Olaylar

Avukat olan başvurucu Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan on iki farklı dava dosyasının iki davacı vekilinden biridir. Başvurucu yargılama devam ederken dava dosyalarına sunduğu dilekçelerde “ ‘…yeni bir ara kararı Mahkemece resen bulunarak dava uzatılmaya veya red edilmek için öküz altında buzağı aranmaya çalışılmaktadır.', '...bir takım bozma kararında resmi veriler hiçe sayılarak kafadan... karar verilmiştir', '...ancak mahkeme hakimi bu dilekçelerden tınmamış, adeta davalı tarafmış gibi davranmaya devam etmiştir', '...Mahkeme hakimi... taşınmaz için muradına ermiştir...', '...yargılamanın seyrinin zıvanadan çıkartarak...’ ”  gibi hâkime yönelik olumsuz ifadelerde bulunmuştur. Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucu ve diğer davacı vekili hakkında bu ve benzeri ifadeler nedeniyle kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla hakaret suçundan iddianame düzenlenmiştir. Yapılan yargılamada Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla hakaret suçundan adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hükmetmiş, karar itiraz edilmeden kesinleşmiştir.

Başvurucu daha sonra yapılan bir yargılamada mahkûm olması üzerine Ağır Ceza Mahkemesi hükmün açıklanmasına karar vermiş, başvurucunun dosya kapsamından anlaşılan suç işlemekteki ısrar ve kararlığını gözeterek adli para cezası ile cezalandırılmasına hükmetmiştir. Temyiz üzerine Yargıtay hükmü onamıştır.

İddialar

Başvurucu, yazdığı dilekçede yer alan sözleri dolayısıyla cezalandırılması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Başvurucunun cezalandırılmasına neden olan ifadeler, yargılamayı yürüten ilk derece mahkemesi hâkimine yöneltilmiştir. Tarafların mahkemenin yargılamayı yürütme biçimine yönelik eleştiride bulunabilmelerinin ifade özgürlüğünün koruması kapsamında olduğu kuşkusuzdur. Ancak tarafların hâkimin tutumuna yönelik eleştiri haklarını Anayasa'nın 12. maddesi gereğince sahip oldukları ödev ve sorumluluklara uygun kullanmaları gerekir. Bu bağlamda tarafların hâkimin kişiliğini hedef alan, onu baskı altına almaya çalışan veya yargılamanın sağlıklı bir biçimde yürütülmesini engelleyen tutum ve davranışlardan kaçınması gerekir.

Başvurucunun hâkimin usul hükümlerinin sınırlarının dışına çıktığı düşüncesinde olması hâlinde makul bir tepki göstermesi doğal karşılanabilir fakat bu durumda tepkinin yöntemi ve şiddeti önemlidir. Başvurucu ihtilaf konusu sözleri dokuz ayrı dilekçede ifade etmiştir. Dilekçelerde yer alan sözlerin yaralayıcı ve yakışıksız bir nitelik taşıması ile birden fazla kez sistematik olarak sarf edilmesi hususları birlikte gözetildiğinde başvurucunun hâkim olan şikâyetçi hakkındaki ifadelerinin onu incitmeye yönelik olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

Sonuç olarak ilk derece mahkemesi başvurucunun ifade özgürlüğü karşısında şikâyetçilerin şeref ve itibar hakkının korunmasına ilişkin bir dengeleme yapmıştır. Anayasa Mahkemesinin vardığı sonuçlarla birlikte karar değerlendirildiğinde mahkemenin mahkûmiyeti haklı göstermek için sunduğu gerekçeler uygun ve yeterli kabul edilmiştir.

İfade özgürlüğünün kullanımında sahip olduğu görev ve sorumluluklara uygun hareket etmeyen başvurucunun ilgili sözler nedeniyle cezalandırılmasının kişilerin itibarının korunması ile yargının tarafsızlık ve otoritesinin sağlanması açısından zorunlu toplumsal ihtiyacı karşıladığı değerlendirilmiştir. Bu nedenle ceza demokratik toplum gereklerine aykırılık içermemiştir.

Bunun yanında, somut olayın koşullarında başvurucunun aynı kasıt altında zincirleme şekilde hakaret suçunu işlediği gerekçesiyle adli para cezasına hükmedilmesi (başvurucunun mesleği ve hürriyetini bağlayıcı cezaya hükmedilmemesi) ulaşılmak istenen amaç ile orantılıdır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar vermiştir.

>> AYM KARARI İÇİN TIKLAYINIZ