KAHRAMANMARAŞ DEPREMİ

Adıyaman notları

(28 Şubat – 03 Mart)

Av. Uğur ŞİMŞEK | Denizli Barosu Deprem Komisyonu

“depremzede çocuklarımıza ithaf olunur”

Giriş

Bilindiği üzere 06.02.2023 tarihinde ülkemiz Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Hatay, Osmaniye, Adana ve Elazığ da büyük bir hasara yol açan iki büyük depremin şoku ile güne uyanmıştır.

Başlangıçta iletişim ve haberleşme vasıtalarında meydana gelen hasarın da etkisi ile depremin boyutları anlaşılamamış, günler geçtikçe tablonun ne denli ağır ve ciddi boyutta olduğu gözle görülür şekilde ortaya çıkmıştır.

Gelinen aşama itibari ile felaketin boyutu ne denli büyük olursa olsun, böyle bir duruma karşı hem devlet hem de resmi ve özel kurumlar ile ferdi bazda hazırlıksız olduğumuz su götürmez bir gerçektir.

Bu noktadan sonra yapılabilecekler ise öncelikle ulus olarak yaralarımızı bir an önce sarmak ve bir daha benzer acıların yaşanmaması için yaşananlardan gereken dersleri çıkarmak olacaktır.

İşte bu noktada Türkiye Barolar Birliği adına depremin en çok etkilediği illerimizden olan Adıyaman şehrinde 28 Şubat – 03 Mart tarihleri arasında delil tespiti ve yardım faaliyetli sırasında yaptığımız gözlem ve tespitler ile çıkardığımız sonuçlara dayanan analizler ileride yapılacak çalışmalara katkı sağlaması amacı ile derlenerek bir araya getirilmiştir.

“DEPREM OYUNU”

…toplanma merkezinde ateşin başında sükûnet içinde çaylarımızı yudumlarken birden eliyle karşı tepeyi gösterdi;

“…depremden günler sonra yine bir akşam vakti bir çocuk sesi geldi, İMDAT! KİMSE YOK MU! diye bağırıyordu.. Sesin geldiği yere doğru koşarak gittik. Vardığımızda çocukları gördük: DEPREM OYUNU oynuyorlardı”

hepimiz sustuk… 
 

1- DEPREMİN YIKIM NEDENLERİ

Bölgede yaptığımız incelemeler sırasında aynı il ve hatta aynı mahalle ve hatta yan yana yapılar arasında hasar görmüş veya dimdik yapılar bulunduğu, yine bazı yeni yapıların enkaza dönüşmüş olduğu gibi bazı eski yapıların ise ayakta durduğu gözlenmiştir.

Bunun sebepleri araştırıldığında birkaç ana başlık üzerinde durmakta fayda vardır;

a)   Sağlam Zemin

Resim-1 de eklenen görsel Adıyaman ilinde bir mahallede bulunmakta olup, deprem bu bölgedeki zeminin sağlam olması nedeni ile yapılara zarar vermemiştir. Diğer yandan depremin yıkıcı etkilerinin görüldüğü bölgelerin daha çok verimli tarım arazileri olduğu ve yapılaşmaya elverişli olmadığı bilgisine ulaşılmıştır.

Buradan yola çıkılarak öncelikle konut yapılacak ve imara açılacak yerlerin doğru şekilde tespit edilmesi ve zemin etüdünün yapılmasının hayati önem taşıdığı sonucuna varılmaktadır.

“lüks arabalı adam”

Depremde yaşanan ibret verici hikayeleri belki orada olmasak, orayı görmesek, o insanlarla bulunmasak anlamamız, idrak etmemiz sanırım çok güç olacaktı… Güzel yürekli kardeşim yine anlatmaya başladı;

“…Depremin ilk günleri dedi. Yardım için bir minibüsle ilerliyorduk. Lüks bir araba önümüzü kesti ve içinden bir adam inerek bize doğru ilerledi. “EKMEK” dedi, çocuklarım için ekmek lütfen...”

En yakınları birbirine düşman eden, kavgalara, kırgınlıklara yol açan, hatta savaşlar çıkaran PARA BURADA DEĞERİNİ YİTİRMİŞTİ…

b)  Kaliteli Malzeme ve Uygun Mimari

Deprem ve inşaat bilim insanları her türlü alana konut yapılmasının mümkün olduğunu ancak yapılacak konutların zemine uygun mimari nitelikte ve kaliteli malzeme ile inşa edilmesi gerektiğini vurgulamaktadırlar.

Bölgede yapılan gözlemlerde de bu söylemlerin doğruluğu yanyana binaların bazılarının ayakta bazılarının ise çökmüş olmasından anlaşılmaktadır. Bu da inşaatta kullanılan malzemenin kalitesi ve zemine uygun mimari ile mümkün olmaktadır.

Yukarıdaki RESİM-2 de verilen görseldeki bina gerçekten çok sağlam ve dayanıklı bir şekilde inşa edilmiş, hatta verilen bilgilere göre iş makinaları duvarları zor kırmıştır. Temelden devrilmesinin tek nedeni ise inşası sırasında depremin arkadan geleceği düşüncesi ile arkaya L şekilde temel verilmesi, ancak bu temelin altına bodrum kazılmasıdır. Görüleceği üzere her ne kadar kaliteli malzeme kullanılmış olsa da yapıda mimari hata mevcut ise fay hattındaki binanın can ve mal kaybına yol açması kaçınılmazdır.

“travma”

…delil tespit çalışmaları için arkadaşlarımız ile birlikte hasarlı binaları inceleyip bir yandan depremzede vatandaşlarımızla hasbihal ediyorduk. Hasarsız bir binanın önünde kurulmuş çadırın önündeki vatandaşlarımıza neden eve girmediklerini sorma “gafletinde” bulunduk. Korktukları için eve giremediklerini söylediler.

Bizde deprem bölgesi olan ilimizde zaman zaman depremlere maruz kalıyor ancak sonrasında gündelik yaşamımıza kaldığı yerden devam edebiliyorduk. Oysa ki depremin yıkıma yol açtığı, yakınlarının ve kenilerinin can ve mal kaybına sebep olduğu afet bölgesinde insanlar geçirdikleri travma sebebiyle evlerine giremiyordu.

Bunu ancak orada anlıyorduk…

c) Sonuç

Bilindiği üzere deprem ülkemizin bir gerçeğidir ve geldiğimiz noktada can ve mal kayıplarımızın temel nedeni deprem değil yanlış ve hatalı yapılan yapılardır.

Bu yapılardaki yanlışlıkları, yanlış zemine konut yapımı ve kötü malzeme ile hatalı mimari olarak belirli temel başlıklarda incelemek mümkün olsa da aslen bu hususların tamamı YAPILARIN KANUNA AYKIRI YAPILMASINDAN MÜTEVELLİTTİR. Zira her ne kadar son zamanlarda bazı mecralarda imar mevzuatında değişiklik yapılması gerektiği gündeme getirilmekte ise de sorun yasalarımızda değil, yasalarımızın uygulanmamasındadır.

Gerçekten yasaya uygun şekilde yapılmış ve iskân ruhsatı alınmış, denetimleri yasaya uygun şekilde gerçekleştirilmiş bir yapının depremde can ve mal kaybına yol açma ihtimalinin neredeyse yok denecek kadar az olduğunu itiraf etmek gerekir.

Buradan yola çıkarak deprem öncesi icrasına başlamakla birlikte, deprem ile beraber sonuçları ortaya çıkmaya başlayan birçok suçun işlendiği de su götürmez bir gerçektir.

2- YARDIM ORGANİZASYONLARI

Bölgede bulunduğumuz süre zarfında hem hukuki olarak delil tespit çalışmaları yürütülmüş, hem de diğer sivil toplum kuruluşları gibi depremzede vatandaşlarımızın acılarını bir nebze hafifletmek, onlarla bir olmak birlik olmak amacı ile yardım seferberliğine iştirak edilmiştir.

Ancak bu noktada tüm iyi niyete rağmen hem devlet hem de sivil toplum kuruluşlarının genel olarak büyük bir organizasyon zafiyeti içinde olduğu, yardım çalışmalarının istenen amaca potansiyeline uygun şekilde hizmet edemediği görülmüştür.

a) Ayni Yardımlar

Bölgeye gönderilen ayni yardımlarda en büyük sorunun 2.el giyim yardımlarında yaşandığı gözlenmiştir. Bu “yardımlar” hem bölgede gönüllü olarak bulunan ekiplere tasnif aşamasında büyük zorluklar çıkarmış, hem de ahlaki olarak büyük bir üzüntü sebebi olmuştur.

Bu sebeple hızlı bir şekilde yürütülen yardım kampanyalarında kesinlikle 2.el yardım kabul edilmemesi, süregelen kampanyalarda ise 2.el yardımların düzgün ve kullanışlı olanlarının tasniflenerek yardım bölgelerine gönderilmesi önerilmektedir.

b) Yardımların İhtiyaç Sahiplerine Ulaştırılması

Bölgede karşılaşılan en büyük sorunlardan bir diğeri ise, devlet ve birçok sivil toplum kuruluşunun aynı anda organize olamadan yardım dağıtmaya çalışması neticesinde yardımların asıl ihtiyaç sahiplerine ulaşamaması ya da ihtiyacı olmayanların durumu fırsata çevirmesidir. Resimde görüleceği üzere tasnifsiz şekilde gönderilen yardım malzemeleri, bölgede zor şartlarda görev yapan gönüllü yardımseverlerin işlerini çok daha fazla zorlaştırmaktadır. Oysa afet sonrasında yardımların olabildiğince seri ve kolay bir şekilde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması gerekmektedir. Bu durum ise organizasyonun daha önceden planlanması ve görev dağılımının yapılması ile mümkündür.

c) Sonuç

Açıklandığı üzere özellikle deprem gibi birden ortaya çıkan ve seri şekilde hareket edilmesi gereken afet durumlarında bölgeye giden yardımların, bölgede zaten zor şartlarda görev yapan ekipler tarafından olabildiğince kolay ve pratik şekilde dağıtılabilir bir vaziyette bulunması gerekmektedir. Bu yüzden ayni yardımların yeni ve kullanışlı olduğu gibi tasnifi yapılarak bölgeye gönderilmesi büyük büyük bir öneme sahiptir. Bölgedeki sivil toplum kuruluşları değerlendirildiğinde bir tanesinin bu organizasyonu gayet güzel bir şekilde yerine getirdiği; öncelikle yardımları merkezlerindeki depolarında topladığı, öncü ekipleri ile ihtiyaçlar sahiplerini tespit ettikleri ve ardından kuryeler vasıtasıyla yardımları önceden belirledikleri ihtiyaç sahiplerine teslim ettikleri bilgisine ulaşılmıştır.

3- YASAL İŞLEMLER

Bölgede yaptığımız çalışmalar sırasında(28 Şubat itibarıyla) depremin 22.gününe gelinmiş olmakla Savcılıklar tarafından delil tespit işlemlerinin bitirildiği ve yıkım çalışmalarının başladığı, bölge vatandaşlarının hukuki süreç hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı gözlenmiştir. Bu konuda vatandaşlara gerekli özet bilgiler verilerek ücretsiz olarak hukuki destek almaları amacıyla İl Baro Başkanlığına yönlendirmeleri yapılmıştır.

Barolar Birliği tarafından Savcılıkların yaptığı delil tespit işlemlerine karşı itiraz halinde kullanılmak üzere hazırlanan “enkaz radarı” programı ile enkazların genel olarak çeşitli açılardan video ve fotoğraflama işlemleri yapılmış, özellikle kolonları, bağlantı noktaları, kolon demirlerinin kalınları, inşaatta kullanılan malzemeler, bu malzemelerin içeriği tek tek kayıt altına alınarak merkezi bir sisteme yüklenmiştir.

Diğer taraftan programın mükerrer kayıt halinde uyarı vermemesi, eksik noktaları belirtmemesi, otomatik konum belirleme özelliğinin bulunmaması, savcılığın yaptığı delil tespitlerine nazaran örnek alma işlemi yapılmamış olması gibi sebeplerle delil niteliğinin bir nebze zayıf ve yetersiz kaldığını söylemek mümkündür.

Bölgede Barolar Birliği nin gönüllü avukatları içtenlikle hukuki ve sosyal yardım çalışmalarına katılmakla birlikte daha önceden düşünüldüğü üzere Adalet Bakanlığı ile organize bir çalışmadan ise bahsetmek mümkün değildir.

Diğer yandan bu süreçte İdare tarafından ülke genelinde adli ara verme ilan edilerek önce afet bölgesindeki hukuksal sürecin düzene sokulması ve ardından yurt genelinde işleyişe kaldığı yerden hızla devam edilmesi daha uygun olurdu. Zira 11 ili içine alan geniş bir alanda delillerin süratle tespiti ve cezai sorumluluğu bulunanların yargılanması, hukuki olarak tazmin, miras, menfi tespit, zayi v.s. ortaya çıkacak pek çok uyuşmazlığın halli, idarenin denetimi ve sorumluluğu gibi yasal konuların acilen ve ivedilikle çözülmesi hem bölge hem de ülkemiz açısından büyük bir önem arz etmektedir.  

“ironi…”

…delil tespit çalışmaları için bölgeyi gezerken TOKİ konutlarından geçiyorduk.

Genelde halkımızın alım gücü düşük kesimleri için uygun fiyatlı konutların bulunduğu bu devlet yapılarında “perde duvar” sistemi kullanılmış olması nedeniyle can ve mal kaybı neredeyse yoktu.

Diğer yandan lüks yapılarla bezeli milyonluk konutların bulunduğu mahallerde ise deprem ne yazık ki çok ağır sonuçlara yol açmıştı.

sanırım düşünülmesi gereken çok şey vardı..

Son olarak maalesef bölgedeki yıkımı fırsat haline çevirmeye çalışan gruplar tarafından mağdur vatandaşlarımızın böyle bir zamanda dahi vekâletnameleri alınarak işlem yapılmaya çalışıldığı üzücü bir gerçektir. Oysa ki bölgede mağdur olan pek çok avukat meslektaşımızın bir an önce maddi olarak da kalkınmaya ihtiyacı olduğu bilinmektedir. Bu nedenle bir an önce gerekli yasal düzenlemelerin yapılarak depremden kaynaklı ihtilaflarda hukuki temsil yetkisinin depremzede meslektaşlarımıza hasredilmesi önerilmektedir.

4- DEPREMİN PSİKO-SOSYAL ETKİLERİ

Deprem bölgesinde yaptığımız çalışmalar sırasında depremden fiziksel olarak yara almadan kurtulmuş olsalar bile bölge halkı ve özellikle çocukların deprem sebebiyle etkileri belki de ömür boyu devam edecek psiko-sosyal etkilere maruz kaldıkları gözlenmiştir. Yer yer bahsedildiği üzere bu durum çocukların oyunlarına kadar yansımış vaziyettedir. Bu nedenle bölge halkının rehabilite sürecinin uzmanlar tarafından hassas bir şekilde programlanarak yeniden yaşama adapte edilmeleri hem kendileri hem de ülkemiz açısından büyük bir önem taşımaktadır.

Bu hususta afet bölgesinde bulunduğumuz esnada depremzede vatandaşlarımız ve çocuklar ile kurduğumuz iletişimin, hem onlara hem de bizlere bu manada çok büyük katkılar sağladığını, millet olma bilincinin pozitif bir faktör olarak bizleri bir araya getirip güçlü bağlar kurduğunu söylemek gerekir.

Burada son olarak belirtmek istediğim bir diğer nokta ise deprem bölgesinde yaşananlar her ne kadar medya vasıtası ile topluma aktarılmakta ise de bölgede bulunmadan yaşananların anlaşılmasının hiç de kolay olmadığı, ayrıca bölgede bulunanların da dış dünya da yaşananlar ile çok da ilgilenmediği hususudur. Zira bölgenin tek gündemi deprem ve deprem sonrası zorluklarla mücadeledir.

DEĞERLENDİRME

Şüphesiz 06 Şubat da meydana iki büyük deprem ülkemizin büyük bir coğrafyasında öngörülmesi çok da mümkün olmayan büyük bir yıkıma yol açmıştır.

Ancak her ne kadar deprem çok şiddetli olsa ve etki alanı çok büyük olsa da depremin etkilerini en aza indirgemek ve müdahale etmek, deprem öncesi, sırası ve sonrasında organizasyonu sağlamak noktasında devlet ve sivil toplum kuruluşları ile ferdi bazda ülkemiz kanaatimce maalesef pek çok noktada sınıfta kalmıştır.

Deprem öncesi ve deprem sırasındaki ve bir kısım deprem sonrasındaki yapılması gereken noktalar için geç kalınmış olsa da, depremin yaralarını sarmak adına yapılacaklar halen devam etmekte ve en az diğerleri kadar büyük bir önem arz etmektedir. Zira depremden hayatını kurtaran vatandaşlarımızın bundan sonraki yaşantısında depremin izlerini bir nebze gidermek adına maddi ve manevi olarak hem devlet hem de ulus olarak hepimize görevler düşmektedir.

Zira afet bölgesinde bulunan vatandaşlarımızın öncelikle konut ve işyeri ihtiyacının süratle giderilmesi, bu süreçte geçici barınma alanlarının sağlanması gerekmektedir.

Yine bu süreçte eğitim, adalet, sağlık, savunma, haberleşme gibi devletin temel hizmet sahalarında da işlerin aksatılmadan bölge vatandaşlarına maksimum seviyede sunulması gerekmektedir.

Bölgeye ilk anda yapılan yardımlar, geldiğimiz durum itibariyle şimdiden azalmaya başlamış olup bu hususta sürekliliğin sağlanmasına yönelik tedbirlerin de bir an önce alınması gerekmektedir.

Burada üzerinde durulması gereken bir diğer önemli nokta ise Kahramanmaraş depreminin diğer iller için bir uyaran olarak dikkate alınmasıdır. Başlangıçta da belirtildiği üzere deprem ülkemizin bir gerçeğidir ancak vatandaşlarımızın can ve mal kaybına neden olan deprem değil kusurlu yapılardır! Bu sebeple diğer tüm illerimizde hukuka aykırı olarak imal ve inşa edilen, ruhsat verilen binaların tespit edilmesi, güçlendirmelerin yapılması, sorumluların tespiti ve cezalandırılması elzemdir. Bunların yapılması için illa ki depremin meydana gelmesi, ölümlerin, can ve mal kayıplarının yaşanması mecbur değildir! Bu konuda halen görev başında bulunan yetkililer harekete geçmediği takdir de “ihmal suretiyle öldürme”, “görevi kötüye kullanma” gibi suçları işlemiş olacaklardır! Bu hususta Barolar ve Savcılıklarının mevcut konjonktürdeki iş yükü nazara alınarak ilgililerin kediliğinden gereken işlemleri yapmaları, süreç elverdiğinde bu kişiler hakkında da soruşturmaların açılacağının bilinmesi gerekmektedir.

SON SÖZ

Bir hatırat ve rapor niteliğinde olan iş bu çalışmayı hazırlamamda katkıları olan;

TBB Adıyaman Barosu Başkanı Av.Bilal DOĞAN ve Av.Ömer Faruk ŞEN, Av.Batuhan KILIÇ, Av.Aydın TUNCER, Av.Müslüm DOĞAN, Av.Muhammed Recep AKYAZ,

TBB Denizli Barosu İnsan Hakları Komisyonu Adıyaman Deprem Komisyonu Ekibi üyeleri: Av.Jülide KELEŞ YARIŞAN, Av.Mustafa Ali ESĞİ, Av.Mehmet ALABAŞ, Av.Hasan Hüseyin HALASTAR, Av.Burak BARAN, Av.Emre Can GÖKCEN, Av.Ömer BAŞKAYA ve Av.Nazlı YAŞATÜRK ve tabiki şöförümüz Şenol GÜNEY’ e,

Birlikte geçirdiğimiz unutulmaz günler için şükranlarımı sunar,

Depremde yaşamını yitiren vatandaşlarımız için Allah’ dan rahmet, yaralılara şifa, kederli ulusumuza bir kez daha geçmiş olsun dilerim…

Ulusumuzun bir daha benzer acıları yaşamaması, aydınlık günlere bir ve beraberce çıkmamız dileğiyle…

“UNUTMAYACAĞIZ”