Bugünlerde sık yolculuk yapıyorum işlerim gereği. İstanbul’da kaldığım zamanlar seyrekleşiyor. Ve bir adet edindim, her yolculuğa çıkmadan önce: Üstümdeki görevleri elimden geldiğince yapıp öyle çıkıyorum yola.


Cumartesi-Pazar olmasına rağmen iki güne de iş sıkıştırdım. Geride bitirdiğim iki iş kalsın diye. Çünkü bir hafta uzağındayım İstanbul’un. Borcum bir nebze daha azalsın diye.

Her yol halinde Gelmemek üzerine ihtimaller vardır. Öyle olunca, borçları ödeyip gitmek en iyisi. Ben bu kısa yolculukların bile büyük yolculuğa hazırlık olduğunu düşünüyorum. Kapıyı çekip çıktıktan sonra, bir zaman adımız kalır odalarda. Bir zaman izlerimiz ya da bakılan resimlerimiz. Sonra hafızalardan silinecek yüzümüz, kokumuz ve sesimiz. Zaman zaman dostlar arasında hayırla yad edilebilirsek ne ala.

Elbette hüzünlü bir yazı yazmak değil niyetim. Sadece yola çıkanların huzurunu yazmak istedim bugün. Mekke’de herkes, saklamak istediklerini yedi-i emin (emin bir el) olarak Peygamberimize bırakıyordu. Hatta hicrete çıkarken, evi kendisini öldürmeye gelenlerce kuşatıldığında bile Peygamberimiz’de, kendisini öldürmeye gelenlerin emanetleri vardı. Yatağına yatan Hz.Ali’ye bütün emanetleri sahiplerine iadesi için bıraktı, sonra yola çıktı. Dost düşman demeden vazifelerini yapıp çıkmıştı kapıdan büyük bir yolculuğa.

Hayatın kendisi de büyük bir yolculuk. Bugün bu saat, bu yolculukta vazifelerimi yaptığım insanlar kadar yapamadıklarımı düşünüyorum. Üzerimde emanetler var. Doğruyu öğretmek için daha fazla çaba göstermem gerekenler mesela. İyi şeyleri, güzel günleri müjdeleyeceğim canlar. Ben bazen yanlarından sessizce akıp geçtim. Vazifemi yapamadan kaç yolculuk bitti bilmem.

Kendilerini ne çok sevdiğimi söyleyemeden ellerimden süzülüp giden dostlarıma, arkadaşlarıma borcum kaldı biliyorum. Biliyorum bir bahar tohumunu içine atamadığım öğrencilerim var. Elimi uzatamadığım evsizler, bir tebessüm bekleyen sevgisizler.

Sevgili öğrencilerim ve dostlarım.

Vaadlerim vardı dünyalar kadar, çünkü ümitlerim vardı. Borçlarım vardı, çünkü gönlüm hep genişti. Hedeflerim vardı, kaf dağının arkasında, çünkü hayallerim bedenimden öteydi.

Büyük yolculuklar öncesinde arkada kalanlara bir vasiyet bırakılır ya. Elbette bir gün nasılsa dönemeyeceğim bende.... Bu yolculuklar öncesinde sizlere ben de bir emanet bırakıyorum. Kimseleri ayırt etmeden sevmeyi, nefeslerin sonuna kadar koşmayı ve iyiliği tavsiye etmeyi güzelliği temsil etmeyi. Kinleri çabucak unutmayı, kötülükleri silmeyi.

Benim yeterince ödeyemediğim borcumu umarım ki sizler yerine getirirsiniz.

Tabii bu arada söylemeliyim, ölüme falan gitmiyorum. Nefesim kaldığınca asıl ben ödemeye çalışacağım borçlarımı. Madem her an yoldayız, benim de daha baştan bir vasiyetim olsun istedim. Bir emanet tevdi edeceksem tam da ötelere yolculuğu simgeleyen güzel bir miraç kandili akşamı bırakmalıydım size... Ben de öyle yaptım. Gönüllere insanlık kandilleri tutuşturmanız dileklerimle.