İSTANBUL (AA) - Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, Malatya'da bazı evlerin işaretlendiği iddiasına ilişkin, "Bunlar, kabul edilemez. Bugüne kadar nasıl bu işlerin üzerine hassasiyetle gidildiyse şimdi de hassasiyetle gidilir, gidilmelidir." dedi.

Akdağ, CNNTürk'te Hakan Çelik'in sunduğu Hafta Sonu programında, Türkiye'de uyuşturucu ile mücadelede ciddi adımların atılacağını söyledi.

Türkiye'de sigara kaynaklı kanserler nedeniyle on binlerce insanın hayatını kaybettiğini dile getiren Akdağ, özelikle erkeklerde akciğer kanserine yakalanma oranının yüksek olduğunu belirtti.

"Türkiye'de uyuşturucu ile mücadelede devrim niteliğinde bir çalışma yapacak mısınız?" şeklindeki soruya Başbakan Yardımcısı Akdağ, şu cevabı verdi:

"Bir arz, piyasaya verilişi tarafı, bir de talep yani kullanılış tarafı var. Tabii, talep eden ve kullanan kişilerin korunması ve rehabilitasyonları var. Arz tarafından şunu yapıyoruz. Üç büyük çalışma ile bir defa olayın büyüklüğünü ortaya koyuyoruz. Gençlerde lise çağında bütün Türkiye'de yaptığımız üç çalışma ile temeli göreceğiz ki, gösterge koyalım. Yani, açık sözlü bir biçimde önümüzdeki yıllar için gösterge koyalım. Ne kadar bunu azaltacağız ya da yükselişi nasıl durduracağız. Bunu kontrol edelim. Bu çok önemli. Verisiz yola gidemiyorsunuz. İkincisi, arzın azalması için gerçekten İçişleri Bakanlığımız, müthiş bir mücadele veriyor. Şu anda Türkiye’de yakalanan uyuşturucu miktarı, Avrupa’nın bütününde yakalanandan fazla. Çünkü, burayı bir transit yol olarak kullanıyorlar. Ama bu bizim İçişleri Bakanlığımız ve Emniyetimizin büyük başarısını gösteriyor. Türkiye’ye giren uyuşturucunun ufak bir kısmı Türkiye’de kullanılıyor. Büyük bir kısmı Avrupa’ya doğru gidiyor."

- "Doğu Avrupa'dan Türkiye'ye sentetik haplar getiriliyor"

"Şimdi hep Doğudan Avrupa'ya uyuşturucu gider diye biliriz" diyen Akdağ, "Şimdi, Batıdan, Doğu Avrupa'dan Türkiye’ye uyuşturucu geliyor. Sentetik hapları getiriyorlar. Avrupa'nın da aynı Türkiye’nin gösterdiği hassasiyeti göstererek, bunların üstüne gitmesi gerekiyor. Sentetik uyuşturucuların çok fazla çeşidi var. Dolayısıyla Avrupa’nın bu konuda hassasiyet göstermesi gerekiyor. Bugün Türk milletinin yaptığı gibi etkin bir mücadele yürütmesi gerekiyor. Biz işi takip etme açısından özellikle seçtiğimiz belli büyük şehirlerde ki, bunların başında İstanbul, İzmir, Adana, Ankara var. Bu şehirlerde atık sularda uyuşturucu ya da uyarıcı maddeleri izlemeye başlayacağız.” değerlendirmesinde bulundu.

Atık sularda analiz yaparak uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin ilk uygulamasını Adana’da gerçekleştirdiklerinin altını çizen Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Böylece bir şehirde atık sularda kullanılan uyuşturucu miktarı ki, ayrı ayrı hepsini analiz etme imkanı var. Nihayetinde o uyuşturucuları, vücuttan atılanlarını takip etmiş oluyoruz. Bunun neticelerini alarak bahsettiğimiz şekilde büyük şehirlerimizde bunu izlemeye başlayacağız. İstanbul, Ankara, Adana, İzmir gibi şehirlerimizde bunu izlemeye başlayacağız. Birtakım tedbirler alıyoruz. Acaba uyuşturucuyu azaltıyor muyuz, ya da artışı azaltıyor muyuz? Bunu takip etme imkanımız olacak.”

- "Vatandaşlarımız 191'i arayıp 24 saat bilgi alabilirler"

Öte yandan tedavi ve rehabilitasyon konusunda çok yeni kavramlar geliştirileceğini vurgulayan Akdağ, Sağlık Bakanlığının onaylayacağı ve Yeşilay Cemiyeti'yle alt yapısı hazırlanan danışma merkezleri çok kuracaklarını söyledi.

Şu anda uyuşturucu ile mücadele için bir hat kurduklarını ve isteyen herkesin bu hattı arayabileceğini anlatan Akdağ, "Vatandaşlarımız, 191 hattımızı arayarak 24 saat bilgi alabilirler. Bu danışma hatları, alanları ya da birimlerinin yanı sıra Sağlık Bakanlığının AMATEM'leri var. Sağılık Bakanlığı AMATEM'lerinde ayakta ya da yatarak tedavi ediliyor. Bunların sayılarını da artırıyoruz. Bunlardan da önemlisi 3 ile 9 ay boyunca çok düzenli takiple rehabilitasyona geçiyoruz. Buna paralel olarak da aynı zamanda başlamak şartıyla sosyal uyum programlarına geçiyoruz. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Yeşilay başta olmak üzere ciddi bir mücadeleye gireceğiz. Tabii, burada basınımıza da çok büyük iş düşüyor. Sosyal medyada torbacı olarak tabir edilenlerle ilgili bir dünya video dönüyor. Sosyal medya ile ilgilenen herkesin ve her türlü medya kuruluşunun bu konuda çok hassas olması gerekiyor. Gençleri teşvik edebilecek ne varsa, mutlaka bunların engellenmesi lazım." ifadelerini kullandı.

Uyuşturucu kullananların 191 hattını aramakta imtina ettiklerinin hatırlatılması üzerine Akdağ, "mutlaka arasınlar" çağrısında bulundu.

Uyuşturucu kullanıp da tedaviyi kabul eden kişilere başlangıçta bir ceza verilmediğini, bunların bir denetimli serbestlikle tedaviye yönlendirildiğini hatırlatan Akdağ, "Emniyetin haberi oldu, bir gözaltı durumu yaşandı, tedaviyi kabul ederse kişi denetimli serbestlikten faydalanıyor. Ama bundan önemlisi de şu: Doğrudan kendisi tedavi olmak için bir sağlık kuruluşuna başvurmuşsa, sağlık kuruluşunun o kişiyi artık emniyete bildirme yükümlülüğü yok. Böyle bir düzenleme yaptık. Sırf bu illette yakalanmış olanların tedavi ve rehabilitasyonunu kolaylaştırmak için." diye konuştu.

- "Türkiye'ye mahsus bir durum değil"

"Türkiye’de antidepresan konusunda bir patlama mı var?" şeklindeki bir başka soruya "Aslında böyle bir şey yok" diye cevap veren Akdağ, şunları kaydetti:

"Farkındalık arttıkça bu durum tabii ki, ilaç kullanımı da artıyor. Geçmişte, insanlar bu problemleri için doktora gitmezlerdi. Şimdi artık insanlar, psikiyatriye, psikologlara gitmekten çekinmiyorlar. Sayıları ve imkan çok arttı. Kamu olarak her alanda olduğu gibi bu alanda da fırsatları çok genişlettik. Dolayısıyla bu alandaki artışlar büyük ölçüde bundan kaynaklanıyor. Tabii, yüksek ve hızlı şehirleşme, bütün dünyada depresyonla ilgili yükün arttığını da bize gösteriyor. Bu, Türkiye’ye mahsus bir durum değil. Bir patlama öngörmüyorum. Bazıları kullanılan ilaçlar üzerinden gidiyor. Toplum farkında değil, ilaç kullanmıyor, geçmişte ilaç ve hekime ulaşamıyordu ya da az kullanıyordu. Bugün diyabet ilaçları da çok kullanılıyor."

- "Bu insana zulümdür"

Malatya’da bazı alevi vatandaşların evlerinin kapılarına çarpı işaretlerinin konulduğu haberlerinin hatırlatılması üzerine Akdağ, şu değerlendirmede bulundu:

“Bu hangi ahlaksızlık, hangi provokatif yaklaşım neticesinde yapılıyor tabii, şu anda bende bu bilgi yok. Mutlaka emniyetimiz ve savcılıklar meselenin üstüne gittiler veya gidecekler. Ama şunu söylemek lazım. Türkiye’de bugün, Türk ile Kürt, Türk ile Arap, Sünni ile Alevi ya da Alevi ile Sünni arasında halk olarak hiçbir sorun yok. Biz Erzurum’da yaşadık senelerce. Komşuluklarımız oldu. Ve bu komşuluklar gerçekten samimi komşuluklar. Dolayısıyla böyle bir durum asla kabul edilemez. Söylediğim gibi ilgili savcılıklar takip ediyorlar ve gerekenleri de yapmalıdırlar. Bu insana zulümdür. Bizi birbirimizden ayıramazlar. Nasıl ayıracaklar? Bu topraklar üzerinde 1000 senedir beraber yaşıyoruz. İnsanlar, şu veya bu inanca, şu ya da bu mezhebe kendilerini bağlı hissedebilirler. Bu onların özgürlük alanlarıdır. En tabii insanlık haklarıdır. Ama bu bizim ortak tarihimizi, ortak kültürümüzü, birlikte yaşama kararlılığımızı, daha parlak bir geleceğe birlikte bakışımızı asla değiştiremez. Bunlar, kabul edilemez. Bugüne kadar nasıl bu işlerin üstüne hassasiyetle gidildiyse, bundan sonra da o hassasiyetle gidilecektir, gidilmelidir."

(bitti)