Sevgili öğrencilerim.

Bugün sizlere başka hikayeler anlatmayacağım. -Cahit Sıtkı’nın dediği gibi- ömrün yarısını geçtiğim bu yolda öğrendiğim bazı şeyleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir ağacın neden budandığını hiç düşündünüz mü? Filizlerin yeniden ve daha gür çıkması ve meyve vermesi için elbette. Hayatta böyle aslında. Bazen yıkılırız bazen kaybederiz, daha önceki yazımda dediğim gibi bazen de kaybetmeyi seçeriz.

Hayatın bazen sıfırlanması gerek. İnsan her şeye alışıyor, en kolay alıştığı ise rahat ve konforu. Alışılan hayat biçiminin ve alışılan belli konforun elimizden gideceği korkusu içimizde hep. Ya da hayatın yeni yorgunluklarını ve yeni başlangıçlarını göze almaktan korkuyoruz.

Hayatımın bir çok yerinde sıfırdan başladım. Önce lise sonunda başka bir şehirde. İlk defa gurbeti hissederek fakülte okudum. İlk defa evimden, anne ve babamdan ayrı kaldım. Daha sonra asistanlığımın ilk yılları. Ancak ben ne fakülte ne de asistanlığa başlamayı, yeni bir başlangıç olarak görmedim hiç.

Hayatımın ilk yeni başlangıcı, yurtdışı ile başladı. Doktora aşamasında her şeyi geride bırakıp hiç tanımadığım yabancı bir ülkenin bir küçük şehrine attım kendimi. Kimsem yoktu, eş, dost, akraba, kimseler… Sadece birkaç kişinin referansı ile tanıştığım birkaç Türk. O yaşamaya başladığım yabancı şehrin sokaklarında ikametim iki yıl sürmüştü. Dil öğrenimim vardı, tez hazırlıkları vardı. İşte benim için aslında sıfırdan başlamanın ilk tecrübesi Almanya’nın bu küçük şehriydi.

Bu iki yıl için şunu söyleyebilirim ki, her türlü zorlukla karşılaştım. Dil kursuna gittim, tezimi hazırladım. Ama kendi çalışmalarımın yanı sıra etrafıma da bir şeyler katmaya çalıştım. İki yıl dolarken bir eğitim kurumunun açılışına katkıda bulundum, bir dergi çıkardım, hatta Alman okullarında uyuşturucuya karşı savaş ilan ettik. Nerede ise o şehrin sokaklarında yaşayan herkesle tanıştım, sağ-sol, alevi-sünni demeden. Okumaya ikna ettiğim bir çok genç kaldı arkamda, bugün onları gördükçe iyi ki o şehre gitmişim ve hayata yeniden sıfırdan başlamışım diyorum. Gelirken arkamda, ayrılığıma ağlayan çok arkadaşım, eşim dostum oldu, tabii benim de ayrılığına ağladığım çok insan. Bir ömür sürecek dostlarım kaldı orda ve en azından bir şeyler yaptığıma inandığım güzel işler.

Doktoramı verdim ve sonra askere gittim. Uzun dönem askerlik yaptım. Dört ayım Polatlı Topçu Okulu’nda, geri kalanı ise Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde. Mahkemenin en kıdemsiz subayı idim, asteğmendim.

Orda, doktora yaptığımı unuttum, hoca olduğumu unuttum. Sıfırdan başladım tekrar. Yine alışılagelen hayat tarzının ve konforunun dışındaydım. Orada hiçbir şey düşünmeden çalıştım, dergi çıkardım ve nihayet Türkiye’de ilk defa bütün yargı kararlarının internette yayınlanması için hazırlıklara başladım. Bu teklif ve projeyi oradaki komutanlarımla paylaştım. Türkiye’de ilk defa kararlarını internete veren mahkeme, bizim mahkememiz oldu. Gelirken takdirname aldım ve halen dostluklarını özlemle hatırladığım insanlar tanıdım orada, arkamda en azından bunları yaptım diyebileceğim güzel işlerim oldu.

Almanya’ya ikinci defa gidişim Saarbrücken’e idi. Yardımcı doçenttim, orada üç ay kaldım ve inanın yeniden başladım her şeye. Bir öğrenci gibi çalıştım, kıt imkanlarım vardı. Öğlen, bahçede çantamda götürdüğüm ekmek arası yiyeceklerle, sabah ve akşam tekrarlanan kahvaltılarla geçirdim günlerimi. Günde yaklaşık 12-15 saat çalıştım. Orada uluslar arası projede Türkçe bölümünü hazırladım. O Üniversite de beni unutmadı. Arkamda bir uluslar arası proje kaldı, dostlarım kaldı. Bir de şimdi çalıştığım Kadir Has Üniversitesi ile yapılmış Erasmus anlaşması.

Dönüşümde, arkadaşlarımla para toplayarak kurduğumuz E-Akademi Dergisi. Türkiye’nin hala çıkan hakemli ilk ve tek aylık dergisi. On yılı devirdi. Bu da benim için sıfırdan başlamaktı.

Sevgili öğrencilerim…

Hayatımın bu aşamalarını sizlere açmada bir tek gayem var. Her zaman sıfırdan başlamayı bilmeliyiz biz. Alışageldiğimiz bütün hayatın ve konforun aslında bizi ne de kötü bir kısır döngüye aldığını fark etmeliyiz.

Bazen öyle korkak oluyoruz ki yeniden başlamaya… Bilinmezlik, meçhul, eskilerin terki… Bu korkular, çoğu kez hatalarımızın da kaynağı olabiliyor. O yüzden yazdım bunları sizlere. Bir gün bir şeyleri kaybettiğinizde, sıfırdan başlamanız gerektiğinde bunları hatırlayın. Belki yazdıklarım sizlere bir ümit olabilir.

Nerede olursak olalım, nerede başlarsak başlayalım, sıfırdan başlamanın heyecanını duymalıyız. Eskiye dair ne varsa, eskiden olduğumuz bütün konumları unutarak başlamalıyız bu yeniye.

Şunu anladım ki, sizler ve bizler, taşta gül bitirebiliriz, çölleri yeşertebiliriz. Yeter ki, azmimiz, gayretimiz olsun.

Hani demiş ya oğul: “dede himmet”! Dede demiş ki: “oğul gayret”…

Sevgili öğrencilerim… Gayret, gayret…