Değerli Hukukcu Yekta Güngör Özden, Sözcü Gazetesi’nde 15.4.2013 tarihinde  şunları yazıyordu: “Av.A.Erdem Akyüz’ün ‘Ermeni Sorunu ve Türkler’ adlı kitabı; anı, araştırma, tarihçilerin görüş ve değerlendirmelerini içeren; Türkçe, İngilizce, Fransızca ve Almanca olarak dört dilde yazılmış olup, uzun seneler boyunca yararlanılacak bir yapıttır.”

Her sene 24 Nisan ve öncesinde Türklere yönelik bir yalan ve iftira kampanyasını yaşamaktayız. Bu kampanyanın uluslararası aktörlerinin, uşaklarının ve içimizde yaşayan hain ortaklarının, gizli plan ve projeleri vardır. Bunları aydınlığa çıkarabilmek ve önleyebilmek için senelerden beri yaptığımız çalışmalardan, kaynaklarını da göstererek, bazı örnekler vermek istiyorum.

https://www.hukukihaber.net/ermeni-sorunu-ve-turkler-makale,3061.html

Türk insanı; başka din ve milletten olan insanlarla hiçbir ayrım yapmaksızın yaşamıştır ve yaşamaktadır. Hatta denebilir ki, başka din ve milletten olan insanların en rahat yaşadığı ülke Türkiye’dir.

Sorunu yaratan; Türkiye üzerinde ve Türkiye’de yaşayan halk üzerinde kirli hesapları olan çevreler ve bu çevrelerin kullandığı piyonlar ve kandırılmış insanlardır.

Ermeni sorunu, hiçbir asla dayanmayan yapay ve uydurma senaryoların sonucudur.

Yapay olarak üretilen bu sorunun en acıklı yanı; kürt olarak adlandırılan, kullanılan ve kandırılan halkın öz be öz Türk oluşudur. 2014 ve 2015 yılında kaleme aldığımız makale bu gerçeği açık bir şekilde ortaya koymaktadır. 

https://www.hukukihaber.net/ermeni-ve-kurt-acilimi-makale,3729.html

Tarihi gerçekler şunu göstermektedir ki; 24 Nisan 1915 tarihinde hiçbir şekilde bir ermeni soykırımı olmamıştır.

Ancak senelerden beri bizler, maalesef bu 24 Nisan tarihine takılıp kalmış bulunmaktayız. Bu tarihte, bu tarihin öncesinde ve sonrasında, Türkler tarafından hiçbir soykırım yapılmadığını söylemek ve kanıtlamanın yanında, asıl soykırımcının Ermeniler olduğu gösterip, kanıtlarıyla ortaya koymak gerekmektedir. Yani etkisiz ve yalnızca söze dayanan savunmadan vazgeçip etkili bir karşı hücuma geçilmelidir.

https://www.hukukihaber.net/turkbir-ve-ermeni-sorunu-makale,3434.html

https://www.hukukihaber.net/ermeni-sorunu-ve-turkler-makale,4748.html

Ermeniler kendilerine soykırım uygulandığını iddia etmektedirler. Ancak şu rakamlara bakmak, gerçeği ortaya koyacaktır. Şu anda Ermenistan’ın başkenti olan Erivan’da Ruslar ve Ermeniler tarafından 1897 yılında yapılan nüfus sayımında 313.178 Azeri Türk nüfus tesbit edilmiştir:

1897 yılında…313.178 Türk nüfusu vardır

1926 yılında…575.000 olmuştur

1960 yılında…155.000 e düşmüştür

2001 yılında……5.568 kişi kalmıştır.

2008 yılında……----- Hiç Türk kalmamıştır.

Erivan’da 1926 yılında 575.000 Azeri Türkün yaşadığı bu nüfus, normal artışa göre bu gün 2.000.000 (2 milyon) olması gerekirken, tek bir Türk kalmamıştır.

Peki, orada yaşayan bu insanlara ne olmuştur. Ermeniler tarafından soykırıma uğramış, öldürülmüş ve bir kısmı da kaçmak zorunda kalmıştır. Asıl soykırımcı onlardır.

https://www.hukukihaber.net/ermeni-sorunu-ve-turkler-makale,5238.html

Bu senaryonun aktörü olan devletler ve kişiler, soykırımlarını, dünyanın çeşitli yörelerinde yaşayan Türklere ve Müslümanlara taşımışlardır. Hocalı, Karabağ, Kosova, Saray Bosna katliamları bunun en yakın ve en canlı örnekleridir.

Soykırımın ve vahşetin anlatımı üzücüdür ama bunları da bilmek gerekir. Hocalı Soykırımı (Xocalı Soyqırımı), Dağlık Karabağ (Dağlıq Qarabağ) da 25/26 Şubat 1992 tarihinde yaşanan insanlığa karşı suç ve soykırımın işlendiği yerdir. Hamile kadın, çocuk, yaşlı kişilere ait cesetler üzerinde yapılan incelemelerde cesetlerin birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, başlarının kesildiği görülmüştür.

Herhangi bir kin ve nefret gütmüyoruz. Ancak anlatması bile güç ama tarihi olayların bilinmesi gerekir. Hocalı soykırımının tanığı Ermeni Gazeteci Daud Kheriyan yazdığı kitapta “Cesetlerin yakılması için görevli Ermeni bir gurup, 100’e yakın Azeri ölüsünü getirdi. Son kamyonda halen yaşamakta olan ağır yaralı 10 yaşlarında bir kız çocuğu gördüm. Onu da tutup cesetlerin üzerine attılar ve ateşe verdiler. Yanmakta olan çocuğun ve ölü bedenlerin çığlıklarını duyar gibi oldum.” demektedir.

Bir başka olayda; “derisi soyulan bir insanın kaç dakikada öleceğinin tesbiti için yaralı bir çocuğun derisinin soyulduğu ve saat tutulduğu” anlatılıyordu.

Azerbaycan Parlamentosu 1994’de Hocalı olaylarının bir “Soykırım” olduğunu kabul etmiştir. Bu Soykırımı tanıyan ülkeler; Azerbeycan, Meksika, Pakistan, Kolombiya, Çek Cumhuriyeti, Bosna Hersek, Peru, İslam İşbirliği, Honduras ve Sudan’dır. Ama aralarında maalesef Türkiye yoktur.

https://www.hukukihaber.net/xocali-soyqirimi-dagliq-qarabag-makale,5166.html

Bir çok ülkede diplomatik görev yapan ve dokunulmazlıları olan Türkleri, pusu kurarak haince öldürmüşler ve saçma gerekçelerle, hiç ceza almadan veya göstermelik bir ceza ile kurtulmuşlarıdır.

Doğu Perinçek’in İsviçre aleyhine yaptığı başvuruyu değerlendiren AİHM, İsviçre Mahkemesinin kararını bozarak “Türkler tarafından Ermenilere soykırım yapılmamıştır. Tarihde yaşanan bu olaylar, soykırımın hukuki tanımına uymamaktadır. Soykırım yapılmadığı yolundaki beyanlar ifade özgürlüğünün temel unsurlarındandır.” şeklinde karar almıştır. Buna rağmen, bu karardan yeteri kadar yararlanılamamıştır ve uygar olduğunu iddia eden ülkeler; kendi kurdukları bu uluslar arası yüksek mahkemenin kararına aykırı olarak; saçma ve yalan uygulamalarına devam etmektedirler.

https://www.hukukihaber.net/talat-pasa-komitesi-makale,3359.html

Anzak olayı da bunun bir başka yönüdür.

24 Nisan; ermeni yalanlarına dayanan soykırım günü,

25 Nisan; gözardı edilen Anzak günüdür. “Anzak” adı, Avustralya ve Yeni Zelanda ordusu anlamına gelmektedir. İngiltere tarafından hazırlanan bu ordu içinde; Hintli askerlerden Gurka’lara kadar, nereye ve ne için gittiğini bilmeyen, çeşitli vaatlerle kandırılarak, Çanakkale Boğazında Türklerle savaşmak üzere getirilmiş insanlar vardı.

Avustralya’lı piyade er J.C. Davies annesine yazdığı mektubunda bunu şöyle anlatıyor: “Benim de vurulduğum 18 Mayıs 1915 günü keskin nişancı bir Türk kızı pusuda çarpışıyordu. Gizlendiği yerden gün boyunca ateş etti ve çok sayıda adamımızı vurdu. Güzel yapılı 19-21 yaşlarında bir genç kızdı. Ölü ele geçirdiğimizde, genç kızın bedeninde tam 52 kurşun yarası vardı.”

Bu insanlar bir an durup kendi kendilerine sormalılar : “Dünyanın öbür ucundan kalkıp da buraya niçin geldik. Bizim, Türklerle ne alıp veremediğimiz vardı?” ve özür dilemelidirler.

Ve bu savaş dolayısıyla Türklerden, “bir ulus olmanın anlamını” öğrendikleri için teşekkür ve minnet duygularını sunmaları gerekir.

https://www.hukukihaber.net/ermeniler-anzaklar-ve-acilim-makale,3936.html

Benim de konuşmacı olarak katıldığım bir panelde; Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Norman Stone, biraz zorlanarak yaptığı Türkçe konuşmada; Türkçe’yi çok sonra öğrenmeye başlamasına rağmen, Türkçe konuşmaya gayret edeceğini ve paneldeki konuşmasını da Türkçe yapacağını ifade ederek “Ama hayretle görmekteyim ki; Türkiye’de, İngilizce konuşmaya büyük bir merak ve hayranlık var. Şoförleriniz bile, hiç gerek yokken, İngilizce konuşmaya çalışmaktadırlar.” dedi. Prof.Dr.Stone, Türk yetkilileri uyararak “Ermeni diasporası, gelecek yıllarda, sözde soykırım konusunda büyük kampanyalar başlatacaklardır. ABD ve Fransa’da büyük bir diaspora mevcuttur ve yurtdışında bulunan tarihçilerin çoğu, maalesef bazı konularda ikna edilmişlerdir. Amerika’da, bence bir hastalık var. Bu hastalığın adını ben ‘Diasporit’ olarak koydum.” dedi.

ABD’li tarihçi GuenterLewy, Hollanda’lı tarihçi EricZurcher, İngiliz tarihçi Andrew Mango, İrlanda’lı tarihçi Dr. Pat Walsh, Amerika’lı tarihçi Justin McCarty ve Prof. Dr. Norman Stone, ABD Başkanlık Danışmanı Bruce Fein, benzer açıklama ve ilmi saptamalarda bulunmuşlardır. Bu kişilerin kısa beyan ve sözleri “Ermeni Sorunu ve Türkler” isimli kitabımızda yer almaktadır.

https://www.hukukihaber.net/ermeni-konusunda-kim-ne-dedi-makale,3440.html

Yaptığım çalışmaları, bazı örnekler vererek ve kısaltarak sunmaya çalıştım.

Başta da ifade ettiğim üzere; Türk insanı; başka din ve milletten olan insanlarla hiçbir ayrım yapmaksızın yaşamıştır ve yaşamaktadır. Hatta denebilir ki, başka din ve milletten olan insanların en rahat yaşadığı ülke Türkiye’dir.

Bu yapay sorunu ve benzer “azınlıklar” sorununu yaratanlar; Türkiye üzerinde ve Türkiye’de yaşayan halk üzerinde kirli hesapları olan çevreler ve bu çevrelerin kullandığı piyonlar ve kandırılmış insanlardır.

Av.A.Erdem AKYÜZ