Ceza yargılamasında güdülen temel amaç somut gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Bu amaca ulaşabilmek için delillerin duruşmada tartışılması gerekir.  Bu tartışma delillerden sonuç çıkarma amacıyla yapılmaktadır. Ceza yargılamasında bu aşamaya delillerin tartışılması safhası denilmektedir. Bu aşamada sunulan delillerle ilgili taraflara 5271 sayılı CMK m. 216/1 hükmünde belirtilen sıraya göre söz hakkı verilecektir.  Bu şekilde delillerin tartışılması mümkün olacaktır.

Burada karşımıza üç temel soru çıkmaktadır:

1) Delillerin tartışılmasında hazır bulunan taraflardan kim hangi sıra ile söz alacaktır?

2) Cevap hakları nasıl kullanılacaktır?

3) Duruşma en son kimin sözü ile bitirilecektir? 

Bu soruların cevapları CMK "Delillerin tartışılması" başlıklı m. 216 hükmünde bulunmaktadır.

Delillerin tartışılmasında söz sırası

Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla aşağıda belirtilen öznelere verilir (CMK m. 216/1):

1) Birinci sırada Katılan veya vekili yer alır.

2) İkinci sırada Cumhuriyet savcısı vardır.

3) Üçüncü sırada Sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine söz verilir

Cevap verme

Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına cevap verebilir.

Sanık ve müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir (CMK m. 216/2).

Hükümden önce son söz

Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilecektir. Bu aşamada zorunlu müdafiin hazır bulunmaması hükmün açıklanmasına engel teşkil etmeyecektir (CMK m. 216/3).[1]

Ceza yargılamasında delillerin tartışılmasında ilk önce söz katılana veya vekiline verilir.  Daha sonra Cumhuriyet savcısına ve en son olarak da sanığa ve müdafisine veya kanunî temsilcisine söz verilmelidir.

Ceza yargılama sistemimizde önce iddia, daha sonra da savunma makamında bulunan kişilerin söz alıp görüşlerini belirtmesi esası kabul edilmiştir.

Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafisinin veya kanuni temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafisi ya da kanuni temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilecektir.

Bu kurallar tez (iddia) ile antitezin (savunmanın)  değerlendirilmesi ve bu şekilde ortaya çıkan tartışmalardan sonuç çıkarılması amacıyla getirilmiştir.

Delillerin tartışılması, yargılama sonunda sağlıklı bir karara ulaşabilmek için gerekli ve zorunlu bir aşamadır.

Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaası ne şekilde olmalıdır?

Delillerin tartışılması ile ilgili 1412 sayılı CMUK m. 251. ve 5271 sayılı CMK m. 216. Hükümleri benzer şekilde düzenlenmiştir.

Bununla birlikte her iki yasal düzenlemede Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasının ne şekilde olacağına ilişkin herhangi bir kural yer almamaktadır.

Bu aşamada karşımıza ceza yargılamasına ilişkin konularda hüküm bulunmayan hallerde ne şekilde yorum yapılması gerektiği sorunu çıkmaktadır. Bu sorunun çözümünde aşağıdaki hususlar dikkate alınmalıdır:

1) Ceza yargılaması kurallarının her konuyu ayrıntısıyla düzenlemesi beklenemez.

2) Usul yasalarının düzenlemediği alanlar kişi hak ve özgürlüklerine aykırı olmamak ve yasanın ruhuna uygun olmak koşuluyla yorum ve kıyasla doldurulabilir. Ayrıca bu uygulamalar benimsendikçe teamüle dönüşür.

Uygulamada Cumhuriyet savcısı, esas hakkındaki görüşünü mahkûmiyet yönünde açıklaması halinde uygulanması talep edilen hükümleri açıkça göstermesi gerekir. Zaten uygulamada da mahkûmiyet yönündeki mütalaalarda sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulması gereken uygulama maddeleri açık bir şekilde belirtilmektedir.

Ayrıca Cumhuriyet savcısının esasa ilişkin görüşü anlaşılır olmalıdır. Çünkü açık bir şekilde anlaşılır durumdaki bir iddiaya karşı ileri sürülebilecek savunmalar daha sağlıklı olacaktır. Yani savunmanın ne için ve neye karşı yapılacağı daha belirgin olacaktır. Bu durum savunma hakkının kullanılmasıyla sıkı bir şekilde bağlantılıdır. Sağlıklı bir savunma ancak sağlıklı bir iddiaya karşı yapılabilir.

Cumhuriyet savcısı, kamusal iddia makamını temsil etmektedir. Bu nedenle karar verilmeden önce, toplanan ve tartışılan deliller ışığında esasa ilişkin görüşünü açık ve anlaşılır bir şekilde mütalaada bildirmelidir.

Cumhuriyet savcısının görüşü mahkûmiyet yönünde ise mevzuatta yer alan ve uygulanması gereken yasa hükümlerini de yasa ismi ve yasa maddesi şeklinde göstermek suretiyle bildirmelidir.

Öğretide, cumhuriyet savcısının maddi sorun dışında hukuki sorun hakkındaki görüşünü de açıklaması gerektiği yönünde görüşler bulunmaktadır.[2]

Bu görüşe göre; ceza yargılaması aynı zamanda hukuki sorunu da çözmek zorundadır.  Bu zorunluluk savcıya bu konudaki düşüncelerini de bildirmesi yükümlülüğünü getirmektedir.[3]

Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasının alınmasından sonra CMK m. 216. hükmünde belirtilen sıralama gözetilerek taraflara söz hakkı tanınmalıdır.

Cumhuriyet savcısının, davanın esasına ilişkin görüşü alınmaksızın ve hazır bulunan sanığa esas hakkında savunma yapma imkânı tanınmaksızın hüküm kurulması hukuka aykırı olacaktır. Bu durumda sanığın savunma hakkı kısıtlanmış olacaktır.

Bu kurallar kararın yüksek mahkeme tarafından bozulması halinde de geçerli olacaktır.

Örneğin; bozma ilamı okunarak sırasıyla hazır bulunan mağdure vekili ve sanık müdafisinden bozmaya karşı diyecekleri sorulmuştur.

Örnekteki olayda Cumhuriyet savcısı "... Suçundan sanık A hakkında yapılan yargılama neticesinde verilen mahkûmiyet hükmünün usul ve yasaya uygun olduğundan bozma kararına direnilmesi, kamu adına talep olunur." şeklinde mütalaa vermiştir.

Yargıtay bu şekildeki sözlerden oluşan esas hakkında mütalaayı geçerli ve yeterli kabul etmemektedir.[4]

Bu şekilde Cumhuriyet savcısından esas hakkındaki görüşü sorulmadan ve hazır bulunan sanık müdafisine esasa ilişkin savunma yapma imkânı tanınmadan duruşmaya son verilip direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün kurulması hukuka aykırı olacaktır.[5]

-----------------

[1] 25.08.2017 tarihli ve 30165 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararname'nin 148. maddesi ile üçüncü fıkraya "Bu aşamada zorunlu müdafiin hazır bulunmaması hükmün açıklanmasına engel teşkil etmez." cümlesi eklenmiştir.

[2]   "İddia makamı, muhakeme boyunca, mütalaa mahiyetindeki hükümleri ile hâkime ışık tutacak, muhakemede tez ileri sürüp sentez elde edilmesine çalışacaktır… Savcılık son kararın nasıl olması gerektiği hakkındaki görüşünü esas hakkındaki mütalaası ile açıklayacak ve artık şüphesi kalmayıp mahkûmiyet kararı verilmesini düşünüyorsa o zaman, sanığın cezalandırılmasını isteyecektir… Tartışma sadece maddi meseleye taalluk etmez; muhakeme hukuki meseleyi de çözeceğinden, bu mesele hakkındaki görüşler de iddiada yer alacaktır." Bkz.; Nurullah Kunter, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınları, 9. bası, İstanbul, s.193, 936-937.

[3]    "Ceza muhakemesi hükmünün kollektif olması gerekmesi sebebiyle, savcının son soruşturma safhasının sonuç çıkarma devresinde düşüncelerini bildirmesi yani esas hakkındaki mütalâasının serd etmesi, vazgeçilmez bir zarurettir. Diğer ilgililerin bir şey söylemeksizin işi mahkemenin kararına terk etmeleri mümkün görülebilmekle beraber, savcı bakımından böyle bir şey söz konusu olamaz; savcı her halde en son iddialarını söylemelidir. Bu itibarla, savcılık talep veya iddia durumunda olduğu konularda keyfiyeti hâkime (veya hâkimin takdirine) bıraktığını beyan ile yetinemez... Savcının esas hakkındaki mütalâasının alınması mecburî olmakla beraber, yargıcın bu ödevini yerine getirmekten kaçınan savcıyı zorlamak yetkisi bulunmadığından, bu gibi hallerde son kararın esas hakkındaki mütalâa alınmadan verilebilmesi de kabul edilmektedir. Ancak böyle bir durum ceza muhakemesi hükmünün kollektif olmasına engel teşkil edeceğinden, yargıç veya mahkeme başkanı hiç olmazsa makamın başı olan savcıya müracaat edebilmeli ve esas hakkındaki mütalâasını vermeyi red eden yardımcı yerine bir başkasının duruşmaya çıkarılmasını talep edebilmelidir… Esas hakkındaki mütalaanın sadece sübuta yani maddi meseleye değil, hukuki meseleye de taalluk etmesi gerekir. Muhakemenin aynı zamanda hukuki meseleyi de halletmek zorunda olması, savcının bu konudaki düşüncelerini de bildirmesini gerektirmektedir." Bkz.; Selahattin Keyman, Ceza Muhakemesinde Savcılık, Sevinç Matbaası, Ankara, 1970, s.258-262.

[4] YCGK, E: 2017/(Kapatılan)14-855, K: 2022/235, Teb: 2014/13818, T: 05.04.2022.

[5] YCGK, E: 2017/(Kapatılan)14-855, K: 2022/235, Teb: 2014/13818, T: 05.04.2022.