Kahramanmaraş'ta meydana gelen iki büyük deprem felaketinin ardından her seferinde olduğu gibi 'deprem değil bina öldürür' tartışması yapılıyor.

Bu tartışma da akıllara her depremin ardından zihinlere kazınan sembol isimleri getiriyor. Gölcük depreminde müteahhit Veli Göçer, İzmir depreminde Doğanlar Apartmanı, Van depreminde Sevgi apartmanı ve diğerleri... Bu büyük felakette de öne çıkan bazı isimler var ancak bu kez 10 ilde yıkılan binlerce binadan bahsediyoruz. Peki bu felaketin ağır sonuçlarının sorumluları kimler? Cezalar yine sembolik mi kalacak? Sorumlular hangi suçlardan yargılanacak? Soruşturmaların sağlıklı yürütülebilmesi ve sonuç alınması için neler yapılmalı? Bu tür davaların en deneyimli isimlerinden İstanbul Barosu Başkanı Avukat Filiz Saraç Haber Türk için değerlendirdi.

"ENKAZLAR KALDIRILMADAN DELİL TESPİTİ YAPILMALI"

Depremlerin büyük yıkımlara neden olduğu Malatya, Adıyaman, Kahramanmaraş, Gaziantep ve Hatay'da incelemelerde bulunan Saraç şu anda bölgede en acil çözülmesi gereken konunun barınma sorunu olduğuna dikkat çekti. Soruşturmaların sağlıklı yürütülebilmesi ve sonuç alınabilmesi için enkazlar kaldırılmadan bölgedeki delil tespitlerinin doğru bir şekilde tamamlanması gerektiğini vurgulayan Avukat Filiz Saraç "Delil tespiti için doğru karot parçalarının alınması çok önemlidir. Ayrıca bilirkişi heyetlerinde, yargılama sırasında sanık ya da şüpheli pozisyonda olmayacak kişilerin yer almasına ihtimam gösterilmelidir" dedi. Saraç ayrıca ölüm olmayan binalarda da delil tespitlerinin yapılması gerektiğini belirterek "Avukatların delil toplamayla ilgili yetkileri var. Mühendis arkadaşlarımızla entegre olarak katkı verebiliriz. Bu konuda avukatlar göreve hazırdır" şeklinde konuştu.

"SORUMLULAR ZİNCİRİNİN GÖRÜLMESİ GEREKİYOR"

"Deprem doğa olayıdır afetin kendisi değildir" diyen Saraç "Afet doğa olaylarının zararlı sonucudur, bu sonucun doğmamasını sağlamak bizlerin görevidir" şeklinde konuştu. İstanbul Barosu Başkanı Filiz Saraç "Bir binanın yapımı önce imar anlamında planlamasıyla başlar, ruhsat alımları, malzeme aşaması, imalat aşaması var, yerleşim yeri seçimine dikkat edilmesi gerekiyor. Biz bir binanın yapımıyla ilgili konuşuyorsak kamu görevlileri de dahil sorumlular zincirinden konuşmak zorundayız" şeklinde konuştu. Bu konuda iki önemli hata yapıldığını belirten Saraç "Ya 'Bir tek müteahhit mi kusurlu?' diyerek neredeyse acınacak kişiymiş gibi konuşuyoruz ya da sadece müteahhit üzerinden tartışarak diğer sorumluları görmezden geliyoruz. Bu kez sorumlular zincirinin net şekilde görülmesi gerekiyor" dedi.

'BİLİNÇLİ TAKSİR' ve 'OLASI KASIT'

Sorumluların hangi suçlardan yargılanacağına ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Filiz Saraç "Bu konuyu iki döneme ayırmak gerekir. 17 Ağustos 1999 depremi döneminde 2005 yılı öncesindeki TCK uygulanıyordu. Burada afetin sonucunda birden çok ölüm olduğu zaman 5 yıla kadar hapis öngören bir hüküm vardı. 2005'ten sonra yapılan değişiklikle TCK'nın 85. ve 86. maddeleri depremde ölüm ve yaralanmaya ilişkin hallerde uygulanır hale geldi. Bu kez aynı zamanda 'bilinçli taksir' ve 'olası kasıt' dediğimiz maddeler, ağırlatıcı haller de bu davalarda gündeme gelecektir" ifadelerini kullandı.

Etkin bir soruşturmanın yapılması ve yargılamada adil bir sonucun çıkması için her sorumlunun birlikte yargılanabilmesi gerektiğine dikkat çeken Saraç "Sorumlular zincirinde imar yanlışsa ruhsat verenler ya da gerekli denetimi yapmayanlar kamu görevlileri. Kamu görevlilerinin yargılanmasına ilişkin 4483 sayılı bir yasa var. Yargılama sürecinde sıkıntılar burada başlıyor. Bu yasa doğrultusunda soruşturmaya izin kararı verilmesi gerekiyor, verilmemişse adeta bir dokunulmazlık zırhı oluşuyor ve yargı önüne çıkarılamıyor. Çıkarıldıklarında da görevi kötüye kullanma dediğimiz çok basit bir maddeden yargılama yapılıyor. Bu da doğru ve etkin yargılanmayı engelliyor" dedi.

"MÜCADELEDE EN BÜYÜK ENGEL İMAR AFFIDIR"

Türkiye'de belirli aralıklarla çıkarılan imar affı düzenlemelerine de değinen İstanbul Barosu Başkanı Avukat Filiz Saraç "Bizim afetlerle mücadelemizin önündeki en büyük engel imar affı yasalarıdır. Türkiye'de kaçak yapılaşmayı teşvik eder noktadadır. İmar affı beklentileri kaçak yapıların yıkılmamasına ya da yapılmasına neden olmuştur" dedi. Saraç "Bir taraftan kentsel dönüşümle ilgili yasa çıkarılarak 'hemen binaları yenileyip depreme hazırlıklı hale gelmemiz gerekir' denildi. Öbür taraftan da 2018 İmar Barışı çıkarılarak bu kaçak yapıların yıkılmaması teşvik edildi. Bir kere devlet bu çelişkiden kurtulmalıdır. O dönem de söylemiştim. İmar affı ile Devletin ruhsatsız ya da ruhsata aykırı yapılarla barışması, bu tür yapıların doğa ile de barışması anlamına gelmeyecektir" ifadelerini kullandı.

"DAVALARIN TAKİP EDİLMESİ ÇOK ÖNEMLİ"

İlerleyen süreçlerde davaların takip edilmesinin çok önemli olduğunu ifade eden Avukat Filiz Saraç "Zarar gören, yakınlarını kaybeden yurttaşlarımızın davaları takip etme kararlılığı son derece önemlidir. Barolarımız, avukat arkadaşlarımız etkin bir şekilde gönüllü olarak çalışıyorlar. Ayrıca 4539 sayılı doğal afet dönemine özgü pek bilinmeyen bir yasa vardır. Buna göre avukata vekalet verme şartı yoktur, yetki belgesi verilmesi yeterlidir, vatandaştan hiçbir harç masraf alınmaz. Böyle dönemlerde yargılamayı kolaylaştırıcı nitelikte bir kanundur" şeklinde konuştu. İlk günden itibaren bölgede çalıştıklarını ifade eden Saraç "Dayanışma ve hukuki destek masaları oluşturduk, ayni ve nakdi yardımları illere ulaştırdık, ulaştırmaya devam ediyoruz, kan bağışı kampanyası düzenledik. Tüm ülkeyi etkileyen bir depremdir ayrıca yakınlarını kaybeden arkadaşlarımız var. Bu nedenle deprem bölgesi dışındaki illerde de yargıda sürelere erteleme getirilmelidir" dedi. (Burçak Orçun / HaberTürk)