A) GİRİŞ;

Bilindiği üzere ülkemizde, kamu idareleri ve belediyelerce taşınmazın bir kısmının ya da tamamın kamu hizmetlerinde kullanılmak üzere imar planlarında park,  yol,  yeşil alan,  eğitim tesisi,  dini tesis, sağlık tesisi, karakol olarak tahsis edildiği sıkça karşılaşılan bir durumdur.

İmar kanunumuz,  kamu idarelerince imar planlarında kamu hizmetine tahsil edilmiş bulunan bu yerlerin kamulaştırılması için idareler açısından 5 yıllık süre öngörmüş bulunmaktadır. 

Hal böyle iken, imar planlarında kamu hizmetine tahsis edilen bir taşınmazın kamulaştırılması işlemi belli bir bütçe gerektirdiğinden, çoğunlukla idarelerce bu süreye riayet edilmemekte, böylelikle malikin tasarruf yetkisinin uzun yıllar kısıtlanmasını sonuçlanacak uygulamalar söz konusu olmaktadır. Yargı kararlarında “hukuki” el atma olarak nitelendirilen bu durum karşısında, taşınmaz malikince idari yargıda tam yargı davası açmak suretiyle taşınmazın kamulaştırılmaya tabi tutularak bedelinin tazminini talep etmesi söz konusu olabilmektedir.

Tam bu aşamada yasa koyucu, gerek kamu idareleri ve belediyelere ek mali külfet getirdiği düşüncesiyle kamulaştırma bütçesinin oluşturulmasına yönelik zaman kazanmak ve gerekse imar kısıtlılığını sonlandıracak şekilde imar planı değişikliği yapılabilmesi için ihtiyaç duyulan zamanı belediyelere tahsis etmek için yasa değişikliği yoluna gitmiştir.

Bu kapsamda 20.08.2016 tarih ve 6745 sayılı Kanunun 33. Maddesi ile Kamulaştırma kanununa eklenen ek 1. Madde ile, iş bu beş yıllık sürenin uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren başlayacağı düzenlenmiştir. 

Söz konusu madde ile idareye, bu 5 yıllık süre içerisinde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazları ya kamulaştırma ya da mülkiyet hakkının kullanılmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapma yükümlülüğü getirilmiştir. Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması hâlinde taşınmaz malikleri tarafından idareye başvuru işlemleri ve uzlaştırma süreci tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırılmasından sorumlu idare aleyhine dava açılabileceği belirtilmiştir.

Öte yandan yasa koyucu, 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa 20.08.2016 tarihli ve 6745 sayılı Kanunun 24. maddesi ile eklenen geçici 11/1 maddesi ile de;  Ek 1. madde kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar bakımından söz konusu beş yıllık sürenin bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren (yani 20.08.2016 tarihinden itibaren) başlayacağını öngörmüştür. Bu beş yıllık sürenin dolması, imar yoluyla hukuki el atma işlemlerine karşı dava açılabilmesi için bir ön koşul olarak düzenlenmiştir.

Yine geçici 11. Maddenin 2. Fıkrası ile de, Kamulaştırma Kanununun Ek 1. maddesinin üçüncü fıkrası hükmünün bu madde kapsamında kalan taşınmazlara ilişkin dava ve takipler hakkında da uygulanacağı öngörülmüştür.

B) İPTAL EDİLEN GEÇİCİ 11. MADDENİN 1 VE 2. FIKRASININ MÜLKİYET HAKKINA OLAN ETKİSİNİN İRDELENMESİ; 

Önemle vurgulayalım ki, geçici 11. Maddenin 2. Fıkrası, hukuki el atma sebebiyle açılan davaların seyrini olumsuz etkilemiş, bu durum hak arama yolunu tercih eden malikin Anayasa ile güvence altına alınan hak arama özgürlüğüne orantısız bir şekilde müdahale sonucunu doğurmuştur.

Bu yazımızda söz konu yasa değişikliğinin etkilerini örnekleme yolu ile açıklamaya çalışacağız.

Birinci etki, söz konusu değişikliğin yürürlüğe girdiği tarih olan 20.08.2016 tarihinden önce tasarruf yetkisi kısıtlanmış olmakla birlikte henüz 5 yıllık bekleme süresi dolmamış olan taşınmazların durumunda görülmektedir. Örneğin, 2012 yılında imar planı değişikliği ile imar kısıtlaması getirilen bir taşınmaz malikinin 5 yıllık bekleme süresi 2017 yılında dolmakta iken; yasa değişikliği ile birlikte bu süre 2021 yılına uzatılmış bulunmaktadır. Bu örnekte görüldüğü üzere taşınmaz malikinin bekleme süresi 4 yıl daha uzatılmış olmaktadır.

İkinci ve daha ağır etkisi ise, söz konusu yasal değişikliğin yürürlüğe girmesinden çok önce imar planında yapılan değişiklik sonucunda tasarruf yetkisi kısıtlanan taşınmazlarda görülmektedir. Konuyu bir örnek ile açıklamak gerekir ise;  2000 yılında uygulama imar planı ile “sağlık tesisi” olarak ayrılan ve aradan 5 yıl geçmesine rağmen kamulaştırılmayan bir taşınmaz düşünelim. Kural olarak 5 yıl içerisinde kamulaştırmaya tabi tutulması ya da imar kısıtlılığını kaldıracak bir şekilde yeniden plan değişikliği yapılması gerekirken; taşınmazın kanunda belirtilen süreden çok daha fazla süre geçmiş olmasına karşılık imar kısıtlılığının devam etmesi durumunun, malik yönünden katlanılması ağır bir külfet doğurduğu kuşkusuzdur. Nitekim taşınmazın bu hali ile rayiç değerinde alıcı bulması gerçekten zordur.

Taşınmaz malikinin dava açıp açmadığına göre ikili bir ayrımla örneği açıklamaya devam edersek;

a) Yasada öngörülen tüm yasal koşullar oluşmasına karşılık, taşınmaz malikinin imar kısıtlılığından kaynaklı durumun sonlandırılması için henüz dava açmaması hali söz konusu ise, yasa değişikliği sonrasında malikin bekleme süresi 5 yıl daha uzatılmış olmaktadır.

Yasa değişikliğinin ikinci etkisine yönelik olarak yukarıda verilmiş bulunan örnekte, 2000 yılından bu yana dava açmayarak bekleyen taşınmaz malikinin dava açabilmesi için ön koşul olarak nitelenen süre en erken 2021 yılında dolmakta;  toplamda malikin bekleme süresi 21 yıla kadar uzamış olmaktadır.

b) Buna karşılık taşınmaz malikinin imar kısıtlılığından kaynaklı olumsuz durumları bertaraf etmek için idari yargıda hukuki el atmaya davalı dava açması halinde ise; ilgili idare aleyhine ikame edilen davanın devam ettiği bir aşamada, Kamulaştırma Kanununa eklenen geçici 11/1. maddesi ile getirilen değişiklik artık mezkur davaya devam edilmesine hukuken olanak tanımamaktadır. Yukarıdaki örnek üzerinden değerlendirme yapıldığında, söz konusu yasa değişikliği ile idareye kamulaştırma yapabilmesi için öngörülen 5 yıllık sürenin başlangıcı, somut olayda 2000 yılı olarak kabul görmeyecek, aksine bu sürenin başlangıç tarihi olarak kanunun yürürlük tarihi olan 20.08.2016 tarihi kabul edilecektir. Bu durumda artık malik tarafından idare aleyhine ikame edilen davaya devam etme olanağı ortadan kalkacağından, en erken dava açma tarihi 2021 yılı olabilecektir.

Örneklerden de anlaşıldığı üzere söz konusu yasa değişikliği,  kısıtlılık içeren imar planının yürürlük tarihinden itibaren başlaması gereken beş yıllık sürenin yeniden başlamasını sonuçlamaktadır. Hal böyle iken söz konusu madde ile ek bekleme süresi nedeniyle taşınmaz malikinin uğradığı zararları telafi etmeye veya gidermeye yönelik herhangi bir düzenleme de getirilmemiş olduğu görülmektedir. Bu nedenle önceden işlemiş bekleme süresinin yok sayılması ve bunun telafi yolunun da getirilmemesi malik açısından var olan mağduriyetin daha artmasını sonuçlayan bir etki doğurmaktadır.

Yukarıda somut etkileri örneklerle açıklanmaya çalışan söz konusu yasal değişikliklerin, dava açsın ya da açmasın, taşınmaz malikinin gerek Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet hakkını zedelediği ve gerekse hak arama hürriyetinin özüne orantısız müdahale teşkil ettiği duraksamasızdır.

C) ANAYASA MAHKEMESİNİN İPTAL GEREKÇESİNİN İRDELENMESİ;

Anayasa Mahkemesi,  iş bu çalışmanın konusunu oluşturan 28/3/2018 tarihli ve 2016/196 Esas -2018/34 Karar sayılı kararı ile yukarıda açıklanan hususlara yönelik benzer değerlendirmelerde bulunmuştur.

Bu bağlamda Yüksek Mahkeme, iptal kararının gerekçesinde, Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 11/1. maddesi ile imar uygulamasıyla getirilen kısıtlılık yönünden öngörülen beş yıllık sürenin maddenin yürürlük tarihinden itibaren yeniden başlamasının hüküm altına alındığını,  diğer bir ifadeyle mülkiyet hakkından dilediği gibi tasarruf edebilmesi ve yararlanabilmesi kısıtlanan malikin kamulaştırma bedeline kavuşabilmesi veya söz konusu kısıtlılık hâlinin kaldırılarak mülkiyet hakkından yararlanabilmesi için geçmesi gereken beş yıllık sürenin yeniden başlamasının söz konusu olduğunu,  hal böyle iken kanun koyucunun bu süre nedeniyle malikin uğradığı zararları telafi etmeye veya gidermeye yönelik herhangi bir düzenleme de getirmediğini, bu sebeple anılan yasa maddesinin yürürlük tarihinden önceki kısıtlılık sürelerinin de dikkate alınmamasına yol açtığı değerlendirmesinde bulunmuştur.

Sonuç olarak yüksek mahkeme, bu durumun malike aşırı bir külfet yüklediği gibi, kamu yararı ile malikin mülkiyet hakkı arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi de malik aleyhine bozduğunu,  tüm bu sebeplerle mezkur yasa maddesi ile malikin mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin orantılı olmaması sebebiyle iptali gerektiğine karar vermiş bulunmaktadır.

D) SONUÇ:

Söz konusu iptal kararı ile birlikte, kamu idarelerince imar planlarında kamu hizmetine tahsil edilmiş bulunan bu yerlerin imar planının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 5 yıl içinde kamulaştırılması ya da mülkiyet hakkının kullanılmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılmaması halinde,  taşınmaz malikinin 2021 yılını beklemesine gerek kalmaksızın, idareye başvuru işlemleri ve uzlaştırma süreci tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırılmasından sorumlu olan idari aleyhine hukuki el atma nedenine dayalı bedel tazminine yönelik idari dava açılmasının önü açılmış bulunmaktadır.29.05.2018

Av. Musa ADIYAMAN