Son günlerde kamuoyuna yansıyan bir mahkeme kararı başlığından dolayı, ceza yargılamasında usul hukuku açısından tartışmalı bir örnek teşkil etmiştir. Nevşehir 6. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 2025 yılı Nisan ayında verilen bir kararda, gerekçeli kararın başında “Aziz Türk Milleti Adına Gerekçeli Karar” ibaresi kullanılmıştır. Bu durum hem sosyal medyada hem de hukuk çevrelerinde tartışılıyor.

Bu noktada sorulması gereken husus şudur: Mahkemeler karar verirken başlığa “Aziz Türk Milleti adına” ifadesini ekleyebilir mi? Bu ifade, usul hukukuna uygun mudur?

Mahkeme ilamlarında hüküm kısmının nasıl yazılacağı gerek Ceza Mahkemeleri açısından CMK’da gerek ise Hukuk Mahkemeleri açısından HMK’da düzenleme altına alınmıştır. Aynı zamanda Mahkemelerin yargı yetkisini kim adına kullanacağı da açıkça Anayasa’da belirtilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 9. maddesinde,

“Yargı yetkisi, Türk Milleti adına, bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu ifade, açıkça “Türk Milleti adına” şeklinde sabit ve sınırlayıcı bir ifadedir. Anayasa’da herhangi bir niteleyici sıfat kullanılmamış, farklı ifade biçimine de yer verilmemiştir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 232. maddesinde, “Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar” düzenlenmiştir;

Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar

Madde 232 – (1) Hükmün başına, "Türk Milleti adına" verildiği yazılır.

(2) Hükmün başında;

a) Hükmü veren mahkemenin adı,

b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,

c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,

d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,

Yazılır.

(3) Hükmün gerekçesi ve varsa karşı oy gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.

(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.

(5) (Değişik: 24/11/2016-6763/31 md.) Hüküm sonucu tefhim edildikten sonra gerekçeli karar imzalanmadan hâkim ölür veya herhangi bir sebeple kararı imzalayamayacak hâle düşerse, yeni hâkim, tefhim edilen hükme uygun olarak gerekçeli kararı bizzat yazarak imzalar. Toplu mahkemelerde böyle bir durumun gerçekleşmesi hâlinde, hüküm diğer hâkimler tarafından imzalanır ve başkan veya en kıdemli hâkim tarafından, hükmün altına diğer hâkimin imza edememesinin sebebi yazılarak imza olunur.

(6) Hüküm fıkrasında, 223’üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.

(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir.

Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinde, “Hükmün kapsamı” düzenlenmiştir;

Hükmün kapsamı

MADDE 297-(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:

a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.

b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.

c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.

ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.

d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını. e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.

(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

Yukarıdaki kanuni düzenlemelerde de açıkça görüleceği üzere hükmün başında “Türk Milleti Adına” şeklinde net ve emredici bir ibare yer alır.

Bu açık düzenlemeye rağmen, mahkemenin takdiriyle bu ifadeye “Aziz” kelimesinin eklenmesi usul hükümlerine aykırılık oluşturur. Ceza ve Hukuk davaları sonucunda hüküm verilirken, şekil kurallarına sıkı sıkıya bağlı kalınması esastır. Ceza ve hukuk yargılamasında hükmü veren mahkeme, kararında; mahkemenin adı, heyet bilgisi, sanığın açık kimliği, mağdur ve temsilcilerin kimlikleri gibi unsurları nasıl eksiksiz yazmak zorundaysa, kararın başlığına “Türk Milleti adına” ibaresini de aynı zorunlulukla yazmak mecburiyetindedir.

Bu şeklin dışına çıkılması, diğer usul eksikliklerinde olduğu gibi, kararın bozulmasını gerektirir. “Türk Milleti adına” ibaresi de hükmün zorunlu şekil unsurlarındandır. Mahkemenin kendi takdiriyle bu ifadeyi değiştirmesi, şekil yönünden geçersizlik doğurabilecek niteliktedir. Bu durum istinaf ya da temyiz merciince tespit edildiğinde, bahse konu usul eksikliği bozma gerekçesi olur.

SONUÇ OLARAK:

Kararların başlık kısmı, sadece şekli değil aynı zamanda anayasal bir zorunluluktur. Zira Anayasa’nın 9. maddesi ile yargı yetkisinin Türk Milleti adına kullanıldığı düzenlenmiş; HMK m.297 ve CMK m.232 ile mahkeme kararlarının başlık kısmına yalnızca “Türk Milleti adına” ibaresinin yazılacağı açıkça hüküm altına alınmıştır. Bu bağlamda, hâkimin veya mahkemenin kendi takdiriyle bu ibareye başka bir kelime eklemesi ya da değiştirmesi mümkün değildir.

Burada önemli olan yalnızca şekli bir düzenleme değil, hukukun birliği, tarafsızlığı ve evrenselliğidir. Kanun koyucunun, anayasa ve kanunlara bu ifadeyi açıkça yazmasının bir nedeni vardır. Bu durum, tüm ülkede hukuk birliğinin rasyonel ve yasalara uygun şekilde kullanıldığını ifade etmek içindir. Eğer bugün mahkemelere ve hakimlere karar başlıklarına diledikleri gibi niteleyici sıfatlar eklemesine izin verilirse; bu durum zamanla hoşumuza gitmeyen ya da toplumda infiale yol açacak ifadelerin de eklenmesine zemin hazırlar. İlk bakışta masum veya iyi niyetli gibi görülebilecek bu tür ifadeler, ileride farklı inanç, ideoloji veya siyasi duruşların yargı kararlarına sızmasına neden olabilir.

Yargının, karar verirken kullandığı dilin standardı, hukuk birliği açısından hayati önemdedir. Bu birlik bozulduğunda, toplumun yargıya olan güveni de zedelenir. Dolayısıyla bugünkü örnekte sempatiyle karşılanabilecek bir ifade, yarın hukuk barışını tehdit eden bir araca dönüşebilir. Bu sebeple, sadece “Türk Milleti adına” ibaresi kullanılmalı, hiçbir hakim veya mahkeme bu ibareye ekleme veya çıkarma yapmamalıdır.

Bu zorunluluk; Anayasa’nın 9. maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesi ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 232. maddesi ile açıkça düzenlenmiştir. Mahkemelerin, bu ifadeye herhangi bir sıfat veya yorum eklemesi usule aykırıdır ve yargısal denetimlerde bozma gerekçesi teşkil eder.

Yargı yetkisi, Türk Milleti adına ve yalnızca yasal sınırlar içinde kullanılır. Mahkemelerin, karar başlıklarını süslemek veya sembolik ifadelerle zenginleştirmek gibi bir yetkisi yoktur. Bu tür değişiklikler, hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu gibi, hukuk birliğini, toplumsal düzeni ve nihayetinde hukuka olan güveni zedeleyecektir.