I.GENEL OLARAK

Borçlu hakkında başlatılan takibin kesinleşmesinden sonraki süreçte alacaklının talebi üzerine borçlunun mal varlığı üzerine uyap entegrasyon sistemi üzerinden ulaşılabilen mal, hak ve alacakları üzerine haciz koyulabilir. Yine İ.İ.K 78. Maddesindeki “talep müddeti” süresince alacaklının talebi üzerine borçlunun mallarına icra dairesi marifetiyle fiilen de haciz konulabilir.

Alacaklı tarafından İ.İ.K m.85 ve devamı hükümleri gereğince borçlunun kendi yedinde yahut üçüncü şahısta olan taşınır mallarıyla taşınmazlarında haciz yapılabilmesi için takibin kesinleşmesi (ihtiyati haciz hükümleri saklı kalmak üzere), alacaklının talebi ve Harçlar Kanunu göre maktu olarak sayılan “haciz” harcının peşin olarak icra dosyasına ödenmesi gerekir.       

Öğretide genel olarak Devletin, icra hukukundaki faaliyetine karşılık aldığı paraya icra harcı denmektedir (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İstanbul 2004, Sahife:108 vd.). Harçlar Kanunu'ndaki İcra ve İflas harçlarına girmeden önce İcra ve İflas Kanunu'nun harçlarla ilgili hükümlerine göz atmakta fayda vardır. İcra ve iflas harçları, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun birinci kısmında, yargı harçları bölümünde, 2-37. maddelerde düzenlenmiştir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 15.maddesinin birinci fıkrası; “İcra ve iflas harçlarını kanun tayin eder. Kanunda hilafı yazılı değilse, bütün harç ve masraflar borçluya ait olup neticede ayrıca hüküm ve takibe hacet kalmaksızın tahsil olunur.” hükmünü ihtiva etmekle; harçların mahiyetini, miktarını, ödeme zamanını ve şeklini doğrudan doğruya diğer yasalara ve özellikle Harçlar Kanunu'na bırakmıştır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/12-555 E. Ve 2012/1356 K.)

Yargı harçlarında mükellef, harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişidir. Bu durum icra takiplerinde özellikle fiili olarak hacze gidilmesinin talep edildiği durumlarda bizzat dosya alacaklısı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yargı harçları bir sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev'i ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınır. Alacaklının talebi üzerine borçlu hakkında başlatılan takibin kesinleşmesinden sonra fiilen borçluya hacze gidilebilmesi için tarifede yazılı harcın icra dosyasına peşinen ödenmesi gerekir. Usulüne uygun şekilde tanzim edilen haciz tutanağı düzenlendiği an hüküm ve sonuçlarını doğuracaktır. Öyle ki mahallinde tanzim olunan alınan haciz tutanağı hilafı sabit oluncaya kadar geçerli sayılır. Ancak icra dairesinden talep olunan fiili haczin geçerli sayılabilmesi yani hukuk dünyasında hüküm ve sonuç doğurabilmesi için haczin talebi anında harcın yatırılması gerekir. 

İcra İflas Kanunu'nun mahcuz malların muhafazası hakkındaki 88. maddesi uyarınca, taşınır mallar, masrafı peşinen alacaklıdan alınarak muhafaza altına alınır. Aynı Kanun'un 59. maddesi uyarınca ise takip masrafları borçluya ait olup, alacaklı ilk ödenen paradan yaptığı masrafları alır.

Fiili Hacizde Harcın Yatırılma Anı ve Tespiti

Yargı harçları makbuz karşılığında ödenmekte olduğundan harcın yatırılma anının tespiti de bu yönüyle basittir. Zira, icra dairelerine ödeme günümüzde sadece banka marifetiyle gerçekleştirilerek yapılabildiğinden, daire adına kayıtlı bulunan bankadaki harç hesabına harcın yatırıldığı an harcında ödendiği an olacaktır.   

Bu şekilde banka marifetiyle yapılan ödemelerde doğrudan harca konu olan işlemi yapacak mahkeme veya daire tarafından gerekli ve yeterli ödemenin (harcın) alınmasını sağlanacaktır.  

Maktu Harçlarda Ödeme Zamanı

Harçlar Kanunu bir sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılmasından önce peşin olarak ödenir. Harç peşin veya süresinde ödenmemiş ise, müteakip muamelelere ancak harç ödendikten sonra devam olunur.

Diğer bir değişle maktu harca tabi bir haciz işleminde, müdürlükçe haciz talebinin kabulüne karar verilmiş olması halinde harcın ilgili icra dairesi tarafından tahsil edilerek haczin gerçekleştirilmesi gerekir.

492 Sayılı Harçlar Kanunu m.27 kapsamında maktu harçların ödeme zamanının işlemin yapılmasından önce gerçekleştirilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Düzenlemenin ikinci fıkrasında ise mahiyetleri icabı işin sonunda hesap edilip alınması gerekenler, harç alacağının doğması tarihinden itibaren on beş gün içinde ödeneceği açıkça düzenlenmiştir. Maddenin son fıkrasında peşin olarak yatırılması gereken ancak yatırılmayan harç nedeniyle müteakip işlemlerin ancak harç ödendikten sonra yapılacağı açıkça düzenleme altına alınmıştır.

Anılan düzenlemeden açıkça anlaşılması gereken mahiyeti itibariyle peşin alınması gereken 492 Sayılı Harçlar Kanununa ekli 1 Sayılı tarifede yer alan “haciz, teslim ve satış harcı” nın ödenmesinden sonra ancak devlet eliyle yerine gerçekleştirilebilecek haciz işleminin daire dışında görevli memur tarafından yerine getirebileceği ve birden çok farklı adreste haciz (kıymet takdiri, satış, teslim) talep edilmesi halinde her bir işlem için tarifede gösterilen maktu bedelin (01/01/2024 itibariyle 1.004,00-TL) peşinen talep edenden tahsil edilmesi gerekecektir.

Söğüt İcra Hukuk Mahkemesi tarafından Anayasa Mahkemesine götürülen 22/05/2013 karar tarihli uyuşmazlıkta;

492 sayılı Kanun'un (1) sayılı tarifesinde, harç alınacak yargı işlemleri düzenlenmiş olup icra ve iflas harçları da yargı harcı kapsamındadır. İtiraz konusu kuralın da yer aldığı (III) numaralı fıkrada ise icra ve iflas işlemlerinin daire dışında memur eliyle yerine getirildiği her bir işlem için ilgili kişiden ayrı ayrı maktu bir harç alınacağı düzenlenmektedir. Alınan bu harç, genel bütçeye aktarılmakta ve bu işlemi gerçekleştiren personele belirli bir gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutar kadar yol tazminatı olarak ödenmektedir.

Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden birisi de "belirlilik tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması gerekir. Belirlilik ilkesi, bireylerin hukuksal güvenliğinin sağlanması bakımından da önem arz etmektedir.

İtiraz konusu kuralda, icra ve iflas işlemlerinin daire dışında memur eliyle yerine getirildiği her bir işlem için ilgili kişiden ayrı ayrı maktu harç alınacağı hususunun açıkça ifade edilmesi karşısında, kuralın belirsizliğinden söz edilemez.

Harç, kamu kurum ve kuruluşlarının sunduğu hizmetlerden yararlananlardan, bu yararlanmaları karşılığı alınan bedeldir. Yargı hizmetleri içerisinde yer alan icra ve iflas işlemleri de kuşkusuz icra ve iflas dairelerinin sunduğu en önemli hizmetlerdendir. Anayasa'da aksine bir hüküm olmadıkça, herhangi bir yargı hizmetinden harç alınıp alınmayacağı konusunda kanun koyucunun takdir yetkisi bulunmaktadır.

Anayasa'nın 36 maddesinin birinci fıkrasında ise "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." hükmüne yer verilmiştir. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının yanında, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir.

Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında da belirtildiği üzere, kanun koyucunun yargı hizmetlerinin verilmesi karşılığında harç alınması biçiminde düzenleme yapma yetkisi bulunmakla birlikte, bu takdir yetkisinin Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkını ihlal etmemesi için "harcın miktarının makul olması", "harcın alınmasında haklı bir amacın olması", "ulaşılmak istenen amaç ile harç miktarı arasında orantı olması" ve "ödeme gücü olmayanlar bakımından etkili adli yardım sisteminin olması" kriterlerine uygun şekilde kullanılması gerekmektedir. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları da bu yöndedir (Tolstoy-Miloslavsky/İngiltere, 13.6.1995, No: 18139/91; Kreuz/Polonya, 18.6.2001, No: 28249/95; Bakan/Türkiye, 12.6.2007, No: 50939/99; Ülger/Türkiye, 26.6.2007, No: 25321/02).

İtiraz konusu kuralda, icra ve iflas işlemlerinin daire dışında memur eliyle yerine getirildiği her bir işlem için ilgili kişiden ayrı ayrı maktu bir harç alınacağı ifade edilmiştir. İtiraz konusu kural, daire dışında yapılacak her bir işlemi, harcın alınması için yeterli görmektedir. Esasen, aynı takip dosyasında ancak farklı adreslerde yapılan her bir işlemin ayrı bir işlem niteliğinde olması ve icra memuru açısından ek bir mesai harcanması anlamına gelmesi dikkate alındığında, her bir işlem için ayrı harç alınmasının makul ve orantılı olmadığı söylenemez. Bu nedenle kuralın hak arama özgürlüğünü engelleyen bir yönü bulunmamaktadır.

Öte yandan, harcı ödeme gücü olmayanların 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu'nda düzenlenmiş olan adli yardım müessesesinden yararlanma olanağı da bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 2. ve 36. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Şeklinde Anayasa Yargısı tarafından hüküm kurulmuştur.

Harçta Sorumluluk

Kanunun 127. maddesi, ödeme konusundaki temel kuralı koymaktadır. Bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, harçların tamamı peşin olarak ödenmeden, harca konu olan işlem yapılmaz. Harçlar ödenmeden işlem yapılmayacağı düzenlendiği için bu konudaki sorumluluk işlemi yapacak olan memurlara yükletilmiştir. 128. maddeye göre gerekli harçları tamamen almadan işlem yapan memurlar harcın ödenmesinden mükellefler ile müteselsilen sorumludurlar.

II. SONUÇ

Borçlu hakkında başlatılan takibin kesinleşmesinden sonra alacaklının talebi ile memur eliyle daire dışında gerçekleştirilecek haciz işlemlerinde her bir işlem için ilgili kişiden ayrı ayrı maktu harç alınmak zorundadır.

492 Sayılı Harçlar Kanunu m.27 de açık bir hükümle düzenlenerek hüküm altına alınan “(1) sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılmasından önce peşin olarak ödenir.” Düzenlemesiyle uyumlu olmayacak şekilde “haciz” harcının peşin olarak yatırılmadan hacze çıkılması olanaklı olmadığından yapılan haczin geçersizliğine neden olunabilir. Hatta H.K m.27/3 düzenlemesinde harcın peşin olarak yatırılmaması halinde müteakip işlemlere devam edilmeyeceği ancak harç ödendikten sonra işlemlere devam olunabileceği düzenlenmiştir.

Son olarak haciz tutanağının tanzim edilmesinden sonraki evrede harç yatırılmaksızın yapılan iş ve işlemlere bağlanması muhtemel olan İ.İ.K 103 Davetiye tebliği yahut İ.İ.K 357 ve 358. maddeler kapsamında gerçekleştirilebilecek müteakip muamelelere devam olunamaz. 

Bu kapsamda maktu olarak kanunda açıkça gösterilen harçların ilgilisi tarafından ödenmeden (haciz, satış, teslim, kıymet takdiri gibi) talebe konu işlemin yerine getirilmesi doğru olmadığı gibi alacaklının icra dosyasındaki haklı talebiyle erişmek istediği hukuki sonuca da bu yolla erişilmesi ve cebri icra işlemlerinden elde edilmek istenen sonucun elde edilememesi gibi bir sonuçla karşılaşılabilir.