T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2020/5878
K. 2021/8152
T. 9.9.2021

AZİL NEDENİYLE VEKALET ÜCRETİ VE ALACAKLARIN TAHSİLİ İSTEMİ ( Davacı Avukatın Sadece Bir Duruşmaya Mazeret Bildirmeksizin Katılmadığı Diğer Celselere ise Mazeret Dilekçesi Verdiği - Mahkemece Öncelikle Davacı Avukatın Vekil Sıfatıyla Takip Ettiği Dosyalarda Gönderilen Mazeretlerin Müvekkilinin Zararına Yol Açacak Şekilde Davanın Uzamasına Neden Olup Olmadığının Araştırılması Özen Borcu Tekrar Tartışılarak Azlin Haklı Olup Olmadığı Hususu Değerlendirilerek Karar Verilmesi Gerektiği )

AZLİN HAKLI OLUP OLMADIĞININ TESPİTİ ( Tarafların İddia ve Savunmaları Bilirkişi Raporlarına İtirazları ve Azil Tarihi İtibariyle Mazeret Dilekçesi Gönderilen ve/veya Gönderilmeyen Dava Dosyalarının Nitelikleri de İncelenip Davacı Avukatın Haklı mı Haksız mı Azledildiğinin Tartışılması Gerektiği - Azlin Haklı Olduğu Kabul Edilirse Azil Tarihine Kadar Olan ve Kesinleşmiş İşler İçin Hükmedilen Miktarlar Üzerinden Azlin Haksız Olduğu Kabul Edilirse de Tüm Dosyalar Yönünden Vekalet Ücretinin Hesabı Yapılarak Karar Verilmesi Gerektiği )

AVUKATIN DOSYALARA MAZERET GÖNDERMESİ ( Davacı Avukatın Vekil Sıfatıyla Takip Ettiği Dosyalarda Gönderilen Mazeretlerin Müvekkilinin Zararına Yol Açacak Şekilde Davanın Uzamasına Neden Olup Olmadığının Araştırılması Özen Borcu Tekrar Tartışılarak Azlin Haklı Olup Olmadığı Hususu Değerlendirilerek Karar Verilmesi Gerektiği - Bölge Adliye Mahkemesince Bu Yön Gözetilmeksizin Davanın Tümden Reddine Karar Verilmiş Olmasının Usul ve Yasaya Aykırı Olduğu )

1136/m.34,174

6098/m.506

ÖZET : Dava, haksız azil iddiasına dayalı vekalet ücreti ve alacakların tahsili istemine ilişkindir.

Bölge Adliye Mahkemesince; davacı avukatın 23/05/2012, 06/06/2013, 05/09/2013 tarihli duruşma celselerine mazeretsiz olarak 15/02/2013, 07/11/2013 tarihli duruşma celselerine mazeret dilekçesi vererek katılmadığı tespitine yer verilerek mazeretsiz olarak duruşmaları takip etmediğinden özen borcu ihlali nedeniyle azlin haklı olduğu ve azil tarihi itibariyle de kesinleşen dosya bulunmadığından davacı avukatın hakettiği bir vekalet ücreti olmadığından davanın reddine karar verilmişse de, tüm dosya kapsamındaki belgelerden davacı avukatın sadece 23/05/2012 tarihli duruşmaya mazeret bildirmeksizin katılmadığı, diğer celselere ise mazeret dilekçesi verdiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece öncelikle, davacı avukatın vekil sıfatıyla takip ettiği dosyalarda gönderilen mazeretlerin müvekkilinin zararına yol açacak şekilde davanın uzamasına neden olup olmadığı araştırılmalı, özen borcu tekrar tartışılarak azlin haklı olup olmadığı hususu bu çerçevede değerlendirilmek suretiyle sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekir. O halde Bölge Adliye Mahkemesince “azlin haklı olup olmadığı” hususu ile ilgili tarafların iddia ve savunmaları, bilirkişi raporlarına itirazları ve azil tarihi itibariyle mazeret dilekçesi gönderilen ve/veya gönderilmeyen dava dosyalarının nitelikleri de incelenip değerlendirilerek, davacı avukatın haklı ya da haksız azledilip azledilmediği tartışılarak azlin haklı olduğu kabul edilirse, azil tarihine kadar olan ve kesinleşmiş işler bakımından hükmedilen miktarlar üzerinden, azlin haksız olduğu kabul edilirse de tüm dosyalar yönünden vekalet ücretinin hesabı yapılarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesince bu yön gözetilmeksizin davanın tümden reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalının istinaf başvurusunun kabulüyle Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 19/03/2018 tarih, 2017/914 E. - 2018/292 K. sayılı kararın kaldırılarak davanın reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı avukat, davalının vekili olarak bir takım dava dosyalarını yürüttüğünü, davalının kendisini haksız olarak azlettiğini ve vekalet ücreti alacaklarını ödemediğini ileri sürerek, 76.603,00 TL vekalet ücreti ve 180,00 TL masraf alacağı olmak üzere toplam 76.783,00 TL alacağın 05/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

İlk derece mahkemesince; davanın kısmen kabulüyle 76.693,90 TL'nin 21/12/2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulü kararına karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

Bölge adliye mahkemesince; davalının istinaf başvurusunun kabulüyle HMK.nin 353/1/b/3. maddesi uyarınca Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 19/03/2018 tarih,

2017/914 Esas, 2018/292 Karar sayılı kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiş; karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı eldeki dava ile haksız azil nedeni ile vekalet ücretinin tahsilini istemiş, davalı ise davacı avukatın Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/481 esas sayılı dosyasını takip etmediğini, söz konusu dosyanın 1.,4,5.duruşmalarına mazeretsiz,3. ve 6. duruşmalarına mazeret bildirerek katılmadığını dosyanın aleyhe karara çıkacak aşamaya gelmesi nedeniyle 19/11/2013 tarihinde haklı olarak davacıyı azlettiklerini, davacı avukatın davaya cevap vermediğini hiçbir delil sunmadığını, sorumluluklarını yerine getirmediğini, bilirkişi raporuna karşı mahkemeye sunulmak üzere verilen Sayıştay ilamlarını mahkemeye sunmadığını, TÜRMOB disiplin kuruluna kendisinin bilgisi ve talebi olmadan savunma verdiğini, disiplin kurulu kararına itiraz etmediğini belirtmiş, azlin haklı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Dosya kapsamında ilk derece mahkemesinde bilirkişi raporu alınmıştır. Söz konusu raporda;

Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/481 esas sayılı dosyasında davalı vekili olarak görev yapan eldeki davanın davacısı avukat ...'in 07.12.2011 tarihinde davaya cevap verdiğini, mahkemenin 29.02.2012 tarihli tutanağına göre 2. cevap dilekçesini verdiğini ve dilekçeler aşamasının tamamlandığını, ön inceleme duruşması olan 23.05.2012 tarihli duruşmaya davacı avukatının mazeret bildirmeksizin katılmadığı ancak bu duruşmada herhangi bir esasa yönelik karar kurulmadan tahkikata geçildiğini tahkikat duruşması olan 30.10.2012 tarihli 1. tahkikat duruşmasına davacı avukatın davalının başkaca tayin ettiği bir avukat ile birlikte katıldığını, 15.02.2013 tarihli 2. tahkikat duruşmasına davacı avukatın mazeret bildirerek katılmadığını ancak davalının tayin ettiği diğer vekilin katıldığını,06.06.2013 tarihli 3. tahkikat duruşmasına davacı avukatın mazeret bildirerek katılmadığı ancak davalının tayin ettiği diğer vekilin katıldığını, 05.09.2013 tarihli 4. tahkikat duruşmasına davacı avukatın mazeret bildirerek katılmadığını ancak davalının tayin ettiği diğer vekilin katıldığını 07.11.2013 tarihli 5. tahkikat duruşmasına davacı avukatın mazeret bildirerek katılmadığını ancak davalının tayin ettiği diğer vekilin katıldığını davacı avukatın bilirkişi raporuna 01.11.2013 tarihli dilekçesi ile itiraz ettiği tespit edilmişdir.

Bu tespitlere göre sonuç olarak davacı avukatın cevap dilekçeleri, bilirkişi raporuna itiraz dilekçeleri vermek ve duruşmaları takip etmek sureti ile vekalet görevini özen ile ıfa ettiği belirtilmiş , TÜRMOB disiplin dosyasına da davacı avukatın savunma yaptığı belirtilerek azlin haksız olduğu sonucuna varılarak vekalet ücreti hesaplanmıştır. İlk derece mahkemesince söz konusu rapor hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davalının istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı avukatın davalıya vekaleten takip ettiğini Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/481 esas sayılı dosyasında 23/05/2012, 06/06/2013, 05/09/2013 tarihli duruşma celselerine mazeretsiz olarak 15/02/2013, 07/11/2013 tarihli duruşma celselerine mazeret dilekçesi vererek katılmadığı tespitine yer vermiş ve basiretli bir avukatın mazeretsiz olarak duruşmaya katılmamasının "özen borcu" konusundaki yükümlülüğün yerine getirilmediğinin açık bir göstergesi olduğunu belirterek taraflar arasındaki "güven ilişkisi" vekalet akdinin en önemli unsurlarından olduğu belirtilerek davalının davacı avukatına olan güveninin sarsıldığının dolayısıyla azlin haklı olduğu kabul edilmiş, haklı azil halinde davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün olmadığı somut olayda davacı avukatın bitirdiği iş bulunmadığı belirterek davalıdan vekalet ücreti isteyemeyeceği gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulüyle mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.

Eldeki dava irdelendiğinde; “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve ... içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Türk Borçlar Kanunun 506. (Mülga Borçlar Kanununun 390.) maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir.

Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.

Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise, ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.

Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince; davacı avukatın 23/05/2012, 06/06/2013, 05/09/2013 tarihli duruşma celselerine mazeretsiz olarak 15/02/2013, 07/11/2013 tarihli duruşma celselerine mazeret dilekçesi vererek katılmadığı tespitine yer verilerek mazeretsiz olarak duruşmaları takip etmediğinden özen borcu ihlali nedeniyle azlin haklı olduğu ve azil tarihi itibariyle de kesinleşen dosya bulunmadığından davacı avukatın hakettiği bir vekalet ücreti olmadığından davanın reddine karar verilmişse de, tüm dosya kapsamındaki belgelerden davacı avukatın sadece 23/05/2012 tarihli duruşmaya mazeret bildirmeksizin katılmadığı, diğer celselere ise mazeret dilekçesi verdiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

Bu durumda mahkemece öncelikle, davacı avukatın vekil sıfatıyla takip ettiği dosyalarda gönderilen mazeretlerin müvekkilinin zararına yol açacak şekilde davanın uzamasına neden olup olmadığı araştırılmalı, özen borcu tekrar tartışılarak azlin haklı olup olmadığı hususu bu çerçevede değerlendirilmek suretiyle sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekir.

O halde Bölge Adliye Mahkemesince “azlin haklı olup olmadığı” hususu ile ilgili tarafların iddia ve savunmaları, bilirkişi raporlarına itirazları ve azil tarihi itibariyle mazeret dilekçesi gönderilen ve/veya gönderilmeyen dava dosyalarının nitelikleri de incelenip değerlendirilerek, davacı avukatın haklı ya da haksız azledilip azledilmediği tartışılarak azlin haklı olduğu kabul edilirse, azil tarihine kadar olan ve kesinleşmiş işler bakımından hükmedilen miktarlar üzerinden, azlin haksız olduğu kabul edilirse de tüm dosyalar yönünden vekalet ücretinin hesabı yapılarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesince bu yön gözetilmeksizin davanın tümden reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının HMK'nin 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, HMK'nin 373. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 09.09.2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

kazanci.com.tr