T.C
YARGITAY
15. CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2015/1776
Karar Numarası: 2015/22288
Karar Tarihi: 10.03.2015

DOLANDIRICILIK SUÇU
KANUN KOYUCUNUN CEZANIN KİŞİSELLEŞTİRİLMESİNİN SAĞLANMASI BAKIMINDAN HÂKİME SOMUT OLAYIN ÖZELLİKLERİ VE İŞLENEN FİİLİN AĞIRLIĞIYLA ORANTILI BİR ŞEKİLDE GEREKÇESİNİ DE GÖSTEREREK İKİ SINIR ARASINDA TEMEL CEZAYI BELİRLEME YETKİ VE GÖREVİNİ YÜKLEDİĞİ
CEZANIN BİREYSELLEŞTİRİLMESİNDEKİ ÖLÇÜTLER



ÖZETİ: Haksız menfaat miktarının olduğu olayda, TCK'nın 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde takdirin kullanılarak alt ve üst sınırlar arasında bir belirleme yapılması gerekirken, sanık hakkında, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezasını gerektiren dolandırıcılık suçu ile bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasını gerektiren özel belgede sahtecilik suçlarından,5237 sayılı TCK'nın 61. maddesinde sayılan cezanın bireyselleştirilmesindeki ölçütler somutlaştırılmadan ve bu kriterler esas alınmadan, hak ve nesafet kuralları ile orantılılık ilkesine aykırı olarak hapis cezalarının üst sınırdan tayini, Bozmayı gerektirmiştir.
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

Sanığın yokluğunda verilen hükmün, MERNİS adresi olan adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre usulüne uygun tebliğ edilmeden, aynı kanunun 28-29. maddeleri gereğince ilanen tebligat yapılması geçersiz olduğundan, sanığın 04/12/2014 tarihli temyiz isteminin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edilerek ve 10/12/2014 tarih ve 2013/433 E., 2014/94 K. sayılı ek karar kaldırılarak yapılan incelemede;

Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;

Failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.

Somut olayda; G.. Telekomünikasyon İ.. Hizmetleri Sanayi Ticaret A.Ş tarafından, faturalı 50 adet cep telefonu ve yine faturalarla 7.500 adet standart kazı-konuş kartlarının bulunduğu 6+1 tabir edilen 7 adet kolinin katılan İ.. Dünyası Haberleşme İnşaat Gıda Sanayi Ticaret Sanayi Limited Şirketi'ne ulaştırılmak üzere Y. Kargo Şirketi'ne teslim edildiği, kargonun Y. Kargo Şirketi'nin Çankaya şubesine geldiği, 24/11/2012 tarihinde İ.. Dünyası Haberleşme İnşaat Gıda San Ltd. Şti. yetkilileri tarafından Çankaya şubesi aranarak, kolileri 26/11/2012 tarihinde kargo şubesinden teslim alacaklarını bildirdikleri, bu bilgiden haberi olan sanık S. Ç.'ın katılan İ.. Dünyası Haberleşme Ltd. Şti'ye ait sahte kaşe hazırlayarak Y. Kargo Çankaya şubesine gittiği, katılan şirkete ait 6+1 kolileri almaya geldiğini, kaşenin yanında olduğunu söyleyip kargo yetkililerini aldatarak teslim tutanaklarına H. K. yazıp imzaladığı ve şirketin sahte kaşesini de basarak kolileri teslim aldığı anlaşılmakla; sanığın eylemlerinin dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarını oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, 

ancak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 18/06/2013 gün ve 2012/15-1351 Esas ve 2013/328 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, kanun koyucu, cezanın kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime somut olayın özellikleri ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini de göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevini yüklemiştir. Ancak, hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçe, bu düzenlemelere uygun olarak; suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, güttüğü amaç ve saik ile dosya içeriğine yansıyan bilgi ve belgelerin isabetli biçimde değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olmalıdır. 

Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; haksız menfaat miktarının olduğu olayda, TCK'nın 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde takdirin kullanılarak alt ve üst sınırlar arasında bir belirleme yapılması gerekirken, sanık hakkında, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezasını gerektiren dolandırıcılık suçu ile bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasını gerektiren özel belgede sahtecilik suçlarından,5237 sayılı TCK'nın 61. maddesinde sayılan cezanın bireyselleştirilmesindeki ölçütler somutlaştırılmadan ve bu kriterler esas alınmadan, hak ve nesafet kuralları ile orantılılık ilkesine aykırı olarak hapis cezalarının üst sınırdan tayini, 



SONUÇ: Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenle 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.03.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi. 


kararara.com