendirilmesi zorunluluğu açıkça düzenlenmiştir.
• Savunma hakkının güçlendirilmesi ve yargılamada şeffaflık sağlanması hedeflenmiştir.
1136 Sayılı Avukatlık Kanunu
• Disiplin cezalarının uygulanmasında yeni standartlar getirilmiş, Baro Yönetim Kurulu’nun işlemlerine daha fazla denetim getirilmiştir.
• Avukatlıktan çıkarma kararlarına karşı savunma hakkını genişleten düzenlemeler öne çıkmaktadır.
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu
• Hukuk fakültesi mezunlarının avukatlık stajına başlayabilmeleri için minimum başarı sıralaması ve başarı puanı şartı getirilmiştir.
• Bu düzenleme, hukuk mesleğine girişte kaliteyi artırmaya yöneliktir.
2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu
• Disiplin cezalarının dayandığı nedenler yeniden sınıflandırılmış, kademe ilerlemesinin durdurulması ve meslekten çıkarma gibi cezaların uygulanma ölçütleri güncellenmiştir.
Sulh Ceza Hakimliklerine Erişimin Engellenmesi Yetkisi Verilmesi
Erişimin engellenmesi yetkisi sulh ceza hakimliklerine veriliyor. Anayasa Mahkemesi, 11.10.2023 tarihinde 2020/76 E. 2023/172 K sayılı kararı ile 5651 sayılı kanunun 9. Maddesini ifade özgürlüğüne getirilen müdahalenin hukuki güvenlik ve belirlilik ölçütleri yönünden kapsamı ve sınırları belirli olmadığı gerekçesiyle iptal etmişti. İptal sonrası Sulh Ceza Hakimliklerinin erişimin engellenmesi ve içeriğinin çıkarılması konusunda yetkisi kalmamıştı ve boşluk oluşmuştu. Yeni yasa teklifi ile Sulh Ceza Hakimliklerini yayın içeriği nedeni ile kişilik hakları ihlal edilenlerin talebi üzerine yayının internet ortamında içeriğin çıkarılması veya erişiminin engellenmesi konusunda karar verebileceği düzenleniyor. Sulh Ceza Hakimliği kişinin talebi üzerine ayrıntılı bir inceleme yapmaksızın 24 saat içerisinde içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararını vereceği düzenleniyor. Yeni düzenlemede ayrıntılı bir inceleme yapılmadan ilk bakışta talep haklı ise erişimin engellenmesi veya içeriğin çıkarılması kararı verilir. Bu yeni düzenlemeyle bir ölçü ve sınırlar belirgin hale getirilmiş niteliktedir.
III. GÖRÜŞÜMÜZ VE ÖNERİLERİMİZ
Çok açık bir şekilde bu düzenleme bir yargı paketi olarak nitelendirilemez bu düzenleme bir torba yasa çalışması olmuştur. İnfaz hukuku ile ilgili daha etkili bir sonuç doğurması için;
14.07.2023 tarihli 7456 sayılı yasa ile geçici madde 10’un 6. Fıkrasındaki “31/7/2023 tarihi itibarıyla kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerden……… üç yıl veya daha az süre kalanlar, bu şartların oluştuğu tarih itibarıyla açık ceza infaz kurumlarına ayrılabilir.” şeklindeki düzenlemede belirtilen kapalı ceza infaz kurumunda bulunma koşulunda düzeltme yapılmadıkça infaz yasasında bir iyileştirici değişikliğe gidilmiş olmasından söz edilemez. Burada verilecek olan önerge ile geçici 10. Maddedeki düzenleme “31.07.2023 tarihine kadar işlenen suçlarda bir defaya mahsus olmak üzere denetimli serbestlik süresi 3 yıl olarak uygulanır.” şeklinde düzeltilebilir.
1. 31 Temmuz 2023 Tarihi Düzenlemesi Mutlaka Kaldırılmalıdır:
• 5275 sayılı Kanun’un geçici 10. maddesinde yer alan ve yalnızca 31 Temmuz 2023 tarihinde cezaevinde bulunan hükümlülerin infaz indiriminden faydalanabileceğine ilişkin düzenleme eşitsizlik yaratmaktadır. Bu hükmün kaldırılması, yasa teklifinin infaz rejimi açısından etkili ve adil bir sonuç doğurması için elzemdir.
• Yaklaşık 55.000 kişi, yalnızca bu tarih sınırlaması nedeniyle düzenlemeden yararlanamamaktadır. Ayrıca bu düzenleme mevcut haliyle hukukun temel ilkelerinden olan eşitlik ve hakkaniyet ile bağdaşmamaktadır.
2. Genel Kurulda Mutlaka Önergeler Sunulmalıdır:
• Adalet Komisyonu sürecinde veya Meclis Genel Kurulu görüşmeleri sırasında, özellikle geçici 10. maddeye yönelik iyileştirme önergeleri verilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde infaz yasasında yapılan değişiklikler, sadece dar kapsamlı, sınırlı etki doğuran ve kamu vicdanını tatmin etmeyen geçici bir düzenleme olarak kalacaktır.
3. Hasta Hükümlülere Dair Uygulama Netleştirilmelidir:
• Adli Tıp kurumundan alınacak rapor süreci uzun olduğundan dolayı yine bu düzenleme pratikte beklenen hızlılıkta sonuç vermeyecektir. Bunun yerine hızlı bir şekilde sonuç verebilecek hastanelerde ve sağlık kuruluşlarından alınacak raporlar yeterli görülmelidir.
• Sağlık sorunları nedeniyle cezaevinde kalması yaşam hakkını tehdit eden hükümlülere yönelik süreçler hızlandırılmalıdır
4. TCK’de Getirilen Yeni Suçlar Uzun Vadeli Etki Analiziyle Düzenlenmelidir:
• TCK’deki düzenlemeler de toplumsal anlık tepkiler dikkate alınarak yapıldığı için uzun vadeli etki analizleri yapılmadan taslağın oluşturulduğu anlaşılıyor.
• Cezasızlık algısının kaldırılması önemli bir adım olmakla birlikte, bu tür düzenlemeler torba yasalarla değil, müstakil yasa çalışmalarıyla, teknik etki analizleri ışığında yapılmalıdır.
SONUÇ
10. Yargı Paketi, geniş kapsamı ve çok sayıda yasaya dokunması sebebiyle bir torba kanun niteliği taşımakta olup, infaz hukukunda kısmi ve palyatif düzenlemeler içermektedir. Teklifin bu haliyle Meclis’ten geçmesi, toplumda oluşan beklentiyi karşılamayacaktır.
31 Temmuz 2023 tarihli cezaevinde bulunma şartı kaldırılmadığı sürece, bu teklif infazda eşitliği sağlamayacak, kamuoyunun “infaz reformu” beklentisini de boşa çıkaracaktır.