I.GENEL OLARAK

Borçlu hakkında başlatılan takibin kesinleşmesi üzerine alacaklı tarafından borçlunun taşınır taşınmaz malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacakları üzerine haciz konulması talep olunabilir.

Yapılacak fiili haciz kapsamında borçlunun elinde bulunan malın mülkiyeti her zaman borçluya ait olmayabilir. Borçlu yedinde bulunan malın kendisine ait olmadığını mahallinde tanzim olunan haciz zaptına geçirtmek zorundadır. Haczin yapıldığı esnada borçlunun bizzat kendisi yahut borçluya haber verebilme ihtimali olan kimsenin haciz mahallinde bulunmaması durumunda haciz tutanağının borçluya tebliğ edilmesi üzerine yedi gün içerisinde borçlu söz konusu hacizde diyeceklerini bu kere icra dairesine yokluğunda yapılan haciz sonrasında bildirme hakkı tanınmaktadır.

Bununla birlikte icra memuru kendisine usulüne uygun bir şekilde alacaklı tarafından yapılan haciz talebini reddetme yetkisi bulunmamaktadır. Yani icra müdürü talep üzerine borçlu elinde bulunan malı haczeder ve şartları bulunması halinde ve talep üzerine haciz koyduğu malı muhafaza altına alabilir.

Her ne kadar özel kanunlar ile finansal kiralamaya konu malların haczi yasaklanmış olsa bile haciz anında borçlunun elinde finansal kiralama sözleşmesi bulunmayabilir yahut borçlu kötü niyetli olup hacze konu malların haczedilmesini engellemek isteyebileceği gibi sırf borçlunun durumunu daha da ağırlaştırmak adına alacaklı tarafından evvelce finansal kiralama yolu ile edinildiği bilinilen mal haczedilmek istenebilir.

İşte bu gibi durumlarla karşılaşılması halinde yasal süresi içerisinde İ.İ.K 96. Maddesine göre istihkak prosedürünün işletilmesi ayrıca mahallinde tanzim edilen haciz zaptında yazılı finansal kiralamaya konu malların haczedilmezliği yönünden İ.İ.K 16. Madde kapsamında yasal süresi içerisinde icra hukuk mahkemesine başvurularak şikâyet yolu ile müdürlük işleminin denetlenmesi talep edilmelidir.

Finansal Kiralamaya konu mal hakkında cebri icra işlemlerine tabi tutulacak olması halinde istihkak ve şikâyet prosedürleri ile finansal kiralamanın ne olduğu yazı kapsamında incelenmektedir.

Finansal Kiralama Nedir?

Bir finansal kiralama sözleşmesine dayalı olmak koşuluyla, 6361 Sayılı Kanun veya ilgili mevzuatı uyarınca yetkilendirilen kiralayan tarafından finansman sağlamaya yönelik olarak bir malın mülkiyetinin kira süresi sonunda kiracıya devredilmesi; kiracıya kira süresi sonunda malın rayiç bedelinden düşük bir bedelle satın alma hakkı tanınması; kiralama süresinin malın ekonomik ömrünün yüzde sekseninden daha büyük bir bölümünü kapsaması veya finansal kiralama sözleşmesine göre yapılacak kira ödemelerinin bugünkü değerlerinin toplamının malın rayiç bedelinin yüzde doksanından daha büyük bir değeri oluşturması hâllerinden herhangi birini sağlayan kiralama işlemidir.

Buna göre; kiralayanın, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü bir kişiden veya bizzat kiracıdan satın aldığı veya başka suretle temin ettiği veya daha önce mülkiyetine geçirmiş bulunduğu bir malın zilyetliğini, her türlü faydayı sağlamak üzere kira bedeli karşılığında, kiracıya bırakmasını öngören sözleşmedir.

Kiracının iflası veya icra takibine uğraması

MADDE 28 – (1) Kiracının iflası hâlinde, iflas memuru, 2004 sayılı Kanunun 221 inci maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre büro teşkilinden önce, finansal kiralama konusu malların tefrikine karar verir. İflas memurunun bu kararına karşı yedi gün içinde itiraz edilebilir.

(2) Kiracı aleyhine icra yoluyla takip yapılması hâlinde, icra memuru, finansal kiralama konusu malların takibin dışında tutulmasına karar verir. İcra memurunun kararına karşı yedi gün içinde itiraz edilebilir.

(3) Bu itirazlar, icra mahkemesince en geç bir ay içinde karara bağlanır.

Kiralayanın iflası veya icra takibine uğraması

MADDE 29 – (1) Kiralayanın iflası hâlinde sözleşme, kararlaştırılan sürenin sonuna kadar iflas masasına karşı geçerliliğini sürdürür.

(2) Kiralayan aleyhine icra yoluyla takip yapılması hâlinde finansal kiralama konusu mallar sözleşme süresi içinde haczedilemez.

Finansal Kiralamaya Konu Malın Haczi Halinde İstihkak Prosedürü

Yapılacak fiili haciz sırasında finansal kiralamaya konu mal borçlunun elinde bulunmuş ise icra memuru tarafından borçlu yahut üçüncü şahıs usulüne uygun bir şekilde beyana davet edilerek hacze konu malın mülkiyetinin kime ait olduğunu, malın mülkiyetine ilişkin olarak bu durumu tevsik edecek tüm bilgi ve belgelerin mahallinde tanzim olunacak tutanağa geçirilmesi gerekecektir. Nitekim bazı durumlarda haciz sırasında tarafların elinde finansal kiralama sözleşmesi bulunmayabilir yahut malın mülkiyetinin kime ait olduğunu tevsik eden fatura v.s bilgilerin temini mümkün olmayabileceğinden söz konusu eksikliklerin en geç üç gün içerisinde temin edilmek suretiyle haczi uygulayan icra dairesine bildirilmesi gerekir.

Finansal Kiralama Konu malın mülkiyetinin bir banka yahut finans kuruluşuna ait olması ve halen kiralama sözleşmesinin cari olması halinde malın mülkiyetine haiz kurum tarafından icra dairesine başvuruda bulunularak İ.İ.K 96 maddesine göre istihkak prosedürünün işletilmesi talep edilmelidir.

Borçlunun Zilyetliği

Madde 96 – (Değişik: 18/2/1965-538/53 md.)

Borçlu, elinde bulunan bir malı başkasının mülkü veya rehni olarak gösterdiği yahut üçüncü bir şahıs tarafından o mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı iddia edildiği takdirde, icra dairesi bunu haciz ve icra tutanaklarına geçirir ve keyfiyeti iki tarafa bildirir

İcra dairesi aynı zamanda istihkak iddiasına karşı itirazları olup olmadığını bildirmek üzere alacaklı ve borçluya üç günlük mühlet verir. Sükûtları halinde istihkak iddiasını kabul etmiş sayılırlar.

Malın haczine muttali olan borçlu veya üçüncü şahıs, ıttıla tarihinden itibaren yedi gün içinde istihkak iddiasında bulunmadığı takdirde, aynı takipte bu iddiayı ileri sürmek hakkını kaybeder. İstihkak iddiasının yapıldığı veya istihkak davasının açıldığı tarihte istihkak müddeisi ile birlikte oturan kimseler yahut bu şahısların iş ortakları, iddianın yapıldığı tarihte veya istihkak davası 97 nci maddenin 9 uncu fıkrası gereğince açılmışsa davanın açıldığı tarihte malın haczine ıttıla kesbetmiş sayılırlar.

İcra ve İflas Kanunu 96/1 Md.

“Borçlu, elinde bulunan bir malı başkasının mülkü veya rehini olarak gösterdiği yahut üçüncü bir şahıs tarafından o mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı iddia edildiği takdirde, icra dairesi bunu haciz ve icra tutanaklarına geçirir ve keyfiyeti iki tarafa bildirir.”

İcra ve iflas daireleri yaptıkları işlemlerde ve kendilerine yöneltilen talep ve beyanlar hakkında bir tutanak tutarlar. Sözlü itirazlar ile talep ve beyanların altları ilgililer ve icra müdürü veya yardımcısı veya kâtibi tarafından imzalanır. İcra ve iflas daireleri tarafından verilen kararlar gerekçeli olarak tutanaklara yazılır. İlgililer bu tutanakların bir örneğini alabilirler. Bu kapsamda icra ve iflas dairelerinin tutanakları, aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.

O halde, icra memuru tarafından mahallinde tanzim edilen tutanağın (haciz zaptı) düzenlenmesi hacze muhatap olan tüm tarafların hak ve menfaatlerinin korunması adına çok önemlidir. Nitekim mahalde gelişi güzel olarak tutulan bir haciz zaptı neticesinde, olmayan şeylerin varmış gibi yazılması, borçlu adresinde başkasına ait olan malların bulunması, emaneten yahut ödünç olarak mahalde bir başkasına ait malın bulunması, tanzim olacak bir zabıt ile gerçeğin çok dışında hiçbir sorgulama yapmadan ve ilgililerin beyanlarına tutanağa geçirmeden işlem tesis etmek üçüncü kişilerin mağduriyetine sebebiyet verecek sonuçlar doğurabilir.

İcra ve İflas Kanunu 96/2 Md.

“İcra dairesi aynı zamanda istihkak iddiasına karşı itirazları olup olmadığını bildirmek üzere alacaklı ve borçluya üç günlük mühlet verir. Sükûtları halinde istihkak iddiasını kabul etmiş sayılırlar.”

Hemen burada belirtmekte yarar görüyoruz ki istihkak iddialarının tamamı asıl takibin başlatıldığı yer (esas) icra müdürlüğüne bildirilir. Talimat icra dairesi tarafından yapılan bir haciz sonucunda ortaya çıkan istihkak iddiasını haczi uygulatan esas icra dairesi değerlendirir. Bu kapsamda talimat icra dairesince istihkak prosedürü işletilemez ve İİK.’nın 96,97,99 maddelerinden hangisinin uygulanacağına talimat icra dairesi karar veremez. Hacizde, talimat icra dairesinin görevi; tutanağı eksiksiz ve anlaşılır bir şekilde düzenleyip varsa ekleri ile birlikte esas dairesine göndermektir.

İcra ve iflas kanununda “3 gün” olarak düzenlenen ender sürelerden bir tanesi burada düzenlenmiştir. İcra işlemleri, aslında usul hukukunun vücut bulmuş hali olması nedeniyle burada süre kısa tutulmuş ve alacaklı ile borçlunun söz konusu mahcuz üzerindeki istihkak iddiasına karşı herhangi bir itirazlarının olmaması halinde istihkak iddiasının kabul edileceğini hüküm altına almıştır. Böyle bir durumda, ilgililere yapılacak tebligata sessiz kalınması halinde, hacze konu mal üzerindeki haciz kalkar.

Alacaklı ve borçluya icra dairesi tarafından istihkak iddiasına ilişkin olarak gönderilecek tebligat ile açıkça “istihkak iddiasına karşı itirazlarının olup olmadığının 3 gün içinde bildirilmesi gerektiği aksi halde istihkak iddiasını kabul etmiş sayılacakları” hususunu düzenleyen (Eski 60 varaka – Örnek No 23) tebliği, aksi surette yapılan bildirimin geçersiz olacağına dikkat edilmesi büyük önem taşımaktadır.

İcra ve İflas Kanunu 96/3 Md.

“Malın haczine muttali olan borçlu veya üçüncü şahıs, ıttıla tarihinden itibaren yedi gün içinde istihkak iddiasında bulunmadığı takdirde, aynı takipte bu iddiayı ileri sürmek hakkını kaybeder. İstihkak iddiasının yapıldığı veya istihkak davasının açıldığı tarihte istihkak müddeisi ile birlikte oturan kimseler yahut bu şahısların iş ortakları, iddianın yapıldığı tarihte veya istihkak davası 97 nci maddenin 9 uncu fıkrası gereğince açılmışsa davanın açıldığı tarihte malın haczine ıttıla kesp etmiş sayılırlar.”

Malın haczi huzurunda yapılmayan borçluya haciz; 103 davet kağıdının tebliği ile bildirilir. Bu durumda borçlu tebliğden itibaren 7 günlük süre içerisinde istihkak iddiasını ileri sürmelidir. Aksi halde artık aynı takipte borçlu istihkak iddiasını ileri süremez. Ancak bu borçlunun başkaca takiplerde aynı mala uygulanacak hacizlerde istihkak iddiasında bulunmasına engel teşkil etmez. Yahut ilk haldeki durumda kendisine davet kâğıdı tebliğ olunan borçlunun 7 gün içinde istihkak iddia etmemesi halinde, durumdan haberdar olan 3. Şahıs malın haczini öğrendiği tarihten itibaren 7 gün içinde istihkak iddiasında bulunmalıdır. 3. Şahsın istihkak iddia etmesinden sonra bu durum borçluya ve alacaklıya tebliğ edilmek suretiyle itiraz edilmemesi halinde mahcuz mal üzerindeki haciz kalkacaktır. Ancak söz konusu hacze ilişkin bir itiraz olur ise o halde icra müdürü İİK 97/1 maddesine göre bir karar verilmek üzere dosyayı icra hukuk mahkemesine gönderir.

Şikâyet ve şartları:

Madde 16 – (Değişik: 3/7/1940-3890/1 md.)

Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikâyet olunabilir. Şikâyet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.

Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikâyet olunabilir.

İcra ve İflas Kanununun 16 ve devamı maddelerinde icra ve iflas dairelerinin işlemleri hakkında kanuna muhalif olmasından veya işlemlerin hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikâyet olunabilir. Şikâyet söz konusu muamelenin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gün içinde yapılması gerekmektedir.

Şikâyet, sadece icra ve iflas dairelerinin vermiş olduğu kararlar ya da yapılan işlemlerin kanuna uygun olmaması sebebiyle değil bir hakkın yerine getirilmemesi veya sebepsiz yere sürüncemede bırakılmasından dolayı da yapılabilir.

Buna göre şikâyet, icra ve iflas dairelerinin hukuka aykırı olan işlemlerinin kaldırılması yahut düzeltilmesini sağlamak ve işlemlerde hukuki yeknesaklığın tesisi yönünden kabul edilen kendine özgü bir kanun yoludur. Şikâyet, icra ve iflas kanunda düzenlenen öylesine özel bir kanun yoludur ki bu yönüyle şikâyet medeni usul hukukunda yer alan herhangi bir dava türüne benzemez.

Şikâyet Süresi

Şikâyet süresi kural olarak yedi gündür. Şikâyet konusu işlem ilgiliye tebliğ edilmiş ise pek tabii süre tebliğden itibaren başlayacaktır. Ancak bazı durumlarda süre öğrenme ile de başlayabilir. Pratik uygulama içerisindeki öğrenme tarihinin bir davaya konu edilmesi durumunda menfaati ihlal edilecek hakkın önemi düşünülecek olur ise kanaatimce şikâyeti konu işlemi öğrenir öğrenmez derhal şikâyet davası açmakta yarar vardır.

Sonuç

Finansal kiralama yolu ile kiralanarak kiracıya teslim edilen bir malın üzerine sözleşme hükümlerinin cari olduğu dönem içerisinde haciz konulamaz. Ancak kiracı elindeki malın üzerine alacaklıları tarafından haciz konulmak istenir ise haciz anında bu durumun beyan edilerek zapta geçirilmesi ve finansal kiralama sözleşmesinin mümkün olması halinde bir suretinin haciz anında dosyaya sunularak istihkak iddiasında bulunulması gerekir.

İstihkak iddiası üzerine İ.İ.K 96 ve devamı maddelerine göre işlem tesis edilmesi gerekirken öte yandan finansal kiralamaya konu mal hakkında noter huzurunda tanzim edilmiş olan düzenleme şeklindeki finansal kiralama sözleşmesi ile haczedilmek istenen malın niteliklerinin uyumlu olduğunun icra memurunca anlaşılması halinde bu mal hakkında cebri icra hükümlerinin uygulanmaması gerekmektedir.

Teknik açıdan finansal kiralama sözleşmesinde yazılı mal ile haciz mahallinde haczedilmek istenen malın aynı mal olduğu icra memuru tarafından anlaşılamayacak nitelikte olması halinde mahale bilirkişi davet edilerek bu durumun belirlenmesi (marka, model, seri numarası) ve yapılacak inceleme sonrasında haciz hakkında karar verilmesi gerekir.

Finansal Kiralamaya konu mal üzerine haciz konulmak istendiği anda kiralama sözleşmesi devam etmekte ise bu mal hakkında ancak banka, finans kurumu (leasing) tarafından istihkak iddiasında bulunulması gerektiği dolayısıyla kiracının istihkak iddiasında bulunmasının geçerli olmayacağı ancak malın mülkiyetinin kime ait olduğunun öğrenilmesi açısından önemli bilgiler tutanağa geçirilmelidir.

Kiracı hakkında yapılan takip sonrasında her nasıl olursa olsun finansal kiralamaya konu mal üzerine haciz konulması halinde bu durumun gerek kiracı gerek kiralayan tarafından icra dairesine bildirilmesinde fayda bulunmaktadır. Öte taraftan 7 gün içerisinde (banka, finans kurumu tarafından) haczedilmezlik şikayetinde bulunulması da yerinde olacaktır.

Kiracının iflası hâlinde, iflas memuru, 2004 sayılı Kanunun 221 inci maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre büro teşkilinden önce, finansal kiralama konusu malların tefrikine karar verilmesi gerekir. İflas memurunun bu kararına karşı yedi gün içinde itiraz edilebilir.

Kiralayanın (banka, finans kuruluşu) iflas etmesi yahut icra takibin uğraması halinde ise finansal kiralama sözleşmesi kararlaştırılan sürenin sonuna kadar iflas masasına karşı geçerliliğini sürdürür. Kiralayan aleyhine icra yoluyla takip yapılması hâlinde finansal kiralama konusu mallar sözleşme süresi içinde haczedilemez.

II. GÜNCEL YARGI KARARLARI

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2020/2875 Esas ve 2021/33 Karar


Davacı üçüncü kişi vekili, 23.06.2015 tarihinde haczedilen bantlama makinesinin 29.08.2013 tarihli Finansal Kiralama Sözleşmesi uyarınca borçlu şirkete kiralandığını, mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunu öne sürerek, davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı alacaklı vekili, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Davalı borçlu vekili, müvekkili şirketin taraf sıfatı bulunmadığını savunmuştur.

Mahkemece yapılan ilk yargılama sonucunda, davanın kabulüne ilişkin verilen karar davalı alacaklı vekili ve davalı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 8.5.2019 tarihli ve 2016/9798 Esas, 2019/4784 Karar sayılı kararı ile borçlu şirket vekili takip dosyasına ibraz ettiği dilekçesinde, mahcuzun Finansal Kiralama Sözleşmesi kapsamında üçüncü kişi şirkete ait olduğunu beyan ettiği, borçlunun istihkak iddiasına karşı tutumu belirlenmiş olduğundan davada taraf olarak gösterilmesinin gerekli olmadığı, borçlu hakkında taraf sıfatı (pasif husumet ehliyeti) yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde borçlu hakkında esasa ve aleyhine olacak şekilde yargılama giderlerine ilişkin karar verilmesinin doğru olmadığı, davalı alacaklının temyiz incelemesinde ise; Mahkemece, 3226 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi koşullarında bir Finansal Kiralama Sözleşmesinin olup olmadığı ve kiracının ikametgahı noterliğinde mevcut özel sicile tescil edilip edilmediği araştırılıp, geçerli bir finansal kiralama sözleşmesinin varlığı halinde iddia ve savunma çerçevesinde toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek karar verilmesi gerektiğinden bahisle kararın bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak davaya konu bir adet bantlama makinesinin 29.8.2013 tarihli Finansal Kiralama Sözleşmesi ile kiralandığı, mahcuzun Finansal Kiralama Sözleşmesi ile uyumlu olduğu, sözleşmenin düzenleme şeklinde yapıldığı, özel sicile tescil edildiği gerekçesi ile davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına, borçlunun taraf ehliyeti bulunmadığından borçlu hakkında açılan davanın reddine karar verilmiş, karar davalı alacaklı vekili ile yargılama gideri ve vekalet ücreti açısından davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, üçüncü kişinin İİK'nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.

Davacı üçüncü kişi ile borçlu arasında ... 237. Noterliğinin 29.08.2013 tarihli ve 28589 yevmiye nolu Finansal Kiralama Sözleşmesi yapıldığı, sözleşmenin ... 27. Noterlikte özel sicile tescil edildiği anlaşılmıştır.

Mahkemece, taraflar arasında geçerli bir finansal kiralama sözleşmesinin olduğunun kabulü yerinde ise de, mahcuzların Finansal Kiralama Sözleşmesi'ne konu mallar olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekir. Bu doğrultuda Mahkemece bilirkişi raporu alınmış ise de, dosya kapsamında yer alan belgelere göre bilirkişi incelemesi yapıldığı görülmüştür. Bu nedenle, dava konusu mahcuzun bulunduğu mahalde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, Finansal Kiralama Sözleşmesine konu makine ile mahcuzun aynı olup olmadığı (seri no, model yılı vd karşılaştırma yapılmak sureti ile) kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

Kabule göre de; üçüncü kişinin alacaklıya yönelttiği dava kabul edildiğine göre, davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti takdir edilmemesi hatalı olmuştur.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2020/3795 Esas ve 2021/4842 Karar

Davacı üçüncü kişi vekili, üçüncü kişi şirketin mülkiyetinde olan depoda patates üretimi yapan firmalara depolama hizmeti verdiklerini, mahcuzların finansal kiralama sözleşmesi ile müvekkilinin kullanımında olduğunu iddia ederek, davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı alacaklı vekili, borçlu ile üçüncü kişi şirketler arasında organik bağ olduğunu, haciz mahallinde yapılan evrak araştırmasında borçlu şirkete ilişkin belgelerin bulunduğunu, haciz mahallinde bulunan kasaların üzerinde borçlu şirketin adının yer aldığını, kiracının dava açma hakkı olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, hacze konu malların mülkiyetlerinin davacıya geçtiği, finansal kiralama sözleşmesine göre hacze konu makinelerin mülkiyetinin davacıya ait olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, davalı alacaklı vekilince İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesince, haciz yapılan adresin davacı üçüncü kişi şirketin mülkiyetinde olduğu, davacı şirketin haciz yapılan yerde depolama hizmeti verdiği, davaya konu forklift ve patates boylama makinesinin davacı tarafça finansal kiralama sözleşmesi kapsamında kiralandığı ve davanın devamı sırasında dosyaya sunulan 18/09/2018 tarihli satış sözleşmesi fotokopisine göre dava devam ederken mülkiyetinin davacı şirkete geçtiği, finansal kiralamaya konu mallarla ilgili devrin gerçekleştiği gerekçesi ile davalı alacaklı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi üzerine; istinaf kararı davalı alacaklı vekili tarafından bu kez temyiz edilmiştir.

Dava, üçüncü kişinin İİK'nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.

Üçüncü kişi, mahcuz malın leasing sureti ile kiralandığını bildirerek, delil olarak 24.7.2013 ve 13.07.2015 tarihli ...ile üçüncü kişi şirket arasında imzalanan Finansal Kiralama Sözleşmeleri ibraz etmiştir.

Öncelikle, İİK'nin 96/1. maddesi uyarınca istihkak iddiasının mülkiyet, rehin vb. haklardan birisine dayanılarak ileri sürülmesi gerekir. Gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay uygulamasında “mülkiyet ve rehin hakları” sözcüklerinin sınırlandırıcı anlam taşımadığı, ayrıca sınırlı ayni haklara, tapuya şerh verilmiş kişisel haklara, hapis hakkına, mülkiyeti muhafaza sözleşmesine, intifa hakkına dayanarak da istihkak davası açılabileceği kabul edilmektedir.

Hal böyle olunca, Leasing Sözleşmesinin devam ettiği durumlarda, üçüncü kişinin yalnızca kiracılık sıfatına dayanabileceğinden istihkak iddiasında bulunma hakkı yoktur. Somut olayda ise, davacı üçüncü kişi tarafından yargılama aşamasında satın alma hakkının kullanıldığı, devir bedeli ödenerek mülkiyetin davacı üçüncü kişiye geçtiği dosya kapsamından anlaşıldığından davalı alacaklı vekilinin davanın usulden reddine karar verilmesine yönelik itirazlarının reddi gerekmiştir.

Öte yandan Mahkemece, taraflar arasında geçerli bir finansal kiralama sözleşmesinin olduğunun kabulü yerinde ise de, mahcuzların Finansal Kiralama Sözleşmesine konu mallar olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekir. Bu doğrultuda Mahkemece dava konusu mahcuzun bulunduğu mahalde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, Finansal Kiralama Sözleşmesine konu menkuller ile mahcuzların aynı olup olmadığı (seri no, model yılı vd karşılaştırma yapılmak sureti ile) kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2022/1735 Esas ve 2022/7291 Karar

Davacı üçüncü kişi vekili dava dilekçesinde, 16-17.11.2017 tarihlerinde haczedilen bir kısım makinelerin finansal kiralama sözleşmesi ile kiralandığını, diğer bir makinenin ve kalıpların dava dışı üçüncü kişi ... Tasarım İnş. ve ... Mal. San. ve Tic. Ltd. Şti.’den kiralandığını, yine kasada haczedilen 8.000 USD’nin de dava dışı üçüncü kişi ...’ya ait olduğunu, emaneten kasada durduğunu ileri sürerek istihkak iddiasının kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı alacaklı vekili cevap dilekçesinde, finansal kiralama nedeni ile kiracılık sıfatına dayanılarak istihkak iddiasında bulunulamayacağını, dava dışı ... Tasarım Ltd. Şti. yönünden de kiracılık sıfatına dayanılarak istihkak iddiasında bulunulamaycağını, yine haczedilen para yönünden de ...’nın dava açması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.

İlk derece mahkemesince, takip borçlusunun iflas ettiği ve iflas kararının kesinleştiği, istihkak davasında geçerli haczin bulunmasının dava şartı olduğu, İİK’nun 193/2. maddesi gereğince iflas kararının kesinleşmesi ile takiplerin düştüğü gerekçesi ile konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, davacı üçüncü kişi tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b(1) maddesi gereğince esastan reddine karar verildiği görülmüştür.

Dava, üçüncü kişinin İİK'nin 96. maddesine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

İİK'nin 96/1. maddesinde, üçüncü kişinin haczedilen mal ve hak üzerinde mülkiyet veya rehin hakkına dayanarak istihkak davası açabileceği öngörülmüştür. Gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay uygulamasında “mülkiyet ve rehin hakları” sözcüklerinin sınırlandırıcı anlam taşımadığı, ayrıca sınırlı ayni haklara, tapuya şerh verilmiş kişisel haklara, hapis hakkına, mülkiyeti muhafaza sözleşmesine, intifa hakkına dayanarak da istihkak davası açılabileceği kabul edilmektedir.

Ancak somut olayda, davacı yukarıda yazılı haklara değil, haczedilen mahcuzlar yönünden kiracılık sıfatına, haczedilen para yönünden ise ödünç sözleşmesine dayanmıştır. Kural olarak kiracının ve ödünç alanın istihkak davası açma hakkı yoktur. Diğer bir deyişle borç ilişkisinden kaynaklanan şahsi haklar sözleşmenin tarafı olmayan kişilere karşı ileri sürülemez. Bu durumda, davacı üçüncü kişinin davacı sıfatı (aktif husumet ehliyeti) olmadığından davanın usulden reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

Kabule göre de alacaklı lehine nispi vekalet ücreti verilmesi yerinde olmayıp, davanın usulden reddi halinde maktu vekalet ücretine hükmedilmelidir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/23173 Esas ve 2015/27497 Karar

Şikayetçi icra mahkemesine başvurusunda; usul ve yasaya aykırı gönderilen 14.05.2014 tarihli muhtıranın iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece şikayetçi tarafından 1. haciz ihbarnamesine süresinde itiraz edildiği, 2. haciz ihbarnamesinin tebliğ edilmediği, icra dairesince herhangi bir haciz işlemi yapılmadığı, 1. haciz ihbarnamesinin hukuki sonuç doğurmadığı bu nedenle hukuki yararı olmadığı kabul edilerek şikayetin reddine karar verildiği görülmektedir.

Takip dosyası incelendiğinde; alacaklı ... Gıda Tic. A.Ş. tarafından ... Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. hakkında ihtiyati haciz kararı alınarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlatıldığı, şikayetçi tarafa 14.05.2014 tarihli haciz müzekkeresi ile borçlunun finansal kiralama sözleşmesi gereğince edimini yerine getirdiğinde sözleşmeye konu mallar üzerindeki haciz gereği borçluya teslim edilmemesine, borçlunun finansal kiralama sözleşmesine taraf olmasından doğan tüm haklarının 350.000TL'si için ihtiyaten haczedilmesine karar verildiği, haciz müzekkeresinin şikayetçi tarafa 21.05.2014 tarihinde tebliğ edildiği, yine dosya arasında bulunan ... 3. Noterliği'nce düzenlenen 03.04.2012 tarih 10932 yevmiye 51803 sözleşme numaralı finansal kiralama sözleşmesi incelendiğinde borçlunun kira sözleşmesinin kiracısı olduğu anlaşılmaktadır.6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu'nun 29. maddesinde; kiracı aleyhine icra takibi yapılması halinde, finansal kiralama konusu malların takibin dışında tutulması öngörülmüştür.

Aynı Yasa'nın 32. maddesinde ise; sözleşme sona erdiğinde, kiracının finansal kiralamaya konu malı alma hakkının olduğu belirtilmiştir.

Somut olayda şikayete konusu finansal kiralama sözleşmesine konu mal ile bunun opsiyon hakkının haczine yöneliktir. Sözleşme süresince malların, şikayetçi finansal kiralama şirketine ait olduğu yasanın açık hükmü gereği olup, bu nedenle sözleşmeye konu mallar üzerine haciz konulması veya borçlunun sözleşmede taraf olmasından dolayı tüm haklarının 350.000TL'si için ihtiyaten haczi mümkün değildir. Finansal kiralama sözleşmesinin gerçekleşmesine bağlı olarak ileride doğması muhtemel haklara, üçüncü kişiye haciz yazısı gönderilmek suretiyle haciz konulamaz. Şikayetçinin finansal kiralama sözleşmesinin kiralayanı olması nedeniyle şikâyet de bulunmasında hukuki yararı bulunmaktadır.

O halde mahkemece şikâyet konusunun, 14.05.2014 tarihli haciz yazısına ilişkin olduğu dikkate alınarak şikayetçinin hukuki yararı olduğu kabul edilip, işin esasının incelenmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, kararın bu gerekçeyle bozulması gerekirken Dairemizce onandığı anlaşılmakla karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/5775 Esas ve 2016/7828 Karar

Borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, ....İcra Müdürlüğü'nün 2013/558 Talimat sayılı dosyasından haczedilen makinenin finansal kiralama konusu olduğunu ileri sürerek 3226 Sayılı Kanunun 19.maddesi uyarınca haczin kaldırılmasına karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır.

Sözleşmenin düzenlendiği tarih itibariyle uygulanması gereken mülga 3226 Sayılı Kanun’un 19.maddesinde; kiracının iflası veya icra takibine uğraması halinde finansal kiralama konusu malların takibin dışında tutulmasına veya iflasta tefrikine ilgili memurca karar verileceği, bu karara karşı yedi gün içinde icra mahkemesi nezdinde şikayette bulunulabileceği öngörülmüştür.

Yasada öngörülen bu düzenleme ile haczedilmezlik ve istihkak prosedüründen ayrı finansal kiralama konusu malların, haciz veya iflas dışında (takip dışında) bırakılacağı kuralı getirilmiştir. Borçlu kiracı ve finansal kiralama yapan kiralayan yasanın bu hükmünden yararlanarak icra ve iflas müdürüne başvurabilirler.

Sözü edilen hükümler kiralayanın doğrudan istihkak davası açmasına engel değildir. Ayrıca, ilgili memurun 3226 Sayılı Yasanın 19.maddesi uyarınca vereceği karara karşı da, hukuki yararı bulunan alacaklının, borçlunun ve finansal malları kiralayanın, memur işleminin yanlışlığını ileri sürerek 7 gün içerisinde icra mahkemesine şikayette bulunma hakları olduğu, sözü edilen madde gereğidir.

O halde mahkemece şikâyetin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.