Olaylar

Başvurucu, amcası tarafından açılan tapu iptali ve tescil davasının esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmeden hâkimi şikâyet amacıyla Adalet Komisyonu Başkanlığına hitaben bir dilekçe yazmış, dilekçenin bir suretini de ifadelerin yöneltildiği hâkimin görev yaptığı mahkemeye göndermiştir. Başvurucu dilekçesinde; hâkimin kararına dayanak yaptığı bir idare mahkemesi kararını hatalı yorumladığını, "hukuk fakültesi 3. sınıf öğrencisinin dahi" kararı doğru yorumlayabileceğini ileri sürmüştür. Mahkeme hâkimi, dilekçede yer alan ifadeler nedeniyle suç duyurusunda bulunmuştur.

Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu ve amcası hakkında kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan soruşturma başlatmış, Sulh Ceza Mahkemesi para cezasına hükmetmiş, karar Yargıtay tarafından onanmıştır.

İddialar

Başvurucu, yazdığı dilekçede yer alan sözleri dolayısıyla cezalandırılması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’na göre hâkim ve savcılar hakkındaki ihbar ve şikâyetleri inceleyip gereğini yapmak Hâkimler ve Savcılar Kurulunun görevidir. Başvurucunun dilekçeyi yönelttiği mercide yanılgıya düşmüş olması, dilekçenin niteliğini ve amacını değiştirmez.

Dilekçe hakkı, hak arama özgürlüğünün en önemli araçlarından biridir. Bu anlamda kişilerin adaleti bulma ve hakkı olanı elde etme yollarından biri olarak önemli bir role sahiptir. Dolayısıyla kişilerin haklarını aradıkları sırada bazı değerlendirmeleri nedeniyle cezalandırılmaları ancak oldukça istisnai koşullarda mümkündür.

Somut olayda başvurucu; amcası tarafından açılan tapu iptali ve tescil davasında davaya bakan hâkimin yanlı davrandığını ve bilerek hatalı karar verdiğini, bu nedenle amcasının mülkiyet kaybına uğramasına sebep olduğunu düşünmektedir. Başvurucu; iddiasını güçlendirmek için yapılan yanlışın hukuk fakültesi öğrencisi tarafından dahi yapılmayacağını ifade etmiştir. Başvurucunun hâkime yönelik eleştirisinin ağır olduğu kabul edilse bile bu sözler hâkimin verdiği karara ilişkindir. Hâkimin özel hayatı ve kişisel özellikleri hedef alınmamış, üstelik bu sözler aleniyet kazanmamıştır.

İlk derece mahkemesi başvurucunun ifade özgürlüğü ile şikâyetçinin şeref ve itibar hakkı arasında adil bir denge kuramamıştır. Elbette şikâyet konusu ifadelerin yargılama faaliyetini yürüten hâkime karşı kullanılması savunulabilir değildir. Kişilerden yargı yetkisini temsil eden hâkimlere yönelik ifadelerinde daha saygılı bir üslup kullanmaları beklenir. Bununla birlikte kaba, incitici, örfe ve görgü kurallarına aykırı ifadelerin tazminat hukukunun ötesinde ceza yargılamasına konu edilmesi kişiler üzerinde caydırıcı etki doğurur.

İlk derece mahkemesi, şikâyet hakkını kullanan başvurucuya adli para cezası vermesinin acil bir ihtiyaçtan kaynaklandığını, ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya koyamamıştır. Dolayısıyla olaylara bir bütün olarak yaklaşan Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı kanaatine varmıştır. 

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.

>> AYM KARARI İÇİN TIKLAYINIZ