Olaylar

Başvurucular, olay tarihinde levazım subayı olarak görev yapan ve 28/1/2005 tarihinde şehit olan Teğmen G.Y.nin anne ve babasıdır.

Şırnak’ta Tugay Komutanlığında göreve başlayan Teğmen G.Y. 27/1/2005 tarihinde silahlı terör örgütü mensuplarına karşı yapılacak pusu icrası için zıpkın timlerinden birinin komutanı olarak görevlendirilmiştir. 28/1/2005 günü gece timindeki geçici köy korucularını (korucu) mevzilerinde denetlediği sırada korucu M.A.E. tarafından vurularak olay yerinde şehit düşmüştür. Olay sonrasında Tümen ve Tugay Komutanlıklarınca ayrı idari tahkikatlar yürütülmüş ve raporlar hazırlanmıştır. Bu süreçte timde görevli geçici köy korucuları ile sürece dâhil olan tüm askerî personelin beyanı alınmıştır.

Sulh Ceza Mahkemesinin 28/1/2005 tarihli kararıyla tutuklanan M.A.E. sorgusunda ve yargılama sürecinde verdiği ifadelerde, gece mevzideyken gelenlerin terörist olduğunu zannederek ateş ettiğini belirtmiştir. Sanık M.A.E. hakkında kamu davası açılmıştır. Askerî Mahkemedeki yargılamada görevsizlik kararı verilerek dosyanın Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine ve tutuklu kaldığı süre ile delillerin toplanmış olduğu gözetilerek sanığın tahliyesine hükmedilmiştir. Askerî Yargıtay görevsizlik kararını onamış, yargılamaya Asliye Ceza Mahkemesinde devam edilmiş ve bu mahkemenin de görevsizlik kararıyla dosya Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.

Ağır Ceza Mahkemesi 27/3/2012 tarihli kararıyla sanığa taksirle adam öldürme suçunu işlediği kanaatiyle 3 yıl 5 ay 20 gün hapis cezası vermiştir. Başvurucular kararı temyiz etmiş, Yargıtay 25/9/2013 tarihli kararıyla zamanaşımının dolması nedeniyle düşme kararı vermiştir. Öte yandan askerî yetkililer hakkında yürütülen ceza soruşturmasında yargılananlar hakkında Askerî Mahkeme beraat kararı vermiştir. Başvurucunun temyiz istemi reddedilmiş, karar Askerî Yargıtay tarafından onanmış ve kesinleşmiştir.

İddialar

Başvurucular, askerlikle ilgili kriterlere aykırı görevlendirme sonucunda ölüme sebep olunması ve meydana gelen ölüm olayına ilişkin etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedenleriyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Başvurucular, tam yargı davası yolunu usulüne uygun şekilde tükettiklerine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgeyi Anayasa Mahkemesine sunmadıkları için yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiği iddiası başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmuştur. Başvurucular ceza davasından sonra bireysel başvuruda bulunmuş bu nedenle dosya yaşam hakkının usul boyutu yönünden incelenmiştir.

Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin boyutu, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Soruşturmada ölüm olayının nedenini veya sorumlu kişilerin belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir.

Somut olayda ekspertiz raporlarında olay yerinden elde edilen on adet boş kovanın sanık ve diğer korucuların silahlarıyla ilişkili olmadığı tespit edilmiştir. Yapılan incelemede kovanlardan beşinin 2006 yılında yine aynı askerî birlikte bir piyade onbaşının kazaen vurularak öldürülmesi olayında da kullanılan tüfeğe ait olduğu belirlenmiştir. Yargılama sürecinde bu tüfeğin başvurucuların oğlunun şehit edildiği tarihte hangi askerî personelin zimmetinde olduğu tespit edilememiştir. Bu belirsizliklerin olayın gerçekleşme koşullarının tespiti açısından soruşturmanın etkililiğini zedelediği göze çarpmaktadır. Yine bu durumla bağlantılı olarak şehidin otopsi raporunda vücuda giren iki adet mermi çekirdeğinin vücuttan çıktığı yönünde tespite yer verildiği hâlde olay yerinden hiçbir mermi çekirdeği elde edilememiştir.

Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararında; olay sonrasında toplanan boş kovanlarla daha önceden bölgede bulunan boş kovanların karışmış olabileceği, bölgede bulunan kovanların sanığın silahından atılmadığı tespit edilmesine rağmen sanığın kullandığı kovanların sanık yakınları tarafından toplanmış olabileceği değerlendirmeleriyle söz konusu eksiklikleri gerekçelendirdiği görülmüştür. Bu durumun Ağır Ceza Mahkemesince sanığın silahından çıkan boş kovanların ve mermi çekirdeklerinin olay yerinden elde edilememesinin gerekçesi olarak kabul edilmesinin yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğünün gereği olan hassasiyetle bağdaştığını söylemek mümkün değildir.

Tüm bu noktalar birlikte gözetildiğinde teğmenin şehit edilmesinde kullanılan silahın ve bu silahın olay günü kimin kullanımında olduğunun açığa çıkarılmasının maddi gerçeğin ve olayın gerçekleşme şartlarının ortaya konması açısından zorunlu olduğu, tüm bu belirsizlikler giderilmeden olayın aydınlatılamayacağı değerlendirilmiştir.

Başvurucunun yargılamanın tüm aşamalarında ısrarlı ve ayrıntılı biçimde oğlunun kasten öldürüldüğüne yönelik iddiası ve itirazları olmuştur. Olay yeri incelemesine katılan askerî personelden olan bir tanık da olayda kasıt olduğunu düşündüğünü ifade etmiştir. Başvurucunun bu iddiaları ve taleplerine rağmen Ağır Ceza Mahkemesince olay yerinde ve saatinde uygulamalı keşif yapılmaması soruşturmanın etkililiği açısından önemli bir eksiklik olarak dikkat çekmiştir.

Soruşturmanın etkililiğini zedeleyen bir diğer eksiklik ise olay yerinde bulunan koruculardan birinin olayın gerçekleşmesinden önce cep telefonu ile konuştuğuna dair iddiaların tüm yönleriyle araştırılmamasıdır. Olayın gerçekleştiği gün ve ertesi gün olağan dışı sayıda görüşme yapan korucunun kimlerle görüştüğü araştırılmamıştır. Olayın bu yönüyle aydınlatılmaya çalışılmaması etkili soruşturma yürütülmesinin gerektirdiği titizlikle bağdaşmamakta, eksik araştırma nedeniyle suçun nitelendirilmesi değişmekte ve bu nitelendirme sonucunda daha hafif bir suça ilişkin zamanaşımı hükümleri olaya uygulanmaktadır.

Soruşturmanın etkililiği bakımından değerlendirilecek son husus ise soruşturmanın makul süratle tamamlanıp tamamlanmadığıdır. Meydana gelen olayın gerçekleşme şartlarının tespitinin bazı güçlükler arz etmesi nedeniyle yargılamanın uzun zaman alması anlaşılabilir bir durum olmakla birlikte soruşturmadaki hiçbir unsur yargılamanın bu denli uzamasını haklı kılmamaktadır. Olayla ilgili soruşturmanın 8 yıl 7 ayı aşkın bir sürede tamamlanması nedeniyle soruşturma yaşam hakkının gerektirdiği makul süratle yürütülmemiştir.

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde soruşturmada delilerin toplanması ve muhafazası konusunda önemli bir kısım eksikliklerin var olduğu, soruşturma sonucunda elde edilen delillerin ise soruşturma makamlarının kararlarında kapsamlı ve nesnel bir analize tabi tutulmadığı değerlendirilmiştir. Olaya dair soruşturmanın makul bir sürede tamamlanmadığı gözetilerek olaya ilişkin etkili bir soruşturma yürütülemediği kanaatine varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ve soruşturmanın makul sürede tamamlanmaması nedeniyle başvuruculara tazminat ödenmesine karar vermiştir.

>> AYM KARARI İÇİN TIKLAYINIZ