Ülkemizde cezaların infazı 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda yer alan hükümlere göre gerçekleştirilmektedir. Bu kanuna dayanılarak çıkarılan yönetmelikler de infaz uygulamalarını etkilemektedir. Cezaların infazında özellikle kapalı cezaevinden açık cezaevine geçiş, kapalı ve açık cezaevinden denetimli serbestlik rejimine tabi tutularak tahliye olma hususunda sorunlar yaşanabilmektedir. İnfaz Hakimliklerinin vermiş olduğu kararlarda farklılık olduğu, bu nedenle hükümlülerin teslim olacakları cezaevlerini tercih ettiğine de rastlanmaktadır.

Cezaevlerindeki doluluk oranlarının neden olduğu olumsuzluklar nedeniyle infazda yapılan hükümlü lehine düzenlemelerin infaz uygulamalarında yanlış uygulamalara sebebiyet verdiği de bilinmektedir. Bu kısa yazıda infazın ana başlıklarına kısaca yer verilecektir. İnfaz gibi karmaşık bir sistemin kısa bir yazıya sığdırılması ve tüm ihtimallerin değerlendirilmesi takdir olunacağı üzere mümkün de değildir.

Ceza hukuku işlenen suçun orantılı ve caydırıcı bir yaptırımla cezalandırılmasını düzenleyen hukuk dalıdır. Suç işleyen insanların kamu önünde cezalandırılması yeryüzünde kötü bir iz bırakan suçun cezalandırılması gerektiği inancından kaynaklanır. Böylelikle toplumsal ahlaktan ve iyilikten sapma olarak kabul edilen suç konusu eylem ceza müessesesi vasıtasıyla cezalandırılmış olur. Bu bir nevi intikam ve ıslah müessesidir. Modern zamanlara geldikçe idamın en azından insanileştirilmesi, idamın kaldırılması, hapishanelerin inşası, süreli hapis cezaları ve koşullu salıverme benzeri müesseseler ortaya çıkmıştır. Yazılı ceza kanunları, suçta ve cezada kanunilik ilkesi, savunma hakkı, önceden bilinen infaz süresi ve usulü gibi yenilikler bugünkü infaz usulünün gelişmesine neden olmuştur. Hükümlülerin ıslah olması ve topluma kazandırılması maksadıyla eğitim ve rehabilitasyona tabi tutulması da önemli yeniliklerdendir.

Temel kural cezaların tam olarak infaz edilmesidir. Örneğin 3 Yıl hapis cezasına mahkum edilen birisinin doğal olarak 3 yıl cezaevinde kalması gerekir. Ancak cezaların ıslah edici fonksiyonunu esas alan ve suç işleyen insanlara bir şans verilerek topluma kazandırılabileceğine inanan hukuk sistemleri “Koşullu Salıverme” benzeri müesseseleri benimseyerek cezaların bir kısmının cezaevi dışında infaz edilmesine imkan tanımaktadır. Bu durumda da hükümlü önceki mahkumiyet hükmü yönünden takip altındadır. Belli kurallara uymakla yükümlüdür ve kasıtlı bir suç işlememesi beklenir. Ancak cezasını cezaevinde infaz etmemektedir. Açıkçası bu durum dahi hükümlü için çölde serinlik ve soğuk bir bardak su gibidir.

Ülkemizde verilen mahkumiyet hükümlerine göre hükümlünün koşullu salıvermeden faydalanma imkanı 5275 Sayılı Kanun’un 107. Maddesinde düzenlenmiştir.

Koşullu salıverme müessesi Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da hükümlünün cezaevinden tahliye olmasına imkan tanıyan ilk koşul olarak düzenlenmiştir. Ancak yasal değişiklikle denetimli serbestliğe tabi tutularak tahliye olma imkanı getirildiği için koşullu salıverme yine önemini korumuş ancak koşullu salıverme şartından evvel bazı şartların gerçekleşmesi durumunda denetimli serbestliğe tabi tutularak tahliye olma imkanı getirilmiştir.

5275 Sayılı Kanuna 105/A maddesi olarak yama yapılan hüküm ile “denetimli serbestlik rejimi” adı verilen yeni bir infaz düzenlemesi ortaya çıkmıştır. Esasen bu infaz rejimi koşullu salıverme tarihinin erkene alınmasının farklı bir yolu olarak göze çarpmaktadır.

5275 SK, m. 105/A: “(1) Hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla;

a) Açık ceza infaz kurumunda cezasının son altı ayını kesintisiz olarak geçiren,

b) Çocuk eğitimevinde toplam cezasının beşte birini tamamlayan,

koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hâlli hükümlülerin talebi hâlinde, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına, ceza infaz kurumu idaresince hükümlü hakkında hazırlanan değerlendirme raporu dikkate alınarak, infaz hâkimi tarafından karar verilebilir.”

Böylelikle koşullu salıverme şartlarında göz önünde tutulan cezanın belli bir süre infaz edilme şartı (temel kural olarak üçte iki) henüz gerçekleşmeden hükümlünün denetimli serbestlik rejimine tabi tutularak cezaevinden tahliye olabilmesi imkanı doğmuştur.

Bu değişiklikle birlikte hükümlünün geçirdiği serüven şu başlıklarla ifade edilebilir:

SUÇ - YARGILANMA - KESİNLEŞME ve İNFAZ - DENETİMLİ SERBESTLİK DÖNEMİ - KOŞULLU SALIVERME DÖNEMİ

105/A maddesi ile hükümlü açısından iki şartın gerçekleşmesi durumunda tahliye olma imkanı getirilmiştir. Tahliyeden maksadımız cezanın cezaevinde infaz edilmediği bir dönemin başlamasıdır.

1- Koşullu salıverme tarihine bir yıl veya daha az bir süre kalması,

2- İyi halli olma koşulu.

Bu iki şartı taşıyan hükümlünün infaz hakimi kararı ile koşullu salıverme tarihine kadarki cezasının denetimli serbestlik rejimine tabi tutularak infaz edilebilmesi mümkün hale gelmiştir.

Böylelikle hükümlü koşullu salıverme tarihinin doğmasından evvel cezaevinden tahliye olma hakkı kazanmış, koşullu salıverme tarihinden itibaren ise koşullu salıverme rejimine tabi tutularak ve tekrar cezaevine girmesine gerek olmaksızın infaz rejimine tabi tutulmuş olmaktadır.

Verilen mahkumiyet hükmüne göre koşullu salıverme tarihinin belirlenmesi 5275 Sayılı Kanun’un 107. Maddesinde düzenlenmiştir. Yasal düzenleme uyarınca verilen mahkumiyet sürelerine ve sayılarına göre koşullu salıverme tarihinden önceki infaz süreleri de değişmektedir. Ayrıca silahlı örgüt ve silahlı terör örgütü üyeliği suçları gibi suçlar için daha uzun süreli bir infaz süresi benimsenmiştir. Bazı suçlar yönünden ise koşullu salıverme müessesi kabul edilmemiştir.

107. maddedeki temel kural cezaların üçte ikisinin cezaevi şartlarında infaz edilmesidir. Ancak bunun 1.7.2016 Tarihine kadar işlenen suçlar açısından farklı uygulanacağına aşağıda değineceğiz.

5275 SK, m. 107 :  “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilmiş olanlar otuz yılını, müebbet hapis cezasına mahkum edilmiş olanlar yirmi dört yılını, diğer süreli hapis cezalarına mahkum edilmiş olanlar cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler.”

Görüleceği üzere ülkemizdeki en ağır ceza olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile mahkum edilenler otuz yıl kapalı cezaevinde kalmak şartıyla koşullu salıverme hakkından faydalanabilecektir.

Süreli hapis cezalarına mahkum edilen hükümlüler ise cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde koşullu salıvermeden yararlanma hakkına sahip olacaklardır.

Ülkemizdeki infaz politikası gereği “5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, "Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar" başlıklı Dördüncü Bölüm, "Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar" başlıklı Beşinci Bölüm, "Milli Savunmaya Karşı Suçlar" başlıklı Altıncı Bölüm altında yer alan suçlardan birinin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkumiyet halinde, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz.” (5275 SK, m. 107-16)

Bu suçları yasada belirtildiği üzere örgütün faaliyet çerçevesinde işleyen kişiler koşullu salıverme hakkına sahip değillerdir.

İnfaz yasasında yapılan değişikliklerin karmaşaya neden olabildiğini belirtmiştik. Şimdi yukarıdaki açıklamaları bir köşeye bırakmaya neden olacak kanuni düzenlemelere yer vereceğiz.

İlk olarak 5275 Sayılı Kanun’a eklenen Geçici Madde 3’e değinmek gerekir.

Bu yasal düzenleme ile birlikte koşullu salıverme tarihine 1 yıldan az süre kalanlara denetimli serbestlik rejimine tabi tutularak tahliye olma imkanı tanınmıştır. Bu düzenleme o dönemde resen uygulanmış ve birçok hükümlü tahliye edilmiştir.

İkinci olarak kanuna eklenen “Geçici Madde 4” ile 105/A maddesi uyarınca denetimli serbestlik rejiminden faydalanabilmek için cezanın açık cezaevinde 6 ay infaz edilme şartı 31.12.2020 Tarihine kadar ertelenmiştir. Yani bu tarihe kadar kişinin açık cezaevinde 6 ay kalıp kalmadığına bakılmayacaktır. Bu da örtülü bir tahliye mahiyetindedir. Esasen cezaevlerinin doluluk oranı esas alınarak yapılan bir düzenlemedir.

Son olarak tüm hesapların yeniden yapılmasına ve tahliye olmayı kolaylaştırmaya vesile olan yasal düzenleme ise Geçici Madde 6 olmuştur. Bu düzenleme ile suç işleme tarihi yönünden 1.7.2016 Tarihi esas alınmış, belli suçlar düzenleme dışında tutulmuştur. Kasten öldürme suçları (madde 81, 82), üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102,103,104, 105), özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132,133,134,135,136,137,138), uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (madde 188) ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar düzenlemeye dahil edilmemiştir.

Son düzenleme ile öncelikle koşullu salıverme tarihinin hesaplama usulü hükümlü lehine değiştirilmiştir. Buna göre düzenleme kapsamına dahil olan suçlar yönünden üçte ikilik infaz şartı yerini “yarısına” bırakmıştır. Örneğin üç yıllık hapis cezasına ilişkin koşullu salıverme tarihi infaz başlangıcından itibaren 2 yıl olacakken yeni düzenleme ile birlikte 1.5 yıl olarak belirlenmiştir.

İkinci olarak denetimli serbestlikten faydalanma şartı yönünden 1 yıllık süre 2 yıla çıkartılarak daha erken tahliye olma imkanı sağlanmıştır. Bu düzenleme ile birlikte koşullu salıverme tarihine iki yıldan az süre kalanlara denetimli serbestlik rejiminden faydalanma hakkı tanınmıştır.

Bu düzenlemeler ile birlikte 1.7.2016 Tarihine kadar işlenmiş olan suçlar yönünden şu sonuçlara ulaşmak mümkündür:

1- Koşullu salıverme tarihinin belirlenmesi, günlük hayattaki tabiriyle “yatarı” mahkum olunan hapis cezası/2 dir. Burada kapsam dışı bırakılan suç tipine dikkat etmek gerekir.

2- Koşullu salıverme tarihinin belirlenmesinden sonra, hükümlünün infaz edilen ceza süresi itibariyle koşullu salıverme tarihine iki yıldan az süre kalması durumunda açık cezaevinde kalıp kalmadığına bakılmaksızın denetimli serbestlik rejimine tabi tutularak tahliye olması mümkündür. Geçici Madde 4 ile getirilen yasal düzenleme uyarınca 31.12.2020 Tarihine kadar hükümlünün açık cezaevinde 6 ay kalma şartı aranmayacaktır. Yasa koyucu bu konuda yeni bir düzenleme yapmadığı takdirde cezanın açık cezaevinde 6 ay infaz edilme şartı yeniden gündeme gelebilecektir.

3- 1.7.2016 ve sonrasında işlenen suçlar yönünden koşullu salıverme tarihi mahkum olunan cezanın üçte ikisi esasına göre hesaplanacaktır. Bu suç tipleri yönünden denetimli serbestlik rejimine tabi tutularak tahliye olma hususunda da koşullu salıverme tarihine 1 yıl veya daha az süre kalması aranacaktır. Ancak bunlarda da cezanın açık cezaevinde 6 ay kalma şartı aranmayacaktır. Zira Geçici Madde 4 ile getirilen düzenleme doğrudan kanunun 105/A maddesine atıf yapmaktadır. 105/A maddesi ise suçun işlenme tarihi açısından bir farklılık arz etmemektedir.

Somut bir örnekle yazıyı bitirmek gerekirse;

1.7.2016 Tarihinden önce işlenen bir suçla ilgili olarak verilen ceza 4 YIL 2 AY HAPİS CEZASI dır.

Koşullu Salıverme Tarihine kadar cezaevinde infaz edilmesi gereken süre 2 YIL 1 AYDIR.

Hükümlünün denetimli serbestlik rejimine tabi tutularak tahliye olabilmesi için cezasının en az 1 Aylık kısmının cezaevinde infaz edilmiş olması gerekir.