Garip bir başlık olduğunun farkındayım. Ne demek şimdi bu diye çoğunuz düşünüyorsunuz. Asla kötü bir amacı olmadığı gibi argoyu çağrıştırsın diye de koymadım bu başlığı. Bir arkadaşımdan duymuştum bir guruptan bahsederken adam delmeyi iyi bilirler demişti. İlk duyduğumda çok tuhaf gelmişti. Sordum arkadaşıma, şöyle izah etti. İlkeleri olan insanları para, makam ve mevkilerle ilkelerinden vazgeçirmekmiş. 

Sonra bende çağrışım yaptıklarını yazayım istedim bugün. 

Tren yolculuklarında kullandığınız bileti kontrolör bir daha kullanılmasın diye deler, hatırladınız mı? Ya da bir pasaport aldınız, süresi bittiğinde yenisini aldığınızda oradaki memur, önce eskisini deler, sonra size yenisini verir, bilir misiniz? Eğer değiştirdi iseniz eski kimliklere de öyle yaparlar. Deler atarlar. Trendeki o delik bilet bir daha kullanılmaz, kimlik kullanılamaz, pasaport geçmez. 

Gençlik çağında ilkelerden vazgeçmek ölümdür. Her şey verilebilir ama ilkelerden vazgeçilmez. Doğruluk, dürüstlük vazgeçilmez kıblelerdir. Bu çağlarda doğru bilinen yoldan bir adım geri dönmemektir bütün gençlerin yaşama gayesi. Sonra yıllar sınar insanı, eskitir, yıpratır ve bazılarını da deler.

İlk İstanbul’a geldiğimdeydi. Ofis açayım istiyordum. Bir yandan hocalık diğer yandan da ofisimi işleteyim diyordum. Hep kendisini tebessümle andığım biri bana birlikte ofis açmamı önermiş ve şöyle demişti: “Ben açık sözlüyüm bak ben hep güçlünün yanındayım” dediğinde “ben haklının yanındayım pek anlaşamayacağız” demiştim. Bunun üzerine bak dedi, ben çok hoca tanıdım, ilkelerini yüzbin dolarları görünce değiştirdiler”. Ardından da “tabii yine ilkeli bu hocalar. Eskileri bırakıp yeni ilkeleri oldu” deyince epey gülüşmüştük.

Zaman içinde sınanacağınız vakitler gelecek. İnsanlar, korku ile para ile delinecek. Sonraları kamuoyunun da tanıdığı bir arkadaşıma, senin yoklukla baskı ile değişeceğinden korkmam ama mevki ve makamla karşılaşırsan değişirsin demiştim. Bana göre öyle de oldu ama arkadaşıma göre eski durumu gençliğin cahilliği idi.

İnsanın en kolay delindiği vakitlerdeyiz. Gücü elinde bulunduranların bir dönemin fazilet timsallerini deldiği, hocalarını harcadığı, örnek alınan fikir adamlarını mankurtlaştırdığı dönemlerdeyiz. Cakalı adamların, yüksekten konuşan insanların, helalden, yetim malından dem vuranların üç-beş maaşa delindiğini gördük. El açıp haramdan sakınanların ihale almalarının, başkalarının ayağını kaydırarak mevki kapmanın sıradan olduğu dönemleri yaşıyoruz. Kendine dava adamı diyenlerin milyon dolarlara ram olduğunu dünyadaki üç kuruşluk makamlara, siyasette mevki tutmaya kendi benliklerini verdiğini gördükçe Goethe’nin Faust’unu bir kere daha hatırlıyorum. 

Asistanlığa ilk başladığım yıllardı. Erzincan’da Fakültenin hemen arkasında Bahçe Kültürleri Müdürlüğü vardı. Orda yaşı benden epeyce büyük Adanalı bir abi vardı. Daraldıkça yanına uğrardım, çay içerdik, sohbet ederdik. Hiç unutmam dediklerini. Eğer Allah’a yakın olmak istiyorsan, paradan, siyasetten, devletten uzak durman gerek demiş, sonra da eklemişti ben muhasebeciyim hem siyasetle uğraşıyorum hem de memurum, nasıl Allah’a yakın olayım. Hala hatırlarım bu abinin sözlerini.  

İnsan delinince ne olur? Tabii ki, geçmez biletler gibi olur, geçmez kimlikler gibi, geçmez pasaportlar gibi. 

Tam da burada insanlar biraz ayrılırlar delik insanlar bu delik biletlerden. Delinmeleri karşılığında biraz parlarlar, biraz daha devletlü günleri olur. Ekranlarda boy göstermek, para pul sahibi olmak, makamlara buyur edilmeler olur delinmenin karşılığı.  Ya sonra… Daha hayattayken bile bu adamlar gücün ışığı söndüğünde geçmez adam olacaklardır, her hatırlandıkça kendilerini nasıl geçmez yaptıkları, nasıl üç kuruşluk menfaate deldirdileri hatırlanacak.  

Ah bu geçicilik, ah bu zamana kendini kurban etmeler. Ne kadar ilkeli olduğunu söyleyen ne kadar dava adamı varsa hepsini yedi gitti. Koca koca adamlar, koca koca alimler, üç paraya delindiler. Ah ki ne ah.

Sevgili öğrencilerim, sevgili dostlarım,

Nasıl delikli kimlik geçmez, nasıl delikli bilet geçmezse insan da geçmez. 

Doğruluğunuz ve dürüstlüğünüzden vazgeçmeyin. Deliksiz uyku makbul olur da deliksiz insan olmaz mı?

Devri geçen değil kalanlardan, kalıcılardan olun. Gözünüzü ve gönlünüzü gücün, makamların, paranın, şöhretin almasına izin vermeyin. Dünyanın çok ama çok hızlı geçen zamanlarında dik durabilin. Gözlerinizi yüz yıl ötesine, sizin çağınızdakilerin hepsinin öldüğü zamanlara dikin ki yolda önünüze çıkan sahte cam parçalarına aldanmayın.

Ha bir de unutmadan söyleyeyim, delinmiş adamlardan da uzak durun.

Tekin Memiş